VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 14 June 2021 06:36:41

0 Yorum

Kez Okundu.

Yahudi Kürt varmı

‘Yahudi Kürt’ var mı?

 H24/Soyolog - Yazar Müfid YÜKSEL

Tarihte din olarak Musevilik’i kabul etmiÅŸ herhangi bir Kürt topluluÄŸunu bilmediklerini söyledi. Müfid Yüksel,”bu konuda “Musevi” kaynaklarında da en ufak bir atıf bulunmadığını, Sir Henry Layard’ın 19. Yüzyıl’daki bölgede gerçekleÅŸtirdiÄŸi kazılarındada da buna dair bir bulguya bugüne deÄŸin rastlanmadığını ifade etti.

Sosyolog, “Kürtler’in tarih sahnesine çıkışları Persler’den önce olmasına karşın, tarihi kayıtlar daha çok Medler’in son dönemlerine tekabül etmektedir” dedi.

Müfid Yüksel, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı... Kürdistan Bölgesi Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Yahudi Ä°ÅŸleri Müdürü Ömer Åžerzad Mamsani Rûdaw'a verdiÄŸi röportajda, Kürtler’in 8 sülale öncesinin ya “ZerdüÅŸti” ya da “Yahudi” olduÄŸunu söylüyor, bu ne kadar doÄŸru ?

8 sülale, 2 yüzyıl demek. Kürtler’in MüslümanlaÅŸması Hulefâ-yı RâÅŸidîn devrinde baÅŸlar. Emeviler döneminin sonuna gelindiÄŸinde MüslümanlaÅŸma süreci tamamlanmış olur. Hatta, Kürt Tâbiînlere dair Ä°slam tarih eserlerinde kayıtlar yer almaktadır. Bunlardan Halil El-Kürdî tabakât kitaplarında yer almış, Cudî Dağı eteklerinde Şırnak’ın Semman/HeÅŸtan köyünden olup, 133/750-51 tarihinde burada vefat etmiÅŸtir.

Mamsani’nin iddialarının bir geçerliliÄŸi olmuÅŸ olsaydı, Mezopotamya’daki Yahudi toplulukları arasından çok kapsamlı bir ihtida hareketi çıkardı. Mezopotamya ve Batı Ä°ran Yahudi toplulukları arasında böyle bir toplu ihtida hareketine dair hiçbir tarihi kayıt bulunmuyor. Bu konuda gerek Musevi, gerekse Ermeni ve Süryani kaynaklarında da böyle bir kaydın izine dahi rastlanmamaktadır.

Mamsani, Kürdistan’ın ilk dininin “Yahudilik” olduÄŸunu söylüyor, ayrıca “Tevrat’a göre insanlığın ilk yeri Kürdistan’dır” diyor. Bu doÄŸru mu?

Kürtler’in yaÅŸadığı coÄŸrafya/coÄŸrafyalar tarihin akışı içinde deÄŸiÅŸkenlik göstermiÅŸtir. Tarih sahnesine çıktıkları ilk dönemlerde (Yaklaşık . M.Ö 700-750) anayurtları olan Zagros daÄŸ silsilesi çevresinde göçebe topluluklar olarak kümelenmiÅŸlerdir. M.Ö yaklaşık 400’leri anlatan Xenophone’nun “Anabasis” adlı klasik eseri, “Kardukh” topluluklarının yaÅŸadıkları alanı gösterirken Van Gölü’nün güneyi ve bugünkü Batman Çayı’nın doÄŸusu ile bugünkü Zaho-Dohuk hattının kuzeyine ve Zagros Dağı çevresine iÅŸaret etmektedir. BaÄŸdat ve çevresi ile daha güneyine tekabül eden Babil’de ve kuzeyindeki Güney Asur bölgelerinde Ä°slam öncesinde Kürtler’in varlığına iliÅŸkin bir tarihi kayda tesadüf olunmamaktadır. Tevrat’ta Babil’e iÅŸaret vardır. Kürtler’in meskun olduÄŸu Kuzey bölgelere iliÅŸkin böyle bir kayıt bulunmamaktadır.

Yahudiler’in Mezopotomya’ya sürgünü iki kez gerçekleÅŸmiÅŸtir. Ä°lki Asurlular zamanında, Musevi kaynaklarına göre 12 kabileden 10’nun yerlerinden/yurtlarından, baÅŸta Mezopotamya olmak üzere Asur ülkesine sürülmesi, diÄŸeri ise Babilliler’in Yahuda ülkesini istila edip, burada kalan iki kabileyi de Babil ülkesine sürgüne götürmesidir. Ä°srailoÄŸlulları ve “esbât” denilen 12 kabile Hz. Ä°brahim’in torunu Hz. Yakup (a.s) ‘ın 12 oÄŸlundan gelir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Yusuf ve Taha surelerinde de bu durum tasrih edilmiÅŸtir.

Tevrat’ta “Asur Ä°mparatarluÄŸu’nu Medler yıkacak” tabiri var mı, Mamsani, Medler’in Kürtler olduÄŸunu söylüyor, buna açıklık getirebilir misiniz?

Medler, Persler’den önce Ä°ran, Mezopotamya ve Anadolu içlerine kadar hakimiyet tesis etmiÅŸ bir imparatorluktu. Milattan önce 9-8. yüzyıllarda ortaya çıkmışlardır. Med imparatorluÄŸu’nun, Kürtler’in anavatanı olan Zagros Dağı silsilesi ve çevresini de kapsamasına karşın henüz o dönemlerde Kürtler’in tarih sahnesine belirgin bir ÅŸekilde çıkmasına dair elimizde bir kayıt bulunmamaktadır. Kürtler’in tarih sahnesine çıkışları Persler’den önce olmasına karşın, tarihi kayıtlar daha çok Medler’in son dönemlerine tekabül etmektedir.

YahudileÅŸmiÅŸ Kürtler var mı, “Kürt Yahudisi” kavramı neyi ifade ediyor, Müslüman-Kürt gibi birÅŸey deÄŸil mi?

Tarihte din olarak Musevilik’i kabul etmiÅŸ bir Kürt topluluÄŸu bilmiyoruz. Bu konuda Musevi kaynaklarında da en ufak bir atıf bulunmamaktadır. Ayrıca, Sir Henry Layard’ın 19. Yüzyıl’daki kazılarından beri bölgede gerçekleÅŸtirilen kazılarda da buna dair bir bulguya bugüne deÄŸin rastlanmamıştır. Layard’ın yanısıra 19. Yüzyıl’da bölgeye gezi ve araÅŸtırmalarda bulunan Batılı seyyah ve araÅŸtırmacıların hiçbir eserinde bu konuya iliÅŸkin herhangi bir atıf yer almamaktadır.

Son 30-40 yıl öncesine kadar böyle bir ihtimal bile sözkonusu edilmemekteydi. Oysaki, Türki bir kavim olarak bilinen Hazarlar’ın, Hazar Hanı’nın miladi 740’ta Musevilik’i kabul ettiÄŸi bilinmekte buna dair araÅŸtırma kitapları da yayımlanmıştır. Bu eski Ä°slam tarih kaynaklarında da yer almıştır. En baÅŸta Makdisi’nin Ahsenu’t-Tekasim’i, Ä°bn Fazlan’ın Seyahatnâmesi olmak üzere bir kısım Ä°slam kaynaklarında Hazar Hanı ve çevresinin Musevilik’i kabul ettiÄŸine iliÅŸkin kayıtlar yer almaktadır.

Mamsani ve Avi Eiten Yahudileri’nin “Kürdistan’dan ellerini çekmesini” istemiÅŸtiniz. Avi Eiten Yahudileri kimdir?

Son kırk-elli yılda Nasırcı, sosyalizm soslu militan/militer seküler Arap milliyetçiliÄŸi dalgasının kasırga gibi Arap âleminde esip, Baas partilerinin ortaya çıkması ve bunun bir hayli olumsuz yansıması Kürtler’de, özellikle Kürt siyasi oluÅŸumlarında Araplar’a karşı bir küsme ve karşı tutum, reaksiyon oluÅŸturdu. Bu reaksiyon, Ä°srail’le Kürt siyasi oluÅŸumları arasında bir yakınlaÅŸmaya neden oldu. Oysaki, 50’li yıllarda hiç böyle bir yakınlaÅŸma, yakınlık duyma sözkonusu deÄŸildi. Hatta, yayımlamış olduÄŸum Åžeyh Ä°smail Barzani’nin dönemin Türkiye CumhurbaÅŸkanı Celâl Bayar ve BaÅŸbakan Adnan Menderes’e gönderdiÄŸi mektuplar bunu açıkça ortaya koyuyor. (http://mufidyuksel.com/barzaninin-adnan-menderese-gonderdigi-mektup.html)

Seküler Arap milliyetçisi Baas rejimlerinin uyguladığı baskı ve zulümlere tepki olarak, siyasi sahada oluÅŸan bu yakınlaÅŸmayı fırsat bilen bir kısım Musevi kurumları bunu daha ileri boyutlara taşıyarak Kürtleri tümü ile Ä°srail’e müttefik, çevresindeki halklara karşıt/kalıcı düÅŸman haline getirmeyi, dahası bu anlamda araçsallaÅŸtırmayı hedeflemektedir. Kendini “Bitlisli” olarak tanımlayan Avi Eiten, bir köprü rolü oynayıp, Kürtler’in Müslüman tüm topluluklarla baÄŸlarını koparıp, tümü ile hasım haline getirme çabası içerisindedir.

Mamsani’nin röportajına karşılık, “Hz. Ä°brahim (a.s) zamanında Asurlular mı vardı?” sorusunu yöneltmiÅŸsiniz, bu konuda net bir bilgi var mı ? Hz. Ä°brahim’in yaÅŸadığı çaÄŸ ile ilgili tarihçilerin son 40-50 yıl içerisinde yaptıkları çalışma neticesinde M.Ö. yaklaşık 2300 tarihleri verilmektedir. Özellikle bu konuda, Suriye’de Halep yakınlarında antik “Ebla kenti”nde yapılan arkeolojik kazılarda çıkan bulgular da bu tarihi güçlü bir ÅŸekilde desteklemektedir.

Hz. Ä°brahim’in yaÅŸadığı çağın Eski Babil dönemine tekabül etmesi de bunu teyid eden bir durumdur. Bu dönemde ise Asurlular bırakın bir imparatorluk olarak varlığı, henüz tarih sahnesine bir kavim olarak çıkmamışlardı. Asurlular’la ilgili kaynaklara bakıldığında yaklaşık olarak 2100’lü yıllarda tarih sahnesine çıktıkları konusunda neredeyse ittifak vardır. (Bkz. Thomas Abercrombie, The Splendor Of An Unknown Empire: Ebla, National Geographic, 1978)

Kürtler’e yönelik “Yahudi soylu” iddiasının bir proje olduÄŸunu söylüyorsunuz, bunun altında yatan gerçek nedir, bununla ne amaçlanıyor?

Ä°srail’in, Kürtler’in son yüzyılda Arap milliyetçiliÄŸi dalgasının ulus-devletlerle birlikte OrtadoÄŸu’da yükseliÅŸi, Baas partilerinin Suriye ve Irak’ta egemen olması. militarist diktatöryel siyasi yapının yükseliÅŸi ve bunun Kürtler üzerinde yolaçtığı travma ve trajedilerin oluÅŸturduÄŸu elveriÅŸli bir zemin üzerinden, Ä°srail ve uluslararası büyük Musevi lobileri, Kürtler’i Araplar’a ve diÄŸer Müslümanlar’a karşı müttefik konumuma getirme çabasındadır.

Bir kısım seküler Kürt siyasi örgütlenmelerinde de, Baas rejimleri altında yaÅŸanan trajik tecrübenin sonucu olarak reaksiyon mahiyetinde Ä°srail’e ve Yahudi mahfillerine öteden beri yakınlaÅŸma eÄŸilimi içerisindedir.

Son 40-50 yılda bu konuda bir hayli mesafe de kaydedilmiÅŸtir. Bunun için de en önemli vasıta olarak öteden beri Kürdistan coÄŸrafyasında yaÅŸamış olup, 50’li yıllarda Ä°srail’e göç eden Kürtçe bilen Yahudi/Musevi toplulukları kullanılmaktadır. Hatta bunlara “Kürt Yahudisi” denilerek, Kürtler’le aralarında bir soybağı varmış imajı verilerek çalışmalar yürütülmektedir. Oysaki, 30’li yıllarda dahi Kürdistan coÄŸrafyasında tarihin eski dönemlerinden beri yaÅŸayan Musevi/Yahudi topluluklarının Kürtler’le soy vb. baÄŸlara iliÅŸkin hiçbir atıf da bile bulunulmazdı. Musevi/Yahudi tarih kaynakları ve kroniklerinde de aynı ÅŸekilde.

Bu konuda Ä°slam tarih kaynaklarında da, özellikle Kürtler’den söz eden, Mesudi’nin Murucu’z-Zehebi, Taberi Tarihi, Belazuri’nin Futuhu’l-Buldan’ı, Vakidi’nin Futuhu’ÅŸ-Åžâm Ve’l-Cezire adlı eseri, Yakut El-Hamevi ve Ä°bn Asakir gibi erken dönem Ä°slam tarihçilerinin eserlerinde bu konuda en küçük ize dahi rastlanılmamaktadır. Dolayısıyla, Kürtler ile Yahudiler arasında kurulmak istenen bu baÄŸların hiçbir tarihi temeli bulunmadığı gibi son 40-50 yılda yapay olarak üretilmiÅŸ çalışmalardır. (Bkz. Ä°smet Siverekli, Kürt-Ä°srail Ä°liÅŸkileri, Peri Yayınları, Ä°stanbul, 2005). Hatta bu çalışmalara dayanarak Kürtleri Yahudi olarak nitelendirip hedef gösteren Türkçüler’e ait bazı faÅŸizan yayınlar da ortaya çıkmıştır. (EÅŸref Günaydın, Yahudi Kürtler, Babil’in Kayıp Çocukları, Karakutu Yayınları, Ä°stanbul, 2003)

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Kürdistan Bölgesi’nde tüm etnik ve dini inanç grupları parlamento ile Diyanet Ä°ÅŸleri Bakanlığı’nda temsil ediliyor. Bunu nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

Yahudi/Musevi topluluklarının Kürdistan’da resmiyette temsil edilmelerinin hiçbir sakıncası olmadığı gibi, temsil de edilmelidir. Bu konuda her türlü temel haklara da sahip olmalılar. Nitekim Ä°slam tarihinde Yahudi/Musevi toplulukları Ä°slam dünyasında Gayr-i Müslim/Zımmi, Ehl-i Kitap zemininde/statüsünde temsil edilmiÅŸlerdir. Ä°badethanelerine ve dini müesseselerine dokunulmamıştır. Mesela; Osmanlı Devleti’nde “BaÅŸhahamlık” müessesesi ile temsil edilmiÅŸlerdir.

50’li yıllardan itibaren Ä°srail’e olan göçlerle, Kürdistan’da nüfusları bir hayli azalmış olan Yahudi/Musevi topluluklarının resmiyette temsili elbette olacaktır. Olmalıdır da. Ancak bunların Müslümanlar’ın din iÅŸleri ile ilgili kurumun içine derc edilmiÅŸ olması çok fazla hoÅŸ görülebilecek bir durum deÄŸildir. Çünkü din farkı var.

Yahudiler ile Kürtler’in ortak bir geçmiÅŸi var mı?

Aynı coÄŸrafya da asırlarca yaÅŸamalarından dolayı elbette diyalog, etkileÅŸim sözkonusu olmuÅŸtur. Oradaki Yahudi/Musevi topluluklarının ana dilinin KürtçeleÅŸmiÅŸ olması da bunu gösterir. Tabii ki, bu durum baÅŸka coÄŸrafyadaki hatta Filistin’deki Yahudi/Museviler için de geçerliydi. ÖrneÄŸin; Filistin bölgesindeki Yahudiler zamanla konuÅŸma dili hatta yazı dili olarak Ä°braniceyi unuturlar ve bölgede yaygın olarak kullanılan Arami dilini kullanırlar. Hz. Ä°sa (r.a) döneminde Filistin’de yaygın olarak Arami dili kullanılmış olup, Hz. Ä°sa (a.s)’nın da ana dili Aramca’ydı. Anadolu vs. yerlerdeki Musevi/Yahudi toplulukları içinde aynı durum sözkonusuydu.

Bugün bile Ä°stanbul’daki Musevi topluluÄŸu/cemaatinin anadili çoÄŸunlukla Türkçe olup, artık çok azı Musevi Ä°spanyolcası olan Ladino’yu veya AÅŸkenazlar’ın günlük kullanım dili olan “YiddiÅŸçe”yi bilmektedir. Ä°stanbul’daki Museviler/Yahudiler Ä°branice’yi ise Ä°srail’den gönderilen özel öÄŸretmenler marifetiyle kendi azınlık okullarında öÄŸrenebilmektedir.

Dolayısıyla, Kürdistan coÄŸrafyasında asırlarca yaÅŸamış olan Musevi/Yahudi topluluklarının anadilinin Kürtçe olması, Kürtlerle aralarında soy bağı olabileceÄŸinin göstergesi olamaz.

Alevi olmasına raÄŸmen, IŞİD bombacıları bu ÅŸehirden çıkıyor. Bunun altında yatan temel nedeni anlatabilir misiniz?

Bölgede Kürdistan’da çok büyük bir gençlik potansiyeli bulunuyor. Dicle’nin doÄŸusunda PKK gençlik üzerinde çok etkin hale geldi. Adeta bir hakimiyet tesis etti. Daha Batı’da Fırat boylarında yaÅŸayan Kürtler arasında PKK öteden beri çok daha az etkin ve bu bölgeler artık daha dindar bir çizgide. Bu bölgedeki gençlerin yönlenebileceÄŸi moderate dindar yapılar kalmadı. AK-Parti ise henüz gençlik üzerinde yeterli bir etkiye sahip deÄŸil. Yanısıra, iktidar partisinin etkili bir gençlik teÅŸkilatı da bulunmuyor.

Dindar/Dini grup ve cemaatlere gelince çoÄŸu, son on senedir dinamik gençlikle baÄŸlarını büyük oranda koparmış durumdalar. AK-Parti’ye ve dini cemaatlere/gruplara yönelen gençlerin büyük çoÄŸunluÄŸu artık bir ideal peÅŸinde deÄŸil. Yönelimlerini daha çok çıkar ve ikbal kapıları belirliyor. AK-Parti ve cemaatler, idealleri olan ve bu idealleri uÄŸruna fedakarlıkta bulunacak olan gençlik gruplarına verebilebilecekleri hiçbir araca sahip deÄŸiller. Ve onlara hitap edemiyorlar. Ä°dealler peÅŸinde olan ve bu uÄŸurda fedakârlığı göze alan gençler de, kılavuzları olmadığı için kendilerini dipsiz bir maceraya sürükleyecek yapılanmaların cazibesine kapılıyorlar. Bu yüzden Kürt gençliÄŸi PKK ile IŞİD gibi iki aşırı uç arasında paylaşılma aÅŸamasında. Oysa ki, her iki militan/siyasi yapılanma gençlerin tüm geleceÄŸini karartıyor. Ama, idealize edilmiÅŸ/ideolojik hedef sunmaları ve bunları sloganlarla süslemeleri bu gençleri heyecana getirip cezbediyor. Adeta tuzaÄŸa düÅŸürüyor.

AK-Parti ve cemaat /grupların büyük çoÄŸunluÄŸu gençleri harekete geçirecek, dinamizm katacak ruh ve heyecandan maalesef uzak. Ä°deallerinden bir hayli uzaktalar. Birçok siyasi ve sosyal yapıda çıkarlar örgüsü ve sermaye toplumsal merkeze oturmuÅŸ durumda . Bu da , idealleri ve ideolojileri ön plana alan gençlere hiç cazip gelmiyor. Dini cemaatlerin büyük çoÄŸunluÄŸu artık Ä°slami bir heyecan, bu yönde dava idealine de büyük oranda sahip deÄŸiller. Dindar kitleleri, dindar gençleri heyecana getirip cezbedemiyorlar. Bu da, sonuçta büyük oranda PKK ve IŞİD’a yarıyor. Bu yüzden IŞİD Avrupa’daki gençlik arasında dahi ciddi raÄŸbet bulabiliyor. Avrupa’da yaÅŸayan Alevî Kürt gençlerinden bile IŞİD’e katılanlar var.

Türkiye’nin IŞİD’i desteklediÄ£i iddiaları hakkında fikriniz nedir?

Türkiye, IŞİD’in ilk ortaya çıktığı dönemlerde ciddi bir bocalama içine girdi. Hükümet deÄŸil, ancak bazı dini gruplarda da sempati oluÅŸturup, taraftarlar edindi ve hatta ilkin bunların söylem desteÄŸini de aldı. Sonra tablo netleÅŸmeye baÅŸlayınca bu sempati ve destek çok büyük oranda söndü. Bundan dolayı hiç alakası olmasa da dindarların çoÄŸu, özellikle PKK’nın propagandası ile töhmet altında bırakıldı. Tüm dindarlar, çoÄŸu karşıt olmasına raÄŸmen, çoÄŸunlukla IŞİD yanlısı olmakla suçlanıyor. Ben kendim bile en başından IŞİD’e karşı kesin tavır alıp, aleyhte bir düzine makale yayınlamış olmama karşın bu konuda PKK’nın kara propagandasına maruz kalmaktan kurtulamadım.

Yeni “çözüm sureci” nasil ve kiminle yürüyecek, yaÅŸanan olaylar hakkında ne düsünüyorsunuz?

2011 ‘de baÅŸlayan çözüm süreçlerinde en ciddi problem örgütün ve siyasal uzantılarının müzakerelerde tek muhatap haline gelmesiydi. Oysaki, örgüt ve uzantılarıyla, militanların silahlarını bırakıp evlerine dönmeleri, cezaevlerinin boÅŸaltılması ve Öcalan’ın ev hapsi gibi konular müzakere edilebilirdi. Ancak, bunun yerine büyük tablo, Kürt sorununun her ÅŸeyi bunlarla tek muhatap olarak müzakere edildi. DiÄŸer yapılanmalar ve temsil odakları tümüyle dışarıda bırakıldı. Devlet tarafından tek muhatap alınmak sorunun tüm uzanımlarının onlarla müzakere edilmesi örgüt ve uzantılarına güç üzerine güç kattı. Bölge ve bölge insanı adeta vesayetleri altına girdi. Örgüt ve uzantıları büyük bir güç zehirlenmesine maruz kalarak çıtayı artık hiç müzakere edilemeyecek bir yüksekliÄŸe taşıdılar.

Müzakere zemini bırakılmadı. 7 Haziran seçimlerindeki tablo bunu pekiÅŸtirdi. Seçimin hemen akabinde, çözüm sürecini fırsat olarak kullanıp ÅŸehirlerde yapılanmasını büyük oranda tamamlayan KCK ya da YDG-H yayınladığı, belli kurumlara gönderdiÄŸi bildirilerle ateÅŸkesi ve çözüm sürecini fiilen sona erdirdi. Bu bildiriler adeta savaÅŸ ilanı niteliÄŸindeydi. Sonrasında geliÅŸen olaylar bugünkü tabloyu çıkardı.

Bundan sonra eÄŸer çözüm süreci yürütülecekse, sürekli devlet eliyle büyütülmüÅŸ, güçlendirilmiÅŸ örgüt ve uzantıları yerine, tüm Kürt halkı muhatap alınarak, muhatap kabul edilerek yürütülmeli. Ä°ktidar bu sorunu daha az zorluklarla çözme niyetindeyse, masanın karşı tarafına da kendini koyarak çözme yöntemine baÅŸvurmalı. Kürt sorununu ve kimliÄŸini içselleÅŸtirerek, benimseyerek barışçı bir çözüm yöntemi benimsenmeli. Ä°ktidar/AK Parti Türk tarafı, muhatap alınan PKK ve uzantıları masanın Kürt tarafı olarak durduÄŸu, algılandığı müddetçe bu sorun asla barışçı bir çözüm yoluna girmez.

Kürdistan Bölgesi BaÅŸkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyareti ve Türk bayrağının yanına konulan Kürdistan bayrağı konusu neyi iÅŸaret ediyor?

Barzani ailesinin, daha Åžeyh Ahmed Barzani, Åžeyh Ä°smail Barzani ve Molla Mustafa Barzani dönemlerinde Türkiye ile daha yakın/sıcak temas arzu ve çabasında olduÄŸu bilinmektedir. Bu durumda, son dönemlerde ciddi adımlar atıldı. Sanırım atılmaya da devam edecektir. Böyle bir baÄŸ ve alakanın, yakınlaÅŸmanın artışı çok önemli ve kesinlikle devam etmeli. Hatta daha saÄŸlam temellere istinad ettirilmeli. Bu ziyaret ve bayrak olayı, Türkiye’nin, zamanında dayatılan yaklaşık yüzyıllık ulus-devlet acı tecrübesinin sona ermekte olduÄŸuna bir iÅŸaret ve ulus-devletten “ortak devlet” anlayış ve anayasasına geçiÅŸe belki de kapı aralayacaktır. undefined

 Biyografi / Müfid YÜKSEL

 Bitlisli alım  ailenin çocuÄŸu olarak MuÅŸ’ Kolongo 'da doÄŸdu. Orta DoÄŸu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji Bölümü’nden 1991’de mezun olup, yüksek lisansını aynı bölümde yaptı.

1995-2001 yılları arasında Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi’nde BaÅŸkan Danışmanı olarak çalıştı. Birçok gazetede köÅŸe yazıları yayınlanan Yüksel’in “Kürtler” ve “BektaÅŸilik” üzerine yazdığı çok sayıda makale var. Ä°ngilizce, Arapça, Farsça ve Kürtçe bildiÄŸi diller arasında.

Ayrıca Ä°branice ve Yunanca üzerine de çalışmaları var. “Kürdistan’da DeÄŸiÅŸim Süreci”, “Simavna KadısıoÄŸlu Åžeyh Bedreddin”, “BektâÅŸîlik: Ve Mehmed Ali Hilmî Dedebaba” ve “Ä°slamsız Kürdistan Hayali Ve Orta DoÄŸu” adlı kitapları yayımlanmıştır. “Ana Hatlarıyla Alevîlik ve BektâÅŸîlik” adlı çalışması ise devam ediyor.

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

Müfid YÜKSEL Müfid YÜKSEL h24habrgmail.com Tüm Yazıları

BENZER HABERLER