VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 02 January 2020 14:27:31

0 Yorum

Kez Okundu.

Nükleer Enerji Santrallarımız Ve sorular

Nükleer Enerji Santrallarımız Ve Sorular

 

Ülkemizin Nükleer Santral yapma isteği ve bu santrallerden elektrik enerjisi üretme planları hepimizce malum. Ancak sade vatandaşlar şu soruların ve ülke gerçeklerimizin farkında değil. Bir Nükleer Santral yapacaksanız bu santral için ihaleyi kazanacak Firma tarafından seçilen yeri lisanslayacak bilgi ve sertifikaya sahip uzmanlarımız var mı? Hayır yok! Yaklaşık 900 kişi çalışan Türkiye Atom Enerjisi kurumunda lisanslama sertifikasına sahip kişi sayısı on kişi bile değil. Lisanslama işlemleri üç aşamada gerekiyor.

 

Seçilen yerin lisanslanması, kurulacak tesisin lisanslanması, üretim şeklinin-işletimin lisanslanması. Bizdeki elemanların yetersiz olduğunun en büyük delili yıllardır sahip olduğumuz 5 MW gücündeki Çekmece Nükleer tesisinin hala lisanslanamamış olması. 5 MW’lık reaktörü bile lisanslayamayan TAEK uzmanları toplam 4800 MW’lık santrali nasıl lisanslayacak. Gelin şimdi de ikinci önemli konuya değinelim ve “Nükleer Enerji anlaşmasın­da gerçekte neler oluyor?” sorusunu yo­rumlamaya çalışalım. Yer seçimi hariç, kuruluşundan işletilmesine kadar hiçbir aşamasında bulunmayacağımız nükleer san­tralin maliyetinin her ünite başına 5,5 mil­yar dolar olduğu söyleniyor. Aynı kapasit­ede olan farklı ülke santrallerinin maliyeti 2.5 milyar civarında iken Rus santralin her ünitesi neden 5,5 milyar dolar, anlamakta zorluk çekiyorum. Buna bir de Kanada ile yaptığımız ve 4 reaktör aynı alanda yapılır­sa 10 milyar dolar yerine 7,5 milyar dolar teklif aldığımız düşünülürse fiyatlar arasın­daki uçurum daha net görülecek.

 

İhale şartları arasında “ihaleyi kazanan ülke teklif edilen nükleer santral tipinin aynısını kendi ülkesinde yapmış ve lisanslamış ol­malı” şartı vardı. Kurulacak reaktörün batı standartlarında olma mecburiyeti vardı. Bu şartlardan vaz mı geçildi? Bize kurulması planlanan WWER1200 tipi basınçlı su reak­törünün Rusya’da çalışır halde tek bir san­trali yok. Ruslar 1000 MW’lık basınçlı su reaktörünü kullanıyorlar. WWER 1200’lük tip ise tamamen yeni bir tasarım olup, olum­lu olumsuz bütün sonuçları kurulduktan sonra belli olacak.

 

Benzetme uygunsa yeni saç tipinin berberliğini başımızda öğrenece­kler. Bakanlık, ilk iki ünitenin yüzde yetmiş üretimini, üçüncü ve dördüncü ünitelerin yüzde otuz üretiminin alım garantisi ver­diklerini söylüyor. Geri kalan kısmı Rusya serbest piyasada satacak. İşte bunu da an­lamadım; Neden? Bu üretime ihtiyacımız olmayacak mı? Bu kadar riski aldıktan son­ra yüzde yüz üretimleri neden almıyoruz? Yoksa Ruslar hepsini bilerek vermek istem­ediler de, biz işi kitabına uydurarak “yarısı­na alım garantisi verdik gibi” anlamsız bir gerekçe mi uyduruyoruz. Özetle 4 bin 800 MW kurulu gücün sadece 2 bin 400 MW’ı bize çalışacak. Bu kurulu güç ise 10 yıl son­raki kurulu gücümüzün yüzde 5’i kadar bile olmayacak.

 

Rusya, Uranyum 235 zenginleştirmeyi bilim adamlarımıza gösterecek mi? Hayır! Türkiye’de mevcut 9 bin 129 ton uranyu­mumuz değerlendirilecek mi? Hayır! Kul­lanılacak uranyum, Rus TVEL şirketinden alınacak. Kullanılacak zenginleştirilmiş uranyumun nerede muhafaza edileceğini biliyor muyuz? Hayır! Hayır! Yıllarca Akdeniz’e inmek için can atan Rusların kıyıda her biri 10 dönümden to­plam 40 dönüm arazi bulmuşken bu böl­geyi bir tür casusluk üssü olarak kullanıp kullanmayacaklarını biliyor muyuz? Hayır! Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönem­de Rusları kontrol edebilir miyiz? Hiç san­mıyorum! Esas merak ettiğim bu konuda stratejik ortaklarımızın ne düşündükleri. Şimdiye kadar susmuş olmaları bile çok il­ginç. Diyelim ki her şey yolunda gitti ve inşaat başladı.

 

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Bu inşaatları kontrol edip lisansla­ma yapacak kişilere sahip miyiz? Hayır! Acıdır söylemesi ama yaklaşık 900 kişi çalışan TAEK kurumumuzda uluslararası nükleer lisanslama sertifikasına sahip kişi sayısı bir elin parmak sayısı kadar var mı bilmem? İlgililer abarttığımı, şaka söyle­diğimi sanıyorlarsa lütfen birinci elden soruştursunlar. Hâlbuki lisanslama işi için 700 adam/yıl’a ihtiyacımız var. Bu tür bir lisanslama işinin uluslararası piyasadaki bedeli reaktör başına yaklaşık 500 milyon dolar. Dört reaktör için, ya 2 milyar dolar ek bir maliyeti daha göze alacağız veya onu da santrali kuran Ruslara yaptırıp ken­di yaptıkları santrali kendilerine denetlete­ceğiz! Lisanslama işini de Ruslar yapacak ise, sahi TAEK hangi günler için kuruldu? Koskoca TAEK, lisanslama yapamayacak ise, bugüne kadar tek gram uranyum 235 üretecek beceriyi öyle veya böyle göstere­memiş ise, sahi TAEK niye var? Bütün işleri Ruslar yapacak ve bize sa­dece elektrik satacaklar ise neden bu kadar risk alıp yer tahsis ediyoruz.

 

 

Ruslar sınırdan elektrik satsa daha kolay olmaz mı? İsviçre gibi işçiliğin ve arazinin en pahalı olduğu bir ülkede bulunan Beznau nükleer santralinden üretilen elektrik 6.95 cent’e satılırken bi­zden kWh için istenen bedelin 12.33 cent ol­ması anormal bir bedel değil mi? Bu değerin de 21 centlerden lütfediliyormuş gibi indi­rildiğini düşünürsek, pazarlık sistemimizde bir yanlışlık yok mu? Bu rakamın ilerleyen yıllarda 15.5 seviyelerine çıkacağı da bilini­yor. Daha da ötesi santralin yarı üretiminin serbest piyasada satılacağı düşünülürse, bu satış rakamının, enerjiye sıkışacağımız yıl­larda beklemediğimiz seviyelere çıkması da sürpriz olmamalı. Buna bir de uranyum cevherinin yarısın­dan çoğunun tükendiği bilgisini eklersek durumun farklı açılardan da sıkıntılı olduğu ortaya çıkacak. Nükleer santralların kul­landığı U235 üretiminin mevcut santrallerin ihtiyacının üçte ikisini karşılıyor.

 

Yıllık üre­tim 47,000 ton, ihtiyaç ise 67,000 ton. Ekonomik ömrünü tamamlandıktan son­ra, Nükleer Santral söküm masraflarının en az kurulumu kadar pahalı olduğunun da maalesef farkında değiliz. Hal böyleyken, üçüncü Nükleer santral için çalışmalar yapıldığını işiten ve TAEK’İ tanıyan biri olarak endişelerim bir kat daha artmıyor dersem yalan söylerim. GÜNEŞ SANTRALI İLE MALİYET KARŞILAŞTIRMA Nükleer Santral yerine Güneş santralı yapalım teklifi getirildiği zaman genelde hep şu soru sorulur; “İyi de Güneş santrali yapmak daha pa­halı değil mi?” Evet, bütün şartlar iyi incelenmez ise kuruluşu daha pahalı olarak gözükebilir. Ancak kuruluş süresinin kısalığı ve üre­teceği elektriğin parasal değeri ve dışa bağımlılığı sıfır mertebesine indirdiği de hesaba katılırsa en iyi elektrik üretim sistemi olduğu gözükecek.

 

Şimdi dilerseniz basit bir hesap­lama ile Nükleer Santral için har­canacak para ile Kule tipi Güneş santraline harcanacak parayı karşılaştırmak istiyorum. Türkiye’de kurulacak Akkuyu Nükleer santrali 4800 MW olacak ve bunun yüzde 50’si gerçekte Tür­kiye’nin. Zira anlaşmada; ilk iki reaktörün üretiminin yüzde 70’i, son iki reaktöründe üretiminin yüzde 30’u Türkiye’nin olacaktır deniliyor. Dikkatle bakılırsa 4 reak­törden ikisinin yani 2400 MW’ının Türkiye’nin olacağı ve bu be­deli 2400 MW için vereceğimiz gerçeğiyle karşılaşırız.

 

Bu santrala, bilgiler, ifadeler yanlış değilse, 22 milyar dolar verileceği ifade edildi (Bu rakam yazılı olarak herhangi bir raporda gözükmediğinden emin olamıyoruz). Yukarıda da ifade edildiği gibi, Ivanpah Solar Power Facility (ABD, 392 MW) Güneş santrali 2,2 milyar dolara mal oldu. Tama­mlanma süresi 4 yıldır. Şimdi şu soruyu soralım; Nükleer santrala 22 milyar dolar verip, bütün çevre­sel tehlikeleri göze alıp, en erken on yıl sonra biteceği söylenen 2400 megavatlık bir santrale mi sahip olalım, yoksa aynı paraya on tane Ivanpah Solar Power Facility gibi dört yıl sonra faaliyete geçecek 3920 MW’lık bir güneş enerjisi santraller zinciri mi yapalım. Bu santrallerin dört yıl sonra faaliyete geçerek üreteceği elektriğin geti­risini de düşündüğümüzde fark or­taya çıkacak. Üstelik dışa bağımlı da olmayacağız. Hesap bu kadar basit.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER