Zilleti GidermediÄŸi sürece seçimin galibi olmanın bir anlamı var mı?
H24/ Makale/Dr. Bekir TANK
bu sorumuzun muhatapları özlerinde birdir, aynıdır. Ve bu muhataplar, bu rejimin kendilerini dini ve etnik aidiyetleri üzerinden “mürteci” ve “bölücü” diye tanımlayıp ötekileÅŸtirdiÄŸi ve daha açıkçası “iç düÅŸmanlar” olarak görüp o ÅŸekilde muamele yapageldiÄŸi Müslümanlardır.
Malumumuz, kâğıt üzerindeki resmi kayıtlara göre, toplumun %99’unu Müslümanlar oluÅŸturmaktadır. Bununla birlikte bu yüzdeliÄŸin bir kısmının kendi rızalarıyla dinden çıktığı da diÄŸer bir gerçekliÄŸimizdir.
Fakat buna raÄŸmen kendi özgür iradeleriyle “ben Müslümanım” diyenlerin hala toplumun ezici çoÄŸunluÄŸunu oluÅŸturduÄŸu da ÅŸüphesizdir. Amma velakin, iliklerimize kadar yaÅŸadığımız gibi, çoÄŸunluk oluÅŸumuz, bizi içinde debelendiÄŸimiz bu zilletten kurtulmaya yetmiyor. Mesela seçimler çerçevesinde konuÅŸalım…
Bizi yönetmek iddiası ve çabası içinde olanların çoÄŸu, kendilerini Müslüman olarak tanımlıyor olmalarına raÄŸmen çabalarının merkezinde adalet olmadığı gibi, birbirileriyle olan iliÅŸkilerinin merkezinde de Ä°slam kardeÅŸliÄŸi yoktur.
Peki, ya kendilerini Müslüman olarak tanımlayan seçmenler, seçtikleri kiÅŸilerin emanete riayet, adalet, ehliyet ve liyakat gibi bir yöneticide olması gereken özelliklere sahip olup olmadıklarına yeterince dikkat ediyorlar mı?
Nereden bakarsak bakalım, gördüÄŸümüz manzara, zilletin resmidir! Biz Müslümanlar hakkı söylemek, hakkı yaÅŸamak ve hakkı sahibine vermek gibi konularda Müslümanca bir duruÅŸ sergileyeceÄŸimize, ne yazık ki, hala enerjimizin önemli bir kısmını “siz mürtecisiniz”, “yok biz mürteci deÄŸiliz”, “yok siz bölücüsünüz”, “yok biz bölücü deÄŸiliz”, “yok diliniz Kürtçeyi konuÅŸuyor olmanız neyinize yetmiyor?”, “yok anadilimizde eÄŸitim istiyoruz” ve daha nice içini doldurmaktan korktuÄŸumuz sorularla boÄŸuÅŸuyoruz. Bundan daha büyük bir zillet olur mu?
Bizim birbirimize olan ÅŸiddetimiz, birbirimize olan merhametimizi bastırdığı sürece bu zilletten ve bu azgın azınlığın tahakkümünden kurtulmamız ve insanca, yani izzetimizle, ÅŸerefimizle ve haysiyetimizle yaÅŸamamız mümkün mü?
Dün olduÄŸu gibi bugün de Müslümanlar olarak en büyük sorunumuz, gücümüzün çoÄŸunu inancımızın hilafına harcıyor olmamız ve kendi aramızdaki iÅŸlerin bile çoÄŸunda bile inancımızı hakem olarak kabul etmeyiÅŸimizdir! Bu da doÄŸal olarak beraberinde zilleti getiriyor.
Evet, azgın azınlığın aralıksız olarak yapageldiÄŸi saldırılara kızalım, ama ezici çoÄŸunluk olduÄŸumuz halde, neden bu zilleti yaÅŸadığımızı da sorgulamalı deÄŸil miyiz?
Geçelim sorgulamayı, bu zilletimizi Cumhuriyetin ikinci yüzyılına da taşımıyor muyuz?
Milletin 28 Mayıs’ta kendi CumhurbaÅŸkanını da seçmesiyle birlikte, böylece Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk hükümetini de seçmiÅŸ olacağız. GördüÄŸümüz amelleri ve icraatları nasıl olursa olsun, ama sonuçta kendi rızalarıyla ve kendi özgür iradeleriyle “ben Müslümanım” diyenlerin parlamentoda çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturdukları bir gerçektir.
ÇoÄŸunluk olmasına çoÄŸunluk da önemli olan, bu çoÄŸunluÄŸun baÅŸta onlar olmak üzere, Müslümanlara izzet getirip getirmediÄŸi deÄŸil mi? Gelin seçimlerin galibinin kim veya kimler olduklarını bir de ÅŸimdiki fiili durumumuz üzerinden deÄŸerlendirelim…
Bir tarafta, sayıca az olmalarına raÄŸmen Cumhuriyetin ilk yüz yılı boyunca ülkenin anayasalarını yapan…
Ä°ster iktidarda olsunlar veya ister muhalefette, ama her zaman kendilerini devletin sahibi ve rejimin bekçisi olarak gören…
Müslüman toplumu dini ve etnik aidiyetleri üzerinden ötekileÅŸtirip birbirine düÅŸüren ve onlara her türlü haksızlığı ve hakareti bir hayat tarzına dönüÅŸtüren ve aynen bu hal üzere Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girenler...
DiÄŸer tarafta, Cumhuriyetin ilk yüz yılı boyunca o azınlık tarafından katliamlardan hak gasplarına kadar envaiçeÅŸit zulümlere ve insanlık suçlarına maruz bırakılan… Dini ve etnik aidiyetleri nedeniyle ötekileÅŸtirilen…
Kimisi mürteci ve kimisi bölücü diye aÅŸağılanan…
ÇoÄŸunluk olmalarına raÄŸmen iradelerini idarelerine yansıtmaktan aciz olan…
O azınlığın azgın saldırılarına karşı hala onurlu bir duruÅŸ sergileyemeyen ve bu hal üzere Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girenler! Temennimiz, seçilenlerin milletin emanetine riayet etmeleri ve söz verdikleri gibi yapacakları bir anayasa ile milletin iradesini idaresine de hâkim kılmalarıdır. Aksi halde Cumhuriyetin ikinci yüzyılında da payımıza düÅŸen zillet olacaktır!
Tunç Türkiye’de Tutuklu Casus Sayısını Açıkladı
Kerimandan Ebrar’lara Sevinin Başlar Yüksekte 
Van gölü’nde Kayı Tamgalı Haç Taşlar 
Şüheda Sadakat Vefat Etti 
Yrp’de Cumhur İttifakı Depremleri 
Diyanet: Seccadenin Kutsiyeti Yok
