Kabil'de ilk gecemiz
Mezar-ı Åžerif'ten uçakla Kabil'e geldiÄŸimizde, artık akÅŸam oluyordu. Bekleyenimiz bizi alıp kalacağımız yere doÄŸru götürürken, biz de yol boyu resim çekmeye ve kayıt yapmaya çalıştık.
Mihmandarımız bizi Amerika BüyükelçiliÄŸi'nin önünden geçirdi. Hatırlayacaksınız, son icraatlarından biri, Taliban'ın eline geçmesin diye belgeleri yakmak olmuÅŸtu. Åžimdi ise ön cephesinde kelime-i tevhid ve Afganistan bayrağı çizili.
Kalacağımız yere eşyalarımızı koyup mihmandarımız Seyyid ile biraz hasbihal ettikten sonra onun akşam yemeği davetine icabet ettik.
Caddelerde aydınlatma lambaları yanmıyor. Bunun Taliban sonrası bir durum mu olduÄŸunu sorduk. MeÄŸer iÅŸgal döneminde de böyle imiÅŸ. Yemekten sonra kısa bir yürüyüÅŸümüz oldu. Baktık ki, aydınlatma ihtiyacını açık olan lokanta, dükkan ve ÅŸehir halindeki araçlar gideriyor.
Gecede bir ara kalkıp pencereden dışarılara baktığımda da ÅŸehrin karanlığını sadece tek tük evlerde yanan ışıklar deliyordu.
GörünüÅŸe bakılırsa, ortam oldukça sakin, ama henüz hiçbir ÅŸey oturmadığından, bu durumu her an herhangi bir yerde ve herhangi bir ÅŸey de olabilir ÅŸeklinde deÄŸerlendirmek de mümkün.
Afganistan'ın kuzeyinde Özbek, Türkmen ve Tacikler yoÄŸundur. Dolayısıyla bizim de ÅŸimdiye kadar temas ettiklerimizin çoÄŸu da onlar. Taliban'a bakışları da çoÄŸunlukla olumlu. Bunun da iki önemli nedeni var; biri Taliban'ın güvenliÄŸi saÄŸlamış olması ve rüÅŸvet yolsuzluÄŸu ortadan kaldıracağına dair ümit ve inançları, diÄŸeri de gerek Hamid Karzayi ve gerekse EÅŸref Gani'nin de yönetimde kavmiyetçi bir politika izlemelerinin aksine Taliban'ın temsilde adil olacağına dair beklentileri.
Türkiyelilerinki kadar olmasa bile Afganistanlıların da en büyük sorunu ırkçılığı aÅŸamamalarıdır. Dahası, bu bütün Ä°slam ülkelerinin içinde debelendikleri bir girdaptır.
Öyle ki, ya ırkçılığı aşıp büyüyecekler veya bu ırkçılıkla bölünecekler, küçüleceklerdir.
Afganistan baÄŸlamında bu konuya, bu soruna sıkça deÄŸineceÄŸiz.