VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 22 February 2021 18:39:57

0 Yorum

Kez Okundu.

Saadet Partisi’nin AKP ile İttifakının muhasebesi

SAADET PARTİSİNİN AKP İLE İTTİFAKININ MUHASEBESİ!

H24/Makale/Mehmet Necip Yavuzer

Özlü Söz:

En büyük belalardan biri anlaşılmadığın halde ayrılma imkânın olmayan arkadaştır.

MUHAMMED RASİBİ

AKP’nin nasıl kurulduğu ve hangi mahfiller tarafından desteklenip ülkenin iktidarına getirildiği artık bilinen bir gerçek olmasına rağmen ne yazık ki bu hep unutturulmaya çalışılıyor. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken kendisi ile temasa geçilmesi onun iyi etüt edilip sonradan planlanan hedef için seçilmesi öyle sıradan bir keşfedilme değildi.

Erol Mütercimler bir televizyon kanalında açıkladığına göre Erdoğan daha 1999 yılında geleceğin başbakanı olarak hazırlanıyordu. Bunu kendisinin de danışmanı olarak çağırıldığı evde gördüğü ABD’nin konsolos yardımcısı bir bayan ile birlikte Tuğrul Türkeş’in bulunmasının yanı sıra diğer bazı medya ve siyasi kişilerin de bulunmasın olayın ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Erol Mütercimlerin bu açıklaması gösteriyor ki onu Milli Görüş çizgisinden koparıp geleceğin başbakanı olarak hazırlamaları içten milletin desteği ile değil dış güçlerin ülke üzerindeki hain emellerinin gerçekleştirilmesi üzerine kurulmuş bir projenin hayatiyet bulmasıydı.

Erdoğan en yakın siyasi platformdaki arkadaşı olan Abdullah Gül ile bu konuda adım atarlarken Sabahattin Önkibar’ın kendi youtube kanalında açıkladığı önemli bir bilgi neticesinde önemli bir kişi ile görüşmelerini ifşa etmesi sansasyonel bir olay olarak kamuoyuna yansımıştı. Erbakan’dan ayrılıp kendi siyasi yollarında yürümek isteyen Erdoğan ve Gül görüştükleri kişi ADL adlı Siyonist bir örgütün başkanı Abraham Foxman adındaki Yahudi’ydi. Erbakan bu görüşmeden haberdar olduğu zaman bunların akıbetleri için hüngür hüngür ağlamıştı…

Nihayet Erdoğan Milli Görüşten kopardığı kişilerle birlikte AKP adlı partisini kurmuş ve halkın desteğini alabilmek için “Erbakan’ı Cumhurbaşkanı yapacağız” kandırmacası ile tek başlarına 2002’nin Kasım ayında iktidara geldiler. Erdoğan iktidara gelmezden önce beş kez ABD’ye giderek oradaki Siyonist örgütlerle görüşmüş desteklerini aldıktan sonra ülkeye dönerek partisini kurup ilk seçimde iktidara gelmişti. Ancak ilk dönemde milletvekili olamayan Erdoğan CHP’nin kapısını çalmış ve Deniz Baykal’dan yardım istemişti. Aktarıldığına göre Deniz Baykal’a, Ahmet Necdet Sezer’in görevi bittikten sonra onu cumhurbaşkanı yapacaklarının sözünü vermişti. Karşılığında ise kendisinin önündeki milletvekili engelini kaldırmasını istemişti. Anlaşmışlardı ve Erdoğan’ın önü Deniz Baykal’ın yardımı ile açılmış ve Siirt’teki yenilenen seçimle Erdoğan milletvekili olmuştu. O zaman başbakan olan Abdullah Gül istifa ederek Erdoğan başbakan olmuştu.

İktidara geldikten sonra Avrupa Birliğine girebilmek için hızla çalışmalara başladı. 14 günde 16 Avrupa ülkesini dolaşarak yıllarca Erbakan ile Avrupa Birliği aleyhinde olan Erdoğan bütün gücünü bu birliğe girebilmeye harcamaya başlamıştı. Aldılar mı elbette hayır…

Avrupa Birliğine girebilmesi için ondan bazı kriterleri yerine getirmesini talep ettiler. Bu kriterlerin yerine getirebilmesi için bazı standartların hayata geçirilmesi istendi. Kopenhag kriterleri olarak dayatılan istemler Erdoğan’ı ister istemez bu konuda çaba sarf etmeye sevk etti. Bu istemler zinanın serbest bırakılması, domuz etinin kasaplık et statüsüne getirilmesi ve LGBT denilen ahlak dışı bir ilişkinin üzerine kadını koruma kılıfı ile bir neslin yok edileceği o korkunç sözleşme imzalattırıldı…

Bunun yanı sıra ilk dönemde iktidar olabilmek için ABD’ye gidip onlardan destek istemesi İslami açıdan değerlendirildiğinde velayet hakkını onlara vermenin adıdır bu iktidara getirilme gerçeği…

Allah Maide Suresi 51. Ayetinde; “Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanları kendinize veli edinmeyin, onar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse onlardandır. Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez” buyurur.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Erdoğan yıllarca Erbakan Hoca ile birlikte emperyalizme ve siyonizme karşı mücadele etti. Şimdi kalkmış yıllarca karşı olduğu ve Siyonist mahfillerin güçlü olduğu ABD’den iktidar desteği istiyor…

O desteği aldı ve velayet hakkını onlara verdi…

Şimdi bu gerçekler ortada olmasına rağmen ve ülke yönetimini 18 yıl tek başına idare eden Erdoğan yapmış olduğu icraatlar ile ülke ekonomisini bitiren, hazineyi boşaltan ve dış siyasette ülkeyi zor duruma getirdikten sonra halk nezdinde itibar kaybına uğrayan Erdoğan siyasi inişe geçerken Saadet Partisinin kapısını çalıyor. Daha önce CHP ile sadece barajı aşmak için ittifak giren Saadet Partisine zillet ittifakına girdi, teröristlerle birlikte hareket ediyor diye iftira atarken şimdi Saadet Partisinin kapısını çalması bir garabettir.

18 yıl boşunca önce Erbakan’ın “Kim AKP’ye oy verirse cehenneme bilet almış olur” sözünden sonra sırasıyla Saadet Partisine genel başkan olanlar AKP’yi eleştiri bombardımanına tuttu. Hele hele Numan Kurtulmuş’un “Biz Harun gibi gelip Karunlaşmayacağız” demesi AKP’ye atılan büyük bir taştı. Daha sonra Mustafa Kamalak ve şimdiki genel başkan Karamollaoğlu ciddi anlamda AKP’yi haklı olarak eleştirdiler. Bu eleştiriler AKP kendilerinden koptuğu için değil yaptıkları ekonomik ve siyasi yanlışlarından dolayı eleştiriliyorlardı.

Şimdi bir de bakıyoruz ki irtifa kaybeden ve gelecek seçimde başkanlık sistemi ile çöküşe geçeceğini gören Erdoğan Saadetten medet ummaya başladı ve kapılarını çaldı. Trolleri ile her türlü iftirayı Saadete atmaktan çekinmeyen AKP bu defa ittifak için yol aramaya başladı. İttifak için bu geliş Saadetin parti tabanında ters bir tepki meydana getirdi. Milli Görüşün sadık tabanı bu ittifaka asla sıcak bakmadığı gibi hasbel kader böyle bir ittifak için adım atılırsa asla kabul etmeyeceği ve en sert şekilde tepkisini göstereceğini medya aracılığı ile gösterdi.

Sürekli önü kesilen Erbakan her zaman ABD ve İsrail’in gözetimi altında bir siyaset yürütüyordu. Rakip partiler ile müdahil olan bu iki habis güç yıllarca Erbakan ile mücadele ettiler. Erbakan’ın Milli Görüş hareketini bu şekilde yıkamayacaklarını anlayanlar bu defa içten vurmak için uğraştılar. Birinci darbe Erdoğan ve Abdullah Gül’den geldi, ikinci darbe Erdoğan ile anlaşan ve partinin başına geç daha sonra AKP’ye iltihak et dediği Numan Kurtulmuştan geldi. Üçüncü darbe ise ne yazık ki Fatih Erbakan’dan geldi. Fatih eniştesine emaneten verilen genel merkez binasını icra yoluyla aldı. Hem de 8 yılın kirasının faizi ile …

Erdoğan, Fatih Erbakan ile Saadet Partisini vurmak istedi. Binamızı alırken zafer kazanacağını zannettiler. Oysa her şeyi en iyi bilen Rabbimiz bu konu ile Saadet Partisine yeni bir bina nasip etti. Fatih ise kim babasını üzmüş ise onlarla birlikte hareket etmeye başladı. Partisini kuran Fatih halktan beklediği desteği görmeyince Erdoğan tarafından da alaka görmedi. Bu defa rotayı Saadet Partisine çeviren Erdoğan yakın markaj ile Saadetin etrafında dolaşmaya başladı. Galiba içten de bir yol bulmuş olmalı ki bu ittifak söylemleri konuşuldu.

Oğuzhan Asiltürk ile görüşen Erdoğan bu görüşmeyi basına servis etti ki bu görüşmelerin ileride devam edebileceğinin sinyallerini verdi. Bu durum Saadet Partisi tabanında müthiş bir tepki ile karşılandı. Buna genel merkez düzeyinde açık kapı bırakılmış ise 18 yıllık bir dik duruşun ardından yıkım olacağı gerçeği iyi kavranmalıdır. Parlamentoda gurup kurma veya birkaç bakanlık verilmesi gibi vaatlerin konuşulması gerçeği yansıtmıyor. Eski parlamenter konumu yok ve mevcut milletvekillerinin hiçbir fonksiyonu yoktur. Kabine bakanları bile tek adam yönetiminin birer memurları gibi bir konum sergilemektedirler. Saadet partisine ittifak ile birlikte gurup kurmak için yeteri kadar milletvekili kontenjanı verilse bile parlamentoda hiçbir varlık göstermeleri söz konusu bile değil…

Söz konusu ittifak için söylenen diğer bir şey de İstanbul sözleşmesinin iptalidir. Bu sözleşme Saadet Partisinin ittifaka gelebilmesi için iptal edilmesi sadece kendilerine yeni bir seçim ile sağlama alabilmek için Saadet Partisini İstanbul sözleşmesini iptal ettirme üzerine safına çekme tuzağıdır. Saadet Partisinin tabanı AKP’nin iktidara geldikten sonra yapmış olduğu tahripleri gördü, eleştirdi alternatifini sundu ama AKP bildiği ABD’nin yolundan hiç şaşmadı. Şimdi baktı ki uyguladığı ekonomik gidişat kötüye gidiyor ve gelecek seçim tehlikededir bu defa kandırma peşinde. Biz sizi 18 yıldır iyi tanıyoruz ve tabanımız size karşı o kadar dik duruyor ki inanın bilemezsiniz.

Hasbel kader diyelim ki ittifak için üst düzeyde bir adım adıldı ve bunu yapanlar bu dik duran ve ferasetliler Milli Görüşün temel ilkelerinden asla vazgeçmeyenler onlara öyle tarihi bir şamar indirecekler ki… Bu şamarı yiyeceklerini iyi biliyorlar. Çünkü bu ittifak yıkım olur ve bu yıkımı biz asla yaşamak istemiyoruz.

Tarih Milli Görüşün ilke ve hedeflerine sımsıkı bağlı olarak İslam Birliği için çalışmalarına şahitlik edecektir. İslam Birliği işbirlikçilerin ve bağlı oldukları ABD ve Siyonistlerin bütün engel ve oyunlarına rağmen sadık Milli Görüş mensupları tarafından Allahın yardımı ile kurulacaktır. Selam ve dua Milli Görüşün İslam Birliği davasına sarılanlaradır…

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER