VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 09 March 2020 13:42:00

0 Yorum

Kez Okundu.

Ümmetin Vahdet’i üzerine

Ümmetin Vahdet’i üzerine

EÄŸitmen Arif Özel

-Öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Kendinizi tanıtır mısınız?
Arif Özel. Hasbelkader Ä°lahiyat tahsili gördüm. KonuÅŸulası bir özelliÄŸim yok. Allah akıbetimizi hayr etsin.
-Vahdet nedir yada Vahdet denilince siz ne anlıyorsunuz?
Vahdet, bir olma durumu, yani bir sonuçtur Vahdete giden eylem ise tevhid ve ittihaddır.
Aslolan bir olmaktır.
“Biz sizi bir tek nefsten (min nefsin vâhidetin) yarattık.”
“Ä°nsanlar tek bir ümmetti, sonra aralarındaki ihtiraslar yüzünden ihtilafa düÅŸtüler.”
“Ä°ÅŸte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir.”
Vahdetten anladığımız, herkesin bir tornadan çıkmış, fabrikasyon bir mamül gibi ya da bir prototipten klonlanmış gibi tektip olması deÄŸil, farklılıkları ve dünyalarıyla birlikte bir bütünü oluÅŸturmasıdır.
Evrene fıtrat ve marifet nazarıyla bakan herkes eÅŸyanın farklı görüntülerinin ardındaki ilahi kudreti ve bu kudretin eÅŸyayı insana musahhar kıldığını görür.
Ä°ster gönül safâsıyla ulaşılan vahdet-i ÅŸuhûd olsun, ister akl-ı selimle ulaşılan vahdet-i vücûd olsun, sonuçta evrendeki sayısız farklılıklar içinde tek bir ilke görür: “Göklerde ve yerde ne varsa her ÅŸey Allah’ı tesbih eder.” Yaratılış kanunu, kesret içinde vahdete hükmetmiÅŸtir.
Bunun dini metinlerdeki en güzel örneklerinden biri, insan vücududur. Ayrı ayrı özellikleri ve ÅŸekilleri ile bütün organlar insan bütününü oluÅŸturur.
Vahdet, ne tektipleÅŸmedir ne de bir dükkanın raflarındaki ürünler gibi topluca bulunmaktır. Vahdet, tek bir hedefe yönelmektir, bir ipe tutunmaktır.
“Toptan Allah’ın ipine tutunun ve ayrılığa düÅŸmeyin.”
Yeryüzünde insanın iki temel misyonundan hilafet görevini yerine getirmek ve buna baÄŸlı olarak fitneyi ortadan kaldırmak için bütün detaylara ve renklere yaÅŸam hakkı vererek kulluÄŸu öncelemektir.
Allah Kur’an-ı Kerim’de insanların baÅŸlangıçta tek ümmet olduklarını, sonra ayrılığa düÅŸtüklerini beyan ediyor. Yani orijinal olan, bir olmak, birlikte bulunmaktır.
Ä°nsanların birliÄŸi, Allah’a isyanla bozulmuÅŸtur. Allah’a baÄŸlılık, yani tevhid konusunda sorunu olmayan insanların tefrikaya düÅŸmeleri muhaldir. Åžeytan gönüllerimize ne kadar hükmediyorsa, ayrılık o kadar mukadderdir.
Ayrılık, Allah’ın uzattığı ipi parçalara ayırıp, herkesin elindeki ipi Allah’ın ipi olarak isimlendirmesidir. Halbuki ip baÄŸlı bulunduÄŸu ilahi makamdan kopmuÅŸ, amaç ortadan kalkmıştır.
Herkes arabanın bir parçasını almış ve arabanın kendisinde bulunduÄŸunu iddia etmiÅŸtir. Halbuki ellerdeki, metal yığınından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
Sosyal ve siyasal alanda birlik olmanın (tevhidin, vahdetin) ön ÅŸartı, Allah’ı öncelemektir, La ilahe illallah hükmünü kalbe nakÅŸetmektir. DeÄŸilse,
“Sen onları birlik sanırsın, halbuki gönülleri darmadağındır.”
-Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düÅŸmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaÅŸtırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeÅŸler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateÅŸ çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i Ä°mran 103) ayetini dikkate aldığımızda Vahdet anlayışını Kuran’i sorumluluÄŸumuz açısından deÄŸerlendirir misiniz?
Kur’ani sorumluluk baÄŸlamında vahdet, diÄŸer ilahi/Ä°slami yükümlülükler gibi bir yükümlülüktür. Hem fıtri yasalar açısından, hem de ÅŸer’i teklifler açısından bu böyledir. Söz konusu ayet-i kerime ve Hz. Peygamber’in beyanları bunu âmirdir.
Kur’an-ı Kerim, Müslümanları tek bir ümmet olarak nitelemekle kalmaz, Ehl-i Kitab’ı da Allah’a kul olmak temelinde birlikte hareket etmeye çağırır.
-Sizce Müslümanların Vahdetinin önündeki en büyük engel, yada engeller nedir?
Müslümanların vahdetinin önündeki engellerin başında, aynı hedefe yönelmemek yahut iddia edilen hedef konusunda ihlastan uzak olmaktır. EÄŸer hedeflerimiz konusunda ihlas sahibi olsaydık, nimet ve musibet dönemlerinde ortaya çıkan gizli ajandalarımız olmazdı.
Bazen de yanlış hedeflere yönelip düÅŸmanı ve dostu teÅŸhiste yanılmamız bizi sonu gelmez kavgalara düÅŸürmektedir.
Grupsal kendini beÄŸenmiÅŸlik, kibir, haset ve hatta riyakârlıklar bizi kendi dünyamıza hapsediyor, asabiyetlerle hareket eder hale geliyoruz.
Ä°çimizdeki cahiller ve dışarıdaki vesvas-ı hannasların iÄŸvasıyla milliyetçilikler, mezhepçilikler icad ederek dostu düÅŸmanlaÅŸtırıyor, gerçek düÅŸmandan gaflet ediyoruz.
Kendi kabullerimizi mutlaklaÅŸtırıyor ve sahte kurtarıcılık vehmini büyütüyoruz. Vahdetten bahsetsek bile bunun tercümesi, kardeÅŸlerimizin grupsal çıkarlarımıza hizmet etmesini ve kendi grubumuzda erimelerini dayatmaktan baÅŸka bir anlam taşımıyor.
Nihayetinde ilahi deÄŸerlerden uzaklaÅŸtığımız için Allah’ın eli bizi terk ediyor ve görüntüsü Ä°slami, ama hakikatte beÅŸeri bir hayat tarzına mahkum oluyoruz.
-Fitnenin çok arttığı, mezhepçiliÄŸin, milliyetçiliÄŸin arttığı vahdet anlayışının zayıfladığı bir dönemde yaşıyoruz. Müslümanları birbirlerine düÅŸüren bu fitnelere nasıl engelleyebiliriz.
Aslında bir önceki sorunun cevabının mefhum-ı muhalifi , bu ayrılık fitnesinden kurtulmanın yollarına da iÅŸaret ediyor.
Ä°ÅŸin en vahim kısmı ÅŸu ki, artık vahdetten bahsedenler küçümseniyor, alaya alınıyor ve hatta vahdet, kaçınılması gereken bir fitne olarak görülüyor. Kulakların tıkandığı bir esatiru’l-evvelîn oluyor.
-Bugün küresel güçler Ä°slam dünyasını Åžii- Sünni diye bölmek istiyor ve Ä°slam dünyasının iki güçlü ülkesi Ä°ran ve Türkiye’yi birbirine düÅŸman ederek Ä°slam dünyasında Åžii- Sünni savaşı çıkarmak istiyor tezine katılır mısınız? Katılırsanız bu büyük fitneyi engellemek için neler yapmalıyız?
1979 öncesi Ehl-i Sünnet dünyasında Åžiilik, sadece bazı akademisyenlerin üzerinde çalıştığı tali bir bahis olmaktan öte bir önem arz etmiyordu. Ä°slam Ä°nkılabı ile birlikte biz, Åžiilik’in farkına vardık/vardırıldık.
O dönemde Ehl-i Sünnet dünyasının Ä°nkılab’dan etkilenmemesi için bazı geleneksel yapılar eliyle (ki bu yapılar daha önce Komünizm’e karşı YeÅŸil KuÅŸak projesinin gönüllü yürütücüleriydi) Ä°ran ve Åžiilik karşıtı söylemler özendirildi, hocalar cesaretlendirildi, performansları miktarınca ihsan ve atıyyelere mazhar oldular.
Bir taraftan Rabıtatu’l-Âlemi’l-Ä°slamiyye’nin başını çektiÄŸi Suud merkezli kültürel operasyonel birimler, diÄŸer taraftan iflah olmaz saÄŸcı, milliyetçi ve muhafazakâr geleneksel yapılar, kendilerini Åžia karşıtı söylemlere hasrettiler. 20 yıldan fazla böyle devam etti.
Ancak Ä°slam Ä°nkılabı’nın özgürleÅŸtirici sesi, her ÅŸeye raÄŸmen Ä°slam âleminde makes bulmaya devam etti. Müslüman halkların uyanışını engelleyemediler. Siyonist rejimin azgınlıkları ve Ä°ran destekli direniÅŸ gruplarının (Hamas, Ä°slami Cihad, Hizbullah …) siyonist rejim karşısında sergiledikleri destansı direniÅŸ de Ä°slam Ä°nkılabı’nın etkisinde katalizör görevi ifa etti.
Müslüman halkların hepsiyle birlikte aynı anda mücadele etmek mümkün olmadığı için, bu Müslümanları birbirleriyle savaÅŸtırma yolunu tercih ettiler. Bunun için, tohumlarını 20. yüzyılın baÅŸlarında ektikleri etnik ve coÄŸrafi düÅŸmanlıkları kullandılar. Din savaÅŸları her yerde kullanışlı deÄŸildi. Sınırlı bölgelerde, mesela Sudan’da bunu kullandılar. Önlerinde daha kullanışlı ve köklü bir imkân vardı: Mezhepçilik. Özellikle ve belki de sadece Åžii ve Sünni ayrımı. Tarihsel çatışmaları da kullanarak oluÅŸturulacak mezhebi hassasiyetler, 80’li ve 90’lı yıllardaki Åžii düÅŸmanlığının Ä°nkılab’ın etkisinden uzak tutmak ÅŸeklindeki hedefine ek olarak, siyonist rejim karşısındaki direniÅŸin bastırılması, Ä°srail’in rahatlatılması, ümmete sahte düÅŸman icadıyla gerçek düÅŸmandan bigâne kalmalarının saÄŸlanması, birbirleriyle uÄŸraÅŸarak kan kaybetmeleri hedeflerine matuf olarak kaşındı.
Bunun için Sünni ve Åžii holiganlar arz-ı endam etmeye baÅŸladı. Bu holiganlar, Ä°srail’den çok ÅžiiliÄŸi veya SünniliÄŸi düÅŸmanlaÅŸtırdılar. Kan bulaÅŸtırıldı. Bombalanan Sünni camileri, yakılan Åžii camileri, hunharca boÄŸazlar kesilmesi, ciÄŸer çiÄŸnenmesi…
Ä°ÅŸin ilginç yanı, ABD ve Ä°srail ile dost olan Azerbaycan’ın kahir ekseriyeti Åžii olmasına raÄŸmen bu ülkeye yönelik hiçbir söylemin olmaması.
En az % 15 Alevi nüfusa sahip olan Türkiye’de iÅŸlerin nerelere varabileceÄŸini ise hiç düÅŸünmediler, düÅŸündürülmediler.
Mısır’ı içinden çıkılmaz belalara giriftar ettiler, Ä°hvan-ı Müslimin’i zindanlara tıktılar ve Mısır devre dışı bırakıldı. Geriye kalan iki belirleyici ülke, Türkiye ve Ä°ran ise Suriye problemi nedeniyle karşı karşıya getirildi. Amerika’nın elinde Türkiye’den daha güçlü ve kullanışlı bir seçenek yok. Planları, Türkiye ve Ä°ran’ı birbiriyle savaÅŸtırmak veya Türkiye üzerinden Ä°ran ile savaÅŸmak. Bu, iki ülkenin de, Ä°slam âleminin de kaybetmesi anlamına gelecektir. Dahası kaybeden Ä°slam olacaktır. Türkiye zaman zaman birinci ağızdan olmasa da bazı hususları dillendirdi. Ancak ÅŸükür ki sonuçları gördüÄŸü için böyle bir fesadın pratiÄŸe dökülmesi yönünde hiç istekli olmadı.
-Günümüzde Müslümanlar arasında Vahdet’in gerçekleÅŸe bilmesi için Müslümanlar olarak neler yapmalıyız, yada neler yapabiliriz?
Karşı yönde söylemler bulunsa da Ehl-i Sünnet’in de Åžia’nın da klasik kitapları, birbirlerinin Müslüman olduÄŸunu sarahatle ortaya koyar. Ehl-i Sünnet’in bütün fitneleri bastıracak prensibi bize yol göstericidir: “Kelime-i Åžehadet getiren Müslümandır.” veya “Ehl- kıble tekfir edilmez. Yani Kabe’ye dönüp namaz kılanlar Müslümandır.” “Müslümanın Müslümana canı, malı, ırzı haramdır.”
Åžia için de aynı ÅŸey geçerlidir. Usul-i Din dedikleri “Tevhid, Nübüvvet, Mead, Ä°mamet ve Adalet” ilkelerinin ilk üçünü kabul eden herkes Müslümandır. DiÄŸer ikisi Ä°slam’ın deÄŸil, mezhebin usulüdür.
Bu durumda birbirlerini ötekileÅŸtirmek/dindışı kabul etmek/tekfir etmek için hiçbir dayanakları yoktur. Ä°ki mezhebin de buradan hareket etmeleri, bu ilkelerine ters bütün söylem ve ictihadlarından vazgeçmeleri gerekir.
Biz bunu rahmetli Ä°mam Humeyni’de görüyoruz. 1960’larda yazdığı ilmihalinde zekat ve cemaatin imama iktidası konularında sorunlar varken, sonraki dönemde amelen bu ictihadları terk ettiÄŸini ve bu yönde fetva verdiÄŸini görebilirsiniz.
Ümmetin ilim ehli arasında da bu husus akl-ı selim ve dini deliller ile ele alınmaktadır. Bizim bunları terviç etmemiz gerekir. Bediuzzaman, Seyyid Sabık, Ebu Zehra, Hayreddin Karaman, Vehbe Zuhayli, Mahmud Åželtut, Muhammed Gazali ilh. alimlerin sözleri ve pratikleri ve Hasan el-Benna, Mevdudi, Ahmed Yasin, Necmeddin Erbakan … gibi mücadele önderlerinin tavırları gündemde tutulmalı; malumatfuruÅŸluktan baÅŸka deÄŸeri olmayan cahil alimlerin, ilme ehil olmayan alimlerin müzahrefatı ve vesveseleri mahkum edilmelidir.
-Hz. Ali’ye Cemel ashabı hakkında sorulduÄŸunda, “Onlar bizim yanlış yapan kardeÅŸlerimizdir.” cevabı da bize serlevha olmalıdır.
Ehl-i Sünnet mezhepleri, Ä°mamiyye Åžiası (Caferilik), Zeydilik, Haricilik, Vahhabilik … Bunların hiçbirisi dinin zaruri ve muhkem hükümlerini reddetmez. Tamamının maksadı Allah’a kul olmak, Hz. Peygamber’i örnek almak, Kur’an’ın emirlerini yerine getirmek, haramlardan kaçınmak, cenneti kazanmak, riya, kibir gibi kalbi rezaletlerden uzaklaÅŸmaktır. Dolayısıyla tarihsel asabiyetler dışında birbirine düÅŸman olmalarını gerektirecek hiçbir sebep yoktur. Tarihsel asabiyet ise doÄŸrudan Kur’an’ın mahkum ettiÄŸi cahiliyye ahlakının zulüm ve rezilliklerindendir.
– “Dünyadaki bütün Åžiiler, Sünni düÅŸmanı olsa, Dünyadaki bütün Sünniler, Åžii düÅŸmanı olsa ben Åžii-Sünni kardeÅŸliÄŸini savunmaya devam edeceÄŸim” sözüne katılır mısınız? Böyle bir anlayış vahdete nasıl bir katkı sunar?
Elbette hakkı ortaya koyan, insanlar ve sayılar deÄŸildir. Çokluklar, hakka uygun olduÄŸu zaman deÄŸerli olurlar. DeÄŸilse hiç hükmündedirler, batıldırlar. Müslüman, kiÅŸilere göre deÄŸil, hakikate göre hüküm verir. Åžartlar ne olursa olsun, deÄŸerli olan, hakikattir. Bu durumda ÅŸöyle demeli: “Ne mutlu ki bu hakikat yok olmamış. Bana da ne mutlu ki bu hakikate mensubum. Ben batıldan beriyim.”
Ä°mam Hasan el-Benna’nın dediÄŸi gibi: “Ä°nanmış bir mü’min varsa, baÅŸarı için bütün imkânlar mevcut demektir.”
Rabbimiz, bizleri Ä°slam’ın engin okyanusunda eriyen damlalardan eylesin. Ä°ftirak ve tefrikaya neden olacaksak, bu dünyada bir saniye bizi yaÅŸatmasın. Ä°slam ümmetinin bir ferdi olmaktan öte bir ÅŸeyle iftihar etmekten muhafaza etsin.
– SoruÅŸturmamıza katıldığınız için teÅŸekkür ederiz.
EstaÄŸfirullah. Allah sa’yinizi meÅŸkur, amelinizi makbul eylesin.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

H24 Haber H24 Haber infokariha.net Tüm Yazıları

BENZER HABERLER