VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 19 March 2022 11:27:29

0 Yorum

Kez Okundu.

Siyonist Çete Liderinin Türkiye Ziyareti ve Düşündürdükleri

Siyonist Çete Liderinin Türkiye Ziyareti ve DüÅŸündürdükleri

H24/ makale/ Hazım KORAL

Konu aslında çetrefil olmamakla birlikte acaba yazmaya nereden baÅŸlasak?

Genellikle bir olayın analizini yaparken vakanın sibâk (öncesi) ve siyak (sonrası) göz önünde bulundurulması gerektiÄŸi kanaatindeyim. Özellikle de konu Filistin ve iÅŸgalci Siyonist çete olunca olaya öncesinden bakmak gerekir..

Yıl miladî 1917, Ä°ngilizler Filistin topraklarını iÅŸgale koyuluyor. Filistin'deki Osmanlı birliklerinin komutanı payitaht Ä°stanbul'dan takviye kuvvet olarak yardım talebinde bulunuyor. Maatteessüf ki, Galiçya mazeret gösterilerek yardım talebi geri çevriliyor. O dönem Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu, Almanya ve Avusturya-Macaristan Ä°mparatorluÄŸu ile Rusya'ya karşı müttefik.. Bu müttefiklerimiz bizden 20 bin asker talep ediyor ve payitaht "hay yay" deyip gönderiyor. Ama Filistin'e gönderecek askerimiz yok! (Galiçya, Ukrayna ve Polonya sınırları içerisinde bulunan bir bölge.. Ä°ki yüzlü Batılılar utanmasalar bugün de Galiçya için, yani Ukrayna için bizden asker isteyecekler.)

Bir baÅŸka husus, biz 1950 senesinde büyük ÅŸeytan ABD adına Kore'ye 5 bin asker göndereceÄŸimize olayın iki sene öncesinde o 5 bin askeri Filistin'e gönderseydik Siyonist çete devleti belki kurulmayacaktı.

Biz gâvura yardım edelim derken Filistin toprakları elimizden çıktı, Filistin'i kaybettik. Ä°ngilizler Filistin topraklarını iÅŸgal etmeden önce niyetlerini açık bir ÅŸekilde dile getirmiÅŸlerdi.

Ä°ngiltere'nin DışiÅŸleri Bakanı (aynı zamanda savaÅŸ bakanı) Arthur Balfour Siyonistlerin lideri Rothschild ailesine yazdığı mektupta Filistin topraklarında Yahudilere bir yurt vereceÄŸini taahhüt ediyor. Bu mektup tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçmiÅŸti. Ä°ngiltere, uluslararası kamuoyunda kabul görmesi ve itirazda bulunulmaması için Siyonist devletin ilânını BirleÅŸmiÅŸ Milletler'e havale ediyor.

Tarih yaprakları 14 Mayıs 1948 yılını gösterdiÄŸinde BirleÅŸmiÅŸ Milletler Siyonist çetenin devlet olarak varlığını ilân etti. BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in ilânından on bir dakika sonra Siyonist çeteyi devlet olarak tanıyan ilk ülke Amerika BirleÅŸik Devletleri olmuÅŸtu. 11 saat sonrasında ise Siyonist çeteyi ilk Müslüman ülke olarak Türkiye tanımıştı. Arap ülkeleri ise bu ilâna ÅŸiddetle karşı çıkmışlardı. Bilâhare, yani Türkiye'den 31 yıl sonra (1979 yılında) Ä°srail'i ikinci tanıyan Müslüman ülke Mısır'dı. "Camp David AnlaÅŸması" nedeniyle Arap ülkeleri Mısır Devlet BaÅŸkanı Enver Sedat'a tepki verdiÄŸinde, Sedat, "Bugün bana tepki gösteren Arap ülkeleri bir gün gelecek Ä°srail ile anlaÅŸmak ve Ä°srail'i tanımak için sıraya girecek" demiÅŸti. Nitekim de öyle oldu. "Yüzyılın AnlaÅŸması" ve "Abraham AnlaÅŸmaları" adı altında BirleÅŸik Arap Emirlikleri'nden Fas'a kadar, Fas'tan Sudan'a kadar Siyonist çetenin varlığı tanındı. Askerî iÅŸbirliÄŸine varasıya kadar yapılan bir takım ihanet anlaÅŸmaları kapsamında çocuk katili, soykırımcı, Filistin iÅŸgalcisi Siyonist çete ile göbek bağı oluÅŸturuldu. Bu geliÅŸmeler Ä°slâm ümmeti için tarihimize iÅŸlenmiÅŸ ve vicdanlarımıza kazınmış kapkara birer lekedir.

Evet, bu durum bütün ümmet için çok acı veren bir hadisedir. Mazlum Filistin halkının ve Ä°slâm ümmetinin yüreÄŸi kanamaktadır. 1917 yılında Almanya ve Avusturya-Macaristan Ä°mparatorluÄŸu adına Galiçya için "siyaseten alınan yanlış karar" bu ümmete çok pahalıya mal oldu. Ä°lk kıblemiz olan Mescid-i Aksa biz Müslümanlar için Kâbe kadar kutsaldır. Ayrıca bu kutsiyet sadece Mescid-i Aksa ve Kudüs kenti ile sınırlı deÄŸildir, bütün Filistin topraklarını kapsamaktadır. Allah Teâlâ Ä°sra Sûresi'nin 1'nci ayetinde "Barekna havlehû" diyerek bütün Filistin topraklarının kutsiyetini tebcil ederek bu toprakların Müslümanlara ait olduÄŸunu tescil ediyor...

Kısacası, yeryüzünde Ä°slâm ümmeti açısından Mescid-i Haram'ın, Mescid-i Nebevî'nin ve Mescid-i Aksa'nın içerisinde bulunduÄŸu topraklar kutsaldır. Siyonistler de Filistin topraklarını Arz-ı Mevud" (vaad edilmiÅŸ) topraklar olarak kutsal gördüÄŸü için sorun ve husumet buradan kaynaklanıyor. Hatta "Arz-ı Mevud" olarak dile getirdikleri coÄŸrafya (Türkiye'nin güney doÄŸusunun da içerisinde olduÄŸu), Nil'den Fırat'a kadar bütün Mezopotamya topraklarını kapsamaktadır. Bu yüzden BirleÅŸmiÅŸ Milletler'e sınırlarını deklare etmiyorlar. Siyonistler söz konusu toprakları ele geçirmeyi imânî bir vecibe olarak görüyor. Belirli aralıklarla Lübnan'ı iÅŸgale yeltenmelerinin ve Suriye'de iç savaÅŸ çıkarmalarının sebebi bu.

Elbette Müslümanlar olarak olaya biz kendi zaviyemizden bakmak durumundayız. Siyonistlerin ne düÅŸündüÄŸüne deÄŸil, Allah Teâlâ'nın "Namus-u Ekber"imiz olan kutsal topraklarımız hakkında bize ne gibi mükellefiyetler yüklediÄŸine bakmak ödevindeyiz.

Bizim zaviyemizden ÅŸu bir hakikat ki, Mescid-i Aksa ve Filistin toprakları Siyonist çetenin iÅŸgali altındadır. Siyonist çete mutlak iÅŸgalcidir. Merhum Erbakan Hocamız'ın dediÄŸi gibi iÅŸgalci ile anladığı dilden konuÅŸmak gerekmektedir. Bunca yıldan beri diplomasi yolunu deneyen Müslüman ülkeler bir karış mesafe kat edemediler. Kaybeden ve mütemadiyen toprakları iÅŸgal edilen, evleri barkları buldozerlerle yıkılan, baÄŸları/bahçeleri, tarla ve arazileri gasp edilen, zeytin aÄŸaçları motorlu testerelerle kesilen, zulme uÄŸrayan, çocuklarıyla birlikte kurÅŸunlara hedef olan Filistinliler oldu. 70 küsur yıldan beri acılara gark olan, zamana yayılmış jenoside/soykırıma maruz kalan Filistin halkı oldu. Erbakan Hocamız bu durumu çok iyi bildiÄŸi için, "Siyonistler ancak güçten anlar" diyordu ve Ä°slâm Savunma Gücü'nü ivedilikle bunun için tesis etmek istiyordu. Fetva makamındaki âlimlerimiz ise, yıllardan beri Siyonist çete ile her türlü diplomatik ve ticarî iliÅŸkinin zinhar haram olduÄŸunu söyleyip durdular. Ä°slâm dini zaviyesinden hadise böyle. Ancak bu olaya Türkiye açısından baktığımızda durum farklılaşıyor. Öyle ki, Türkiye Cumhuriyeti laik/seküler (dini deÄŸerleri reddeden) bir irade tarafından kurulduÄŸu ve muasır medeniyet adına Batı'nın deÄŸerlerini bir yönetim biçimi olarak ilke edindiÄŸi için Siyonist çeteyi tanımak hususunda sakıncalı bir beis görülmedi ve tanındı.

Hangi hükümet iÅŸ başına geldiyse o gün bugündür diplomatik ve ticarî iliÅŸkiler artarak devam etti. Bugün itibariyle ticarî hacim 8.5 milyara yaklaÅŸtı. Sadece Erbakan'ın baÅŸbakan olduÄŸu dönemde iliÅŸkiler sınırlandırıldı ve hatta birçok anlaÅŸma laÄŸvedilecekti ki Siyonistlerin içimizdeki piyonları 28 Åžubat Darbesi'ni yaptılar. Ceberut laik rejim ile yüce dinimiz Ä°slâm arasındaki fark bu. Biri, "Mazlum bir halkın uÄŸradığı zulme ve katliamlara bakma, olayın o boyutu seni ilgilendirmez. Filistin toprakları bizim kutsalımız deÄŸildir. Filistin meselesi Arapların sorunudur, sen siyasî ve ulusal menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu yap" diyor. DiÄŸeri ise ÅŸunu söylüyor: "Filistin toprakları bizim kutsalımız, bizim 'Namus-u Ekber'imizdir,

Siyonist çete mutlak iÅŸgalcidir, iÅŸgalcinin/hırsızın orada barınmaya hakkı yoktur, onlar Müslüman olsalar dahi oradan çıkmak zorundadırlar, çünkü Müslümanın da kardeÅŸinin toprağını gasp etmeye hakkı yoktur. O toprakların her karışı sahiplerine iade edilmelidir. Toprakları gasp edilen o mazlum insanlar Osmanlı döneminden kalma tapularını ellerinde saklıyorlar. Åžu hâlde gasp edilmiÅŸ o topraklardan çıkan doÄŸalgazı biz nasıl satın alabiliriz? O topraklarda üretilen besin ürünlerini biz nasıl ithal ederiz? Onlarla, yani hırsızla diplomatik ve ticarî iliÅŸkiler kesinlikle haramdır. O habis iÅŸgalcilerle mütarekesiz savaÅŸ hâlindeyiz.

Ä°slâm dini açısından hiçbir siyasî maslahat ve hiçbir siyasî mülahaza Siyonist çete ile iliÅŸkilerimizi normalleÅŸtiremez. Zira baÅŸtan beri izah etmeye çalıştığımız gibi Filistin topraklarının Kûr'ân ve Müslüman halkımız nezdindeki konum ve statüsü tamamen farklıdır.

Yoksa Balkanlar 500 yıl dolayında bizim egemenliÄŸimiz altındaydı, o coÄŸrafya 1912 yılında elimizden çıktı, sonrasında o topraklarda kurulan devletleri tanıdık ve ticarî iliÅŸkiler geliÅŸtirdik. Yine aynı ÅŸekilde DoÄŸu Türkistan Çin'in, Çeçenistan Rusya'nın iÅŸgali altında ancak kerhen de olsa siyasî ve ekonomik maslahat gereÄŸi bu ülkelerle ticarî iliÅŸkilerimiz var. Fakat Siyonist çetenin durumu tamamen farklı. Biz Siyonist çete hariç her ülke ile mütekabiliyet esasına dayalı diplomatik ve ticarî iliÅŸkilerimiz olabilir diyoruz.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Kerhen diyoruz, çünkü 57 ulus devletin varlığını sonlandırıp veya en azından (kısa vadede) D-8'i hayata geçirip Ä°slâm BirliÄŸi'ne giden yolda somut adımlar atarsak kısa sürede uluslararası yaptırım gücüne de ulaÅŸabiliriz ve o zaman "dünya 5'ten büyüktür" diyebiliriz. Ancak bu ÅŸekilde emperyalist ülkelere "dur" diyebilir ve ticarî iliÅŸkilerimizi ona göre belirleriz. Ancak bu ÅŸekilde mazlumlara yönelik yapılan zulümlere gereÄŸi gibi engel olabiliriz. Siyonist çetenin pozisyonu ise her ahval ve ÅŸeraitte iliÅŸkiyi (fıkhî açıdan) zinhar haram kılmaktadır. Peki buna raÄŸmen son geliÅŸmeyi, yani Siyonist çete liderinin Türkiye ziyaretini nasıl yorumlamamız gerekiyor?

Her ÅŸeyden önce ÅŸunu bilmeliyiz ki, Türkiye ABD'nin vesayeti altında. Hatta diyebiliriz ki, Türkiye üstü örtülü ABD'nin manda yönetimine maruz kalmış durumda. Hatırlayalım, Merhum Erbakan Hocamız baÅŸbakan olduÄŸunda ABD Büyükelçisi kendilerini ziyarete geldiÄŸinde talimat dosyasını masaya koyuyor ve maddeler halinde buyrukları sıralıyor. Bu esnada Büyükelçi müstemleke valisi gibi küstah ve buyurgan bir üslup sergiliyor. Erbakan Hocamız buyrukların aksine bir yol haritası izlemeye kalkıp vesayet zincirlerini kırmaya teÅŸebbüs edince başına ne gaileler açtılar, hepimiz gördük.

Piyon Çevik Bir ABD'nin direktif ve talimatıyla 28 Åžubat Darbesi'ni yapar yapmaz soluÄŸu Amerika'da alıp patronlarına "tekmil" vermiÅŸti. Kısacası ÅŸunu bilmiÅŸ olalım ki, biz sadece NATO'ya baÄŸlı deÄŸiliz, biz aynı zamanda bütün askerî birimlerimizin kullandığı veya (Kıbrıs Çıkarması'nda olduÄŸu gibi) kullanılmasına müsaade edilmeyen elimizdeki mihimmat ve envanterle birlikte ABD'nin yönlendirmesi/inisiyatifi ve tahakkümü altındayız. Siyonist çete ile iliÅŸkilerimizin nasıl olması gerektiÄŸinin talimatını bizzat ABD vermektedir. Hatırlayalım, F-16 uçakların revizyonlarını, tankların bakım ve onarılmalarını Siyonist çeteye verilmesini emreden ABD idi. Yine aynı ÅŸekilde Konya Askerî Hava Üssü'nün Siyonist çetenin hava kuvvetlerine peÅŸkeÅŸ çekilmesi ABD'nin talimatıyla olmuÅŸtu.

Bu kıskaçlardan elbette AK Parti Hükümeti de muaf deÄŸil. Fakat buna raÄŸmen Müslüman kamuoyumuz AKP'den böyle bir davet ve ziyaretin yapılmasını beklemiyordu. Mavi Marmara katliamı da dahil olmak üzere bu süreçte Siyonist çeteye birçok ödün ve tavizler verildiÄŸi kanaatindeyiz. ABD'nin dayatması ile gerçekleÅŸtirilen bu ziyaret kamuoyumuzda büyük üzüntüye neden oldu. Verilen ödünlerle ABD'nin kıskaç ve entrikalarını bir tarafa bırakacağını mı sandınız? Bakınız, ortak projemiz olan ve ödemelerini de yaptığımız F-35'ler hâlâ teslim edilmedi.

Yine sormuÅŸ olalım, bu ziyaretle Siyonist çete 70 küsur yıldan beri zamana yayarak adım adım sürdürdüÄŸü iÅŸgalinden, yaptığı zulüm ve katliamlardan vazgeçeceÄŸini mi sanmalıyız? BildiÄŸiniz üzere 15 Temmuz darbe giriÅŸimi ABD'nin projesi deÄŸil miydi? Trump zamanında baÅŸlayan ve bugün de devam eden ambargo ve ekonomik kıskaçların bu ziyaretle sonlandırılacağını mı düÅŸünüyorsunuz? Trump'ın diplomasi teamüllerini aÅŸan tahkirat ve pespaye içerikli tehditlerini hatırlayalım.

Yine aynı ÅŸekilde Joe Biden'ın küstahça yaptığı tehditleri düÅŸünelim. Çok açık bir ÅŸekilde, "Seni ekonomi ile yıkacağım" demedi mi?

En son yaÅŸanan döviz kurlarındaki yükseliÅŸ ve akabinde gelen ekonomik kriz bize ABD'nin üzerimizdeki ceberut vesayetini çok bariz bir ÅŸekilde göstermektedir. ABD'nin en son siyasî entrikası ise, "Ä°srail cumhurbaÅŸkanı ile görüÅŸeceksin" dayatmasıdır. Öylesine ÅŸeytanî kumpaslar yapılıyor ki, halkımız bunu anlamakta zorlanıyor. Sayın ErdoÄŸan'ın beyanatları ile bazı davranışları veya beyanatlarının hilafına sözler sarf etmesi kamuoyunda farklı algılara neden oluyor.

Biz, tenakuz gibi görülen tutum ve davranışlarda ABD ve küresel ÅŸer güçlerin vesayetini görüyoruz. En azından biz bu kanaatteyiz. Elbette Müslüman kamuoyu olarak beklentimiz ve olması gereken bu deÄŸil. Atlarla seremoni yaparak o paçavranın taşınması ve Ankara'da geçiÅŸ güzergahı üzerindeki direklere paçavranın asılması yüreÄŸimizi yaraladı, içimizi dilhûn etti. Anadolu Gençlik DerneÄŸi'nden kardeÅŸlerimizin o direklerden paçavraları indirip yırtıp atmaları ve yerine Filistin bayraklarını asmaları yüreÄŸimizi kısmen de olsa serinletti.

ÇeÅŸitli STK'ların Siyonist çete konsolosluÄŸunun önünde (gün ve gece boyunca) protesto mitingleri yapmaları, "tepki/reddiye ve farkındalık oluÅŸturmak adına" Müslüman kamuoyumuzun duygularına tercüman olmak açısından oldukça anlamlıydı. Åžafak 40 Platformu olarak, biz de o gece, orada, direniÅŸ dostlarıyla birlikte tepkimizi dile getirmeye çalıştık. Birçok TV kanalı gibi biz de Kudüs TV olarak oradan canlı yayın yaptık. (Fransa, Almanya, Ä°ngiltere, Ä°talya, Bosna ve Kosova'dan birçok dostlarımız arayıp tebriklerini izhar ettiler. Ä°talyan arkadaşım Salwadore Martella o gece görüntülü olarak beni aradı ve sabah bana ÅŸu mesajı yolladı: "Buongiorno Koral, hai un grande coraggio di difendere e dare voce al popolo (powero per Palistinenzi) che non ha mezzi di per poter difendersi bravo Koral.. (Günaydın Koral, kendini savunamayacak durumda olan mazlum Filistin halkına ses vermek ve onları savunmak için büyük bir cesaretle bu mitingi gerçekleÅŸtirmiÅŸsiniz. Ä°lgi ve heyecanla izledim, sizi tebrik ediyorum bravo Koral..")

Sonuç olarak ifade edecek olursak, Hükümetin seküler rejimin kamburunu ve geçmiÅŸte yapılan anlaÅŸmaların prangalarını üzerinde taşıdığını biliyoruz. Fakat iktidarın 20 yıllık geçmiÅŸine raÄŸmen böyle bir vargele sürüklenmiÅŸ olması Müslüman kamuoyumuzu üzmüÅŸ oldu. Bazıları bu duruma "konjonktürel ÅŸartları" veya "de facto" bir durum olarak bakabilir. Fakat bu durum Müslüman kamuoyumuz tarafından kabul edilebilir bir tavır deÄŸildir. Maslahat güdüldüÄŸünü iddia eden cenah bize gücenmesin, biz bu kanaatteyiz.

"Kol kırılır yen içinde kalır" yapamıyoruz. Biz bu davete asla onay veremeyiz.

Bir üstadımızın tavizkâr davranan politikacıları kast ederek "Filistin davası siyasîlerin inisiyatifine terk edilecek kadar basit bir mesele deÄŸildir" demiÅŸti. Biz ise ÅŸöyle diyoruz, "Ä°slâm ümmeti siyasî birliÄŸini tesis ederse Filistin iÅŸgali de son bulacaktır bi iznillah."

Sonuç olarak ifade edecek olursak, mutlak iÅŸgalci olan Siyonist çete ile diplomatik iliÅŸkiyi hiçbir gerekçe ve hiçbir maslahat meÅŸru kılamaz. Merhum Erbakan Hocamız'ın ifade ettiÄŸi gibi, "Siyonistler ancak güçten anlar."

Not: BaÅŸta Venezuela olmak üzere birçok Güney Amerika ülkesi sadece Filistin'in mazlum halkına arka çıkmak adına Siyonist çete ile diplomatik iliÅŸkileri keserken biz neden bu vaziyetteyiz?

 

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

Hazım KORAL Hazım KORAL h24habrgmail.com Tüm Yazıları

BENZER HABERLER