VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 20 February 2024 06:07:22

0 Yorum

Kez Okundu.

AKP’NİN SİYASİ ATAKLARI VE MUHALEFETE ÇELMESİ!

AKP’NİN SİYASİ ATAKLARI VE MUHALEFETE ÇELMESİ!

Özlü Söz:

Siyasetle meşgul olmak istemeyen münevveri bekleyen korkunç bir akıbet vardır; Cahiller tarafından yönetilmek.

ARİSTO

_____________ 0 _____________

Siyaset; bir ülkeyi belli bir tarzda idare edip yönetmek ve bunu yönetirken de kullandığı metodu bir sanat tarzında kullanmanın adıdır siyaset…

100. yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti izlemiş olduğu siyaset kendisinin üretip benimsediği bir siyaset tarzı değil. Tam aksine hayranı olduğu ve muasır medeniyet dediği Avrupa’nın belli bir dönem uygulayıp daha sonra terk ettiği siyaset tarzıdır. Uzun yıllardır Avrupa Birliğine girebilmek için çaba harcayan Türkiye izlemiş olduğu siyaset tarzından dolayı bu birliğe kabul edilmediği gibi sürekli olarak da kapısında beklettiği bir ülke olmuştur.

Ülkenin kurucu partisi CHP’dir ve bu partinin ilk kurucularının çoğunluğu sabataist kökenli Yahudilerden oluştuğu bilinen bir gerçektir. Ülkeyi kurarken devraldığı halk o güne kadar İslam hukuku ile yönetilen bir halktı. CHP, Avrupa’nın dört Hristiyan ülkesinden aldığı hukukla kendisini temellendirdi. Kaldırdığı hukuk ise yıllardır uygulanan İslam hukukuydu. Halkın o dönemde karşı çıkması çok ağır bir şekilde bastırıldı ve sistem kuruldu. Her ne kadar sistem kurulmuş olsa dahi beraberinde getirdiği sorunlar ne yazık ki bugün dahi çözülemediği gibi daha da katmerleşerek önlerinde durmaktadır. Sistemin çözemediği ve bugün önünde en büyük sorunlardan biri olarak duran Kürt meselesi diğeri de İslami sorundu…

CHP, Kürt meselesini inkâr etme, asimilasyona uğratma, zor kullanma, sürgün etme ve askeri operasyonlarla çözümleme yoluna gitmesinin ardından çözememesi nihayetinde sorunu daha da zorlaştırarak günümüze kadar gelmesine yol açtı. Kürtler tarih boyunca asimilasyona boyun eğmemiş istiklalini ve varlığını hep korumada mücadele vererek bugünlere gelmiş bir millettir.

CHP’nin dayatmacı siyasetinin ardından bugüne kadar onlara tek başına iktidara gelme şansını vermedi. Onların özellikle İslam’a karşı oluşlarından dolayı beslediği kin ve nefret bugün dahi nesillerde yerini bulduğundan dolayı CHP’ye karşı bir tavır söz konusu hep var olmuştur. Sistemi kuran CHP, ilk yıllarda İslami kesime ve Kürtlere karşı tutunduğu tutum yıllar sonra her iki kesiminde siyasal platformda kendilerini göstermelerine ve mücadelede bizde varız noktasına getirmesine zemin hazırlamıştır. İslami kesimin siyasal platformda Necmettin Erbakan ile adım atmasının ardından Kürtlerinde kendilerini bu platformda var olduklarını gösterme ve haklarını alma hususunda siyasetin kapısını aralamaları ile adımlar atılmıştı.

Sistem her ne kadar batı tipi bir siyasal güzergâhı kendisine seçmiş olsa dahi içinde bulunduğu mevcut durumu da görmezden gelemiyordu. Her ne kadar Hristiyan Avrupa’dan kanunları alınmış olsa dahi halk Müslümandı ve İslami konularda onları hoşnut tutmak gerekiyordu. Onun için Mustafa Kemalin emriyle Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu ve İslami yapılanma devletin denetimi ve gözetimi altına alındı.

Ama bu durum Kuran ve Sünnet bilgisine sahip olan Müslümanlar tarafından hiç benimsenmediği gibi bu konuda mücadele ve atılımlar birbirini izledi. En sonunda Erbakan’ın zorlamasıyla siyasi konularda zorda olsa parti kurmasına müsaade edildi. Müsaade edildi edilmesine ama her adımında önü kesildi ve kurduğu partiler kapatıldı.

Kürtlerin durumu ise ayrı bir seyir çizgisi izledi. Kürtlerin siyaset sahnesine çıkma girişimlerine izin verilmediği gibi Kürt gençlerinin özellikle üniversitelerde sola kayma girişimlerinin önü açıldı. Sistem katı bir Türk milliyetçiliğini devlet politikası haline getirirken Kürtleri de sol meylettirmesi önemli bir projeydi. Sosyalist fikri yapının Kürtler arasında yer bulmasının ardından Kürdistan’ın kurulması için bu ideolojiye göre şekillendirilmeye yönlendirildi. Amaç Kürtleri İslami bir yapıdan uzaklaştırmak ve onları Türk milliyetçiliği ile durdurma yoluna gitmekti. Fakat hesapları tutmadı…

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Kürtlere kendi partilerini kurma hususunda müsaade edilmeyince onları bir müddet sonra CHP’nin saflarında siyasal bir yapıya büründüklerine tanık olduk. Oysa Kürtleri asimilasyona, hak mahrumiyetine ve katliama maruz bırakan CHP’ydi. Bunun nedeni katı Türk milliyetçiliğinden ortanın soluna doğru bir siyasal çizgiyi benimseyen CHP, bir anda solun içinde kendini bulan Kürtlerin odak noktası olmuştu.

Deyim yerindeyse Kürtler, kendilerini inkâr eden, hak mahrumiyetine ve asimilasyona uğratan, aynı zamanda babalarını öldürenlerin kolunda parlamentoya girdiler. Onları ortak noktada buluşturan sol jargondu…

Kürtlerin verdiği mücadele sonunda siyasal platformda siyasi parti kurmalarına yol açan girişimleri sonucunda yine değişen bir şey olmadı. Sosyalist Kürt parti yetkilileri yine CHP ile teşriki mesaiden hiç geri durmadılar. Sistemin kurucu partisi olan CHP’ye bugüne kadar “siz bizi inkâr ettiniz, asimilasyona ve hak mahrumiyetine uğratarak atalarımızı katlettiniz” deme cesaretini bir türlü göstermediler. Tam aksine siyasi platformda hep birlikte hareket etmekten asla geri durmadılar. Erdoğan, CHP için “onlar Fırat’ın ötesine gidemezler” sözüne karşılık 23 Mayıs 2011 tarihinde Hakkâri’de Kürt solunun yardımı ile bir miting yapma fırsatı buldu. Oysa çok iyi biliniyor ki, CHP’nin Hakkâri’de mesabesi okunmuyor.

22 yıllık iktidarında AKP, normal düzeyde bir siyasi çizgi izlemek yerine daima gerilim siyasetini benimseyerek bugünlere geldi. Siyasal rakiplerini halkın gözünde küçük düşürmek ve onları alaya almak gibi bir seyir izlemeleri sonucunda gerek CHP olsun gerekse DEM (HDP) olsun ABD destekli AKP’nin eline bol malzeme vermekten geri durmadılar. Bunları içinde bulunduğu coğrafyanın temel kültürü olan İslam’ı kabullenmemeleri ve karşı oluşlarından dolayı Erdoğan kendi tabanını bunları karşı çok iyi motive etti. Oysa bu iki parti bu toprakların kültürünü biraz anlama ve kavrama konusunda kendilerini yetiştirmiş olsalardı Erdoğan’ın bu tuzağına düşmezlerdi.

Geçmişte HDP’nin genel başkanlığını yapan Selahattin Demirtaş Kobani Davası’nda savunmasını yaparken çok önemli bir konuya değiniyor. “Bu toprakların medeniyeti İslam medeniyetidir. Türkiye sosyalistinin bir kısmı bunları bilmez, bilmediği için de topluma ulaşamaz. Bizi var eden bu topraklarda İslam medeniyetidir. “Medeniyetimizin kökünde İslam medeniyeti vardır, biz siyasal İslamcı değiliz, Müslümanız. Bu toprakların medeniyeti İslam medeniyetidir. Türkiye sosyalistinin bir kısmı bunları bilmez, bilmediği için de topluma ulaşamaz. Bizi var eden bu topraklarda İslam medeniyetidir. 1300 yıldır hepimizi var eden İslam medeniyetidir. İslam medeniyeti geri falan değildir. Bazıları 1400 yıllık gericilik diyor. Saçma sapan, tarihten anlamayan bir yaklaşımla kendine hakaret ediyor. Köklü, güçlü bir medeniyettir.”

Aslında CHP, Kılıçdaroğlu ile iyi bir ivme yakalamıştı. Erdoğan’ın atılımlarının gerçek İslam ile bağdaşmadığını ve gerçek İslam’ın bilinmesi konusunda beyanatlarda bulunması Erdoğan’ı endişelendirmişti. Kemalist ve ulusalcı söylemler yerine İslam’a daha saygılı bir duruş sergileyen Kılıçdaroğlunun bu siyasal girişimi partisini Türkiye gerçekleri ile buluşturma yoluna sokuyordu. Bunun farkında olan Erdoğan, Kılıçdaroğlunu “Bay Kemal, bay bay Kemal” diye alaya alması onu partisinin ve toplumun gözünde güvenilmez bir kişiliğe sokmuştu. Onun yerine Kemalist ve ulusalcıların tekrar CHP’nin başına geçmelerine yaptığı siyasal salvolarla başarmıştı. Özgür Özel CHP’nin başında liderlik yapacak bir konumda değil. Olsa olsa Ekrem İmamoğlunun teşrifatçısı olur. Tıpkı bir zamanlar Tony Blair nasıl Busch’un finosu diye anılıyorduysa buda İmamoğlunun teşrifatçısı olur.

Erdoğan nasıl Kılıçdaroğlunu CHP’nin başından gitmesini siyasi ayak oyunların ile becerdiyse aynı oyunu DEM Partiye yapıyor. Belki birileri buna kızacak ama çok iyi biliniyor ki DEM’in oyları ile CHP İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya’nın belediye başkanlıklarını kazandı. Medyaya yansıyan fısıltı haberlerine göre DEM bütün illerde kendi adayları ile seçime girecek. Zaten bu çok önceden dile getirilen bir durumdu. Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere hapiste olan partililerin seçim sonrası serbest bırakılması ve APO’nun ev hapsine alınması üzerine bir anlaşmanın varlığı konuşulurken DEM’in kendi adayları ile seçimlere girmesi bu anlaşmanın doğrultusundaki ilk adım gibi görünüyor. İspatı ise Erdoğan CHP’nin elindeki büyükşehir belediyelerini aldıktan sonra HDP’nin hapisteki kadroları serbest bırakılırsa bu yapılan anlaşmanın doğru olduğunu gösterecek.

Bir diğer yandan “AKP’yi Siyonizm kurdu” diyen Erbakan Hocanın oğlu Fatih Erbakan’ın babasının sözlerini çiğneyerek AKP ile ittifaka girmesinin ardından Saadet Partisinin almış olduğu yanlış kararlar sonucunda tabanını küstürmesi ve bu tabanın küskünleri ile AKP’den kopanların Fatihin partisine akın etmeleri YRP’yi kilit parti konumuna getirecek gibi.

Sayın Temel Karamollaoğlu, CHP’nin amblemi altında seçime girerek 10 milletvekili alması tabanını küstürdü. Öyle zannetti ki parlamentoda bulunmak ve orada mücadele etmek kendisine yol açacak. Oysa ekibi onu yanlış bir siyasal yola sevk etti ve tabanını küstürdüğü gibi sadık Milli Görüş kadrolarını da partiden kopararak kendi ayağına balta vurmuş oldu. Mecliste en ateşli konuşmalar yapılsa dahi eğer taban ile aradaki bağları koparılırsa bir daha bu tabanı kendine yönlendirmek çok zor olur. Gazze’de insanlarımız katledilirken ve “İslam Birliği Projesi” konusunda en fazla konuşulup Müslümanların bu konuda motive edilmesi gerektiği bir zamanda ne yazık ki Saadet Partisi susmuş durumda. Demek ki mesele sadece meclise girmek değil tam aksine tabanı küstürmemektir. Anlayana…

Selam ve dua ile…

 

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER