
TALİBAN'IN ÖNÜNDE İKİ SEÇENEK
H24/MAKALE/Hazım KORAL
Taliban'ın 1996-2001 yılları arasındaki beş yıllık iktidarı döneminde din adına bin küsur yıllık fıkıh kurallarını baz alarak oluşturduğu hükümetiyle çağdışı/baskıcı uygulamalarından dolayı sicili bozuk.
Bu yüzden Taliban'ın ikinci kez iktidara gelmesi İslâm âlemi ve dünya kamuoyu tarafından endişe ile karşılanmaktadır. Taliban geçmişinden ders çıkarmış olmalı ki iktidara geldiğinde başta kadınlarla ilgili olmak üzere baskıcı politikalar uygulanmayacağı da dair taahhütlerde bulundu.
Gerçi oluşturmaya başladıkları meclislerinde kadın bulundurmamaları "huylu huyundan caz geçmiyor" veya "geçmişte yaptıklarımız şimdi yapacaklarımızın teminatıdır" türü düşüncelerin oluşmasına neden olmaktadırlar. Ancak kamuoyumuzun büyük bir kesimi "bekle gör" düşüncesindeler. Bizim de fikrimiz bu yönde ancak kendileriyle ilgili iyi niyet dilek ve düşüncelerimizi ibraz etmek durumundayız.
Taliban'ın bu iktidar döneminde iki seçeneği olduğu kanaatindeyiz, ya tarihi tekerrür ettirip eski köhnemiş uygulamalarını tekrar edecekler veya geçmişte yapmış oldukları hataları göz önünde bulundurarak Afgan halkının 42 yıldan beri çektiği acıları sonlandırmak için insan temel hak ve özgürlüklerine halel getirmeden, hukukun üstünlüğünü esas alarak istikrarlı politikalar üretmeye çalışacaklar.
Bu meyanda ise yine hemen yanıbaşında İslâm adına devrim yapmış İran İslâm Cumhuriyeti mesullerinin 42 yıllık engin tecrübesinden yararlanarak bu ülke ile iyi ilişkiler geliştirmeliler. Bunun için de mezhep taassubunu mutlaka aşmalılar. Böylesine bir alternatifle komşusu İran ile iyi ilişkiler geliştirirlerse kendi hükümetlerinin ve Afgan halkının menfaatine bir sonuca ulaşmış olacaklar. Aksi takdirde geçmişte olduğu gibi mezhep taassubunda bulunup diyalog geliştirmeyecek olurlarsa hem kuracakları rejimin hem Afgan halkının aleyhinde bir durum ortaya çıkacak...
Taliban yetkililerine söylemek lazım. Madem siz Allah Teâlâ'nın evrensel yasalarına mütenasip bir müesses nizam kurmak istiyorsunuz, şu hâlde gelin İran İslâm Cumhuriyeti mesulleri ile iyi ilişkiler geliştirin, onların tecrübelerinden faydalanın. Allah Teâlâ Müslümanların kendi aralarında istişarelerde bulunmalarını ve güç birliğine gitmelerini ve dayanışma içerisinde olmalarını emrediyor. Hiç kuşkusuz Allah Teâlâ'nın buyruklarının hilafına her davranış çeşitli olumsuzlukları ve her türlü istikrarsızlığı beraberinde getirecektir. "Benim zikrimden yüz çeviren topluluklara yeryüzünde istikrarsız bir yaşam vardır." (Ta Ha:124)
"Birbirinizle çekişmeyin. Güçbirliğine gidin. Eğer birlik olmazsanız gücünüz-devletiniz gider, zaafa düşersiniz." (Enfâl:46)
Bakınız Yüce Rabbimiz Şûrâ Sûresi'nin 37, 38 ve 39'ncu ayetlerinde ne buyuruyor? "Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıklardan kaçınırlar, öfkelendiklerinde dahi bağışlarlar." İran, 11 diplomatının kurşuna dizilmesine çok öfkelendi ama ortak maslahat bunun önüne geçerek öfkesini yuttu ve af yolunu seçti. Hiç kuşkusuz bunu Allah Teâlâ'nın birlik çağrısına uyarak yaptılar. "Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarında istişare ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar." İşte yapılacak bu danışma ve istişareler sosyal yardımlaşmayı da beraberinde getirecek ve kendi imkânlarını savaş mağduru/muhtaç Afgan halkı ile paylaşacaklar. Ayrıca bu dayanışma ve güçbirliği mütemadiyen saldıran emperyalist devletlere karşı caydırıcı bir güç olacaktır. "Onlara haksız bir saldırı yapıldığında elbirliğiyle kendilerini savunurlar." Elbirliği ile savunma hâlinde olmak İslâm birliğini zorunlu kılmaktadır.
Hiç kuşkusuz, Afganistan ile İran'ın dayanışması diğer Müslüman ülkeler için bir başlangıç, bir emsal ve bir rol-model olacaktır. Taliban önüne çıkan bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli. Geçmişte yapmış oldukları baskıcı uygulamalarını bin küsur yıllık fıkıh kurallarına dayandırmışlardı. Aslında Ehl-i Sünnet'in en büyük açmazlarından biri içtihat kapısını kapatmış olmalarıdır. (Mücahidleri yok ki içtihatta bulundun!) Kûr'ân ve Sünnet asrın idrakine sunulurken temel prensiplerden ödün verilsin demiyoruz. İnsanlara bin küsur sene önce dayatılan fıkıh kuralları Kûr'ân ve Sahih Sünnet'in asli mesajına ne kadar uyuyor ona bakmak lazım.
Allah Resulü Medine'de kurmuş olduğu devlet düzeninde hangi kadını kamçı ile evine kovaladı?
Hangi sahabenin sakalıyla uğraştı? "Kadın erkek her Müslümana beşikten mezara kadar ilim öğrenmesi farzdır" diyen bir peygamberin adına hükümet kuracaksınız ve kadının eğitim hakkını elinden alacaksınız, bu olacak iş mi?
Taliban bu ikinci fırsatını iyi değerlendirmeli. Geçmişte yapmış olduğu hataları tekrarlamamalı. İranlı hükümet yetkilileriyle yapacakları görüşme ve istişareler onlara çok şey kazandıracaktır. İran İslâm Cumhuriyeti müesses nizama geçene kadar nice badirelerden geçti, nice sıkıntılar yaşadı.
Tarihte din adına Müslümanların başına metazori olarak geçmiş saltanat sahiplerini taklit etmediler, kendilerine örnek almadılar. "Allah Resulü'nün Medine'de tesis ettiği müesses nizam bizim için ölçüdür" diyerek "Velâyet-i Fakih" ilkesini hayata geçirdiler. Devrim yapmak veya müstevlileri/işgalcileri kovup hükümet kurmak zordur ancak kurulan hükümete işlerlilik kazandırmak çok daha zordur. Bu işi ağıza-buruna bulaştırmak da var. Nitekim Taliban'ın ilk dönemi böyle oldu. Bu ikinci dönemde bari aynı hatayı tekrarlamasın...