Erbakan’ın hocası Abdulaziz Bekkine kimdir?

H24/ Adnan Öksüz'ün Kaleminden

Milli GörüÅŸ Lideri Erbakan'ın fikriyatinda önemli bir Åžahsiyettir Bekkine Hoca!

 Adnan Öksüz Makaleyi Dinle Mesaj Gönder Erbakan Hoca’nın Almanya’da doktora yaparken hocası Abdulaziz Bekkine’ye yazdığı mektuptan söz ettim, önceki yazımda. Okurlardan yoÄŸun talep geldi; “Abdulaziz Bekkine hakkında biraz malumat verir misiniz?” diye.

Bir yazıda Bekkine Hazretlerinin ne kadarını, hangi yanlarını anlatabilirim bilemiyorum ama buyursunlar;

* Abdulaziz Bekkine Hazretleri büyücek baÅŸlı, sivrice çeneli, mavi gözlü, yüzleri sarıya çalar buÄŸday renkli idi. Teni beyaz, sakalları sarı, uzunca ve seyrekçe idi.

* Pazuları kuvvetli idi. Bir koyunu rahatça yatırır, keser ve yüzerdi.

* Orta boyluydu.

* Genellikle vasıtaya binmez ve gideceÄŸi yere yürüyerek giderdi.

* Allah vergisi olarak deha mertebesinde bir zekâya sahipti. Hangi meslekten tahsil ve kademeden olursa olsun, onunla konuÅŸup sohbetinde bulunan herkes kendilerinin zekâ ve ilmine hayran kalır ve o zamana kadar böyle bir kimseye rastlamadıklarını kabul ve itiraf ederlerdi. Advertisement

 * Cömertti. Bir ÅŸey kabul etmezdi. Zeyrek Ümmügülsüm Camii’nde imam olduÄŸu zamanlar maaşı 19 lira idi. Bu nedenle çocuklarını besleyebilmek için keçi aldı, keçilerin sütü ile çocuklarını büyüttü. YemeÄŸini misafir ile yerdi. Ä°nsanları çok severdi, müsamahakârdı.

* Ä°stanbul’un Mercan semtinde, 1895 yılında doÄŸdu. Kazan’dan göç ederek Ä°stanbul’a yerleÅŸen ve zengin bir tüccar olan Haris Efendi’nin oÄŸluydu.

* Henüz okula gitmeden Beyazıt KaptanpaÅŸa Camii Ä°mamı Halil Efendi’den Arapça ve din dersleri aldı. Dârü’d-Tedris Mektebi’ne girerek buradan mezun oldu.

* On beÅŸ yaşında iken ailesiyle birlikte Kazan’a gitti. ÖÄŸrenimine bir süre Kazan’da devam ettikten sonra Buhara’ya geçerek devrin tanınmış âlimlerinden beÅŸ yıl dinî ilimler okudu. Babası vefat edince tekrar Kazan’a döndü. 1917 Sovyet devriminin ardından onaltı kardeÅŸi ile birlikte Ä°stanbul’a gelmek üzere yola çıktı.

ÇÄ°VÄ°ZADE ÜMMÜGÜLSÜM CAMÄ°Ä° YILLARI

Bir süre Bakû’de kaldıktan sonra 1921’de Ä°stanbul’a ulaÅŸtı. Hilmi Ziya Ülken’le akraba idiler. Teyze çocukları gibi bir yakınlıkları vardı. Geçimini saÄŸlamak için kardeÅŸleriyle birlikte Asmaaltı’nda bakkal dükkânı iÅŸletti. Daha sonra dükkânı kapatıp Beyazıt Medresesi’ne devam etti.

* Bu yıllarda medrese arkadaşı Mehmet Zahid Kotku Efendi ile birlikte meÅŸhur NakÅŸibendî-Halidî ÅŸeyhi Ahmet Ziyaeddin GümüÅŸhanevî’nin halifelerinden TekirdaÄŸlı ÅŸeyh Mustafa Feyzi Efendi’ye yirmi üç yaşında iken intisap etti.

* Otuz bir yaşında 1926 yılında manevî ilimlerde irÅŸat selahiyeti mertebesine icazetle eriÅŸti.

* Yine aynı yıl GümüÅŸhanevî’nin Ramuzü’l-Ehadis adlı eserini okutma izni aldı. Tarikat silsilesi Mustafa Feyzi, Ömer Ziyaeddin Dağıstanî ve Ahmet Ziyaeddin GümüÅŸhanevî vasıtasıyla NakÅŸibendîliÄŸin Halidiyye kolu kurucusu Halid el-BaÄŸdadî’ye ulaÅŸtı. Åžeyhinin (Mustafa Feyzi Efendi) vefatından sonra uzun yıllar Serezli Hasib Yardımcı Efendi’den (vefatı, 1949) istifade etti.

* Abdülaziz Efendi irÅŸat izni aldıktan sonra imamlık görevine baÅŸladı. Beykoz’da, sonra Aksaray’da görev yaptı. Ä°mamlık vazifesini daha sonra Yazıcıbaba ve Kefevî camilerinde sürdürdü. 1939’da Zeyrek’teki Çivizade Ümmügülsüm Camii’nde görevlendirildi. Bu camide 13 yıl hizmet ve görev yaptı.

* Kanun çıkınca “Bekkine” soyadını aldı.

* Bekkine Hazretleri, irÅŸat makamına ÅŸeyhi Abdullah Hasib Efendi’nin 15 Mayıs 1949 tarihinde vefatından sonra geçti.

* Ä°kinci defa gittiÄŸi hac dönüÅŸü hastalandı. Vefatından üç gün önce, Nurettin Topçu’ya, “Lütfen bunlara söyle, hastaneye götürüp beni yormasınlar. Åžurada üç merdivenim kaldı” demiÅŸ.

* 57 yaşında, 2 Kasım 1952 tarihinde vefat etti. Fatih Camii’nde Mehmet Zahid Kotku’nun kıldırdığı cenaze namazından sonra Edirnekapı SakızaÄŸacı ÅžehitliÄŸi’ne, ÅŸeyhi Hasib Efendi’nin yanına defnedildi.

* Vefatından sonra irÅŸat faaliyeti, imamlık görevini Bursa’dan Çivizade Camii’ne nakleden Mehmet Zahid Kotku tarafından sürdürüldü. Zahid Kotku Hazretlerini kendi yerine getirten, davet eden yine kendisiydi.

OSMAN NURÄ° ÇATAKLI ANLATIYOR

Sohbetlerini, derslerini günü gününe takip edenlerden 3 isim; Osman Nuri Çataklı, Cevat AkÅŸit ve Lütfi DoÄŸan’dı... Merhum Osman Nuri Çataklı, Abdulaziz Bekkine’yi anlatıyor:

* “Bir gün sohbet esnasında hocaefendiye ÅŸöyle bir soru soruldu: ‘Efendim bu memleket nasıl kurtulur?’

Bunun üzerine Hocaefendi ÅŸunları anlattı: “ Rusya’dan Ä°stanbul’a dönerken Batum’dan bir Türk gemisine binmiÅŸtik.

Gemide bilet kontrolü esnasında yaÅŸlı ve fakir bir adamın bileti çıkmayınca, kontrol memuru adama bir tokat patlattı. Adamcağız yere yuvarlanıp kaldı.

Bu durumu kaptan köÅŸkünden gören geminin Ä°talyan kaptanı, tokat yiyen adamcağızı yanına aldırttı ve Ä°stanbul’a kadar da yanında misafir etti. Ä°ÅŸte evladım bu memlekette Ä°slâmiyet, dolayısıyla insanlık, insanlarımıza teker teker anlatılmadıkça ve o insanlar da Ä°slâmiyet’i yaÅŸamadıkça bu memleket için kurtuluÅŸ yoktur.”

* Osman Nuri Çataklı, Bekkine’nin bu cümlelerini ÅŸu ÅŸekilde yorumladı:

“Kanaatimizce burada hocaefendi ÅŸu hususa dikkatimizi çekmektedir; bir Ä°talyan kaptanın yaÅŸlı fakir bir adama karşı gösterdiÄŸi olgun ve insanî davranışı, bir Türk ve Müslüman olan kontrol memuru, Ä°slâm’ı bilip yaÅŸamadığı için gösterememiÅŸtir. Öyleyse insanlarımıza Ä°slâm’ın esaslarını iyice tanıtıp anlatmak ve yaÅŸamalarını saÄŸlamak icap edecektir.” 

Erbakan Hoca ile Abdülaziz Bekkine Hazretleri arasındaki iliÅŸki, tasavvufi manada bir baÄŸlılıktı.

Erbakan Hoca’nın Ä°TÜ’de talebe olduÄŸu yıllarda baÅŸlayan bu baÄŸlantı, aynı yıllarda Zeyrek Camii çevresinde bulunan diÄŸer kiÅŸilerle beraber sürdürülen ve sadece mürit-mürÅŸit baÄŸlılığı olarak kalmayıp, ülkenin hali ve istikbali üzerine ortaklaÅŸa kafa yorulan bir mahiyet de arz ediyordu. Rabbim rahmet eylesin. Âmin.

• abdülaziz-bekkine
• erbakan
• Kozan
• Zeyrek-camii