VARLIĞINIZI ARMAĞAN ETMEYİN!
H24/Makale /Adil AVAZ
Varoşlarda var oluşun, dayatılmış kurllarıdır, bu bizdeki hayat tarzı. Diğer bir ifade ile, içselleştirimiş çaresizlik.
Adaletin tesisi için, devlet teşvikli zikir, tesbih mi çekilecek; yoksa, Allah teşvikli mücadele mi? Hak arama mücadelesi, diğer dinlerde (demokrasi vs ) terör; İslamda ise ibadettir.
Zindana çevirdikleri bu hayatın insanlarını: "olmasaydın olmazdık" dedirtecek kadar kahramanlara(!), mehdilere, gavslara vs umut bağlaması; "öğretilmiş çaresizlik"ten başka birşey değildir.
İnsan, bireysel özgürlük iradesi ile, "mahlukatın en şereflisi" veya "en aşşağılığıdır". İşte bu "En üsttekiler" ile "en alttakiler"in mücadelsidir, hak/batıl mücadelesi dediğimiz. Bu mücadeledir, insanlık geleceğimizi şekillendirecek olan.
Başkalarının kurallarını belirleyip oynadıkları ve oynattıkları oynunların ödemeli seyircileri, hatta amigoları olmak, "eşrefi mahlukat"ın varoluş gayesi olmamalıdır, olamaz da zaten. "Hak'kı üstün tutma"yı, "az bir pahaya satmak"; tüm insanlık alemine ihanettir.
Bazı meşreplerin şerrinden, Allahtan korkmayacak kadar korkmak; ve yine bazı meşreplere de, Allah'tan daha fazla umut bağlamak, islam adına dayatılan bir doğu ("ezik"lik) kültürüdür. Mesele "dilsiz şeytan" olmamak için konuşmak değil; hak'kı üstün tutmak için konuşmaktır.
Zira eylemleştirilmeyen bir imanın, toplumsal manadaki karşılığı susukunluk/esarettir.
Vel hasılı kelam, meşrebi ne olursa olsun doğruya doğru, yanlışa yanlış diyecek insanlra, insanları hasret bırakmayın.
Haklının yanında, hak'kı üstün tutacak direnişleri özletmeyin.
Meydanları zalimlere terk etmeyin vesselam.