VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 13 February 2020 00:46:57

0 Yorum

Kez Okundu.

istanbul sözlesmesi İstanbulun Fethi Arasındaki İlişki

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE İSTANBUL’UN FETHİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Özkan Sapsağlam

Yazının başlığına bakınca abarttığımı düşünmüş olabilirsiniz. Fakat yazıyı okuduktan sonra iki olay arasındaki ilişkiyi çok net görebilirsiniz.

Zira İstanbul Sözleşmesi, Fatih Sultan Mehmet’e kutlu fethi getiren ocağı söndürmeyi ve bu fethin kapısını aralayan değerleri yok etmeyi amaçlayan sözde medeni özünde ise gayri ahlaki bir sözleşmedir. Evvela, biz sadece kadınlara değil her türlü mahlukata yönelmiş şiddeti reddederiz.

Bizim inanç ve değer sistemimiz Yaratan’dan ötürü yaratılanın sevilmesini emretmektedir. Dolayısıyla şiddetin her türlüsü bizden uzaktır. İkinci olarak, her hafta 50 kadının şiddet yüzünden öldüğü, her üç kadından birinin fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olduğu, hamile kadınların %25’inin fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığı (http://www.edf-feph.org/newsroom/news/violence-against-women-and-girls-will-europe-rise-2017)

Avrupa toplumlarının aileye ve kadına dair bize öğreteceği bir mesele bulunmamaktadır. Bugün kadını değersizleştirenler, cinsel bir figüre dönüştürenler ve kadının sadece bedenini ve dişiliğini yüceltenler bizzat batı milletleridir.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen sözleşmenin ismi, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi şeklindedir ve 81 maddeden oluşmaktadır.

Sözleşmeyi okudum ve ilginç tanımlamalar ve çok ustaca perdelenmeye çalışılmış art niyetler gördüm. Sözleşme aile kurumuna yeni bir tanım getiriyor. Resmi ve dini nikah yoluyla kurulan aile, sözleşmeye göre birlikte yaşayan bireylerden oluşan kurum ve “aile içi şiddet” ise birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak tanımlanıyor.

Sözleşmedeki aile tanımı bizim inanç ve kültür ekosistemimizdeki aileye pek benzemiyor. Sözleşmeye göre “kadın” terimi on sekiz (18) yaşından küçük kızları da kapsayacak.

Bu tanımlama ile ne amaçlanıyor?

Oysaki Unicef Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1. Maddesinde “on sekiz (18) yaşına kadar olan tüm insanlar çocuktur” ifadesi yer almaktadır. Kızları çocukluk masumiyetinden çıkarmakta nasıl bir fayda görüldü acaba.

Bu madde ile “sen yetişkin bir kadınsın ve cinselliğini istediğin gibi yaşama özgürlüğüne sahipsin” mesajı verilmek isteniyor olabilir mi? kız çocuklarına. Sözleşmenin 12. maddesinden doğrudan alıntılıyorum “Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır”.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Kadınların erkeklerden daha aşağıda olduğu yerler batı toplumlarıdır.

Zira 20. yüzyıla kadar çoğu Avrupa ülkesinde kadınların üniversite okuması, mirastan pay alması hatta oy kullanması dahi yasaktı. Dolayısıyla bizim böyle bir sorunumuz bulunmamaktadır.

Bunun yanında binlerce yıllık kültürün ürünü olan gelenekler, sözleşmede kökünün kazınması gereken uygulamalar olarak görülmektedir.

Sözleşmede dört farklı yerde “namus” sözcüğü kullanılmış ve tamamında “sözde namus” şeklinde bir kullanım tercih edilmiş.

Yani gerçekte “namus” diye bir kavram yok ve bu uydurulmuş bir ifade. Batı için geçerliliğini yitirmiş bir kavram belki ama bizim için “namuslu” olmak hala geçerliliğini korumaktadır.

Sözleşme ile İstanbul Fethi arasındaki ilişkiyi şöyle ifade edeyim. Toplumsal bir kurum olarak aile, bireyin inanç, değer, kültür ve ahlak sistemlerinin oluştuğu yerdir.

Aile, milletin inanç, ideal, değer ve kültür devamlılığını sağlayan hayati bir kurumdur. Dolayısıyla siz aile kurumunu yok ederseniz çocuklar ve gençlerle inanç, değer, kültür ve ideal arasındaki bağı da koparmış olursunuz.

Fatih’e kutlu fethi getiren iman, ideal, azim ve ahlak içinde var olduğu ailenin bir tezahürüdür.

Bu yüzden İstanbul Sözleşmesinin nihai hedefi Fatih Sultan Mehmet’i ve diğer sayısız kahramanı yetiştiren aile kurumunu ve millet olma şuurunu yok etmektir.

Sözleşmeye göre taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zamanda sözleşmeyi feshedebilir.

Henüz çok geç olmadan bu yanılgıdan dönülmesi dileğiyle… Vesselam…

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER