VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 30 November -1 00:00:00

0 Yorum

Kez Okundu.

İslam barışına ilk Adım

 Ä°slam barışına ilk adım: Haram aylar

 H24/Makale/ Ali Bulaç

Küresel ölçeklerde barış idealini ahlaki bir amaç haline getirme gibi sorumluluklarımız var. Hangi din, bölge, kavim ve renkten olursa olsun vicdan ve akıl sahibi hanif ruhlu insanlar, askeri ve politik tahakkümleri ile hegomonyaları savaÅŸlara, savaÅŸ kışkırtıcılarına dayalı küresel mütegallibe güçlere ve fakat belki de öncelikle kendi ülkelerinin müstebit ve ahlaksız güçlere (mele’ ve mütref) karşı ahlaki bir blok (iyilikten ve hukuktan beslenen sebebe dayalı asabiyet) oluÅŸturmak suretiyle aralarında dayanışmak zorundadırlar (5/Maide, 2). Ä°slam esenlik ve barış (silm ve selamet) dini olup yüce ahlaki erdemlere ve hukukun evrensel kurallarına teslimiyet dinidir. Dinin söz konusu iki ahlaki ve hukuki sabitesi mahalli, bölgesel ve küresel düzeyde Ä°slam barışının (Pax Ä°slama) ruhunu teÅŸkil eder.

Kur’an-ı Kerim, Müslümanların öncülük edeceÄŸi kozmik, tarihi ve reel boyutları olan söz konusu barışın nasıl inÅŸa edilebileceÄŸini ÅŸöyle anlatır:

“Gerçek ÅŸu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Ä°ÅŸte dosdoÄŸru olan hesap (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaÅŸması gibi siz de müÅŸriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takvâ sahipleriyle beraberdir. (Haram ayları) Ertelemek ancak inkârda bir artıştır. Bununla kâfirler ÅŸaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helâl, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helâl kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüÄŸü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiÅŸtir. Allah, inkârcı bir topluluÄŸa hidayet vermez.” (9/Tevbe, 36-37. Ayrıca bkz. 5/Maide, 2.)

Hz. Ä°brahim’den beri süren köklü bir geleneÄŸe göre Araplar yılın dört ayını "haram/yasak aylar" sayarlardı. SavaÅŸ ve öldürmenin yasak olduÄŸu haram aylar Zi'lka'de, Zi'lhicce, Muharrem ve Receptir (Åžuhuru'l-muhareme). Ä°lk üçü senenin 11, 12, ve birinci ayları iken, dördüncüsü Recep 7. Aydır. Bu da "Mudarlıların recebi" olarak bilinirdi, sebebi ise Rabia bin Nizar soyundan gelenlerin Ramazan ayını haram ay kabul edip ona Receb demeleri, buna mukabil Mudarlıların bizzat Receb ayını haram kabul etmeleriydi. Bu ifade hadiste de “Cumade ile Åžaban arasında Receb” (Buhari, Bed’ul-halk, 2) olarak geçer. Zi’lkade, Zi’lhicce ve Muharrem hac mevsimi olduÄŸundan, yarımadanın her tarafından Kâbe’yi ziyarete gelenler için üç ay geniÅŸ bir zamandı. Receb ayı da muhtemelen ara ziyaret olan Umre için vaz’edilmiÅŸti.

Bu aylarda savaÅŸmak büyük günah, iÅŸlenen zulüm daha büyük zulüm kabul edilirdi. Bu ayda vuku bulan savaÅŸlara "ficar savaÅŸları" denirdi.

Böyle olmakla beraber Araplar bu yasaÄŸa uymakta zorluk çekerlerdi, çünkü geçimlerinin önemli bölümünü savaÅŸ, yaÄŸma ve talan üzerine kurduklarından dört ay yaÄŸma yapmadan oturmak onlara zor geliyordu. YaÄŸma dışında intikam duyguları veya kan davaları dolayısıyla da savaÅŸ yaparlardı. Haram aylarda savaÅŸmak gerektiÄŸinde bir hileye baÅŸvurur, adına "nesi’" denen uygulama ile savaÅŸa cevaz bulurlardı. Araplar, her üç senede bir, araya bir ay katarak Muharrem olması gereken zamanı kutsallıktan çıkarıp bu seneye Nesi’ (Kabise yılı) der, böylece Muharrem’i Sefer’e ertelemiÅŸ olurlardı. Arapların dünyevi çıkar uÄŸruna güneÅŸ yılına yönelmeleri Allah’ın hükmüne aykırıdır, çünkü Hacc’ın belirli aylarda eda edileceÄŸi hükmünü koyan Allah’tır. Kabise’yi Araplar bilmezdi, bunu Yahudi ve Hıristiyanlardan öÄŸrenmiÅŸlerdi.

Tefsircilere göre Arapları bu yönde hileli uygulamaya sürükleyen diÄŸer bir sebep, hac mevsiminin kimi zaman kış, kimi zaman yakıcı yaz mevsimine denk gelmesiydi. Mekkeliler, mutedil mevsime denk gelsin de ticaretleri ve gelirleri artsın diye aylarda oynama yoluna saparlardı.

GüneÅŸ yılı ile ay yılı arasında 11 gün fark bulunduÄŸundan, fazlalık bir aya baliÄŸ olduÄŸunda o yılı 13 ay sayarlardı ki, bu her üç yılda bir tekerrür eder, böylelikle ayların yeri deÄŸiÅŸmiÅŸ olurdu.

Ayet-i kerime bu uygulamanın geçerli/meÅŸru bir iÅŸlem olmayıp bir hile olduÄŸunu vurguladıktan sonra bundan uzak durulmasını emretmektedir. Söz konusu yasağın iki sebebi var: Ä°lki, ayların sayısını 12 olarak tespit eden yüce Allah’tır. GüneÅŸ ve ayın kendi yörüngelerinde belli menziller izlemesi yılların sayısını ve hesabı bilmek içindir (10/Yunus, 5). Bu, antropolojinin iddia ettiÄŸinin aksine yaratılıştan beri böyledir, muhtemelen Adem aleyhisselama böyle bildirilmiÅŸ ve nesilden nesle bize de 12 ay olarak intikal etmiÅŸtir. 12 ayın dördünü haram sayan yine Allah’tır, O’nun koyduÄŸu bir yasağı çiÄŸnemek O’na karşı gelmektir. DiÄŸeri savaÅŸların eksik olmadığı dünyamızda hiç deÄŸilse yılın üçte birini zorunlu barışla geçirmek beÅŸeriyetin yararınadır.

"Bu dosdoÄŸru hesap-isabetli hüküm/din"dir (Eddinu’l-kayyim). DoÄŸru hesap ayların 12 olarak düzenlenmesi, ilahi yasak ve haramlara tam riayet dinin yani hayat alanlarının, barış ve istikrarın korunması, ilahi hükümlerin ayakta tutulmasıyla mümkündür. Yasaklar çiÄŸnendiÄŸi takdirde dirlik ve düzen bozulur. Bu yasakları ihlal etmeye kalkışanlar aslında kendi özvarlıklarına zulmetmiÅŸ olurlar, çünkü yapmamaları gereken bir ÅŸeyi yapmış olurlar. Haram aylarda savaÅŸ inkârda artıştır, geçici dünya hevesi ve süfli çıkarlar uÄŸruna inkârcılar ÅŸaşırır, hileye baÅŸvurup yasakları çiÄŸnerler, bununla da kendilerini aldatırlar. Helalleri haram, haramları helal kılmak, insanlara çekici gelse bile ağır bir suçtur, buna tevessül edenler hiçbir zaman iflah olmaz, doÄŸru yolu bulamaz.

Hz. Ä°brahim, Hanif dinin bu en esaslı hükmüne hayat verdi. Belirtmek gerekir ki, haram aylar uygulamasını ilk baÅŸlatan Hz. Ä°brahim de deÄŸildir. Zira ayetin açıkça belirttiÄŸi üzere hem yaratılışın baÅŸlangıcında hem Allah’ın Kitabı’nda hüküm böyledir. Hz. Ä°brahim, nasıl Kâ’be’nin ilk banisi deÄŸilse, Hz. Adem’in ilk defa inÅŸa ettiÄŸi bu Ev’in temellerini bulup oÄŸlu Ä°smail aleyhisselam ile kadim temel üzerinde Ev’i inÅŸa ettiyse, kanaatimize göre, zaman içinde unutulmuÅŸ, terkedilmiÅŸ haram aylar uygulamasını da tekrar hayata geçirmiÅŸ yani geleneÄŸi ona dönmek suretiyle ihya etmiÅŸ bulunmaktadır. Nitekim VedaHutbesi’nde Hz. Peygamber (s.a.) ÅŸöyle buyurdu: “Zaman döndü dolaÅŸtı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı andaki durumuna geldi. Sene 12 aydır, dördü haram ayıdır. Bunların üçü art arda gelir. Zi’lkade, Zi’lhicce, Muharrem. Receb ise tektir. Cumade ile Åža’ban arasındadır” (Buhari, Bed’ul halk, 2; Müslim, Kasame, 29; Müsned, V, 37.) Bu, bizim de aynı geleneÄŸi, ona dönüp, ihya edebileceÄŸimiz, canlandırmamız gerektiÄŸine iliÅŸkin bir talimattır..

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Ata “Andolsun Allah’a, insanların Harem bölgesinde haram aylarda kendileriyle savaşılmadığı sürece savaÅŸmaları helal deÄŸildir” demiÅŸtir. Hz. Ä°brahim’den sonra uygulama yüzyıllarca sürdü, Araplar azgınlıkları dolayısıyla yasakları çiÄŸnemek üzere hilelere baÅŸvurdularsa da, son dini tebliÄŸ olan Ä°slamiyet’le hüküm ve tatbikat ilk haline dönmüÅŸ oldu.

Allah’a ortak koÅŸanlar eÄŸer bu yasağı çiÄŸneyip saldıracak olurlarsa, meÅŸru ve zorunlu savunma hakkını kullanmak üzere onlara karşı topluca savaşılır (2/Bakara, 190-192). Çünkü her nerede ve ne olursa olsun, saldırgana mukavemet etmemek onun hayat hakkına son vermesine fırsat verir. Nitekim Allah’ın Elçisi, hiç istemediÄŸi halde saldırıya zorlandığı için haram aylarda Hevazin ve Sakif oÄŸullarına karşı savaÅŸ açmak durumunda kalmıştır. Onlar topluca saldırıyorsa onlara topluca saldırılır, içlerinden bir grup saldırıyorsa saldıran grupla savaşılır. Burada gözetilecek husus takvadır. Yani hile yapmak üzere deÄŸil, gerçekten meÅŸru savunma hakkını kullanmak üzere savaÅŸmalı, savaşırken hukuki çerçeve, kurallar çiÄŸnenmemeli, orantısız güç kullanılmamalı, sivillere zarar vermemeli, bu konuda Allah’tan korkup sakınmalıdır. Allah, bu kurallara riayet edenlerle beraberdir, onların yâr ve yardımcısıdır. (Bkz, 2/Bakara, 194, 217; 5/Maide, 2, 97; 9/5.)

Bazı tarihselcilere göre, haram aylar hükmü kadim bir Arap geleneÄŸidir ve sadece onlara seslenmektedir, diÄŸer insan toplulukları bunu bilmez. Bu yanlıştır. Maide (5) suresi 2. ayet söz konusu aylarda savaşın mutlak ifade formunda ve kesin olarak yasak olduÄŸunu belirtmektedir. Tevbe suresinin bu ayeti de, açıkça söz konusu hükmün “Göklerin ve yerin yaratıldığı günde konulduÄŸunu” belirtir. Allah katında ve bilinci kendi asli mihverinde olan insanların nezdinde bu hüküm yürürlüktedir. Ä°slam’da da bazı fakihler –mesela Evzai- sadece savaÅŸ deÄŸil, hem Haram aylarda hem Haram Bölgesi’nde iÅŸlenen cinayetlerde cezanın ağırlaÅŸtırıldığını söyler.

"Hurum"un derin anlamı üzerinde düÅŸünüldüÄŸünde kelimenin hem yasağı, hem saygı ve ihtiramı içerdiÄŸi görülür. Bu aylarda iÅŸlenen suç ve günahlar çok daha ağır olduÄŸu gibi yapılan iyilik ve güzelliklerin sevabı da daha çoktur. Hiç kuÅŸkusuz Ä°slam bakış açısından zaman dilimleri birbirinden farksızdır, ne varlık âleminde profan (kutsal dışı) bir mekân/alan vardır ne zaman dilimi. Yüce Allah varlık âlemini "Kün (Ol)!" emriyle yarattığına göre, âlem Nefesü’r-rahman’dır, Yaratıcısı’nın kudret eli altındadır.

Salt profan –dolayısıyla din-dışı, kutsal olmayan- nasıl mekân/alan veya zaman olabilir? Allah ve Resûlü’nün Mekke ve Medine’de –Kudüs’teki Mescid-i Aksa (Beyt-i Makdis) de buna dâhildir- haram bölgeleri daha çok hürmet edilmesi gereken yerler olarak belirlemeleri söz konusu mekânlara ilave deÄŸer, ÅŸeref ve üstünlük saÄŸlamak içindir. Günlerden iki bayram (Ramazan ve Kurban) ve Cuma; aylardan Ramazan; gecelerden Kadir Gecesi; Hac’da Arafe günü ve Arafat ve Müzdelife de böyledir. Bu zaman ve mekânlarda sanki kutsal kesafet kazanmış, tecelliler daha açık hale gelmiÅŸtir.

Bu mekân ve zamanlarda yapılan itaat ve ibadetlerin sevabı daha fazla, iÅŸlenen suç ve günahların cezası çok daha ağırdır. Razi önemli bir hususa iÅŸaret eder: Ä°nsanların karakteri haksızlık yapmaya, bozgunculuk çıkarmaya yatkındır, insan fıtri olarak kötülüÄŸe (de) eÄŸilimlidir ve çoÄŸu zaman çeÅŸitli iç ve dış etkiler altında kendini kötülük yapmaktan alıkoyamaz.

Ä°nsan çok daha dikkatli bir bilinç halinde kötülüklerden, haksızlık ve çirkin davranışlardan kaçınsın diye, yüce Allah bazı zamanlara ve bazı mekânlara daha çok hürmet gösterilmesini emretmiÅŸtir. Söz konusu zamanlarda ve mekânlarda kötülükleri terketmek önemlidir, diÄŸer zamanlar için ya kötülüklerin kendisinden vazgeçilir veya en azından nitelik ve nicelik olarak azaltılır.

BileÅŸik kaplar misali zarar ve kötülük uzaklaÅŸtırıldığında fayda ve iyilik artar. Yasaklardan taçınıldığında, belki de zaman içinde iyilikler kötülüklerin, güzellikler çirkinliklerin, doÄŸruluklar yanlışlıkların ve herkesin maslahatına uygun olarak fayda zararın yerini alır. Buna iÅŸaret etmek üzere “Def’i mefasid celb-i menafiden evladır” denmiÅŸtir. (Mecelle Madde: 30.)

SavaÅŸ ve çatışmaların arttığı, kitlesel ve sivil katliamların yaygınlaÅŸtığı, milyonlarca insanın mülteci durumuna düÅŸtüÄŸü, siyasette ÅŸiddet ve terörün sonuç alıcı yöntem olarak kullanıldığı zamanımızda Müslümanlar dünya barışına bir katkı olarak "haram aylar" fikrini ve uygulamasını öne çıkarmak suretiyle, hiç deÄŸilse beÅŸeriyetin yılın üçte birinde savaÅŸ, katliam ve terörden uzak yaÅŸayabilmesi için ortak sorumluluklar ve duyarlılıklar geliÅŸtirebilirler.

Haram aylar, yaratılışın baÅŸlangıcına uzanan bir derinliÄŸe sahip ise, beÅŸeriyetin kolektif vicdanında karşılıkları var demektir. Yahudiler, Hıristiyanlar ile Müslümanların ortak atası Ä°brahim aleyhisselamın kolektif hafızada yeniden canlandırdığı bu yasaklara bugün de pekâlâ uymak mümkündür, insanlığın buna büyük ihtiyacı vardır.

Ama elbette herkesten önce Müslümanların birbirlerine karşı bu aylarda kötülük yapmamaları, bunun için ihtilaf ve çatışmalara müdahil olacak kararlı izleme komiteleri ve yaptırım gücü olan kurum ve kuruluÅŸlar ihdas etmeleri beklenir ki, söz konusu müdahalenin genel çerçevesi Hucurat sûresinde (49/9) çizilmiÅŸ bulunmaktadır.

Yazık ki zamanımızda Müslümanlar bu ayların hürmetini bilerek veya bilmeyerek ihlal etmekte, böylelikle hakkındaki hüküm hayli ağır olan "ficar savaÅŸları"nda olduÄŸu gibi birbirlerini öldürmektedirler (5/Maide, 2). Durumun böyle olması Müslümanların tamamını sorumluluktan kurtarmaz. EÄŸer beÅŸeriyete özgürlüÄŸü, adaleti, ahlakı ve ihtiramı (ma’ruf) yüce bir ideal olarak götürme durumunda olup baskıya, zulme, çürümeye ve saygısızlığa (münker) karşı direnmekle yükümlü Müslümanlar (3/Âl-i Ä°mran, 110) bunu yapmıyorlarsa, içlerinde bir topluluk (3/Âl-i Ä°mran, 104) bu görevi yerine getirmekle yükümlüdür. “Haram aylar” Medine SözleÅŸmesi kitabımda anlatmaya çalıştığım (2. Bsm., Çıra y. Ä°stanbul-2020, s. 633-863), Ä°slam barışı (Pax Ä°slama) teÅŸebbüsünün ilk adımı olabilir.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

H24 Haber H24 Haber infokariha.net Tüm Yazıları

BENZER HABERLER