VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 08 February 2020 16:32:12

0 Yorum

Kez Okundu.

Sicili Bozuk Katil Amerika

Sicili Bozuk Katil Amerika

 

Aslında itham edilen ABD olunca "katil" tanımı bile hafif kaçıyor. Zira Amerika Birleşik Devletleri'nin sadece günümüzde ve yakın tarihimizde değil, geçmişten beri işlemiş olduğu cürüm ve barbarlıklarına baktığımızda, elindeki gücü sürekli kötüye kullandığını ve bu güçle sömürü düzenini sürdürebilme adına sürekli cinayetler işlediğini, sürekli katliamlar yaptığını görmekteyiz. ABD'nin bu durumu ve dünya insanlığına sunduğu mesaj Türk Ceza Kanunu'ndaki şu maddeyi anımsatmaktadır: "Cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak." ABD'nin, devlet kurma aşamasından başlayarak günümüze kadar uyguladığı politikalarda bariz bir şekilde cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğunu görüyoruz. Hatta bırakın Müslümanları hür ve özgür düşünen her insanın ABD anıldığında zihinsel izdüşüm olarak aklına gelecek algı cürm-ü meşhut "katil" imgesidir. Ayrıca anti parantez şunu ifade edelim ki, sol tandanslı vatandaşlarımız bu konuda daha duyarlı olduklarını görüyoruz. Sağ kesim ise narkozlanmış olmaları hasebiyle (tabiri caizse) "al takke ver külah" ABD ile göbek bağı oluşturmuş vaziyetteler. Özellikle sağcı siyasi partiler ve yandaş medya kuruluşları manipülatif beyanat ve yayınlarıyla katil ABD'nin bölgemizdeki varlığını, bölgemizdeki hegemonyasını meşrulaştırma çabası içerisindeler. En gergin olduğumuz dönemlerde bile sağcı siyasiler ve sağcı medya teslimiyetçi tutum sergileyebilmektedir...

Katil Amerika öyle bir ülke ki, kurulma aşamasından önce o kıtaya yerleşmeye başlayan insanlar Avrupa'nın muhtelif ülkelerinden (özellikle) çeşitli kreminel olaylara karışmış, yani gasp, soygun ve cinayet gibi suçlar işleyip gangaster olan kişilerin kaçıp kapağı attıkları yer Orta Amerika toprakları olmuştur. Şiddete teşne bu insanlar o topraklarda hiçbir zaman mutedil bir hayat arayışında olmamışlar, aksine katilliklerini yerli halka, yani Kızılderililere karşı yapmışlardı. Bu cinayetlerini uzun yıllara yayarak öylesine sistematik bir şekilde yapmışlar ki, zavallı yerli halka adeta soykırım uygulanmış. İstatistiki verilere göre eğer Kızılderililere yönelik jenosid uygulanmasaydı bugün nüfusları 400 milyonu bulmuş olacaktı. Bir halkı yok ettiler ve o topraklara kendileri yerleşti. Bu katil sürüsü o topraklarda palazlanıp çoğaldıkça tarım arazilerinde çalışacak iş gücüne ihtiyaç duydukları için çareyi Afrika'dan getirip köleleştirdikleri insanlarda bulmuşlar... Köle ticareti de ayrı bir geçim kaynakları olmuş. Afrika'ya gidip sürek avı gibi insan avlamışlar, işe yarıyacak, fiziği yerinde genç insanları toplayıp, doğdukları topraklardan çok zor koşullar altında, el ve ayaklarına zincirler vurarak, üst üste yığarak gemilere tıkıştırılıp haftalarca süren deniz yolculuğu ile Amerika'ya getiriliyorlardı. Bu zavallı insanların hemen hemen üçte biri bu yolculukta ölüyordu. Sağ olarak Amerika topraklarına ayak basanları ise meşakkatli bir hayat bekliyordu. Yüzyıllarca insan yerine koyulmadılar. Uzun yıllar boyunca kölesini öldüren efendi hukuki işlem görmüyordu... Bu katil tıynetli kovboylar tarihleri boyunca öldürme olayını kendilerine bir hak olarak görmektedirler.

Güçlenip palazlandıklarında 

Büyük Britanya Krallığı'nı kendilerine "rol model" alıp sömürü düzenlerini okyanus ötesi ülkelere taşımaya başladılar. Özellikle İkinci Dünya Harbi'nden sonra dünya jandarmalığına soyundular. Nasıl olsa Hitler Almanya'sını ve Japonya'yı dize getirmeyi başarmışlardı. Hele Japonya Amerika'dan öyle bir darbe yemişti ki, dünya kurulalı beri böyle bir barbarlığa ve böyle bir vahşete tanık olmamıştı. ABD 6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve 9 Ağustos 1945'de Nagazaki kentlerine atmış olduğu iki atom bombası ile 250 bin dolayında savunmasız insanı en vahşi bir yöntemle katletmiş oldu. Aradan geçen bunca zamana rağmen atom bombasının etkisinde kalan o topraklarda ot bile bitmemektedir. Atom bombaları atıldığında onca insanla birlikte birçok canlı türü ve bitki örtüsü katledilmiş oldu. Yıllar sonra Hiroşima'ya atom bombası atan subay ile yapılan bir röportajda, "Pişman mısınız?" soruna, "Asla pişman değilim, görev verilirse tekrar yaparım" diyerek küstahça cevap veriyor. Bu itiraf bariz bir şekilde "katil Amerika" metaforunun tescili anlamına gelmektedir. İşte ABD bu yüzden tescilli katildir.

Kore ve Vietnam savaşlarına bakıyoruz! İnsanlık dışı vahşet örneklerini buralarda da görüyoruz. Özellikle ABD'nin Vietnam'da işlediği cinayetler tarihe bir kara leke olarak geçti. Vietkonglar canlı olarak helikopterlerden aşağı atılıyor, sokak ortasında infaz ediliyorlar ve dövülerek öldürülüyorlardı. Hemen şunu da kaydetmiş olalım: ABD'deki derin güçler ve Siyonist lobi bu cinayetleri John F. Kennedy'den talep etmişlerdi. Zira dünya borsa ve para sermayesini elinde bulunduran Siyonizmin güdümündeki kapitalist burjuva sermayedarları komünizmi kendilerine en büyük düşman olarak görüyorlardı. Vietnam ve Kamboçya'daki iç savaş buna istinadendi. Tıpkı Kore'de yaşananlar gibi. Ne yazık ki o dönemde Türkiye NATO'ya alınma sevdasıyla Kore'de ABD'nin işlemiş olduğu cinayetlere ortak olmuştu. Siyonistlerin Kennedy'den Kudüs'ün işgali konusunda da talepleri vardı. Kennedy barış yanlısı politikalarından dolayı ABD derin güçleri ve Siyonist lobi ile ters düşünce daha doğrusu talepler yerine gelmeyince suikastle bertaraf edildi. Kennedy'e 1963'te suikast düzenlendikten sonra işbaşına geçen Başkanı Lyndon Baines Johnson ABD'nin derin güçleri ve Siyonist lobi için biçilmiş bir kaftandı. Onun dönemi sadece kendisi için değil bütün Amerika halkı için kapkara bir leke olmuştu. Onca cinayet ve katliamlarlardan sonra rezil bir şekilde bataklığa saplanıp hezimete düçar oldular ve zillet içerisinde Vietnam'ı terk ettiler.  Katil Amerika Johnson'un başkanlığında bu sefer Kamboçya'yı kan gölüne çevirdi. Oradaki asimetrik-orantısız savaşta da nice kanlar döküp, nice cinayetler işlendi.

Siyonist lobi ve ABD derin güçleri Johnson'a İslâm dünyasına yönelik bir başka cinayet daha işlettiler: 67 Savaşı ve Kudüs'ün işgal edilmesi.. Bu işgal savaşında bizzat ABD hava kuvvetlerine ait pilotlar beş Arap ülkesini bombardumana tabi tuttular. Özellikle o dönemde Mısır hükümetinin Sovyetler Birliği ile yakın temasta olması ABD'yi ziyadesiyle rahatsız ediyordu. Mısır'ı Filistin üzerine bir inisiyatif kullanmaması için etkisiz hâle getirilmesi gerekiyordu. Mısır hava kuvvetlerine ait uçaklar henüz harekete geçmeden hepsi hava saldırıları ile imha edildiler. Sina Yarımadası, Suriye'nin Golan Tepeleri, Ürdün Nehri ve Filistin'in birçok yerleşim birimi ile ilk kıblemiz Kudüs o savaşta işgal edildi. Bu işgal ve katliamlar ABD'nin başat rolü ile gerçekleşti. Bu yüzden ABD her dem "katil" tanımını hak etmektedir...

Kısacası katil Amerika, son yetmiş yıl içinde 50’den fazla askeri saldırı operasyonu gerçekleştirdi. Bunlar arasında Kore, Vietnam, Kamboçya, Irak, Afganistan gibi büyük ve önemli savaşlar kadar Kuveyt,  Pakistan, Libya, Granada, Haiti ve Panama gibi birçok uzak ülkede gerçekleştirilen ufak çaplı operasyonlar var. Ayrıca şeytan ABD'nin yerel işbirlikçi uşaklarına tevdi edip yaptırdığı vekâlet savaşları ve askeri ihtilaller var. Özellikle Güney Amerika ve Türkiye'deki askeri ihtilallerin arkasında ABD"yi görüyoruz. En son 15 Temmuz darbe girişimi tamamen ABD projesidir. Bunu bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu itiraf etmişti. Vekâlet savaşlarının en yıkıcı olanlarından biri de İran - Irak savaşıydı. 1979'da İran'da İslâm Devrimi gerçekleşince ABD derdest edilerek sömürü düzenine son verildi ve İran coğrafyasından kovuldu. ABD casusluk yuvası elçilik görevlilerinin 444 gün tutukulu bulunmalarını düşünün! Adamlarını kurtarmak için girişmiş olduğu (25 Nisan 1980 tarihinde) Tebes Çölü çıkarması hezimetle sonuçlanmıştı. Hışmını alamayan büyük şeytan ABD intikam hırsı ile Saddam'ı maşa olarak kullanıp İran topraklarına saldırttı. Sekiz yıl süren bu savaşta 1,5 milyondan fazla insan öldü. Bu insanların hepsinin katili Amerika'dır. Elbette Saddam zalimi de katil damgası yemekten muaf değildir...

Bakınız ABD o kadar şeytan ki, Yemen'de kendi kuklasının devrilmesi üzerine melun Suud rejimini devreye sokup 5 yıldan beri katliam yaptırıyor.

Temenni ve duamız o ki, Suudi zalimler de Saddam'ın akibetine uğrasın. Başta büyük şeytan ABD olmak üzere zalimlerin yaptığı yanlarına kâr kalmayacak inşAllah...

Bakınız katil Amerika, Afganistan ve Irak'ı işgal etme bahanesiyle şeytani bir plânla 11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kulelere yönelik saldırı gerçekleştirdi. Usame Bin Ladin'in böylesine profesyonellik isteyen bir donanımlı organizasyonla ikiz kulelere saldırı gerçekleştirmesi mümkün değilken fatura ona kesildi. Tabi dünya kamuoyu yerse.. Uçakların binaya girmesi ile yıkımın gerçekleşmeyeceği bilindiği için binaların kolonlarına patlayıcılar yerleştirilmişti. Bu patlayıcıları da mı Bin Ladin yerleştirdi? Binaların mahseninde altın depoları vardı, onları da mı Bin Ladin boşalttı? O gün bir tek Yahudi işbaşı yapmamıştı çünkü 11 Eylül onların kutsal gününe denk geliyordu. Bunu da mı Bin Ladin organize etti?

ABD ikiz kule bahanesi ile girdiği Afganistan'da insanlık dışı katliamlara imza attı. Düşünebiliyor musunuz, ABD askerleri öldürdükleri bir çocuğun önünde hatıra fotoğrafı çektiriyorlar, olmadı (af buyrun) kahkahalar atarak cesedin üzerine işiyorlar.  Düğün evini bombalayıp 150 dolayında insanı bir kerede katlettiler. Ki bu tür katliamları defaatle yaptılar. Bununla yetinmeyip cenaze evlerini bombalamaya koyuldular. Ayrıca ABD güçleri Afganistan'ın Kunduz vilayetinde hafızlık mezuniyet töreni sırasında bir medreseye hava saldırısı ile 100’ün üzerinde eğitmen, öğrenci ve sivili katletmişti. Amerika katil değil de nedir?

Uluslararası gözlemcilerin raporlarına göre ABD, Afganistan'da sadece geçtiğimiz sene içerisinde 5 bin 423 sivili öldürdüğü, 3 bin 284 kişiyi yaraladığı ifade edilmektedir. Yapılan açıklamada 102 cami ve birçok dini mekânın da ABD ve hükümet güçlerince tahrip edilip yıkıldığı belirtildi. Aynı kaynaktan bildirildiğine göre 2019 yılı içerisinde 102 cami, 11 dini mekan, 18 okul, 20 klinik, 1650 ev, 1719 dükkan ve 881 aracı tahrip etti. Bugüne kadar en fazla sivili ABD ve ABD'nin payandası olan işgal güçleri öldürdüğü bildirilmektedir.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geçtiğimiz sene yayınlanan rapora göre, ABD ve kukla Kabil hükümeti güçleri ülkedeki sivil ölümlerinin baş sorumlusu olarak gösteriliyor.

ABD tarafından işgal edilen Afganistan'da son 10 yıl içerisinde 50 bin dolayında kişi hayatını kaybetti. 11 Eylül şaibeli saldırıyı bahane eden ABD, 2001 yılında Afganistan işgalini başlattı. ABD'nin en uzun savaşı olarak tarihe geçen işgal bugün hala devam ederken on binlerce sivil katledildi. 1979 Sovyet işgalinin bıraktığı yaralar henüz sarılıp iyileşmeden, 2001'de bu kez katil ABD'nin işgaline maruz kaldı.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Katil Amerikan başkanları anayasanın kendilerini başkomutan olarak yetkilendirdiği için kendi başlarına hareket etme yetkisine sahipler. Siyonist lobinin baskısı ile bu yetkiyi kullanarak Kongre’nin desteği olmadan yurtdışına asker yolladılar, bombardıman emri verdiler ya da Amerikan ordu mensuplarını uluslararası müttefiklerle birlikte çalışmak, birlikte katliam yapmak için görevlendirdiler. Libya'da ve daha nice yerlerde işlenen cinayetler gibi..

Unutmamamız gereken bir konu olduğu için biraz geriye gidecek olursak 2 Ekim 1992’de Display Determination-92 (Kararlılık Gösterisi-92) adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de ABD uçak gemisi Saratoga’nın ateşlediği 2 adet SeaSparrow hava savunma füzesiyle Muavenet isimli gemimizin vurulması sonucu 4 subay bir er ölmüş ve 22 yaralı olmuştu.

İşlenen bu cinayetin kasıtlı olduğunu iddia eden bazı çevreler şu tür açıklamalarda bulunmaktadırlar:

"Muavenet gemisine isabet eden SeaSparrow füzesini atabilmek tek bir kişinin tabancayı eline alıp ateşlemesi gibi kolay bir şey değildir. Yine bu füzenin fırlatılabilmesi SHM’de vardiya tutan bir subayın kolunu ateşleme düğmesine yanlışlıkla çarpması açıklaması ile de izah edilemez. Füzenin kazaen ateşlenebilmesinin önüne geçebilmek için sistem çok sayıda emniyet tedbirini içermektedir. Füzeyi başarı ile ateşleyebilmek için 6 aşamadan geçilmesi ve gemi komutanının onayının alınması gereklidir. Ayrıca füze at ve unut (fire andforget) türü bir güdümlü mermi değildir. Füze ateşlendikten sonra hedefini vurabilmesi için ön bilgiye ihtiyaç vardır. Sonuç olarak olayın kaza olmasının imkan ve ihtimali yoktur. Kaza olma şansı bir milyonda bir dahi değildir.  ABD, en yetkili ağızları bu olayın bir kaza olduğunu açıkladı. Ama bize göre  Muavenet kasten, isteyerek, bilerek ve planlanarak vuruldu." Çünkü Amerika katil..

Elbette ki her zaman olduğu gibi o dönemde de ABD'nin Türkiye'den bir takım talepleri vardı, bunların yerine getirilmesi için "gözdağı" vermek amacıyla Muavenet gemimiz vuruldu. Askerlerimizin başına çuval geçirilmesi hadisesini hatırlayalım! Bu alçaklık da "gözdağı" amaçlıydı. Çuval olayı, (İngilizce'de The Hood event) 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde (bir binbaşı komutasında) 11 Türk askerine ABD işgal askerleri tarafından başlarına çuval geçirilmişti...

Birinci Körfez Savaşı'nı başlatan ABD'nin katliamlarına temas edecek olursak: ABD, başta İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Mısır gibi 27 ülkeyi yedeğine alarak bu savaşı başlatmıştı. Bu tamamen saldırı savaşıydı. Bahane ise Saddam'ın Kuveyt'i işgal etmesiydi. Oysa sonradan edinilen bilgiye göre Saddam İran'a karşı yapmış olduğu 8 yıllık savaş esnasında Kuveyt'ten aldığı borçların silinmesini talep etmiş. Kuveyt bunu kabul etmeyince, Saddam CIA'nin manipülasyonuyla 02 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt'i işgal ve bir hafta sonrasında ilhak etmişti. Bu sefer ABD Irak'ı işgal bahanesiyle savaş başlatmıştı. Olan Irak'ın mazlum halkına olmuştu. Birinci Körfez Savaşı (1990-1991) esnasında ve özellikle hava saldırılarında 245 bin insanın öldüğü ifade edilmektedir. Çöl Fırtınası adı verilen bu operasyon, 24-28 Şubat 1991 tarihinde vuku bulan kara harekâtı Irak'ın Kuveyt’i terk etmesiyle sonlandı. Birinci Körfez Savaşı'na katılan koalisyon kuvvetleri ve ABD'li generaller ile Irak askeri heyetleri arasında 3 Mart 1991 günü ateşkes görüşmeleri yapıldı ve savaş fiilen sona erdi. Fakat savaşı fiilen sona ermesine rağmen ABD bazı bahanelerle uzun süre ve keyfine estikçe Irak’ı bombalamaya devam etti. ABD Eski Başkanı George H. W. Bush’a Kuveyt’te bulunduğu sırada suikast planladıkları gerekçesiyle 26 Haziran 1993 gecesi Bağdat’ı tekrar bombalamaya koyuldu... Türkiye

Birinci Körfez Savaşı’na fiilen katılmadı, fakat İncirlik Hava Üssü'ndeki ABD uçaklarının kullanılmasına müsaade etti. Bu durum o dönemin siyasileri için "ABD'nin cinayetlerine ortak olmak" anlamına gelmektedir.

Büyük şeytan ABD için bu cinayetlerin tek nedeni var; Irak petrolleri üzerine çöreklenmek. Nitekim katil ABD'nin son başkanı Trump açık açık, "Biz petrolü seviyoruz" diyerek bölgedeki varlık sebebini de aleni bir şekilde ifşa etmiş oldu.

Ayrıca 2003 yılında Irak'ın katil ABD tarafından işgal edilmesi de aynı amaca matuftu. Yani niyet ve maksat petrolü hortumlamak.. ABD işgaline direniş gösteren Irak halkı acımasızca katliamdan geçirildi. On binlerce insan (ki bunların arasında azımsanmayacak yekünu kadınlar oluşturuyor) korkunç işkencelere tabi tutuldular. Bunların bir kısmı Guantanamo hapishanelerine götürülüp sistematik şekilde işkencelerden geçirildiler. Ayrıca Irak'ın içerisinde bulunan Ebu Garib hapishanesinin Guantanamo'dan bir farkı yoktu. Burada da mahkumlar akıl almaz işkencelere maruz kaldılar. Anadan üryan soyundurularak, boğazlarına tasmalar takılarak yerlerde süründürüldüler, köpeklere ısıttırıldılar, çıplak vaziyette üst üste yığılarak işkenceci askerler tarafından hatıra fotoğrafı çekilip aşağılandılar, bedenlerinin en hassas yerlerine elektrik verildi ve fotoğrafları dünyaya servis edildi...

En son Suriye ve Yemen'in kan gölüne dönüşmesinde en büyük etken ABD'den başkası değildir. ABD Suriye'de bazı terör örgütlerine el altından silah verirken bazılarına da aleni olarak 50 bin TIR dolusu silah ve mühimmatı veriyor. Bu maşa terör örgütleri vasıtasıyla Suriye'de bir milyon dolayında insanın öldüğü dile getirilmektedir. Milyonlarca insan ise can güvenliği endişesiyle doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. Bir kısmı da bu kaçış yolculuğu esnasında denizlerde boğuldu. ABD'nin doymak bilmeyen petrol iştahı ve ihtirası uğruna nice canlar yakıldı, nice ocaklar söndürüldü.

Bir de bu çalınan petrolün güvenli bir şekilde nakil ve sevkiyatını sağlamak için Yemen'deki Bab'ul Mendeb Boğazı'nın kendi kontrollerinde veya uşaklarının kontrolünde olması gerektiğini düşünerek 5 yıldan beri Suudi Arabistan'ın öncülüğünde 8 Arap ülkesiyle birlikte mazlum Yemen halkı bombardımana tabi tutulmaktadır. Büyük şeytan ABD bazen fiilen kendisi ve bazen de maşaları aracılığı ile kendisine itaat etmeyen bölge halklarını katliama tabi tutmaktadır. İran örneğinde olduğu gibi cüret edemediğini ambargolarla dize getirmeye çalışmaktadır.. Gerçi İslâm Devrimi henüz bir yaşında iken zalim Saddam'ı İran üzerine saldırtmış ve yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 1 buçuk milyon dolayında insanın ölümüne sebebiyet vermişti. ABD'ye hâlâ "katil" demiyelim de, "insan hakları savunucusu" veya "demokrasi havarisi" mi diyelim?

En son İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Irak milli ordusuna bağlı Haşdi Şabi Komutanı Ebu Mehdi Mühendisi'ne yönelik kalleş suikast tam bir kahpelik örneğini teşkil etmektedir. Katilsin Amerika, katilsin.. Ama şunu da bil ki, bütün bu katliamların bedelini bir gün çok ağır bir şekilde ödeyeceksin bi iznillah..

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER