VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 23 February 2024 14:04:02

0 Yorum

Kez Okundu.

SİYONİZM’İN SOYUT SİLAHI; “ANTİSEMİTİZM”

SİYONİZM’İN SOYUT SİLAHI; “ANTİSEMİTİZM”

H24/ Makale/ Mücahid Halil Akyüz 

Siyonizm, Yahudilerin Siyon'da (Kudüs yakınlarındaki kutsal dağ) kuracakları "Yeryüzü Krallığı’na kavuşmak için” sürdürdükleri sözde kutsal olan(!) mücadeleye verilen isimdir. Bu krallıkta tek söz sahibi Yahudiler olacaktır.

Siyonizm’in temelini bütün insanlığa yönelik derin bir kin ve nefret oluşturmaktadır. Bu kin ve nefret hahamların eski Yahudi gelenek ve düşüncelerini (Kabbala öğretisi) büyük bir dikkatle yerleştirdikleri Tevrat'ta bütün çarpıcılığıyla görülür. Siyonizm fikri Yahudi tarihi kadar eskidir. Hz. Musa'nın ölümünden sonra hahamların Tevrat'ı değiştirmeleriyle birlikte Siyonist fikirler yayılmaya başlamıştır.

Ancak bu kavram ilk defa 1897'de Viyana'da toplanan I. Siyonist Kongresi'yle açıkça gündeme taşınmıştır. Bu kongrede İsrail'in kurulması ve özellikle Avrupalı Yahudilerin kutsal topraklara taşınması için önemli kararlar alınmıştır.

Yahudi dini liderlerinin çarpık ve sapık fikirleriyle dolu olan elimizdeki muharref Tevrat'ta Yahudileri ilahlaştırıcı yüzlerce bölüm bulunuyor. Bu doğrultuda yazıldığı anlaşılan aşağıdaki Tevrat alıntısında Tanrı Yehova Yahudilere dünyayı ele geçirmelerini emrediyor:

"Ben dedim: (Ey Yahudi’ler) Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız... (Artık) Kalk ey Allah! yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen (hâkim ve) varis olacaksın." (Mezmurlar, 82/6-8)

Hahamlar Yahudileri yüceltirken diğer insanları da yok edilmesi gereken kır hayvanlarına benzetmekten geri kalmamışlardır: "Ve Allah'ın Rab, o milletleri senin önünden azar azar kovacak. Onları çabukça bitiremezsin, yoksa senin üstüne kır hayvanı çoğalır." (Tesniye, 7/22-24)

Yine Tevrat'a göre Yahudi ırkından olmayanların, Tanrı'nın oğullarından gasp ettikleri mallar, ne pahasına olursa olsun geri alınacaktır: "Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde duramayacak. O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin (bütün) mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak." (Tesniye, 22/6-8)

Kısaca Siyonizm, Yahudiliğin bağnaz inançları ve aşırı ırkçı dogmaları uğrunda yaptığı zulüm ve sömürünün adıdır. Bu amaç uğrunda savaşan Yahudiler yüzyıllar boyunca çoğu zaman perde arkasında kalmıştır. Masonluk gibi amaçlarına hizmet eden paravan dernekler kurmuşlar, gittikleri her yerde ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlara yol açmışlar, karışıklık çıkarmışlardır. İsrail'in sözde "kutsal terör"ünün ardında yeryüzünün Tanrı Yehova'nın oğulları Yahudiler için yaratıldığı inancı yatmaktadır. Dolayısıyla Yahudilerin yeryüzü saltanatı ve cennetine kavuşmasının önündeki engelleri yok etmek uğruna yaptıkları her şey mubah hatta ibadet (!) sayılmaktadır.

'Antisemitizm' 'Anti Siyonizm" ?...

“İsrailoğulları” faktörünü incelerken çok önemli bir kavram kargaşasının üzerinde biraz durmak, antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı) ve anti Siyonizm arasındaki büyük farkı ortaya koymak lazımdır. Antisemitizm, iyi olsun kötü olsun, Yahudilere ait olan ve Yahudilerin ürettiği her şeye karşı olmak anlamı taşır. Hiçbir temele dayanmayan bir genellemeyi yansıtan ve Siyonist Üst akıl tarafından fonlanan bu görüş, yaşlı, genç, dindar-dinsiz, masum-suçlu ayırımı yapmadan tüm Yahudileri düşman olarak tanımak yanlışlığıdır. Ama biz Müslümanlar, bu konuyu Kur'an ayetleri ve genel insan hak ve hürriyetleri çerçevesinde ele alıyoruz. Kuran’ın bu konudaki öğretilerine baktığımız zaman "Yahudi düşmanlığı” ile karşılaşmıyoruz. Kur'an, kimi Yahudilerin uyguladıkları zulmü dile getiriyor ve Müslümanların kendilerine en şiddetli düşmanlar olarak "müşrikleri ve Yahudileri" bulacaklarını bildiriyor, onları bu tehlikeye karşı uyanık olmaya çağırıyor, Ama bunu yaparken, tüm Yahudilere düşman olmak gerektiğini ilan etmiyor. Ve çoğu Kur'an ayeti, Yahudilerin yaptıkları "zulmü dile getirdikten sonra, tekrar onlara sesleniyor ve onlar "kendi iyilikleri için bu zalim tavırlarını, yapılarını değiştirmeye davet ediyor... Bizler elbette insanları ırkına göre ayırmak gibi bir ilkelliği savunmak yanlışından tümüyle uzak durarak, fakat onlara, "üstün ırk” saplantı ve safsatasının, kendilerine ve insanlık alemine korkunç zararlarını hatırlatarak, onları bu batıl ve barbar inanıştan vazgeçmeye çağırmak ve tahribatlarını önleyici tedbirler almaktır. "Siyonizm" kavramı ile ifade ettiğimiz ise, Yahudi ırkçılığını ve bunun getirdiği sonuçları ortaya koymaktır. Müslümanlar bu bağlamda "anti-Siyonist’tir. Bu durum, Kur’an’ın kavramları aklın ve vicdanın kararlarıyla düşünmenin bir gereğidir. Yoksa Müslümanların, kendini anti-Siyonizm’le tanımlamak, onunla kimlik bulmak gibi bir derdi yoktur. Antisemitizm ile anti-Siyonizm’i aynı şeyler gibi göstermek ise "Siyonist" Yahudilerin önemli bir taktiği ve Şeytanlık hilesidir. Dünyaca ünlü dilbilimci Yahudi fakat "anti-Siyonist" yazar Noam Chomsky "anti-semitizm ile "anti-Siyonizm’in eş tutularak nasıl eleştirilerin susturulduğunu şöyle anlatmaktadır: "Anti-semitizm suçlamalarına başvurulması, İsrail'e yönelik eleştirileri susturmak için çok sık kullanılan ve çoğunlukla da etkili olan, sinsi ve siyonist bir yöntemdir!.. İşçi Partili saygın İsrailli diplomat Abba Eban şu itirafta bulunmuşlardır: "Yahudi olmayan tüm dünya ile diyaloglarımızda ana görevlerden biri anti-Siyonizm ile anti-semitizm arasında hiçbir ayrım olmadığını sürekli tekrarlamak ve insanları buna şartlandırmaktır." (Noam Chomsky, Kader Üçgeni, sf. 41) Uluslararası Siyonist B'nai B'rith örgütü de (yine aynı taktik gereği) antisemitizmin anti-Siyonizm’le aynı anlama geldiğini iddiasındadır: "B'nai B'rith bugün, antisemitizmin anti-Siyonizm’le aynı anlama geldiğini varsaymaktadır. Dolayısıyla İsrail'in eleştirilmesini antisemitizmin yeni bir biçimi olarak tanımlamaktadır. "(Age. Sf. 41)

Antisemitizmi incelemeye başladığımız zaman, onun iki özelliği dikkatimizden kaçmayacaktır:

Bunlardan birincisi; Yahudilere yönelik yapay bir düşmanlık ve terör oluşturulması...

İkincisi ise, Bu propagandaların tamamen Yahudi destekli olması ve bizzat üst zümre Siyonistler tarafından gündemde tutulmasıdır. Ne kadar karmaşık bir Şeytan mantığıdır!..

Bir Yahudi, kendi dinine ve ideallerine karşı olan ve dindaşlarına bile zulüm yapan siyonist bir düşünceyi niye desteklemek zorunda bırakılır? Yazımızın en başında dediğimiz gibi, “Antisemitizm” tamamı ile yapay bir Yahudi aleyhtarlığıdır. Altında ise Siyonizm’in kirli ve şeytani planları yatmaktadır. ANTİSEMİTİZMİ Siyonistler Uydurmuşlardı!

Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı ile yıkılması ve (Filistin’deki) Kutsal Toprakları İngiltere’nin işgal altına alması, Siyonistler tarafından büyük bir sevinç ve umut ile karşılandı. Çünkü: Siyonist Devletin kurulacağı Yahudi Diyarı, Osmanlı’nın elinden kurtarılmıştı ve Yahudilere vermeye hazır olduklarını Balfour Deklarasyonu ile dünyaya duyuran Siyonist Hristiyan yöneticilerin eline geçmiş durumdaydı.

Artık kutsal topraklara dönüş başlayacak, dağınık bir şekilde yaşayan Yahudi toplulukları bir araya toplanacaktı. Birinci sorun hallolmuştu, Kutsal Topraklar kurtarılmıştı ama, yeni bir sorun vardı.

Bu seferki sorun, dağınık bir şekilde yaşayan Yahudi halkı, rahatlarını ve menfaatlerini bırakıp İsrail’e nasıl taşınacaktı? Çünkü dünyanın dört bir yanına yayılan Yahudiler, evlerini, işlerini, kurulu düzenlerini bırakıp sonu belli olmayan, yeni bir yurda ve maceraya sıcak bakmıyorlardı.

Yaşadıkları ülkelerde belirli bir zenginliğe ulaşmış, statükodan memnun bir konuma taşınmış ve ırk bilinçleri körlenip, Kabaladan bi haber yaşıyorlardı. Hatta Kabalacı gelenekten uzak bu saf dindar Yahudiler, Siyonist bir devletin kurulmasına karşı çıkıyor ve bu noktada soydaşlarını uyarıyorlardı. Maalesef, bunların büyük bir çoğunluğu, ilerleyen yıllarda, Kabalacılar tarafından kandırılmış, hatta zorla ikna metotlarına tabi tutulmuşlardı.

Bu nedenle göçe isteksiz olan, şüphe ile yaklaşan bu Yahudi toplulukların, bir yöntem ile göç ettirilmesi lazımdı. Siyonistler bu noktada, Kabaladan aldıkları şeytani karakterlerinin gereği, yapay bir Yahudi düşmanlığı ile kendi soydaşlarını korkutarak ve yıpratarak hem göçe zorladılar, hem de bu süreci hızlandırdılar. 19. Yüzyıl ile birlikte, bu yapay Yahudi Aleyhtarlığı, “Antisemitizm” olarak karşımıza çıkmış ve Siyonistler tarafından yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı ortaya uygulanmıştır.

İsrail'in Kurucusu Theodor Herzl, Antisemitizme Sahip Çıkmıştı! Theodor Herzl: "Antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı), bizim hedeflerimize ve isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır" diyen insandı… Irk bilincini kaybetmiş ve bulundukları ülkenin statükosu ile uyum içinde yaşayan, dağınık Yahudi topluluklarını bir arada, bir çatı altında toplamının en önemli yolu; Yahudi aleyhtarlığı idi.

Theodor Herzl bunun farkında idi. Antisemitik hareketi destekleme ve fonlama noktasında elinden geleni yapmıştı. Çünkü kuracağı Siyonist Devletin Yahudi düşmanlığına ihtiyacı vardı. Bu arada, 19. yüzyıldaki ırkçılığa paralel olarak doğan antisemitizm, çoğu Yahudi’nin, bundan böyle Avrupa'da hiçbir kısıtlama altında kalmadan yaşayacakları yönündeki umutlarını yok etmeye başlamıştı.

Theodor Herzl, bu konuyu ısrarla işleyerek, antisemitizmin bir tür hastalık olduğunu, bu hastalığın tedavisinin bulunmadığını, Yahudiler için tek ve kesin kurtuluşun Filistin'de bir devlet kurmakta yattığını tekrarlayıp durmaktaydı. Herzl'in "Yahudiler ve Yahudi olmayanlar kalıtımsal olarak uyum içinde bir arada yaşayamazlar" şeklindeki tezi, aslında Yahudi aleyhtarı ırkçıların teziyle büyük bir benzerlik taşımaktaydı.

Herzl işte bu nedenle Siyonist tez ile Avrupalı antisemit ırkçılar arasındaki büyük paralelliğe değinerek: "Antisemitizm, bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır Bütün antisemitler bizim en yakın dostlarımızdır” demekten sakınmamıştı. Çünkü böylelikle İsrail’e göç kolaylaşacaktı.

Herzl 9 Haziran 1895'te günlüğüne ise şu notları düşüyorlardı: 'Ülkesindeki Yahudilerin orayı terk etmesi ve İsrail’e göçmesi için, önce (Rusya’da) Çar'la görüşeceğim, sonra Alman Kayzeri'yle, sonra Avusturyalılarla sonra da Fas'taki Yahudiler için Fransızlarla' Antisemitizmin üç ana amacı vardı:

1-) Kavram kargaşası yaratarak, Anti Siyonist insanları genelde Yahudi düşmanı faşist ve cani gibi göstermeye çalışmak... Zulüm düzenlerinin karşısındaki engelleri kaldırmak. Siyonist Yahudi’leri mazlum, dışlanmış bir millet olarak tanıtmak.

2-) Antisemitizm ile Yahudilere uygulanan sözde zulüm ve saldırıları, misilleme bahanesi ile diğer ülkelere saldırmak.

3-) Bulundukları ülkelerin vatandaşları ve hükümeti ile sıkıntısız bir şekilde yaşayan Yahudi toplulukları, İsrail'e göçe mecbur tutmak ve bu süreci hızlandırmak. Çarpıcı "Antisemit İtiraflar"dan Bazıları: Avusturya'nın Yahudi asıllı Devlet Başkanı Kreisky, Adolf Hitler'in "misyon"unu şöyle açıklamıştı: Bugünkü İsrail, Hitler'in politikasının meyvesidir.

Hitler olmasaydı Filistin'de bir avuç Yahudi hiçbir zaman devlet kuramayacak şekilde orada yaşayıp gideceklerdi. İsrail'i kuran Hitler'dir. Yapay Antisemitizmin Siyonistlere sağladığı bir diğer fayda da, Korsan İsrail devletinin kurulduğu yıllarda diğer ülkelerde yaşayan Yahudileri bu bayrak altında bir araya getirmek olacaktı.

Lakin unutulmamalı ki, Siyonizm karşıtlığı ve Yahudi aleyhtarlığı birbirinden çok farklıdır. Biri şuurlu Müslüman ve erdemli insan tavrı diğeri ise Siyonizm'in istediği "Düşmansız ideoloji yaşayamaz mantığıdır" Yapay Antisemitler Her Fırsatı Kullanıyorlardı! Yapay Antisemit hareketlerin Siyonistlere sağladığı tek fayda Yahudileri göç ettirmek değildi kuşkusuz. Göç konusunun söz konusu olmadığı pek çok durumda da antisemitizm Yahudi liderler tarafından kullanılıyordu.

Bu ikinci fayda ise propagandaydı. Propagandanın temelinde de yapay antisemit lider ve grupların taşıdığı karakter yatıyordu. Bu lider ya da grupların ortak özellikleri, hepsinin tek kelimeyle ruh hastası görünümünde olmasıydı. Zalim, saldırgan, şiddet yanlısı yani "psikopat" yapıdaki bu suçlular "Yahudi düşmanı" olunca, tabii Yahudiler de haklı konumda oluyorlardı.

Bu sayede gerçekten Siyonizm'i eleştirme yolu da kapatılmış oluyordu." Antisemitizm’in Almanya Ayağı ve Hitler Muamması! Adolf Hitler: "Silah Noktasında en büyük desteği Yahudi Bankerlerden aldım" diyen psikopattı. Antisemitizm ile tamamen mazlum, garip, zulme uğramış rolüne bürünen Yahudilerin en önemli başarısı ise; Soykırım yalanı ile boyadıkları propagandaları sonucunda "Korsan İsrail" devletini kurmalarıydı!..

Siyonist Teşkilatın birçok ülkede, göç noktasında yaptığı çalışmalar istenilen sonucu sağlayamamıştı. 1925 yılından sonra kutsal topraklara göç nerdeyse durma noktasına gelmiş hatta göç eden Yahudilerin bir kısmı geri dönmeye bile başlamıştı.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Şeytani hedefleri için bu tehlikeli durumun farkında olan Siyonist Teşkilat, düğmeye basmıştı. Avrupa’da küçük gruplar feda edilerek büyük grupların göçü sağlanacaktı. Bu gözden çıkarılan gruplar elbette, kültürlü, aydın ve zengin Yahudilerden oluşmayacaktı. Özellikle fakir, güçsüz, kabbalaya ilgisi olmayan, İsrail’e göçse bile ayak bağı sayılan, “Musevi Hazar Türkeri” ve benzeri gruplardı.

Bu katliamları bizzat yürüten ve organize eden ise Gestapo Şefi Heydrich’di. Heydrich’in yanı sıra SS’lerin başı olan Pfeffer Von Salomon da bir Yahudi’ydi. SS ve Gestapo gibi önemli Nazi örgütlerinin başındakilerin Yahudi olması, soykırım yalanın arkasında bulunan Siyonist Teşkilatın açıkça bir sırıtması idi… Yazımızda belirttiğimiz üzere, katliamlar sırasında kültürlü ve aydın Yahudilere hiç dokunulmamıştı. Bu sayede Siyonistler bir taşla dört kuş vurmuşlardı:

1-) Bu şok uygulamadan sonra, göçe isteksiz Yahudiler, ölüm korkusu ve büyük bir tedirginlik duygusuyla Filistin topraklarına göç etmeye başlamışlardı.

2-) İleride İsrail’in başına bela ve ayak bağı olacak vasıfsız Museviler ortadan kaldırılmıştı.

3-) Yahudilerin yıllarca kullanacağı, “mazlum bırakılmış, zulme uğramış” yönünde bir duygu sömürüsü aracı uydurmuşlardı.

4-) Dünyanın dört bir yanında dağınık olan Yahudilere, artık dağınık olarak varlıklarını devam ettiremeyecekleri kanaati aşılanmıştı. Yapay Nazi Antisemitizmin sonraki en büyük örneği; "Ortadoğu' Antisemitizmi" ve Irak’taki Ali Baba Operasyonlarıydı! Juda Krallığı'nın yıkılmasından sonra, Babil'e sürülen ve 2500 yıldan bu yana burada yaşayan Yahudi topluluğu vardı.

Ortalama nüfusu 100.000'i bulan bu Iraklı Yahudilerin, yeni kurulan, Siyonist İsrail devletine bir şekilde göç etmeleri lazımdı. Iraklı Kürtler ve Araplar ile uyum ve hoşgörü içinde yaşayan bu topluluk, yeni kurulan devlete geçme noktasında olduğunca yavaş hareket ediyorlardı. Siyonizm bu noktada düğmeye basmıştı ve 1950 yılında Irak’ta "Ali Baba Operasyonu" başladı...

Masum halkın üstüne bomba yağdırıldı ve Sinagoglar bombalandı. Caydırıcı bombalar pek fazla can kaybına neden olmasa da tüm suç, Iraklı Müslümanların üstüne kaldı. Tüm kirli planların ve çalışmaların sonucunda, Irak bölgesinde yaşayan binlerce Yahudi, büyük bir panik ve korku ile İsrail'e göç noktasında olduğunca hızlı davrandı ve bölgeyi terk etmeye başladı.

Tabi ki bu gerçek yıllar sonra Anti Siyonist birçok yazar ve siyasi tarafından açıklanmıştı. Siyonist önderlerin belirlediği bu plan hemen tüm dünyada uygulanmıştı. Böylece Yahudi halkı bu yapay antisemittik hareketler yardımıyla göçe ikna edilirken, Siyonistler de hem Filistin'de devlet kurmak için makul bir gerekçe hazırlanmış, hem de yıllarca her fırsatta anlatılan soykırım ve benzeri masallarla diğer milletler karşısında kendilerini mazlum göstermeyi başarmışlardı.

Antisemitizmin Ortadoğu Taşeronu; “Ebu Nidal” Kasıtlı antisemitik hareketler, İsrail'in kutsal topraklarını kapsayan Ortadoğu bölgesinde oldukça sık olarak kullanılmaktadır.

İsrail kontrolü altında Ortadoğu ‘da faaliyet gösteren sözde İsrail aleyhtarı bazı terör grupları, bu bölgedeki yapay antisemitizmin temsilcisi durumundadırlar. Bunun başlıca nedeni ise, Ortadoğu ülkelerine uygulanacak olan saldırılara misilleme kılıfı ile masumluk rolüne bürünerek, meşruiyet kazandırmaktır.

1980 ve 1990’lı yıllarda, provakasyonik ve sözde İsrail aleyhtarı saldırıların başında, “Ebu Nidal” vardır. Ortadoğu'nun kanlı katili olarak anılan Ebu Nidal, başta Ermeni terör örgütü ASALA olmak üzere IRA, ETA, Kızılordu Fraksiyonu, Fransa'da "Doğrudan Eylem", Belçika'da ise "Savaşan Komünist Hücreler" terör örgütleriyle yakın iş birliği içinde bir militandır.

Ebu Nidal iddia ettiği gibi acaba gerçek bir Siyonist düşmanı ve Filistin'in kurtuluşu için çalışan bir insan mıydı, yoksa İngiliz gazeteci Patrick Seale'in "Kiralık Silah: Ebu Nidal" adlı kitabında belirttiği gibi, İsrail için çalışan, bütün eylemleri Mossad tarafından yönlendirilen kukla bir eleman mıydı?

Ebu Nidal ‘in 1985 Yahudi Katliamları! Ebu Nidal yalnızca 1985 yılında 90 ölüm, 350 yaralı ve İsrail’in Londra Büyük Elçisi, Solomon Argov’unda ölümü ile sonuçlanan 33 antisemitik baskın yapmıştı.

Ebu Nidal ’in 1985 yılında gerçekleştirdiği bu saldırıları bahane eden İsrail, aynı yıl içerisinde Lübnan’ı işgale kalkışmıştı.

Ebu Nidal‘in bu saldırılarda kurban ettiği bürokratlar, genelde İsrail’inde gözden çıkardığı ve kurtulmaya çalıştığı Yahudilerden oluşmaktaydı. (Londra Büyükelçisi gibi)

Antisemitizm Sovyetlerde Nasıl Uygulandı?

İsrail’in kurulduğu yıllarda, Sovyet’lerde ciddi manada bir Yahudi nüfusu bulunmaktaydı.

Buda Siyonist önderlerin gözünün Sovyetlere çevrilmesine yol açmıştı. Lakin Siyonistleri cezbeden asıl şey, Yeremyan Yahudilerinin sayısından ziyade; Kitab-ı Mukaddes’te Yeremya’nın kehanetlerinde kast edilen Yahudiler olduğu inancıydı: Kitab-ı Mukaddes'te Yeremya'nın kehaneti vardır.

İsrail'den geride kalanların Kuzey ülkesinden dışarı çıkarılmasını buyurmaktadır. Yapılan yorumlara göre Kuzey ülkesinin

Tüm bunların tespitinden sonra, asıl mesele, bu Yahudilerin bir şekilde İsrail’e göç etmelerini sağlamaktı. Lakin Sovyet Yahudileri buna yanaşmamıştı. Doğup büyüdükleri ve kültürlerini benimsedikleri topraklarda kalmak istiyorlardı. Bunu anlayan Siyonist Önderler “Zorunlu Göç” için düğmeye basmış ve Antisemitizmi Sovyet Topraklarına sokmuşlardı.

Stalin ile Başlayan Antisemitizm Planları!

Antisemitizm noktasında ilk düğmeye basan Stalin oldu. Stalin’in baskısı ile Sovyet Yahudileri, yeni kurulan Siyonist devlete göç etmeye başladılar. Bu ırkçı ve şeytani provokasyon, Stalin döneminden sonra da hiç aksamadı. O döneme göre yumuşatılmış bir versiyonu ile devam etti. Stalin döneminden sonra, Rusya’da ilk kez Komünist Parti dışında bir parti kurulmuştu. Bu oluşumun adı Pamyat hareketi idi. Pamyat lideri Simirnov Ortaşvili, Yahudilere olan kinini; “Buradan defolun gidin, Stalin yaşasa idi Rusya’da bu şekilde kalamazdınız” gibi sözlerle dile getiriyordu. Pamyat’ın çabaları sonuç vermeye başlamış ve birçok Yahudi İsrail’e göç etmek zorunda kalmıştı.

Antisemitizm Türkiye’de de Gündeme Taşındı!

Cumhuriyet kurulduktan sonra yapay antisemitizm oluşturma görevini, basını ellerinde bulunduran Yahudi dönmesi gazeteciler üstlendiler. Gazetelerde sık sık Türkiye'deki Yahudiler aleyhine yazılar yayınlayarak Yahudileri tedirgin edip, korkutma ve kendi aleyhlerinde bir hareket olduğuna inandırma çabalarına giriştiler. Basın küçük haberleri abartarak ve özellikle dinsel ayrılıklara dikkat çekecek şekilde haberler yayınlayarak amaçlanan antisemitik havanın oluşmasını ve Yahudiler arasında istenilen gerginliğin meydana gelmesini sağladılar. Dönemin basını da şovenist ve antisemitik havanın oluşmasında çok önemli bir konumundaydı. Küçük olayları abartarak ve özellikle Yahudileri tedirgin edecek şekilde veren, dönemin basınının habercilik anlayışından şu örneklere bakınız:

"İki Yahudi ticarethanesi sahibi, Milli Koruma Mahkemesi'ne verildi." (Cumhuriyet – 8.08.1942) 

"Anadolulu tüccarın şikâyetiyle ihtikâr suçundan 4 Yahudi tevkif edildi." (Cumhuriyet – 29.08.1942) -

"İki Yahudi çocuğu, Hava Kurumu için toplanan rozet paralarını çaldılar." (Cumhuriyet – 31.08.1942)

"Bir Yahudi firması mahkemeye verildi." (Cumhuriyet – 9.09.1942)

Bu ve bunun gibi haberlerde ana amaç, halk arasında suni bir antisemitizm oluşturarak Yahudileri tedirgin edip kuşkulandırmak ve İsrail’e göçe zorlamaktı. Haber örneklerinde görüldüğü üzere, azınlıklara mensup vatandaşları, yasadışı olaylarda, etnik kökenleri ön plana çıkarılarak korkutulmaktaydı.

Varlık Vergisi, Bir Diğer Adıyla “Resmi Antisemitizm” Şeytanlığı!

Türkiye’de yapay ve en belirgin Antisemitizm uygulaması, Varlık Vergisi uygulamasıdır. Dönemin dönme yazarları, bir taraftan halkı kışkırtarak; bu kazançlar nereden geliyor, bu parayı nasıl buluyorlar? gibi başlıklı yazılar ile Yahudileri hedef gösteriyorlardı. Dönmeler tarafından kontrol edilen basının etkisi ile dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından Varlık vergisini kabul edilerek yürürlüğe koymuşlardı. (12.11.1948) Aynı uygulamanın bir benzeri, Sultan Abdülhamit’in, Filistin’e göç yasağı getirdiği Yahudileri bu sefer İsrail’e gitmeye mecbur bırakmak için de yapılmıştı. Ekonominin Millileştirilmesi adı altında yapılan uygulamanın başını ise, mason ve dönmelerin güdümündeki İttihat ve Terakki örgütü üstlenmiş durumdaydı.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER