VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 12 December 2020 23:43:15

0 Yorum

Kez Okundu.

Erdoğan’ın Şiiri ve Ardından. oynanmak İstenen Oyun

Artık “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” peşinde koşan siyonist rejim, yıkılmamak ve ortadan kalkmamak için kendini savunma pozisyonuna geçti. Amerikan-İsrail eksenin bölgemizde uygulamaya kalktığı projelerin çoğunluğu dağıtıldı

ERDOĞAN’IN ŞİİRİ VE ARDINDAN OYNANMAK İSTENEN OYUN

Kudüs Tv Genel Yayın yönetmeni Gazeteci Nureddin Şirin  son gelişmeleri değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü’de törenler sırasında okuduğu bir şiirin ardından oluşan gergin ortamdan istifade etmeye çalışan birtakım fırsatçı odaklar, hususen Pantürkist unsurlar, konuyu İran İslam Cumhuriyeti düşmanlığına taşıyarak yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü’de törenler sırasında okuduğu bir şiirin ardından oluşan gergin ortamdan istifade etmeye çalışan birtakım fırsatçı odaklar, hususen Pantürkist unsurlar, konuyu İran İslam Cumhuriyeti düşmanlığına taşıyarak yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.

Aslında bu durum, geçmişi ve bugünüyle İran’ın doğrudan kendisine yönelik bir saldırı değil, Merhum İmam Humeyni’nin önderliğindeki İslam İnkılabı’nın zaferiyle birlikte kurulan İslam Cumhuriyeti’ne yönelik kırk yıldır kesintisiz sürmekte olan düşmanlık ve saldırıların yeni bir halkasıdır; ilk olmadığı gibi şüphesiz ki son da olmayacaktır.

Onların derdi, İran’ın İslam İnkılabıyla kazandığı kimlik, üslendiği rol, ortaya koyduğu hedef ve misyondur. Onların ne Şah Rıza ile ne de Pehlevi rejimi ile bir sorunları yoktu. Zira bu şahlık rejimi Amerika’nın bölgedeki bir jandarması, siyonist İsrail rejiminin de en büyük destekçisi idi.

Ama İmam Humeyni’nin önderliğinde, devrimci ve fedakar İran halkının fedakarlığı ile gerçekleşen İslam devrimi, İmam’ın tanımlamasıyla “büyük şeytan” ve “Kudüs işgalcisi siyonist rejim”in İran’daki heves ve dayanaklarını ayaklar altına alınca, İslam Devrimi ve İslam Cumhuriyeti nizamına karşı içten ve dıştan, küresel ve bölgesel anlamda çok yönlü, amansız bir “karşı-devrim” süreci başlatıldı.

Devrimin ilk gününden itibaren devrimin liderlik kadrosuna yönelik başlatılan suikast ve sabotajlarla hedefine ulaşamayan emperyalist ve siyonist güçler bu kez sekiz yıl sürecek olan yıkıcı İran-Irak savaşını başlatarak, İslami İran’ı tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan bir planı ortaya koydular.

İslam devriminin uluslararası ve bölgesel düşmanları bu hedeflerine de ulaşamadı. İslam Cumhuriyeti düşmanları hiçbir siyasi, askeri ve iktisadi saldırıyla İslam inkılabının varlığına son veremedikleri gibi, aksine onca saldırı, onca komplo, onca kuşatma ve ambargoya rağmen İslam inkılabı küresel bir güce dönüştü, özellikle bölgemizin kaderini ve geleceğini belirleyecek olan bir “direniş cephesi”nin oluşmasını sağladı. Artık “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” peşinde koşan siyonist rejim, yıkılmamak ve ortadan kalkmamak için kendini savunma pozisyonuna geçti. Amerikan-İsrail eksenin bölgemizde uygulamaya kalktığı projelerin çoğunluğu dağıtıldı ve artık ABD ve İsrail’in ömür yıldızları peş peşe sönmeye başladı.

Bu durum karşısında bölgemizde yakılan fitne ateşleri, İslam beldelerindeki iç savaşlar ve her geçen zaman yeni şekillerle karşımıza çıkan saldırı ve kumpaslar siyonist rejimin Filistin’deki işgaline tamamen son verme ve büyük şeytan Amerika’yı bölgemizden çıkarma stratejisini durdurmaya yönelik hamleler olarak durmaktadır.

Bu savaşın askeri yanı olduğu gibi, siyasi, iktisadi, psikolojik ve medyatik yanları da olacak elbette. Toplum mühendisliği ve algı operasyonları çapraz ateş şeklinde sürecek, bir saldırı yerini diğer saldırıya, bir kumpas yerini başka bir kumpasa bırakacaktır. Önemli olan bu saldırı ve kumpasların arkasında yatan amaçları, düşmanların kullandıkları unsurları ve araçları iyi tanımak, ona göre hazırlıklı olup sorumlulukları kuşanmaktır.

Başlıkta da belirttiğimiz noktaya dönecek olursak:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kötüye kullanılan şiirini arkasına alan Pantürkistlerin ve fırsatçı odakların İslam Cumhuriyeti’ne karşı kullandıkları her söylem ve tavrı sonuçta Türkiye’nin hem ulusal güvenliğini, hem de toprak bütünlüğünü tehlikeye atacak zehirli oklardır. İran İslam Cumhuriyeti, Türkiye ve Azerbaycan arasında oluşacak herhangi bir gerilim ve çatışma durumun tek kazanan tarafı hiç şüphe yok ki emperyalist ve siyonistler olacaktır.

Zaten şu anda “normalleşme” adı altında İslam ülkelerinde birtakım hain yöneticilerin sergiledikleri ihanetler her geçen zaman daha da genişlemekte, ihanet zincirine peş peşe yeni halkalar eklenmektedir. Bütün bu süreci yöneten mekanizmanın “ABD-İsrail Suudi Arabistan” olması ve bu “şer üçgeni”nin aynı zamanda Türkiye’ye karşı düşmanlıkta sınır tanımaması gözden kaçırılmamalıdır.

Konuya örneklik teşkil etmesi açısından Washington’daki siyonist lobilerin önde gelenlerinden olan CFR’de Suudi Arabistan ve siyonist rejim temsilcilerinin katılımıyla bir konferans düzenlenmişti. Bu konferans Suudi Arabistan kraliyet danışmanı ve eski General Enver el Eşki ile, Siyonist rejim başbakanlık dış ilişkiler koordinatörü Dore Gold tarafından düzenlenmişti.

Bu konferansa kısaca göz atacak olursak:

1- Konferans’ın adı: Regional Challenges and Opportunities: The View from Saudi Arabia and Israel (Suudi Arabistan ve İsrail Gözüyle; Bölgesel Tehdit ve Meydan Okumalar Karşısında Fırsatlar

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

2- Konferansın düzenlendiği yer Washington ve siyonizmin en önemli strateji merkezlerinden CFR Counsil of Froeign Relitions)

2015 yılında düzenlenen bu konferansta her iki konuşmacının konuşmalarında ortaya koydukları tehdit algısı ve mutabık oldukları hedefler çok önemli.

1- Arap-İsrail barışının sağlanması.

2- İran’da siyasal düzenin değişmesi

3- Körfez İşbirliği Konseyi Birliği

4- Yemen’de barışın sağlanması

5- Amerika ve Avrupa ile birlikte Körfez ve Arap ülkelerini korumak ve istikrar için bir Arap Gücü kurmak

 6- Arap dünyasında İslami prensiplerle demokrasinin hızlı bir şekilde inşası

7- Barışçıl yollarla, İran, Türkiye ve Irak’ı zayıflatmak için Büyük Kürdistan’ın kurulması yönündeki çalışmaları sürdürmek

 Burada Suudi Arabistan temsilcisinin “Türkiye, İran ve Irak’ı zayıflatmak için” diye “Büyük Kürdistan”dan söz etmesi. Elbette ki, Suudilerin ve Siyonistlerin Müslüman Kürt halkına olan sevgileri ve düşkünlükleri dolayısıyla değil. Onların amacı, hem Türkiye, hem İran ve hem Irak’ta etnik temelli ayrışma, gerginlik ve çatışmalara sebebiyet vererek bu ülkelerin ülke içi egemenliğini ve barışını baltalamak. Bunu bazı yerlerde Kürtler üzerinden, bazı yerlerde Araplar üzerinden, bazı yerlerde Azeriler üzerinden yapmaktadırlar. Onlar ülkelerin birliğini, bütünlüğünü ve iç barışını dinamitleyerek kendi meşum hedeflerine ulaşmak istemektedirler.

Bu planlar ve çalışmalar 40 yıldır hep sürdü ve halen de kesintisiz olarak sürdürülmekte. Onlar, siyonist rejimin güvenliği ve geleceğini garanti altına alabilmek için her geçen zaman yeni adımlar atmakta, İslam ülkeleri, Müslüman halklar ve farklı mezhepler arasında husumet ve çatışmanın kıvılcımlarını tutuşturmaktadırlar.

Bizler, İslam ümmetinin bir bütün esenliği ve dirliği adına bu oyunlar ve komplolar karşısında bilinçli ve duyarlı olmalı, şeytanca planların gerçekleşmesine fırsat vermemeli, emperyalist ve Siyonistlerin bölgesel ortaklarıyla birlikte sürdürdükleri saldırılar karşısında gereken sorumluluklarımızı kuşanmalıyız.

Sonuçta, Türkiye ve İran İslam dünyasının geleceği açısından iki kilit ülkedir; her iki ülkenin esenliği ve güvenliği birbirine bağlıdır, biri üzerinde oynanan oyun, diğerini de vuracak, sonuçta kaybeden bütün ümmetimiz olacaktır.

Bizler ne Türkiye üzerinden İran İslam Cumhuriyeti’ne, ne de İran üzerinden Türkiye’ye karşı hiçbir husumetin olmamasını, aksine iki ülke arasındaki mevcut ilişkileri çok daha geliştirerek büyütmelerini bekliyor ve istiyoruz.

Bu cihetle, Türkiye, Azerbaycan ve İran arasında ayrılık ve husumet değil, birlik, dayanışma ve kardeşlik olacaktır; emperyalizm ve siyonizmin şeytanca planları boşa çıkacak, Batı Asya ve Kafkasya bölgesi düşmanca hesapların bozguna uğratıldığı bir bölgeye dönüşecektir biiznillah.

Bu yazının devamında, Pantürkist unsurların İran, Türkiye ve Azerbaycan üzerinden ulaşmaya çalıştıkları ihanet projelerine değinmeye çalışacağız.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER