VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 12 February 2021 09:18:08

0 Yorum

Kez Okundu.

Küratör Nedir? kimdir?

 

Küratörlük nedir? Neleri gerektirir?

H24/Sanat

Bir ressamın malzemesi boya olduğu gibi küratörün malzemesi de sanat eserleri olarak kabul edilebilir.

Sanatçı ve izleyici arasındaki köprünün ta kendisi olan küratör sanat dünyasında aktif olarak rol alan bir tasarımcı olarak görülebilir. Peki küratörlük neleri gerektirir?

‘Küratör’ kelimesi Latince “dikkat çekmek için” anlamına gelen “curare” kelimesinden türetilmiştir. “Yönetici, gözetmen, müfettiş, koruyucu, işletici” anlamlarında kullanılır.

Geleneksel olarak bir müzenin, galerinin, kütüphane veya bir arşivin yani kültürel miras içeren bir kurumun yönetimi ve koruyuculuğunu üstlenen kişi olarak küratör; sorumlu olduğu koleksiyonları yorumlama ve bünyesine alma görevini üstlenen bir içerik uzmanıdır.

Müzecilik kavramı ile birlikte ortaya çıkmış olan küratörlük, zaman içinde kurumlardan bağımsız hale gelerek kendi çalışma prensiplerini belirlemiş ve alışılagelmiş sergileme tekniklerinden ayrılarak süreli sergiler yapan özgün bir meslek haline gelmiştir. Bu küratörlüğün kendi kimliğini oluşturmasında ve bağımsızlaşmasındaki en önemli süreçtir.

Sanat yönetimi sürecinin tartışmasız en önemli konumlarından birinde olan küratörler çalışma prensiplerine göre üç ayrı başlık altında incelenebilirler:

1. Bir kuruma (müze gibi) bağlı çalışan küratörler.

2. Yardımcı, dışarıdan destek veren küratörler.

3. Bağımsız çalışan küratörler. Bir kuruma bağlı çalışan küratörler Bu prensibe bağlı çalışan küratörler, kurum ile toplum arasındaki köprüleri inşa eden kişilerdir. Kurumun koleksiyonu hakkında uzmanlaşmışlardır.

Bu küratörler, eserleri değerlendirme üzerinde vakit ve enerji harcamaktadırlar. Koleksiyonların geliştirilmesi, takibi ve sunumları ile ilgili önemli noktaların sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Küratörlük nedir? Neleri gerektirir?

Louvre Müzesi – Paris Dışarıdan destek veren küratörler Kurumda sınırlı bir süre ile çalışmalarını sürdürürler. Kurum için de küratör için de en tatmin edici çalışma şekli olarak kabul görmez. Çünkü sınırlı bir süre için oradadırlar ve her şey geçicidir. Bağımsız çalışan küratörler Sanat yönetimi alanında en çok hacme sahip olan küratörler, bağımsız çalışanlardır.

Kariyer edinme isteminin baskısıyla, kurumlara bağlı çalışan küratörlerden daha özgür, cesur ve sansasyonel işler ortaya çıkarırlar. Kuruma bağlı çalışanların, kurum kimliğine ters düşecek herhangi bir oluşuma soğuk bakması söz konusu olabilir iken, bağımsız çalışan bir küratörün aynı noktada duruşu daha bağımsız olabilir. Bu da bağımsız çalışan küratörlerin üzerindeki ilgiyi ve beklentiyi oldukça arttırır.

Küratörlük neleri gerektirir? Bir ressamın malzemesi boya olduğu gibi küratörün malzemesi de sanat eserleri olarak kabul edilebilir. Sanatçı ve izleyici arasındaki köprünün ta kendisi olan küratör sanat dünyasında aktif olarak rol alan bir tasarımcı olarak görülebilir. Küratörün hedefi düzenlediği sergilerde insanları düşündürmenin yanı sıra, insanları heyecanlandırma ve bazen de interaktif uygulamalar ile seyircisini “oyununa” dahil etmektir.

Sergiyi kurarken izleyicinin içinde kaybolmayacağı, aksine bir kitap okur gibi görsel bir deneyime ve keyfine sahip olabileceği bir düzen içerisine sokar.

Küratörlük bilginin yanında, bir sanatçı gözü ve mimarca bir mekan algısını da gerektirir… Koleksiyon misyonu ve kapsamının çizgilerinin belirlenmesi, eserlerin edinimi ve erişimi, doğru noktada sanatçıların bir araya getirilebilmesi, eserlerin ve sanatçıların oluşuma en iyi hizmet edecek şekilde sunumu, kataloglama, envanter ve kayıtlar, sigortalama işlemleri ve eser satışları küratörlerin mesleklerini tanımlarken resmi anlamda sayılabilecek görevler olabilir.

Küratörün tüm bunları hayata geçirme sürecinde sahip olması gereken edinimler ve nitelikler bu kadar ayrıntısız olarak atlanılamaz. Küratörlük denildiğinde ülkemizde ilk akla gelen isimlerden biri olan Ahu Antmen, küratörlüğü “yaşadığı çağa ait sorular soran, yaşam ile sanat arasında sınırların olabildiğince eridiği günümüzde, sanat aracılığı ile yaşamın, yaşam aracılığı ile sanatın ardındaki verileri bulup çıkarmaya çalışan kişidir” olarak tanımlar.

Bu bağlamda küratörlerin belli kurallar çerçevesinde rutin olarak aynı döngüde var olamayacaklarını ve mesleki duruşları yanı sıra kendilerini de bitmek bilmez bir gelişim sürecinin içerisinde var etmeleri gerekmekte olduğu söylenilebilir. Türkiye’nin ilk küratörü olarak kabul edilen Vasıf Kortun, küratörün finansör, ekonomist, psikolog, teorisyen, uzlaşmacı, sanatçının baş düşmanı, avukat dost, sırdaş, üçüncü göz, kamuya karşı sorumlu, yazar, hamal gibi bir çok kavramı bir arada bulundurması gerektiğini belirtir.

Bu nokta küratörün sergileme süresi öncesinde hangi noktalarda edinimlere sahip olması gerektiğinin üstünden geçilmesini gerekir. Küratör sürekli takip halindedir. Tarihi, kültürü ve gündemi takip eder. Kültür ve sanat alanlarındaki yeniliklerin hem takipçisi hem de yaratıcısıdır.

Sanat tarihi, kültür, güncel olaylar, reklamcılık, finansman, iletişim, halkla ilişkiler, yönetim gibi bir çok konuda bilgi sahibi olmalıdır. Küratör aynı zamanda sanatçı, kurum ve izleyici yapılamasını bir arada tutan bağlayıcı öğedir. Sadece sanatçılarla değil, toplumla ve onların liderleri ile de iletişim kurabilme yetisine sahip olmalıdır. Küratör; sanatçılar, teknik ve tasarım ekibi, işletme ve para yönetimi, kültür yöneticileri, pazarlama, reklam ve halkla ilişkiler, imaj yöneticileri, kurumlar ve ilgili diğer disiplinlerin uzmanlarının içinde yer aldığı profesyonel bir ekip içinde eş güdümü sağlar. 

 

 İstanbul Bienali – 2015 Küratörlüğün tarihçesi Küratörlük kelimesinin kullanılmaya başlanması Roma İmparatorluğu’nda yönetici vasfındaki insanlarda kullanılmaya başlanmış olsa da bugünkü anlamına paralel olarak 17. ve 18. Yüzyılda Avrupa’da bilimsel kurullar, üniversitelerdeki yöneticilik görevleri veya kütüphane müdürlüğü için kullanıldığı görülür.

Üniversitenin eğitmenlerinin ve öğrencilerinin yönetiminin yanı sıra, kurumun daha iyi bir noktaya taşınmasındaki sorumluluk da üniversitenin küratörüne aittir. “Üniversite Küratörü” kavramının, müze küratörü kavramının tarihsel dönüşümünde önemli bir yeri vardır.

19. yüzyılda küratörlük kelimesi müze yöneticilerini ifade etmek için kullanılmaya başlamıştı. Büyük müzelerin hızla kurumsallaştığı bu dönemde küratör, bilimsel bir düzeyde koleksiyonu bilen, tanıyan, koleksiyonda tutulan değerli sanatsal ve bilimsel düzeyde nesnelerin tanımlanması ve belirli bir bilimsel düzen içerisinde düzenlenmesini sağlamaya yetkin kişi rolü kazanmıştır.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Eser: Aran Villar Rojas – İstanbul Bienali 2015 Dünyada küratörlüğün gelişim süreci nasıl ilerlemekte?

Kurumsallaşan müzeler, değişen ve gelişen sanat anlayışları ve 20. yüzyılın inanılmaz hızlı gelişen dünyasında küratörlük kavramı 1980’lerde kurumlardan tam bağımsızlığını kazanarak sanat yönetimi alanındaki yerini almıştı. 1980’lerde dünya çapında küratörlüğün işlevinin değişime uğradığı süreç izlenmeye başlamıştı.

Öncesinde müze yöneticiliğinden bağımsız bir iş gibi görülemeyen küratörlük, şimdi kendi kimliğini bağımsız şekilde oluşturduğu döneme girmekte. Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan sosyo-ekonomik ve kültürel değişimler yaşamın her alanında olduğu gibi sergileme biçimlerinde de değişimleri getirmiş ve 1980’li yıllarda küratör olgusunu dünya üzerinde tartışmaya açık bir hale getirdi. Büyük çaplı ve uluslararası sanat etkinlikleri kendilerini göstermeye başlamış, izleyici-eser ilişkisi değişimlere uğramaya başlamıştır.

Dünya’dan bazı küratörler

• Henri Loyrette

• Françoise Cachin • Marcus Graf

• Hou Hanru

 • René Block

 • Léonce Bénédite

• Rosa Martinez

• Harald Szeemann 

Türkiye’de küratörlüğün gelişim süreci nasıl ilerliyor? Türkiye’de küratörlük kavramı bienaller ile birlikte 1990’lardan itibaren anılmaya başlanmıştı. Bienaller, büyük çaplı, farklı mekanlarda ve küratörlü sanat etkinlikleri yapılmasına sebep olmuştu.

1992 yılında gerçekleşen 3.Uluslararası İstanbul Bienali’nde küratörlük kavramı üzerinde gelişen tartışmalar “küratörlük mesleği, küratörün sanatçılar üzerindeki egemenliği, küratörlerin yabancı olması ve Türk sanat ortamını ne kadar sağlıklı değerlendirebildiği, küratörlerin seçtiği kavramlar, küratörün sanatçı seçimindeki ölçütlerin belirsizliği” etrafında toplanmıştı. İlk iki bienalin koordinatörlüğünü üstlenen ve Türkiye’nin sanat yönetimi alanındaki en önemli isimlerinin başında gelen Beral Madra, ikinci bienal sırasında verdiği bir röportajda o dönemde Türkiye’nin yeni tanışmış olduğu küratörlük mesleği ile ilgili şunları söylemiştir: “…bu tür sergilerde her zaman bir sergi yapımcısı gerekir; bu sergi yapımcısı önce serginin kuramını oluşturur.

Ayrıca nedenini, amacını ve bunun yazılı olarak belgesini hazırlamak zorundadır. Sergilerin, böyle mekan sergisinin bir nedeni olması gerekir.

Bu yapımcı, sergiyi hazırladıktan sonra kendisi sergiyi yapmak istediği sanatçılara başvurur. Onların düşüncelerini alır, bazıları kabul eder, bazıları etmez.

Kabul edenlerle yeniden tartışarak serginin oluşması sağlar. Serginin her şeyinden sergi yapımcısı sorumludur. Hatta bu sanatçılara para bulmaktan bile…

Bu işi yapanlara yurtdışında “curator” deniyor ve bir meslek olarak kabul ediliyor.” Bienaller ile birlikte kavram olarak Türkiye’ye girmiş olan küratörlü sergilerin ilk olarak kabul edilen, ilki 1991 yılında Vasıf Kortun’un düzenlediği “Anı/Bellek” sergisidir. 90’larda önceki dönemlerdeki sergilerin hayata geçirilmesinde ise sergi sanatçılarını kolektif çalışmaları söz konusudur. Türkiye’den bazı küratörler

 • Vasıf Kortun

• Melih Görgün

 • Beral Madra

 • Deniz Artun

• Lora Sarıaslan

• Ahu Antmen

 • Fırat Arapoğlu

• Ebru Yetişkin

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER