‘OSMANLI’DAN BUGÜNE TARÄ°KATLAR’

H24 / Makale / Metin HASIRCI

Yazımızın baÅŸlığı yeni doÄŸan bir kitabın adı. Kastamonu’nun Araç Ä°lçesi’nin Sarpun Köyü’nden olan 1940 doÄŸumlu Muzaffer Deligöz, bendeniz de aynı sene dünyaya gelmiÅŸim. Muzaffer Bey ile yaşıtız. Kastamonu Lisesi’nden sonra 1960 ile 1963 yıllarında Ankara Hukuk Fakültesi’nde, 1963 – 1967 yılları arasında Ankara Ä°lahiyat Fakültesi’nde okudu. Aynı zaman diliminde de gazeteciliÄŸe baÅŸladı.

1973’de ise Milli Gazete’nin kurucu Genel Yayın MüdürlüÄŸünü deruhte etti. 1992’de altı yıl Üsküdar Fm. Radyo danışmanlığı bir buçuk sene de, Radyo ÇaÄŸ Genel MüdürlüÄŸünü yaptı. Bendeniz de ‘Ä°nsan ve Tarih’ adlı programı yapmaya baÅŸlamıştım. Daha fazla bilgi kitabın arka sayfasında yer almakta.

GeçtiÄŸimiz hafta, bana adı geçen kitabını gönderdi. Seksen yıllık bir ömrü elan sürdürmekte bulunan Muzaffer Deligöz’e ben Metin Hasırcı olarak, bu yazımla bu mühim eser için, önce tebrike sonra da teÅŸekkürü borç addettim. Kitabın 56. sahifesinde ‘Muhiddin-i Ä°bni Arabi’ de, ‘Yaratılış ve Varlık’ ÅŸöyledir:

Bu arabaÅŸlıkla birlikte TRT’nin ErtuÄŸrul Gazi dizisi Efkarı Umumiyece Cenab-ı Mevlamızın açık ve net ifadeli Velisi, dünya çapında pek geniÅŸ bir izleyici bulan dizinin Ä°bn-i Arabisi pek büyük alaka uyandırmış ve ErtuÄŸrul Gazi’yi iftira seli altından, öldürülmesini önleyen müdahalesi, dikkatleri bu büyük ÅŸahsiyetin üzerine çevirdiÄŸi görülmüÅŸtü. Yaratılış ve Varlık bu konuya verilecek cevapları oluÅŸtururken insanoÄŸlu dayanak olarak ya sırf kendi bilgisine veya bütün, ‘Bunları Var Kılanın’ kendisini elçileri vasıtasıyla veya hicabın arkasından konuÅŸması suretiyle bilgilendirmesine sırtını yaslayacaktır.’

“Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla ve perde arkasından konuÅŸur. Yahut da bir elçi gönderir de, izniyle ona dilediÄŸini vahy eder. Åžüphesiz ki O' çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Åžura Suresi, 51)

“Çünkü vücut yani Varlık onundur. O’ndandır ve belki de O’dur. Alem ve biz, O var olduÄŸu için varız, bizim varlığımız O’nun Varlığıdır. Biz yoktuk, O’ vardı. Sonra O’ Varlığından bir nebze bize de verdi ve biz de, O’nunla var olduk. Bize varlığı geri alacak olsa da biz, var olamayız, aslımız neyse ona döneriz. FIKHU’L Bâtın Kısaca Tasavvuf duygu eÄŸitimidir, tezkiye-i nefs'dir, ahlakın yaÅŸanmasıdır. Ez zahir, El Batın Allah(c.c)’ın isimlerindendir. Tasavvufa bazıları fıkh'ul batın yani iç dünyamızın duygularımızın fıkhı derler. Onu en güzel anlatan tariflerden birisi budur. Çünkü biz etimizden kemiÄŸimizden ve zahir dış duyularımızdan ibaret deÄŸiliz.

Ä°ç/Bâtın duygularımız bundan çok daha fazladır ve karmaşıktır. Onların da, düzenli çalışıyor olması gerekir. Gönlümüz, tasavvur'larımız, hayallerimiz, zanlarımız, hissediÅŸlerimiz düzensiz, ölçüsüz olabilir mi? Kaldı ki; zahir eylemlerimiz de, Batını' mızın yansımasıdır. Görünen her ÅŸey onun ayeti olduÄŸu gibi, görünmeyen her ÅŸeyde de O’nun hükümranlığı geçerlidir, O’nun iradesine aykırı bir hayal bile olmamalıdır. Kısaca Batınımız da, O’nun istediÄŸi gibi olmalıdır. Fıkhul Batın tanımı bize ÅŸunu anlatır: Fıkıh mükellefin fiillerinin meÅŸruiyet ölçüsünü tespit çabası olduÄŸuna göre, onun batın fiillerinin, yani duygu dünyasının da, saÄŸlam bir meÅŸruiyet ölçüsü olmalıdır. Fıkhı iyi anlama, her iki alan içinde gereklidir.

Fiemanillah.

• osmanlı
• Tarikatlar