VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 10 February 2020 14:40:42

0 Yorum

Kez Okundu.

Dünyayı Eşitleyen Virüs…

Selamünaleyküm.

Dünyayı Eşitleyen Virüs…

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan virüsün yayılma riski gittikçe artıyor. Bu tehdit Dünya Sağlık Örgütü’nün “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu” ilan etmesiyle de net olarak ortaya çıktı.

Günlerdir haber bültenlerinde verilen detaylar da insanlardaki tedirginlik sınırının çoktan aşılmasına sebep oldu. Gelinen durum artık tam anlamıyla derin bir korku haline dönüştü. Korona virüs ister istemez Ortaçağ’ın Kara Ölüm’ü vebayı hatırlattı. Bilindiği gibi veba da yine Çin’den bütün dünyaya yayılmıştı. Sıçanlardaki pireler hastalığın ana taşıyıcılarıydı. Veba dönemin en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu ile Batı’ya taşınmış ve bu şekilde diğer kıtalara da yayılmıştı.

Çin’de ortaya çıkan bu ölümcül veba virüsü önce Don Nehri’nin Karadeniz ucundaki liman şehri olan Tana’ya ulaşmış ve oradan da neredeyse bütün dünyayı etkisi altına almıştı. Veba, 14. Yüzyılda sarsılmaz denilen bütün yerleşik kuralları yıkmış, her şeyi altüst etmişti. Batı dünyasının feodal beylikleri de bu gelişmelerden doğrudan etkilenmişlerdi.

Özellikle İngiltere’de o zamana kadar çok iyi korunan, soylu-köylü ayrımı üzerine kurulmuş olan sosyal sistem köklü değişiklikler yaşamıştı. Neden mi? Çünkü ölümler öylesine artmıştı ki, İngiliz soyluları kendileri için çalışacak köylüleri paylaşamamaya başladılar. Kimse bir diğerinin işçisini ayartmasın diye yasal düzenlemeler bile yaptılar. Ancak yine de vebaya karşı hiçbir etkisi olmadı.

Süreç öylesine bir noktaya gitti ki, Wat Tyler liderliğinde “Köylü İsyanı” bile çıktı. Bu isyanla köylüler Londra’nın önemli bir kısmını ele geçirdiler. Sonunda Tyler yakalandı, idam edildi ama İngiltere’de hiçbir şey veba öncesi dönem gibi olamadı. Tabi kilise de vebadan payına düşeni almak zorunda kaldı.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Eski gücünü koruyamadı. Veba ile değişen siyasi, sosyal, ekonomik hayat, bir anlamda 16. Yüzyıldaki Reform hareketlerinin altyapısını oluşturdu. Yani anlayacağınız sıçanları binek olarak kullanan pireler bütün dünyayı yıktı, geçti. Dünya şimdi çok şükür koronavirüs konusunda Ortaçağ’daki veba tehlikesinden çok uzakta. Ancak o dönemin küçük bir izdüşümünü yaşıyoruz desek çok da yanlış bir ifade kullanmış olmayız.

Diğer taraftan koronavirüs gibi yayılma tehdidi içeren virüsler için söylenebilecek bir diğer tespit de şudur: Bu virüsler zengin-fakir, gelişmiş-geri kalmış ayrımı yapmadan herkesi istisnasız tehdit ederler. Aslında dünyayı eşitlerler. Gelişmiş, az gelişmiş, gelişen veya geri kalmış ülkeler diye tasnife gitmezler. Hatta gelişmiş ülkelerin sanayilerinin gücü, ticari kapasitelerin büyüklüğü bu tür tehlikeli zamanlarda onlar için en büyük risk bile olabilir. Peki, bu yaşananlar için biyolojik savaş denemeleri diyebilir miyiz? Bu konuyu bu yazıda tartışacak değilim. Başka şekilde, daha sinsi ve gizli planlarla bu savaşların olabileceğini zaten biliyoruz.

GDO’lu yiyecekler, hibrid tohumlarla ilgili bile doğru-düzgün kamuoyu ilgisi uyandırılmamışken, koronavirüs üzerinden böyle bir tartışma açmak bizi sağlıklı noktalara götürmeyebilir. Biz asıl burada Çin’in beslenme kültüründeki sınır tanımazlığı masaya yatırmalıyız. Çünkü virüsün yabani hayvanlardan insanlara geçtiği bilinen bir gerçek. Bu doğrultuda virüsün Wuhan’daki canlı yabani hayvanların satışının da yapıldığı deniz ürünleri pazarından neden ve nasıl yayıldığı araştırılmazsa, Allah korusun, bundan sonra olması muhtemel yeni tehditleri ortadan kaldıramayabiliriz.

Virüs sonrası çıkan haberlerde Çin’de “Helal Gıda”ya ilginin hiç olmadık kadar arttığına dair bilgilerin paylaşılması da endişesini duyduğumuz, dile getirmeye çalıştığımız noktayı zaten ortaya koyuyor.çinin malum başbakanının sözünü hatırlayalım dünyada bize galip gelecek hiçbir toplıluk yoktur.ifadesinden sonra bu durumun ortaya çıkışı çok anlamlı olsa gerek kendini dev aynasında görenler gözle dahi görünmeyen bir virüsle alt üst oldular.tarihteki firavunu nasıl kulağına giren bir sinek alt ettiyse işte gerçek ortada. Sonuç olarak başta Çin, sonra bütün ülkeler başlarını iki ellerinin arasına alıp düşünmek zorundalar.

Bu acı tecrübe bir kez daha gösterdi ki, maddi güç başlı başına ülkeleri her açıdan güvenli hale getirmeye yetmiyor. Herkes kendi maddi￾manevi güvenliğinin ötekinin güven içinde yaşamasından geçtiğini bilerek pozisyon almalı, insanlığın tamamını ilgilendiren ortak meseleleri kimse kulak arkası etmemelidir. Yoksa öyle günler gelir ki, bütün servetler ortaya dökülür de sorunlarla mücadele için bir anlam ifade etmez.

vesselam.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER