VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 16 January 2024 01:04:51

0 Yorum

Kez Okundu.

Fırat Erbakan Kürtlere Karşı En Dürüst Olan Liderdi

Åžeyh Said’in torunu Fırat: Kürdlere karşı en dürüst lider Erbakan’dı

H24/ Röportaj 

Åžeyh Said’in torunu ve eski milletvekili Abdulilah Fırat, Rûdaw TV’de Kawa Emin’in sunduÄŸu “Pencemor” programının 2. Bölümünde ailesinin sürgündeki hayatından, 1947’deki aftan sonra Hınıs’a dönüÅŸlerinden ve daha sonra Necmettin Erbakan ile tanışmasından bahsetti.

ÖÄŸrencilik yıllardında da Ä°slami görüÅŸe sahip gruplar içerisinde yer aldığını belirten Fırat, öÄŸrencilik yıllarında Süleyman Demirel, Bülent Arınç ve Abdullah Öcalan ile olan anılarını, sonraki yıllarda Ä°smet Ä°nönü, Cindoruk HEDEP’li vekiller ve ErdoÄŸan’la ilgili yaÅŸantılarını anlattı. Fırat, Erbakan’la siyesete baÅŸladığı yılları, Kürdler ve Kürd meseleleri ile ilgili ilginç anılarını tüm sadeliÄŸi ile dile getirdi. Rûdaw: Programımızın bu bölümünde sizin hayatınızdan bahsedelim istiyorum. Siz sürgünde dünyaya geldiniz.

“AÄ°LEMÄ°Z BÜYÜK ZORLUKLAR ÇEKTÄ°, AÇLIK, YOKSULLUK GÖRDÜ”

Abdulilah Fırat: Evet, esaret yıllarında dünyaya geldim. Çok büyük zorluklar yaÅŸadık. Ailemiz açlık, yoksulluk gördü. Ailenin Kürdistan ile baÄŸlantısı koptu, dostumuz kamladı, kimsenin bizimle konuÅŸmasına müsaade etmiyorlardı. Aile evde askerlerin nezaretinde kalıyordu.

Åžeyh Ali Rıza’nın camilere gitmesine izin vermiyorlardı. Trakya’da Karedeniz kıyısında Midye diye bir yer var ilk önce oraya sürgün ettiler. Oraya gidip varsa hatırları bize iletmelerini istedim. Åžeyh Ali Rıza efendi oraya ilk sürgün edildiÄŸinde iki yıl boyunca vali ve ordu komutanının “kesinlikle kimse bunlarla konuÅŸmasın” dediÄŸini belirttiler. Ä°ki sene sonra Åžeyh Ali Rıza Efendi’nin öÄŸlen ve akÅŸam namazları için camiye giderken Trakya halkı cama çıkıp seyredermiÅŸ.

Büyük bir alim olduÄŸu anlaşılınca da halkın gönlünde yer edinmiÅŸ. Daha sonra halk ile teması oluyor. Ardından salgın baÅŸlıyor deniz kıyısındaki bölgelerde, onlardan 2-3 tanesi ÅŸehit oluyor. Bunun üzerine orman içerisinde Sergen diye çok güzel bir köy var, oraya gönderiliyorlar. Ben de orada dünyaya geliyorum. Annem, “sen doÄŸduÄŸunda o kadar yoksulduk ki seni saracak bir ÅŸeyimiz yoktu.

Benim fistanımı kesip sana sardılar” diyordu. Bu ÅŸekilde fakirlik, periÅŸanlık yaÅŸadık. Rûdaw: Hangi tarihe kadar orada (Kırklareli) kaldınız? Abdulilah Fırat: 1947’ye kadar. 47’den sonra af çıkarıldı ve vatanımıza geri döndük.

Åžeyh Ali Rıza Efendi medresesini açtı ve müderrisliÄŸe baÅŸladı. Ama Åžeyh Ali Rıza Efendi’nin Hınıs’tan çıkmasına izin vermiyorlardı. Mesela köyümüz ile kaza arasındaki mesafe 4 kilometreydi. Kazaya gitmesi gerekiyorsa önceden muhtar gider kaymakama haber verirdi. Kaymakam “gelsin” derse Hınıs’a gidebilirdi, “gelmesin” derse gidemezdi. Rûdaw: Yani bir yere gitmek için önceden izin alması gerekiyordu? Abdulilah Fırat: Evet. Ä°zin olmasa ÅŸehre gidemiyordu.

“NECMETTÄ°N ERBAKAN ÅžEYH EFENDÄ°’YÄ° ZÄ°YARETE GELDÄ°”

Rûdaw: Baban siyasete katıldı mı? Abdulilah Fırat: Hayır, onlar siyasete girmediler. Bizim siyasete baÅŸlamamız da ÅŸu ÅŸekilde oldu; 1966’da bizim orada bir deprem oldu. Evlerimiz medresemiz yıkıldı ve mecburen Elazığ’a (Elaziz) göç ettik. Elazığ’a gelince bir gün Necmettin Erbakan geldi, kim olduÄŸunu söylemedi. “Åžeyh Ali Rıza Efendi’yi ziyaret etmeye geldim, müsait mi?” dedi. Biz de “buyur” dedik

Åžeyh Efendi’nin yanına gitti. Åžeyh Ali Rıza Efendi “Kimsin, kimlerdensin” diye sordu. “Ben Sabri Efendi’nin oÄŸluyum” dedi. Sabri Efendi de Osmanlı döneminde Erzurum’da kadıymış. Åžeyh Said Efendi ile Sabri Efendi çok yakınlarmış. Åžeyh Said Efendi onu çok severmiÅŸ. Büyük bir alimmiÅŸ. Åžeyh Said Efendi Erzurum’a geçince o sürekli gelirmiÅŸ, sohbetlerine iÅŸtirak edermiÅŸ. Åžeyh Rıza Efendi çok mutlu oldu.

“Ne yapıyorsun?” diye sordu, “Ä°stanbul Teknik Üniversitesi’nde doçentim. Ticaret ve Sanayi Odası’na girmek için geldim, onun için geziyorum” dedi. Elazığ belediye baÅŸkanı geldi, Åžeyh Efendi tembihlerde bulundu. Necmettin, “senden bazı ÅŸeyler öÄŸrenmek istiyorum” dedi. Hiç unutmuyorum, Necmettin Erbakan Åžeyh Rıza Efendi’ye “Ä°slamiyet’te orman hukuku nedir?” diye sordu.

Efendi kendisine izah etti. Sonra Toprak Reformunu sordu. “Halka arazi dağıtılabilir mi?” diye sordu. Åžeyh Efendi de “Hz. Ömer halife olunca Nil’in etrafındaki arazileri halka dağıttı” dedi. Sahipleri falan yoktu ve çiftçilere verdi. Sonra da “Türkiye’de sahipsiz topraklar varsa ve hazineye aitse devlet dağıtabilir. Tabii adil bir ÅŸekilde olmalı” dedi.

“ÅžEYH SAÄ°D EFENDÄ° OÄžLUNU DEVLET LÄ°DERÄ° OLSUN DÄ°YE YETÄ°ÅžTÄ°RMÄ°ÅžTÄ°”

Rûdaw: Yani Erbakan’la iliÅŸkileriniz orada baÅŸladı? Abdulilah Fırat: Evet, orada baÅŸladı. Sonrasında ben Ankara’ya gittim. Åžeyh Rıza Efendi rahatsızdı, Ankara’ya götürdük, ameliyat olacaktı. O dönem Erbakan da Ankara Üniversitede doçentti. Bir gün tesadüfen karşılaÅŸtık, beni gördüÄŸüne çok sevindi. “Senin Efendi Hazretlerinden haberin var mı?” diye sordu. “Burada” dedim. Çok sevindi. “Beni yanına götür” dedi. AkÅŸamdı, Åžeyh Efendi’nin yanına götürdüm. Neredeyse 3 ay boyunca süreki Åžeyh Efendi’nin yanına gelip gitti. Åžeyh Rıza Efendi diÄŸer ulemalardan daha çok dünyadaki tüm rejimleri biliyordu. Kapitalizmi, sosyalizmi, komünizmi biliyordu. Åžeyh Said Efendi oÄŸlunu devlet lideri olsun diye yetiÅŸtirmiÅŸti. Tabii o zamanlar bilgisayar yoktu. Bilgisayarlar çıktıktan sonra hafızanın ne kadar önemli olduÄŸunu anladık. Åžeyh Rıza Efendi ve babasının da hafızası bilgisayar gibiydi.

ERBAKAN’IN AŞİRETÄ° KÜRD

Rûdaw: Erbakan’dan bahsettiniz. Erbakan’ın Kürd olduÄŸu doÄŸru mudur? Abdulilah Fırat: Evet. Erbakan’ın aÅŸireti Kürd bir aÅŸiret. Kozan’dan. Rûdaw: Kendisi Kürd olduklarını söylüyor muydu? Abdulilah Fırat: Babası Kürd olduklarını söylemiÅŸti. Kendisi de kökeniyle ilgili konuÅŸunca “Hayatta olduÄŸum müddetçe Kürd (Kurmanc) olduÄŸumu söyleme. Zulüm yapılıyordu de. Ben öldükten sonra da söylersen söyle” dedi. Rûdaw: Yani sizinle iken Kürd olduÄŸunu itiraf etti mi?

Abdulilaf Fırat:

Evet. Rûdaw: Ama Kürdçe bilmiyordu? Abdulilah Fırat: Kürdçe bilmiyordu, çünkü Ä°stanbul’da büyümüÅŸtü. Babası Erzurum’da kadıydı. Sonrasında Mustafa Kemal’in “Åžapka Kanunu” nedeniyle Eisyan çıktı. Erzurum’da yaklaşık 200-300 kiÅŸiyi katlettiler. Babası Sabri Efendi’yi de Sinop’a sürgün Karadeniz’e ettiler. Sinop’ta eÅŸi ölüyor, babası tekrardan Gürcü biriyle evleniyor. Erbakan orada doÄŸuyor ve sonrasında da Ä°stanbul’a gidiyorlar, orada büyüyor. Rûdaw: Sizin öÄŸrencilik yıllarınıza gidelim... Abdulilah Fırat: Erbakan konusunu bitirelim... Erbakan Kürdleri çok severdi. Çok iltifat ederdi. Her zaman “Gidin çağırım Kürd alimler, önderler benim partime gelsin, ittifak edelim. Kürdler dışında kimse bize oy vermez. Kürdler de bana sahip çıkmazsa devletten büyük zulüm görürler” derdi. Rûdaw: Peki, Kürdler için ne yaptı? Abdulilah Fırat: Türklerin yaptığı zulmünü dile getirirdi. JÄ°TEM’in zulmünü, askerlerin zulmünü. Yapılan katliamları, yaÄŸmalamaları anlatıyordu. ÖrneÄŸin ben 1992’de milletvekiliyken o zamanlar JÄ°TEM vardı. PKK bir yandan JÄ°TEM bir yandan zulüm ediyordu. Halk mecburen göç ediyordu. Rûdaw: Hocam “PKK zulüm ediyordu” dediniz. Neden zulüm ediyordu? Abdulilah Fırat: “Bizim dediÄŸimizi yapın” diyorlardı. Yapmayınca da böyle yapıyorlardı. Zaten hükümet de çok zalimdi. Açıkça konuÅŸamıyorsunuz. KonuÅŸursanız sizi alıp hapse atıyordu. Ä°ÅŸkence görüyordunuz. Hükümetinde insafı, merhameti yoktu. ÖrneÄŸin ‘Ali PKK’li bu da onun akrabası” diyordu, seni de onunla alıp hapse atıyordu. Türkiye’de o dönem hapishanelerde yaklaşık 1 milyon kiÅŸi kalıyordu, sebepsiz sualsiz. Rûdaw: Erbakan’ın parlamentoda vekilleri vardı, Kürdlerden oy sitiyordu dediniz. Parlamentoda Kürdler için herhangi bir ÅŸey yaptı mı? Kültürel haklar, dil vesayre...

Abdulilah Fırat: Sürekli nasihat ederdi. Sürekli ‘Adil Düzen Semineri’ düzenlerdi. 3 ayda bir bu seminerleri yapardı. Daima Ä°slam’ın nizamından bahsederdi, adil düzenden. SanayileÅŸme üzerinde de çok dururdu. “Kürdistan’da sanayileÅŸme olursa devlet bu kadar zulüm edemez. SanayileÅŸme olursa halk devlete yakınlaşır, eÄŸitim oranı artar” derdi. Rûdaw: Bu da Kürdler için bir çeÅŸit asimilasyon deÄŸil mi? Abdulilah Fırat: Bingöl’de bir miting yapmıştı, beni de yanında götürmüÅŸtü. Elazığ’a uçakla geldik, oradan helikopterle Bingöl’e gidiyorduk.

Ordu komutanı yanımızdaydı. Milli Savunma Ä°stihbarat Daire BaÅŸkanı, Milli Savunma Bakanı Genel Sekreteri, Jandarma Komutanı vardı. Helikopterle Åžeyh Said’in mıntıkası üzerinden geçiyorduk. Palu’dan Bingöl’e kadar orası Åžeyh Said Efendi’nin bölgesi oluyor. Tüm bu daÄŸlarda her yerde “Tanrı Türk’ü korusun" yazısı vardı, Türk bayrakları vardı. Bunları Erbakan’a gösterdim. Bingöl’e gittik, Erbakan konuÅŸmasında, “Biz gelirken yolda Abdulilah bana gösterdi, daÄŸların tamamında Tanrı Türk’ü korusun yazmışlar.

Burası Kürdlerin vatanı dedi. Siz ‘Tanrı Türk’ü korusun’ derseniz, onlar da ‘Tanrı Kürdü de korusun’ derler. Böyle ÅŸeyler yapmayın, onların topraklarında böyle ÅŸeyler yazmayın” dedi. “Kürdlere zulüm yapmayın. Böyle ÅŸeyler nefret üretiyor, nifak üretiyor, düÅŸmanlık yaratıyor. Böyle uygulamaları terk edin” dedi. Sonrasında 28 Åžubat darbesi oldu ve Erbakan’ı baÅŸbakanlıktan düÅŸürdüler.

Rûdaw: Peki. ÖÄŸrencilik, talebelik yıllarınıza dönecek olursak... ÖÄŸrenciyken Ä°slami, saÄŸcılarla mı iliÅŸkiniz vardı? ÖÄŸrenci dernekleri nasıldı? Abdulilah Fırat: Bizim dönemimizde milliyetçilerin teÅŸkilatları vardı. TürkeÅŸçiler MHP’liler diyorduk. Çok güçlüydüler. Ayrıca solcular vardı. Bunların başında da DoÄŸu Perinçek vardı ama kendisi de istihbaratçıydı ve gavurdur (Kürtçe File). Sosyalistler vardı, Türkiye Ä°ÅŸçi Partisi vardı. Bunların Halk Partili dışında sosyal demokratlar vardı. Bir de Kürd dindar talebeler vardı, bizlerdik aramızda Türkler de vardı ve bize “ÅŸeriatçı” diyorlardı.

Biz Ä°slamı savunuyorduk. Seminerler, toplantılar olurdu. Biz fikrimizi söylerdik, onlar fikrini söylerdi. Münazara yapardık. Rûdaw: Örgütlü müydünüz? Herhangi bir örgütünüz var mı? Abdulilah Fırat: Hayır ama ÅŸöyle... Eskiden talebe cemiyetleri vardı. TeÅŸkilatları vardı. Tüm bunları kaldırdılar tabii. TeÅŸkilatlarda seçim olurdu.

Siyasi partiler, MHP’liler, sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller tamamı liste çıkarırdı, herkes kendisi için çalışırdı. Rûdaw: Sizin de listeniz var mıydı? B Abdulilah Fırat: iz de liste çıkarırdık. ÇoÄŸunda kazanırdık. Bunlar birbirine girerdi, biz aradan sıyrılırdık. Rûdaw: “Çıra” diye bir örgüt vardı? Hangi yıllardı? Abdulilah Fırat: 68 KuÅŸağı derler. O dönem öÄŸrenci hareketleri çok fazlaydı. Protesto vardı, miting vardı, hizipler vardı. Yasaklar yüzünden biz de kendimize “Çıra Grubu” dedik. Yani “aydınlık” anlamında. Bu ÅŸekilde mücadelemizi yürütüyorduk.

Rûdaw: Çıra örgütünde sadece Kürdler mi vardı? Abdulilah Fırat: Åžeriatçi Türkler de vardı. Rûdaw: Åžeriatçı Türklerin Kürdlerin haklarına yaklaşımı, bakışı nasıldı? Yani birlikteliÄŸiniz sadece ÅŸeriat üzerine miydi? Abdulilah Fırat: Hayır bize gönül verirlerdi. Seçim olduÄŸunda bizi tercih ederlerdi, oylarını bize verirlerdi. Sosyalistleri, faÅŸistleri, liberalleri tercih etmezlerdi.

“DEMÄ°REL BÄ°ZÄ° EVÄ°NE MÄ°SAFÄ°R ETTÄ°”

Rûdaw: Sizler, sosyalistlerle, MHPlilerle çatışır mıydınız? Abdulilah Fırat: O zamanlar çok büyük olaylar oluyordu. ÖrneÄŸin benim okulumda bir gün Talebe Cemiyeti BaÅŸkanı ile birlikteydik, 10-15 arkadaÅŸtık. “Kavga çıktı” dediler. Gidip kimi dövdüklerine bakalım dedik, meÄŸer ki bizim bir arkadaşı neredeyse öldürüyorlardı. Kim olduÄŸunu tam tanımıyorduk. Müdahale ettik ve kurtardık. “Arabam burada, beni arabama bindirin ve götürün” dedi. Arabası da Mercedes’ti. Son model spor araba. Biz de ÅŸoförlük bilmiyoruz, araba gördüÄŸümüz mü var dedik.

Taksi çağırdık, bindirdik ve hastaneye götürdük. Sonra bize bir telefon numarası verdi, telefon edin dedi. Aradık sonra bir polisler geldi ve içerisi doldu. Süleyman Demirel’in eÅŸi Nazmiye Hanım geldi. Biz de ÅŸaşırdık, Nazmiye Hanım deÄŸil mi, neden gelmiÅŸ diye. Sonra genç, “O benim ablam” dedi. MeÄŸerse Demirel’in kayınbiraderiymiÅŸ. Rûdaw: Demirel’in eÅŸinin kardeÅŸi miydi? Abdulilah Fırat: Evet. Hali periÅŸandı tabii. “Abdulilah’a teÅŸekkür et. Onlar olmasaydı beni öldürüyorlardı” dedi. Doktorlar geldi toplandı, tedavi ettiler. Bizi de aldılar ve Demirel’in evine gittik.

Tabi o dönem talebeler fakirdi, bize ziyafet verdiler, 9-10 kiÅŸiydik. Kürdistan’dan giden talebeler ziyafet olduÄŸunda mutlu olurdu. Genelde fakirlerdi, imkanları kıt olurdu. Rûdaw: Demiral o zaman neydi? Abdulilah Fırat: Demirel o dönem baÅŸbakandı. Demirel de gelip bize teÅŸekkür etti. Sonrasında bakanını aradı, “Abdulilah’ın talebelerine kontenjan verin” dedi. Yaklaşık 100 kontenjan verdi ve bu ÅŸekilde okuldaki arkadaÅŸlarımızı memur yaptık.

Bu ÅŸekilde onların bize meyli vardı. Kim olduklarını bilmezdik ama okulumuzda zulüm olmasına izin vermezdik. Zulüm, kavga olunca biz müdahale ederdik. Biz kavga etmelerine izin vermiyorduk. Bizimla kavga etmeyi göze almazlardı. Mesela Bülent Arınç vardı, Refah’ta milletvekilimizdi, sonrasında Meclis BaÅŸkanı oldu, ErdoÄŸan’ın yardımcısılığını yaptı. Rûdaw: Onun meselesi neydi?

Abdulilah Fırat: Hukuk’ta okuyorduk. Ben birinci sınıftaydım, o ikinci sınıftaydı.

Nurcu görüÅŸlere meyli vardı. Sosyalist öÄŸrenciler onu almış çok dövmüÅŸtü, periÅŸan etmiÅŸlerdi. Biz gittik yurtta onu gördük. Mescitte beni gördüler, dövdüler ve gittiler dedi. “Gidelim senin intikamını alalım” dedik. Gittik bize gösterdi, tehdit edip geldik. Rûdaw: Silah kullanılıyor muydu? Abdulilah Fırat: Hayır, kullanılmıyordu. Yumruklarla, sopalarla kavga ederlerdi.

“ÖCALAN ATEÄ°STTÄ°, DÄ°NSÄ°ZDÄ°”

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Rûdaw: Siz Öcalan’la bir defa görüÅŸmüÅŸsünüz. Nasıl oldu? Orada mı okuyordu? Abdulilah Fırat: Kürd dernekleri, Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu kuruyordu. O dönem Bingöl-Karlıova’dan Mehmet diye biri vardı, çok kıymetli biriydi, o kuracaktı. Biz de gidelim tebrik edelim dedik. Ankara’da Ziya Gökalp Caddesi var, orada bir yazıhaneleri vardı. Gittik, onları tebrik ettik, otırduk. Sonra ezan okundu, namaz kılalım dedik. “Seccadeniz var mı?” diye sorduk. “Biz namaz kılmıyoruz, seccademiz” yok dedi. Ceketlerimizi çıkardık yere serdik, cemaat ÅŸeklinde namaz kıldık, Öcalan içeri girdi ve Mehmet’e kızdı.

“Bu ÅŸeriatçıları buraya getirmiÅŸsin, namaz kıldırıyorsun” dedi. Mehmet’e kızdı, birbirine girmek üzereydiler araya girdik. Sonrasında da zaten Mehmet’i MÄ°T alıp götürdü. Çok dövmüÅŸ, periÅŸan etmiÅŸlerdi. Sonrasında da öldü zaten. Biz de sorduk Mehmet nerede diye. Demirel’in kayınbiraderi Ali Åžener’e sorduk. Ali talimat vermiÅŸti, MÄ°T’ten çıkardılar ama periÅŸan etmiÅŸlerdi. Bir daha da toparlanamadı, ölüp gitti. Abdullah Öcalan’ın kayınpederi Ali (Yıldırım) de Ä°stihbarat TeÅŸkilatı’nda daire baÅŸkanıydı. Öcalan, onun kızıyla evliydi. Böyle yani. Rûdaw: Onu yakından tanıyor muydun? Abdulilah Fırat: Ben onu bir-iki kere gördüm. Seçim olunca o da geliyordu, destekçileriyle buluÅŸuyordu

. Rûdaw: O dönem solcu muydu? Marksist ya da komünist miydi? Abdulilah Fırat: Ateistti, dinsizdi. Rûdaw: Fakat öncesinde dindar olduÄŸu söyleniyor... Abdulilah Fırat: Yalan söylüyorlar, ateist ve dinsizdi. Rûdaw: Ä°slamcılar ve MHP’lilerin özellikle Kürdistan’da Bingöl gibi yerlerde birlikte iÅŸbirliÄŸi yapıyorlardı deniliyor. Bu doÄŸru mudur? Abdulilah Fırat: Bazı ahmak ve cahil insanlar vardır.

“Bunlar solcudur, solcularla ittifak edeceÄŸimize bunlar Türk de olsa Müslüman Türk’tür. Bunlarla ittifak edelim” derlerdi. Böyle hatalar yaparlardı. Åžuursuzdular, ÅŸuur ve idrakı olmayanlar dost ve düÅŸmanlarını iyi tanıyamazlarsa mutlaka hata yapar. Böyle hatalar olur. Rûdaw: Siz öÄŸrenciyken ÅŸeriatı savunuyorsunuz. Öte yandan siz milliyetçilik de yapıyor muydunuz? Kürd milliyetçiliÄŸi...

Abdulilah Fırat: Biz Kürdlük yapıyorduk ama dinsizler yapmıyordu. Rûdaw: Yani Kürdler olarak... Abdulilah Fırat: Biz KürdlüÄŸümüzü inkar etmiyorduk. Aramızda Kürdçe konuÅŸuyorduk. Türk arkadaÅŸlarız da vardı, onlar varken bile Kürdçe konuÅŸurduk. Toplantılarımızın tamamı, ibadetlerimiz, akidelerimiz Kürdçeydi. Biz dilimizden, örf ve adetlerimizden asla taviz vermezdik. Rûdaw: Gazete, dergi gibi yayınlarınız var mıydı? Abdulilah Fırat: Hayır yoktu. O imkanlarımız yoktu. Sonrasında dağıldık. Partiler kuruldu, herkes bir partiye girdi dağıldı

“KÜRDÄ°STAN’DA ERBAKAN’IN OYU YÜZDE 70’TÄ°”

Rûdaw: 1970’lerde o zamanlar hiç Ä°slami parti var mıydı? Abdulilah Fırat: Vardı tabii. Erbakan çıktı. Refah Partisi vardı. Rûdaw: Refah hangi yıl kuruldu? Abdulilah Fırat: 1971’de kuruldu. Milli Selamet Partisi vardı öncesinde. Sonrasında Erbakan bağımsız oldu, Refah oldu. Rûdaw: O dönemde hangi partinin Kürdistan’da destekçisi daha fazlaydı? Abdulilah Fırat: Kürdistan’da Erbakan’ın oyu yüzde 70’ti. ÖrneÄŸin Diyarbakır’da 1986 mıydı, 1989’ muydu seçimlerde en fazla oyu biz aldık. Refah Partisi en fazla oyu alan partiydi. PKK bugüne kadar da bizim kadar alabilmiÅŸ deÄŸil.

DoÄŸu illerinin tamamında biz milletvekili çıkardık. Ama ÅŸuursuz Kürdler Refah’a gelmiyordu. Rûdaw: Siz hangi yılda Refah’a üye oldunuz? Abdulilah Fırat: Refah kurulur kurulmaz ilk üyelerinden biri benim. Erbakan ne zaman parti kursa ilk olarak ben girdim. O dönem ben Gençlik Kolları BaÅŸkanıydım. Talebe Cemiyeti BaÅŸkanı bendim. Konya’da bağımsız adaydı, gidip onunla çalıştım. “Git Kürdlerin olduÄŸu ilçeler, bizi desteklesinler diye çalış” dedi. Gittim, dolaÅŸtım. Kürdlerden de çok fazla oy aldık. Rûdaw: Refah’ın Kürd sorununa dair bir programı var mıydı? Dil anlamında, kültürel anlamda...

Abdulilah Fırat: Allah her millete nimet vermiÅŸ, bir dil vermiÅŸ, bir örf, adet vermiÅŸ, farklı ırk yaratmış. Biz dilimizi ırkımızı deÄŸiÅŸtiremeyiz, böyle bir hakkımız yok. Ä°slamiyet nasıl hak vermiÅŸse biz de öyle kabul ediyoruz. Rûdaw: Türk partilerin içerisinde de çok sayıda Kürd milletvekili vardı, onlar Meclis’te birbirleriyle çatışır mıydı, çalışır mıydı? Abdulilah Fırat: Meclis’te Kürdlere karşı kanun teklifi olunca oy vermiyorduk, karşı çıkıyorduk. Erbakan’a söylüyorduk, o da “Kürdler mazlumdur” derdi.

Ama bana, “Partimizde ırkçılar var, onların bundan haberdar olmasın, olursa senden nefret eder” derdi. “Yine de sen kendi fikrine göre hareket et” derdi. Rûdaw: 1991’de milletvekili oldunuz. Nasıl Erzurum’da o kadar oy aldınız? Abdulilah Fırat: Milli Selamet, Milli Nizam vardı öncesinde. Biz henüz Erbakan siyasete girmeden önce tanışmıştık. Babam Åžeyh Rıza Efendi de “ona destek oldun, Sabri Efendi’nin oÄŸludur, dostumuzdur” demiÅŸti. “Müslüman’dır, dindardır mutlaka destekleyin” demiÅŸti. Aile büyüklerimiz, amcam, babam da Erbakan’a meylediyorlardı. Ben de Ankara’da onların teÅŸkilatında yer aldım.

Rûdaw: Peki Melik Fırat neden karşı çıktı?

Abdulilah Fırat: Melik Fırat demokratların yanındaydı.

Menderes ile birlikte milletvekili oldu. Onları terk etmedi. Rûdaw: Refah Partisi olarak PKK çıktığında, 1984’te silahlı çatışmalar baÅŸladı. Siz buna karşı çıktınız mı? Abdulilah Fırat: Erbakan açıkça karşı çıktı. Meclis’te konuÅŸmaları var. Benim konuÅŸmama izin vermediler. “Sen konuÅŸursan çok tepki gelir. Åžeyh Said ailesindensin ve tepki gelirse seni savunamayız, bırak biz konuÅŸalım” diyorlardı.

Rûdaw: Siz ÅŸahsen de karşı mıydınız? Abdulilah Fırat: Ben zalimlerin karşısındayım. Zalimleri nasıl seveyim? Kim zulmederse ben karşısındayım. Rûdaw: PKK’nin silahlı hareketine karşı mıydınız? Abdulilah Fırat: Biz onlara müdahale etmiyorduk. Bizim alakamız yoktu birbirimizle. Ne onlar bize meylederdi, ne de biz onlara. Seçimlerde de bizim ağırlığımız onlarınkinden daha fazlaydı.

“KÜRDÄ°STAN Ä°SLAM PARTÄ°SÄ°’NDEN HEYET ERBAKAN’I ZÄ°YARET ETMÄ°ÅžTÄ°”

Rûdaw: 1991’de Åžeyh Osman Abdulaziz, Meclis’e geliyor. Sen mi yardım ettin, ne oldu? Abdulilah Fırat: Bir gün “Erbakan telefonla aramış, hiç beklemesin gelsin” demiÅŸ. Özel kalemine gittim, “ne oldu” dedim. “Kürdistan Ä°slam Partisi’nden heyet gelmiÅŸ, Erbakan’ın misafiridiler. O çağırmış” dediler. Gittim hepsi de milli kıyafetler giymiÅŸler. Cübbeleri, sarıkları...

Mela Osman Abdulaziz... 10 kiÅŸilerdi. Erbakan çok büyük bir alaka gösterdi, saygı gösterdi. Baktım ki biraz korkuyor. Rûdaw: Erbakan mı korkuyordu? Abdulilah Fırat: Korkuyordu tabi, Kürd bir partiden bir heyet gelmiÅŸ Refah’ın genel merkezine. Haliyle mülahaza ediyordu. Ben de konuÅŸtum. Heyette iki Türkmen de vardı. “Hocam bunlar misafir, belki senin yanında rahat etmezler. Müsaade et, bana misafir olsunlar” dedim. Çok sevindi, “ne güzel” dedi.

Ben de Åžeyh Osman’a “Kusura bakmayın, Erbakan parti baÅŸkanı çok fazla heyet geliyor, çok kalabalık oluyor. Sen bize misafir ol. Sonra Erbakan’ı da davet ederiz birlikte sohbet ederiz” dedim. O da çok sevindi. Biz de alıp götürdük, misafir ettik ve hizmet ettik. Bir gün Åžeyh Osman “bizi Meclis’e götürün, Meclis’i görelim” dedi. Tabii o zamanlar üzerinde milli kıyafetler vardı. Türkler acayip tepki gösteriyordu bu ÅŸeylere, kurt gibi saldırıyorlardı. Hüsamettin Cindoruk o dönem Meclis baÅŸkanıydı. Irak’tan Türk partisi heyeti gelmiÅŸ dedim, Kürd partisi demeye çekindim. “Hayırdır” dedi. Ben de “gelmiÅŸler iÅŸte” dedim. Ne yapacağımızı sordu, rehberlik edeceÄŸim dedim. “Tamam” dedi.

Meclis rehberine talimat verdi, Arapça da biliyordu. Åžeyh Osman’ı bizim odaya götürdük. Sonra Meclis’i gezelim gidelim dedik. Yemekhaneye doÄŸru giderken DışiÅŸleri Bakanı geldi yolumuzu kapattı. Ä°smini hatırlayamadım ÅŸu an. “Atatürk neredesin? Åžeyh Said’in torunları milletvekili olmuÅŸlar, bununla da yetinmeyip senin parlamentona Kürdistan Ä°slami Partisi teÅŸkilatını getirmiÅŸ, gezdiriyorlar” diye bağırdı. Biz “neyse” dedik, yemekhaneye gidelim dedik.

“ERDAL  Ä°NÖNÜ GELÄ°P ÖZÜR DÄ°LEDÄ°”

Baktık orada Erdal Ä°nönü vardı, Ä°smet PaÅŸa’nın oÄŸlu. Hele dur bakalım bu ne diyecek diye baktım. Ä°çimden “bu da bir ÅŸey derse kafasına bir kürsü geçiririm, ne olursa olsun” diye düÅŸündüm. Ama o geldi elini kaldırdı ve nazikçe, “Sayın Fırat bir dakika müsaade eder misiniz, buraya gelebilir misiniz” dedi. Ä°nönü çok üzülmüÅŸtü, “Misafirlerin gelmiÅŸ. DışiÅŸleri Bakanı dışarıda çok çirkin ÅŸeyler yapmış, öÄŸrendiÄŸim için geldim, çok özür diliyorum. Ä°zin verirsen misafirinin yanına gelip onlardan da özür dileyeceÄŸim” dedi. BaÅŸbakan yardımcısıydı o zamanlar. O kadar çok mutlu oldum ki sanki bütün dünya benim olmuÅŸtu.

Geldi özür diledi. “DışiÅŸleri Bakanı böyle bir ÅŸey yapmış, biz çok rahatsız olduk. Biz bir ülkenin evlatlarıyoz, yabancı deÄŸiliz” dedi. “Özrümüzü kabul edin lütfen” dedi. O dönem hiç unutmam Åžeyh Osman “ki bizlerle Türkler bir araya gelelim, bir olalım, buna kâniyiz diyoruz ama siz çekiliyorusnuz” dedi. “BoÅŸuna bizi ayırıyorsunuz” dedi. Erdal Ä°nönü de “Ben yapmıyorum ama diÄŸer partilr yapıyor” dedi. Sonrasında da Cindoruk beni telefonla aradı, “Sayın Fırat neler getirdin başımıza, o köpek geldip bana havladı.

Meclis’e Kürd partisi sokmuÅŸsun diyor” dedi. Böyle, Türkler arasında da böyle edepsiz tipler vardı. DışiÅŸeri bakanı olmuÅŸ ama dışarıdan misafir bir heyet gelmiÅŸ, böyle boÅŸ bir ÅŸey yapıyor. Kıyamet mi koptu yani? Rûdaw: Turgut Özal’la iliÅŸkiniz nasıldı? Kendisi de Kürd müydü? Abdulilah Fırat: Kendisi deÄŸil, annesi Kürd’tü. Ä°yi bir insandı. Kürdlere yardım ediyordu, haksızlık etmedi. “ÖZAL IRAKLI KÜRDLERE ÇOK YARDIM ETTÄ°” Rûdaw: 1993’te Celal Talabani ile Abdullah Öcalan arasındaki görüÅŸmeler oldu, ateÅŸkes için. Bu konudan haberdar mıydınız?

Abdulilah Fırat: Öcalan’la deÄŸil ama Celal Talabani ve Mesud Barzani’ye destek oldu, poasaport verdi. Iraklı Kürdlere karşı çok daha iyiydi. FaÅŸist, ırkçı deÄŸildi. Demokrat ve akıllı bir insandı. Fakat neticede siz millet olmayınca baÅŸkasının da size bir hayrı olmaz. 1994’tü galiba. Yaklaşık 20-25 HADEP’li vekil vardı. Biz CumhurbaÅŸkanı Demirel’in yanına gidelim dediler. “DoÄŸuda olan zulmü dille getirelim” dediler. Çok zulüm vardı o zamanlar. Halkı dövüyorlardı, iÅŸkence ediyorlardı. Refah’ta tek Kürd ben gittim. DiÄŸer Kürd vekiller gelmedi. Ben önden gittim sonra HADEP’liler gelip önüme geçti. Ä°çeri aldılar bizi, Demirel ayakta karşıladı bizi. Sonra “Sayın Fırat sen yanıma gel” dedi. “Çocuklar, siz millet olamazsınız.

Türkiye’deki Kürdler arasında en fazla hizmet eden Åžeyh Said’tir. Åžeyh Said’in torunu da sizin aranızda milletvekili ve dikkat ettim siz içeri girince onun önüne geçtiniz. En arkaya aldınız. Ä°yi bir millet olsaydınız onu önünüze alırdınız. Onu önünüze alsaydınız daha çok sevinirdim, bunlar örf adetlerini biliyor, halkına sahip çıkana sahip çıkıyor, sizi takdir ederdim. Ama ona yol vermediÄŸiniz gibi dikkat ettim hiç biriniz Abdulilah’a selam dahi vermediniz. Siz doÄŸru söylemiyorsunuz, siz deÄŸil Abdulilah Kürd’tür” dedi.

Rûdaw: Milletvekilleri ne dedi, bir yanıt verdiler mi? Abdulilah Fırat: Hayır, kimse ses etmedi. Neyse konuÅŸtuk, Kürdlerin başına getirilenleri anlattık. Sonra HADEP’liler çıktı, “sen kal” dedi. “Bak sizin millet bu, bunlardan bir ÅŸey çıkmaz, kendine hayrı yok” dedi. “Parti oldular, grup kurdular, ama edep adap bilmeyince parti falan kurtarmaz” dedi. “Türkler olsaydı mutlaka seni en öne koyarlardı” dedi. Böyle yani; Kürdlerde çok fazla gurur var, kibir var. MilletvekilliÄŸi dediÄŸin ne ki? Ama neticede insan örf ve adetini inkar etmemeli.

Rûdaw: O dönem parlamentodaki Kürd vekiller de birlik deÄŸil miydi? Abdulilah Fırat: Yani farklı partilerdeki Kürd vekiller sadece selamlaşırdı. Birbirlerini sevmezlerdi. Rûdaw: 1997’de neden Refah Partisi kapatıldı? Abdulilah Fırat: BahsetmiÅŸtim ya, Erbakan’ın Bingöl’deki konuÅŸması nedeniyle. Kürdlere zulmediyorsunuz, hakaret ediyorsunuz diye bir konuÅŸması oldu. “Tanrı Türk’ü korusun diyorsunuz ama Tanrı Kürd’ü de korusun” demiÅŸti. Rûdaw: Abdullah Gül meselesine gelirsek... Abdulilah Fırat: O hususi bir mesele, ona girmeyelim. Bu onunla benim aramda husui bir mesele, anlatırsam ayıp olur. Rûdaw: Neden, ama o anlatmış?

Abdulilah Fırat: O anlatmış ben anlatamam, ayıp olur. Åžahsi bir ÅŸey, benim konuÅŸmaya hakkım yok. Rûdaw: Ama Kürdü inkar etmek var? Abdulilah Fırat: Ediyorlar zaten, hepsi ediyor. Türk liderler arasında Kürdlere samimi olarak yaklaÅŸan tek kiÅŸi Erbakan’dı. Gönülden yardım ediyordu. Ama tabi korkuları da vardı doÄŸrusu. Rûdaw: Ama o da hep içinde tutmuÅŸ, sizin gibilerin yanında bahsetmiÅŸ. Abdulilah Fırat: Hayır. Parti içinde de açıkça da konuÅŸurdu. Sadece televizyonda belki konuÅŸmazdı. “Ben kendi fikrime göre konuÅŸursam partimi kapatırlar.

Yalan söylersem Allah kabul etmez. Lal oldum. Ä°ki arada bir derede kaldım” derdi. Rûdaw: Ama bu da adil deÄŸil! Abdulilah Fırat: Türkiye’de adalet ne arar? Adalet olmadı, böyle olmaz da. Kendi milletine de haksızlık edenden ne beklersin. Ferdi olarak iyi insanlar var ama Türkiye’deki sistemde zulüm var. Rûdaw: ErdoÄŸan’la bir iliÅŸkiniz oldu mu? Abdulilah Fırat: Eskiden tanırdım, onun için de çalıştım. Ama reis olduktan sonra bizimle konuÅŸmadı.

“ERDOÄžAN KAZANDI VE DEĞİŞTÄ°”

Rûdaw: Onunla çalıştınız mı? Abdulilah Fırat: Biz olmasak belediye baÅŸkanı olmazdı. En çok da ben ona çalıştım. Erbakan, “git Ä°stanbul’a gelme 6 ay çalış ErdoÄŸan kazanıncaya kadar gelme” dedi. Ben de gittim Ä°stanbul’da 6 ay kaldım, çalıştım. Kazandı, sonrasında deÄŸiÅŸti. Yani liderler adil, dürüst olmazsalarsa vefalı da olmazlar. Ä°ktidarları için taviz verirler. Rûdaw: Åžu anda bir partide misiniz? Abdulilah Fırat: Ben halen Saadet Partisi’ndeyim.

Ben Müslümanlara yakınım. Kürdlerin Müslüman bir partisi de yok, ne yapayım. Biz de yapamayız. Ben bir dönem kuralım dedik olmadı. Rûdaw: Neden bir Ä°slami Kürd parti kuramadınız? Abdulilah Fırat: Finans yok. Para yok. Bir parti için en az 10 milyon dolar lazım. Sermaye gerekiyor. Rûdaw: 1991’den sonra savaÅŸ ve faili mechulller oldu, bir Refah milletvekili olarak bu adaletsizliÄŸe karşı durdunuz mu, bahsettiniz mi? Abdulilah Fırat: Dillendiriliyord ama o kadar. Türkiye’de Meclis’te hakikatlerden bahsedince hepsi birden hücum ediyor.

Rûdaw: Ama HDP bahsediyor? Abdulilah Fırat: Ama HDP bir güçtür, 60-70 milletvekili var. Ama HDP de oy için, çıkar için bunu yapıyor, samimice Kürdler için bir ÅŸey istediÄŸinden deÄŸil. Kürd düÅŸüncesini samimice savunma yok onlarda. Rûdaw: Åžu anda Kürdistan’da Ä°slamcıların durumu nasıl? Abdulilah Fırat: Türkiye’de en fazla mazlum olanlar önce Kürdler, sonra ise Müslümanlardır. Kürdler ve Müslümanlar için hak, hukuk, adalet, insaf, merhamet yoktur.

Rûdaw: Çok teÅŸekkür ederiz. Abdulilah Fırat: Ben çok teÅŸekkür ederim. Buraya kadar geldiniz. Çok sevindim. Allah sıhhat ve afiyet versin. Beni onurlandırdınız. Allah Kürdistan halkına da ÅŸuur, icra, iyilik versin, kin ve nefreti yüreklerinden çıkarsın. Sevgi ve fedakarlık versin. Ä°frat ve tefritten koleradan kaçar gibi kaçmalırdırlar.

Partiler için birbirimizden nefret edersek bu bize ayıp olur. Gerçekçi bir akidemiz olmalı ki halkımıza ne yapabileceÄŸimizi bilelim. Halkımıza hizmet edebilmek için ilk baÅŸta ittifak olmalıyız, bir olmalıyız, birbirimize karşı fedakarlık yapmalıyız. YüreÄŸimizdeki hasedi çıkarıp atmalıyız.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

H24 Haber H24 Haber infokariha.net Tüm Yazıları

BENZER HABERLER