
ASALET ÜZERİNE YAZILMIŞ MUHTEŞEM BİR HİKAYE...
H24/Yaşam
Efendisi olduğu köleyi deveye bindiren bir halife'den Adalet, insan hakları ve siyasal iktidar sahibi erklerin ders alması gerekir.
Hazret-i Ömer (r.a) hilâfeti zemânında, Şâm şehrine gitmek îcâb etmişdi. Se'âdet ve izzetle, Eshâb-ı güzînden bir cemâ'ati de yanlarına alıp, Medîne-i Münevvereden çıkıp, yola revân oldular. Hazret-i Ömerin bir deveden başka bineceği yokdu. Mugîre adlı bir köle var idi.
Bir sâat hazret-i Ömer (ra) o deveye binerdi. Mugîre yaya kalınca, deveyi yederdi. Bir sâat Mugîre binerdi. Hazret-i Ömer önünde piyâde olurdu.
Allahü teâlânın hikmeti, Şâm şehrine girecekleri vakt, deveye binmek nöbeti Mugîreye gelmişdi. Eshâb-ı güzîn, hazret-i Ömere geldiler, dediler ki, -Efendim, ihsân eyleyin. Bu sâatde deveye se'âdetle sizin binmenizi ricâ ederiz.
Hazret-i Ömer buyurdu ki, -Önce nöbet benim idi, bu sâat nöbet Mugîrenindir. Deveye niçin ben bineyim
Adalet ve asalet herkese nasıp olmayan kıymetli meziyetlerdir.
Birgün sultan, bahçıvanınin yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar.
Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay?
Asluhû nesluhû(aslı neyse nesli de odur), sultanım.
Nesi var ki?
Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar; ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor.
Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister.
Tayı hediye eden adam der ki:
Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik.
Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder:
"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!" Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir. Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.
Asluhû nesluhû, sultanım.
Bahçıvan efendi, bunun neyi var?
Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe. Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor. Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var.
Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır.
O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur.
Ve padişah emreder:
"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek." Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak;
Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der.
Asluhû nesluhû, efendim.
-Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar. -Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da. Bende bir sıkıntı var mı?
Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:
Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun. Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:
Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan!
Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık ta, Benim durumumu nasıl anladın?
Bu nasıl bir bilgeliktir?
Söyle bakalım Bana.
Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var?
Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken "verin bir kese altın!" der. Sen ise, "verin fazladan bir kap yemek!" diyorsun. Sultan adamlarına seslenir: -Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!
Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. Sultan için “Otu çek köküne bak” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir. Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş” sözü de boşuna söylenmemiştir. Özetle, "it eniğinden kurt olmaz Alıntı