
AKP İLE UYGULANAN İSLAMİZASYON PROJESİ VE GERÇEKLER!
Özlü Söz: Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.
Hz. MUHAMMED (SAV)
________________ 0 ________________
Bir millet ilme, kültüre, sanata, sosyal adalet ve medeniyete olması gereken önemi vermediği müddetçe yıkılmaya ve başka milletlerin boyunduruğu altına girmeye mahkûm olur. Tarih bunun birçok örnekleri ile doludur.
İslam medeniyetinde “ilmin farziyeti” temel esas olarak alınır ve cehalete asla yer verilmez. Zaten Kuranda ilk inen ayet “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku” ile bu kaide esas alınmıştır. Bundan dolayıdır ki bir insan İslam’a girdiğinde bilgiyle donanmak zorundadır. İlk bilmesi gereken bilgi Allah’ı bilmektir. Buda başla başına bir ilim hazinesi demektir.
İki ana temelden koparılan Müslümanlar bugün başka milletlerin şemsiyesi altına alınmışlardır. Bu ana temellerden biri “Hilafet” diğeri de “Velayet” ana kavramıdır. Bugün İslami mücadele verdiklerini savunan ve bu iki ana kavramı hiç gündemlerine almayan Müslümanlar batı emperyalizminin siyasi, kültürel ve ekonomik ablukası altındadır.
Hilafetin kaldırılması ile birlikte bugüne kadar bu konuda önemli bir adımı atamayan Müslümanlar bugünden sonrada adım atması çok zordur. Çünkü Müslümanların Kurani ve Sünneti hayattan koparılması ile birlikte ümmeti oluşturan milletleri ulusalcığa yönlendirmesi başlı başına bir yıkımdır. Daha sonra da Müslüman nesilleri ideolojik fikri akımların tesiri ile İslami düşünceden koparılması günümüzdeki Müslüman tipolijsini ortaya çıkarmıştır.
Siyasi bir konumdan koparılan Müslümanlar ne yazık ki bugün başka siyasi ve ideolojik sistemlerin şemsiyesi altına alınarak özünden uzaklaştırılarak bugünkü konuma getirilmişlerdir. Bunun başlıca sebepleri İslam’a olan bağlılık ve ilmi bilgilerden uzaklaşma ile birlikte ırki emellerin bunda büyük rol oynadığını iyi bilmemiz gerekiyor.
Özellikle “Hilafet” otoritesinin ortadan kaldırılması ile meydana gelen kof durumumun ardından “Ulusalcılığın” benimsetilip hayata geçirilmesi ortaya son noktayı koymuştur. Ümmeti oluşturan Araplar, Türkler, Kürtler ve Fasların bir anda sınırların çizilip birbirlerinden ayrılması ile ortaya çıkan ulus devletlerin varlığı İslam Ümmet Birliğini yıkmış ve yerine batı endeksli yeni sistemlerin oturtulması İslam’ı sadece Allah ile kul arasında olan bir konuma getirerek gerçek hayattan kopartmıştı.
Hilafetin kaldırılmasından sonra Müslümanların ellerinden giden bu makam ve müessesenin boşluğunu fark etmemeleri için dini sistemin istem ve arzusu doğrultusunda “Diyanet İşleri Başkanlığının” kurulması aynı zamanda “Velayet” hakkının batı emperyalizmine uygun kurulan İslam dışı yeni sisteme verilmesi Müslümanlar açısından hilafetten sonra ikinci bir yıkımdı.
Bu İslami bilgiden yoksun bırakılan yeni nesiller batının yükselen maddi gücü karşısında geri bırakılmıştı. Siyasi erkten yoksun kalan ve sınırlarla birbirinden koparılıp dini kavramlardan ziyade ulusal kavramlara alıştırılan İslam ümmetinin evlatları bu defa da birbirlerine düşman unsurlar haline getirilmesi son noktaydı. Artık işler onların istediği kıvamda ve Müslüman milletler artık düşman milletlerdi…
Osmanlı Devlet İdaresi altında uzun yıllar yaşayan milletleri bu oluşumdan koparmak ve onların kendi ulusal devletlerini kurmaları için ırki istemlerle dürtülen Araplar, Farslar ve Türkler artık kendi devletlerini kurma yoluna giderek yeni bir sistematik yapıya adım atmışlardı. Bunların idaresini üstlenen aile veya işbirlikçiler batı endeksli siyasi argümanlarla hareket ederek batının koruma ve himayesi altına girerek kendi dini temellerinden kopmuş ve tamamen batının himayesine teslim olmuşlardı. Hem de Allahın Kuran emir ve yasaklarına rağmen…
O tarihten sonra batı gittikçe güçlenmiş ve himayesine aldığı bu yeni uydu devletlerin topraklarındaki zenginliklerini talan etmek suretiyle bugün gücüne güç katmıştır. Arap petrollerini kendi ekonomilerine kazandıra yeni dünya sistemi bugün artık bütün siyasi ve ekonomik dizginleri eline alarak hegemonik imparatorluğunu ilan etmiştir.
Meseleye hep batı emperyalizminin Meseleye hep batı emperyalizminin maddi güç elde ederek büyük bir atak yaptığı hep işlenir. Oysa bu meselinin dini boyutu hiç ele alınmaz ve hep görmezden gelinir. Oysa yapılan bütün ekonomik ve siyasi atılımların ana temelinde din vardır. Bu dini eğilimin altında Yahudi ve Hıristiyan ittifakının temeli yatmaktadır. Eğer Müslümanlar Kuranın uyarı ve direktifleri içinde hareket etmiş olsalardı bugün bu şer ittifakı asla bu kadar büyük bir güce sahip olamazlardı. Demek ki Müslümanların gerilemesi ve maddeye ram olması ile dünya mazlumları çok şey kaybetti. En çok kaybeden Müslüman milletler oldu. Hem maddi hem manevi alanda kaybettiler.
Sınırlarla uydu devletler haline getirtilen ve iktidarlarını korumak için batı emperyalizmine muhtaç bırakılan siyaset bilmez yönetimlere bu defa kendi dini inançlarına ters düşmedikleri algısı ile yeni bir “İslamizasyon” telkinini aşıladılar. İslamizasyon Projesi ile Müslümanların bugüne kadar baskılar karşısındaki durumlarına son verip onların iktidarlara gelip kendi inançları doğrultusunda devleti yönetmeleri salık verildi. Ama bunu ayakta tuta bilmeleri içinde özellikle ABD’nin maddi gücüne dayanmaları istendi.
Yani ABD’nin şemsiyesi altında İslami yapılanmayı kabul et birlikte bir organize altında siyaseti yürütelim mantığı işlendi. Ve ne yazık ki bu proje bugün sözde İslami devletlerarasında hüsnü kabul gördü. Türkiye’de bu algı AKP ile vücut buldu. İslamizasyon projesi adım adım AKP ile hayatiyet buldu. İslam’da haram olan bazı şeyler meşru kılındı. Örneğin domuz eti ile birlikte zinanın serbest bırakılması gibi.
Diğer yandan Allahın biz Müslümanlara düşman olarak beyan buyurduğu Siyonist Yahudilerle işbirliğine girilmesi ve onların siyasi emelleri doğrultusunda hareket edilmesi tamamen Kuran ile taban tabana zıttır. Biz Kuranın gerçeklerini Allahın murat ettiği doğrultuda anlayıp hayatımıza geçirmediğimiz müddetçe Yahudi ve Hıristiyan ittifakının oluşturduğu emperyalist güç karşında hiçbir varlık göstermemiz mümkün değildir. İstediğimiz kadar “Dünya beşten büyüktür” sloganını atalım.
Bugüne kadar gördüğümüz gerçek batı emperyalizminin istem ve emelleri doğrultusunda ne kadar hareket edildiyse siyasi ve ekonomik olarak hep geriledik. Ama ne zaman temel inançlarımız doğrultusunda hareket ettiysek ve Allaha güvenip dayandıysak hep kazandık. Çünkü Allah kendi dini doğrultusunda samimi olarak yönelenlere daime yardım edip galip getirendir.
Bugün bize uygulanan Allahın dini olan İslam değil, batının empoze ettiği İslamizasyon adı altındaki onların menfaatine uygun olan yapılanmalardır. Bu konuda biz Müslümanlar olarak batının “İslamizasyon Projesi” olan bu aldatıcı yapılanmaya karşı çıkmadığımız müddetçe onlar içimizden birilerini iktidar yapar ve değişik taktik ve uygulamalarla bizi kendilerine kul ederler.
Batının empoze ettiği Amerikancı İslam’a karşı Kuranda beyan buyrulan gerçek İslam’a teslim olma bizi Allaha karşı mahcup etmeyecektir.
Selam ve dua Hakka tabi olanlara….