VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 01 February 2023 18:46:17

0 Yorum

Kez Okundu.

Veli’nin İzni Aline’nin Rızası

Velinin izni, ailenin rızası 

H24/ Makale / Ali BULAÇ

Geleneksel toplumu yargılayanların çoÄŸu, modern telakkinin derin etkisinde ve tamamen tarihsel bir durumu evrensel ve ebedi doÄŸru kabul ettiklerinin farkında deÄŸil. Geleneksel insan, bugün bizim normal kabul ettiÄŸimiz çok ÅŸeyi takip ettiÄŸi norm kabul etmiyordu.

Mesela geleneksel insana göre çocuÄŸun velayetinin devlete ait olmasını çok tuhaf karşılardı. Ama 1789 ihtilalinden sonra sahneye giriÅŸ yapan Fransız cumhuriyet düÅŸüncesi yeni bir insan, yeni bir toplum yaratma projesini öne çıkardığında, çocuÄŸun velayetinin anne babasına deÄŸil, devlete ait olduÄŸunu savundu ve bu amacı gerçekleÅŸtirmek üzere “parasız, laik ve zorunlu eÄŸitim” ilkesini getirdi.

Resmi veya özel çocuÄŸun “eÄŸitim hakkı” aslında modern ulus devletin vatandaÅŸlıkla mülkiyetine geçirdiÄŸi insanı eÄŸitim denen aygıt marifetiyle kendi egemenliÄŸi doÄŸrultusunda iÅŸlemden geçirme, eÄŸip-bükme iÅŸlemine tabi tutumasının ifadesidir.

Halbuki hak dini insanlara tebliÄŸ etmekle yükümlü Hz. Peygamber (s.a.), çocuÄŸun velayetinin anne babasına ait olduÄŸunu açıkça beyan etti, öyle ki anne babasına çocuÄŸunu ÅŸu veya bu (batıl) dine göre yetiÅŸtirme, terbiye etme özgürlüÄŸünü tanıdı: “Her doÄŸan çocuk, Ä°slâm fıtratı üzerine doÄŸar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17.)

Kendini aydınlanmış kabul eden bir avuç insan (kadro) düÅŸünün, ÅŸu veya bu yolla (ihtilal, darbe, devrim, ittihatçılık, baskın, hile ve desise vs.) yönetimi ele geçirecek, sonra toplumun tamamını, milyonlarca insanı kendi inandığı ve düÅŸündüÄŸü istikamette inanmaya, düÅŸünmeye ve yaÅŸamaya zorlayacak.

Hangisi özgürlükçü imiÅŸ? Genel ve amir bir hüküm vaz’edip “dinde zorlama yoktur” (2/Bakara, 256) diyen mi, herkesi ÅŸu veya bu doktrine göre devlet marifetiyle zorlayan mı?

Bugün liberal düÅŸüncesinin etkisinde yasalar çocuÄŸun velayetinin ebeveyne ait olduÄŸunu belirtiyorlar, ama Cumhuriyetin temel felsefesine sadık kalarak eÄŸitimi mecburi kılıyorlar. Cumhuriyetin idealleri ve inkılapları adına otoriter yönetim, baskı, istibdat ve totalitarizm meÅŸru kabul edilir.

Liberal düÅŸüncenin etkisinde devletin kaba, doÄŸrudan ve itici baskısı kalkmış görünüyor ama aslında temelde bir deÄŸiÅŸiklik vuku bulmuÅŸ deÄŸil, diÄŸer sayısız konuda olduÄŸu gibi evlilik ve aile olgusu da modern karakterini koruyor.

Piyasa kapitalizminin algıları belirlemeye baÅŸlamasından sonra erken evliliklere suçlayıcı gözle bakılmaya baÅŸlandı. Her ÅŸeyi metalaÅŸtıran piyasa binlerce senedir ve hemen hemen her beÅŸeri havzada aynı olan (bedeni setreden) giyim kuÅŸam kültürünü dönüÅŸtürüp bilhassa kadın bedenini teÅŸhir nesnesi haline getirdi, ÅŸimdi artık kimi kadınlar sütyen ve ÅŸortla kamusal alanlarda dolaşıyorlar, bunu eleÅŸtirmek bireysel hak ve özgürlüklere karşı baskıcı tutum sayılıyor. Eril ve diÅŸil bedenlerin birbirine dönüÅŸtürülmesinden sonra “üçüncü cins”e doÄŸru yeni bir beden imal ediliyor, buna uygun “eril-diÅŸil karışımı” yeni bir giysi empoze ediliyor, okul kitaplarında erkeÄŸi ve kadını çaÄŸrıştıran isimler (Ahmet-Fatma) yerine, her iki cins için ortak isimler seçiliyor (Fikret, suat, deniz vs.); yapay zeka ile üçüncü cins, tasarı/kurgu aÅŸamasından geçip gündelik hayatta yerini almaya baÅŸlıyor.

Modern kültür esasında kendisi temel bir bozukluk ve hatta cinsel bir sorun (sapma) olmasına bakmaksızın, kural dahilinde olan küçük yaÅŸ evliliklerini neredeyse sapkınlık, pedofili (sübyancılık) türü bir hastalık diye takdim etmektedir. Oysa tarihte hiçbir gelenek, bu son zaman kültürü kadar çıplak beden-cinsel tahrik sapkınlığına düÅŸmedi.

Ä°ktisadi faaliyet ve büyümenin ana motivasyon halini aldığı modern zamanda kadının dinlerin çizdiÄŸi çerçeve içinde aile kurması, aileyi merkeze alması sistemin tabiatına aykırıdır; sistem her ne olursa olsun kadını evin dışına çıkarmayı hedefliyor.

AptallaÅŸtırıcı propaganda bombardımanı, taşıyıcı ve emredici araçların saldırısına maruz kalan kadın, kendini dinin, sahih gelenek ve ailenin sözde denetiminden ‘özgürleÅŸtirdiÄŸini’ zannederken, gerçekte her ÅŸeyi metalaşırmaktan baÅŸka marifeti olmayan kapitalist piyasanın ve kapitalistlerin kollarına teslim ediyor.

Sosyalizmin hakim olduÄŸu yerlerde de kadına bakışta farklılık söz konusu deÄŸil, o sistemde de devlet kadını iktisadi üretim ve faaliyetin nesnesi olarak görüyor: Sovyetlerin çökmesinden sonra neo-komünisitler ve sosyalistler liberal kapitalizmin ideallerinin ve hedeflerinin havariliÄŸini yapıyorlar. Konumuz olan küçük yaÅŸta (erken) evliliklere baktığımızda bu hususu zihnimizin gerisinde tutmamız gerekir. Çünkü bu modern olan tarafından inÅŸa edilmiÅŸ zihin Hz. Muhammed (s.a.)’in erken yaÅŸ evliliÄŸi yaptığını iddia etmese de, niye herkes için geç yaÅŸ evlilikler yönünde herhangi bir söylemde bulunmadığına ve kızın evlilik yetkisinin tümüyle kendisine ait olduÄŸu yönünde kat’i bir hüküm getirmediÄŸine sitem ediyorlar.

Roma’da babanın, çocukları için iyi ve yararlı bir eÅŸ arama hakkı ve görevi vardı, çocuÄŸunu reÅŸit olmadan niÅŸanlayabilirdi, niÅŸanlanma yaşı ise hem erkeklerde hem de kadınlarda 7 olarak belirlenmiÅŸti. Bu hemen hemen bütün geleneksel toplumlarda genel bir teamüldü.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Hz. AiÅŸe’ye dayandırılan bir rivayete göre “Velinin izni olmadan yapılan nikah batıldır” (Buhari, Nikah, 36; Müslim, Nikah, 15.)

Küçük yaÅŸta niÅŸan veya nikah modern insana tuhaf gelebilir. Ancak bu evliliklerde büluÄŸ çağı kuralının ihlal edilip edilmediÄŸine bakmamız gerekir. Kaynaklarımızdan hiç biri, herhangi bir sahabinin büluÄŸ çağından önce bir kızla ve üstelik rızası alınmadan evlendiÄŸine dair tek bir olay nakletmemektedir. Sorun kızların babalarının veya ondan sorumlu olanların isteÄŸi üzerine evlenip evlenmedikleri konusudur. Belki bunun ön kabullerden bağımsız kritik edilmesi lazım.

Evlilik (zifaf) yaşının büluÄŸ çağına, nikahın da kızın rızasına endekslenmesi iki temel kuraldır. AÅŸağıda nakledeceÄŸim olay bunun tipik örneÄŸidir:

Hz. Ömer halife seçildikten sonra kendisinden önceki halife ve en yakın dostu Hz. Ebu Bekir’in kızıyla evlenmek istedi. Kızın ablası Hz. AiÅŸe’ye haber gönderdi. Hz. AiÅŸe, bu evliliÄŸi uygun gördü ve konuyu kız kardeÅŸine açacağı va’dinde bulundu. Nitekim de öyle yaptı, konuyu ona açtı. Ancak yaşı küçük olan kardeÅŸi, Halife Ömer’le evlenmek istemediÄŸini söyledi. Hz. AiÅŸe ona “Mü’minlerin emirini mi istemiyorsun?” diye sorunca “-Evet istemiyorum, hırçın-haÅŸin bir yapıya sahiptir, kadınlara karşı kabadır” deyince, Hz. AiÅŸe “Karar senindir” dedi.

Hz. Ömer, bu sefer Ümmü Eban binti Utbe Rebia’yı talip oldu. Ona da Halife Ömer’in isteÄŸini ilettiler. Ancak o da reddetti ve aynen ÅŸu gerekçeyi öne sürdü: “Ömer kapısını kapatır, hayır yapmaz, asık suratla girer, asık suratla çıkar.” (37). Åžimdi insanların hangi sosyo politik ÅŸartlarda teamüller geliÅŸtirdiÄŸini yeterince hesaba katmadan “Arap örfü” diye aÅŸağıladığı ve neredeyse tarihsel bozulmaların tamamını onlara yüklediÄŸi Ä°slam sonrasında iki sahabe kızın bu asil tutumunu bugün kaç kızın sergileyebileceÄŸini soralım. Bu iki kızcağız bir devlet baÅŸkanının evlilik teklifini reddediyor ve kendi medeni hayatları üzerindeki özgürlüklerini cesaretle savunuyorlar. Devlet baÅŸkanının da reddedilmeyi içine sindirip kendine baÅŸka kapı araması ayrıca takdire ÅŸayandır.

Bundan biri diÄŸeriyle baÄŸlantılı medeni, siyasi ve hukuki üç önemli sonuç çıkar

a. Sahabe döneminde hiçbir kız zorla evlendirilmiÅŸ deÄŸildir

b. Devlet baÅŸkanı sıfatıyla Hz. Ömer, hoÅŸuna gitmese de kendini reddeden kızların kararına olumsuz tepki vermemiÅŸtir.

c. Bir müçtehid fakih olan Hz. AiÅŸe de, kız kardeÅŸinin kararını onaylamış bulunmaktadır. Ä°ÅŸte bizim referans alacağımız asıl Arap örfü veya Ä°mam Malik’in atıfta bulunduÄŸu “Sünnetü’l Arap” budur. Küçük yaÅŸta evlilikleri belirleyen yukarıda saydığımız sosyo politik ve yöresel faktörler ise, dinin usulünden olmayıp her bir yörenin “adetler”inden birine iÅŸaret eder. Mesela Anadolu’da sevdiÄŸi kız tarafından reddedilen bazı erkeklerin söylediÄŸi ÅŸudur: “Ya benimsin, ye kara toprağın!”

Fıkıh kitaplarında “örf” ile “adet” aynı anlamda kullanılmışsa da tarih, sosyoloji ve hem ahlaki norm hem hukuk kuralı açısından ikisi birbirinden ayrıdır; baÄŸlamına göre ikisinden biri kullanılabilir, bir diÄŸerinin yerini almaz. Örf ile adet kategorisine giren teamüller aynı ÅŸey deÄŸildir. Vahiy tarafından teyid alan ve hukuki meselelerde muhkem olması gereken “adet” deÄŸil, “örf”tür. Bir teamülü örf kabul edeceksek, bu bizi bambaÅŸka bir mecraya götürür ki, “Örf ile sabit olan nss ile sabit gibidir” denmiÅŸtir ki, bunu esas aldığımızda tamamen harici/dönemsel ÅŸartlara ait bir teamülü din adına amir hüküm haline getirebiliriz. Muhtemelen bundan hareketle bugün de küçük çocukların evliliÄŸini savunanlar böyle bir gerekçeye dayanmaktadırlar. Hatta bazı fıkıh kitapları küçüklerin evliliÄŸine cevaz verir, kızların evliliÄŸini neredeyse amir hüküm olarak babalarına baÄŸlar ve gerekirse “daha küçük yaÅŸlarda da olsa ama vücudu buna dayanabiliyorsa evlilik olabilir” diyorlarsa, bunlar örf hükmünde olmayan konjönktürel bir teamülü örf/nass hükmünde kabul etmeleri dolayısıyladır.

Evlilikte velinin izni nikahın ÅŸartlarından deÄŸildir, örfi güçlü bir teamüldür. Ailenin izni ve rızası olmadan yapılan evliliklerin zaman içinde büyük sorunlara yol açtığı gerçektir. Evlilik birbirini seven iki kiÅŸinin harici bütün sosyal faktörleri bir kenara iterek bir araya gelmesinden ibaret olsaydı ailelerin rızasına gelenekte itibar olunmazdı. Lakin evlilik hayat boyu sürecek bir sözleÅŸme olduÄŸundan, tarafların ailelerinin rızası önem kazanır. Ailelerine meydan okuyarak evlenenlerin kahir ekseriyeti sonraları aileleri olmadan mutlu olamadıklarını anlar, dahası bizim gibi toplumlarda aile dayanışması ve koruma iÅŸlemleri çocuk evlenip kendisi çocuk sahibi oluncaya, hatta ölünceye kadar sürer. Geleneksel toplumlarda velinin izni koruma amaçlıyken, bugün nispeten koruma yanında dayanışma, yardım ve aile baÄŸlarının devamında önemli rol oynar. Åžu halde velinin izni nikahın ÅŸartı deÄŸilse bile örfi bir teamüldür, veli (anne-baba) bilinen hudutları aÅŸmaya yeltenmedikçe örfi bir rükun kabul edip tatbik etmek lazım.

BüluÄŸ yaşına ermeyen her zifaf gayrımeÅŸrudur; buna cevaz verenlerin ne Kur’a’ndan ne Sünnet’ten ne de sahabe tatbikatından güvenilir delilleri vardır. Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nin 7. Maddesi ÅŸöyle der: “12 yaşını itmam olmamış olan saÄŸir (küçük ertek) ile 9 yaşını itmam etmemiÅŸ olan saÄŸire (küçük kız) hiç kimse tarafından tezvic edilemez (evlendirilemez).”

Mücbir sebep olmadıkça da büluÄŸ, hatta rüÅŸd çağından önce çocuÄŸun deÄŸil evlendirilmesi, niÅŸanlandırılması da doÄŸru deÄŸildir, çünkü çocuk büluÄŸa erip rüÅŸd vasfını kazandığında belki kendisini niÅŸanladıkları kimse ile evlenmek istemeyecektir. Nikahın esası icap ve kabul olduÄŸuna göre, önceden niÅŸanlandı diye bir kimseyi bir evliliÄŸe mecbur etmek icap ve kabul ÅŸartını ihlal eder.

Fetvaların zaman zaman istismara gerekçe olarak kullanıldığı doÄŸrudur. Her yerde, her zaman ve her beÅŸeri toplulukta istismarlar olabilir. Din, mezhep, ideoloji, doktrin, meslek, merhamet vs. her ÅŸey istismar edilebilir. Ä°stismarın önlenmesinde baÅŸvurulacak iki muameleden biri istismarın kendisi ile istismar eden ve edilen ÅŸeyin arasını ayırmak, diÄŸeri istismarın rasyonalitesini, gerekçesini sahih bilgi ve delillerle çürütmektir. Yanlış fıkhi fetvalara fıkhı terk ederek deÄŸil, doÄŸru usulle yine fıkıhla mücadele etmelidir. 

 

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

Ali  BULAÇ Ali BULAÇ h24habrgmail.com Tüm Yazıları

BENZER HABERLER