VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 13 February 2020 07:49:25

0 Yorum

Kez Okundu.

Velayet Meselesi Müslümanların Tutumu

Velayet Meselesi ve Müslümanların Tutumu!

M. NECIP YAVUZER

 Özlü Söz: "Yaşadığı zamandaki imam’a biat etmeden ölen kişi, sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur"

Hz. Muhammed (sav)

Velayet; Başkası adına iş yapabilme, hakimiyet, salahiyet, yakınlık, dostluk, velilik, ermişlik gibi manaları ihtiva eder.

İslami açıdan velayet; Yeryüzünde Allah adına hareket eden vekillik hakkını üstlenilen mevki. Allah adına hareket ve emrindeki Müslümanlara hamilik edinilen makam. Hakim olan Allah adına hareket eden kişinin sorumluluğunu üstlendiği Müslümanların sevk ve idare edilmesinde sorumluluk makamı ve yetkisi.

Allah, İslam dinini Hz. Adem (as) ile başlattı ve Hz. Peygamber ile kıyamete kadar sonlandırdı. Hz. Âdem ile başlayıp Hz. Muhammed (sav) ile kıyamete kadar sürecek olan tek yol İslam’dır.

Hz. Muhammed (sav)’e gelen şeriat Kur’an’la bize ulaştırıldığına göre her birimiz Kur’an’ın emir ve yasaklarını hayatımızın her alanına nakşetmemiz lazım.

Kendisine Peygamberlik verilen Hz. Muhammed (sav), zamanında bulunan bütün Müslümanların velisiydi. O’nun vefatından sonra velayet hakkı Halifelere geçti. Her halife bulunduğu devirde velayet makamında ve bütün Müslümanların velisiydi.

Saltanat hilafetinde de durum böyleydi. Ama ne zaman ki hilafet kaldırıldı, velayet hakkı ve halifelik işlevsiz kaldı. Müslümanlar başsız ve himayesiz kaldı. Hilafetin kaldırıldığı 3 Mart 1924 tarihinde Müslümanlar hamisi koruyucusu ve yönetici olmaksızın yeni kurulan sistemin vatandaşı oldular. Velayet hakkı yeni nesillere unutturuldu.

Hilafet, Peygamber makamı olmasına rağmen boş bırakıldığı gibi yeni sistem tarafından kötülenip aşağılandı. Aradan geçen zaman içinde Müslümanlar yeni batıcı sistemin emir ve direktifleri doğrultusunda kurşun asker misali Müslümanlaştırıldılar.

Kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı güya Müslümanların dini işlerini organize edecek ve manevi işlerin yürütülmesinde rehberlik edecekti. Fakat bugüne kadar kimse çıkıp “Bu velayeti hangi yetkiyle Diyanete kim verdi. Bu yetkiyi verme makamında bulunanlar İslam’a göre ne kadar yetki sahibidirler” sorusunu sorup araştırmadı. Yeni kurulan sistem batıcı ve laik bir sistemdi. Kısacası vahye dayanmıyor.

İslam’a dayanmayan bir yetkiyi Müslümanlara dayatmak İslami olmadığı gibi onların bu yetkisi ile yapılan bütün İslami işlevler yok hükmündedir. Çünkü Müslümanların velisi Ululemr’dir. Ve Ululemr’e itaat farzdır. Nisa Suresi 59. ayetinde geçen ”Allah’a itaat edin, Resulüne itaat edin ve sizden olan Ululemre de” itaat edin emri her Müslüman’ın mutlak manada riayet edip gereğini yapması gereken bir ültimatomdur.

Türkiye Cumhuriyeti İslami hukuku reddedip yerine Batı’nın Hristiyan hukukunu benimseyen bir sistem kurdu ve bu haliyle Müslümanların velisi olamaz ve velayet hakkını üstlenemez. İslam hukukunu reddeden ve aynı zamanda Müslümanların ibadi konularında onlara yol göstericiliği yapan Diyanet İşlerini kurması İslami bir temele dayanmıyor.

Eğer Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmelerini demokrasi adına istiyorsa Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmeleri hususunda müdahil olmak yerine sadece müsaade etmelidir. Müslümanlar kendi aralarında kendi önderini seçer ve dini vecibelerini ona göre yerine getirir. Batı ülkelerinde durum Türkiye’deki gibi değildir.

Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde yaşayan Müslümanlar bu devletlerden müsaade alır, kendi imamlarını seçer ve dini vecibelerini kendileri yerine getir. Ve orada laiklik de hiç tehlikeye de girmemekte. Ama iş Türkiye’ye gelince değişiyor. Türkiye Müslümanları kendi başına bırakmıyor. Onlara kurduğu kurum vasıtasıyla imamlar tayin ediyor. Oysa böyle bir yetkisi olmadığı gibi, onların bu müdahalesiyle yapılan ibadet de temelsiz kalıyor. Başta Diyanet İşleri Başkanı’na sormak lazım; " Müslümanların velisi kimdir veya laik ve batıl bir sistem Müslümanların velayetini alabilir mi"; buna ne cevap vereceğini bilmek lazım....

Acaba Türkiye neden buna gerek gördü. Yoksa Kur’an’ın Müslümanlara Allah’ın yeryüzündeki hakimiyeti için harekete geçin emrini bildikleri için mi? İçinde yaşayan Yahudi ve Hristiyanların önderlerini seçmede böyle bir müdahalesi yok.

Neden bunu sadece Müslümanlara uyguluyor sorusunu sormak gerekiyor. Hz. Peygamberimiz zamanında Mekke müşriklerinin başı konumunda olan Ebu Cehil, Müslümanların cami açmalarına, imam tayin edip maaş ödemelerine karışmış olsaydı bizde bugün buna itiraz etmemiş olurduk. Çünkü çok iyi biliyoruz ki Hz. Peygamber onların başkanlık başta olmak üzere bütün tekliflerine hayır demişti. Laiklik ve demokrasi adına hareket eden kişi ve sistemler vahyi kabul etmediklerini kabul karşı oluklarını beyan etmekteler. İşte bu sistemler Müslümanların velayetini de üstlenmekteler.

Şimdi kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı Müslümanları velayetini laik ve demokratik sistem adına üstlenmiş. Peki, bu üstleniş İslami açıdan geçerli midir? El cevap: Hayır… Müslümanların velisi Ululemr’dir ve her Müslümanın Ululemr’e itaat etmesi Kuranla sabit olarak farzdır. Ululemr olmadığında, bütün Müslümanlar Ululemrin makamına oturması için, o kişinin belirlenmesi için hareket etmesi gerekiyor. İslam coğrafyasını birbirinden ayıran güç bunun farkında ve Ululemr’in tespit ve tayini yapılmaması uğrunda gereken her şeyi yapmaktadır.

Acaba Müslümanlar Ululemr’in gelmesi için Yahudi ve Hristiyan ittifakının engellemek için sarf ettiği eforu gösterebiliyor mu? Müslümanlar İslami bir şuurla Ululemr’in gelmesi, birlik ve beraberliğin pekişmesi için adım atmadığı müddetçe Siyonizmin emrindeki emperyalizmin tahakküm ve işgalinden kurtulamayacaktır.

Selam ve dua Ululemr’in gelmesi için çaba sarf edenlere olsun…

 

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/
Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER