VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 30 November -1 00:00:00

0 Yorum

Kez Okundu.

Ne tenkit ettiklerimizin %100 karşısındayız ve ne de takdir ettiklerimizin %100 yanındayız

Ne tenkit ettiklerimizin %100 karşısındayız ve ne de takdir ettiklerimizin %100 yanındayız

H24/ Makale/ Dr. Bekir Tank

Toplum olarak maalesef oturmuÅŸ bir takdir ve tenkit kültürümüz yoktur. Bu kültürün olmadığı toplumlarda tartışmalar da olması gereken düzeyde yapılamaz.

Beni böyle bir yazıyı kaleme almama zorlayan neden de zaman zaman takdir ve tenkit içeren yazılarıma gelen tepkilerdir.

Mesela, hükümetin bir icraatını takdir ediyorsanız, muhalefetin ölçüsüz saldırılarına maruz kalıyorsunuz. Veya muhalefetin herhangi bir icraatını veya bir konudaki çözüm önerilerini tasvip ediyorsanız, bu kez de iktidarın ölçüsüz saldırılarına maruz kalıyorsunuz. Sorun sadece bununla da sınırlı deÄŸil. Adı, sanı, konumu ve inancı ne olursa olsun, bir ÅŸahsiyeti bir söz veya eyleminden dolayı takdir veya tenkit ettiÄŸinizde de haksız tepkilere maruz kalıyorsunuz.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Oysa ne tenkit ettiklerimizin %100 karşısında olmak ve ne de takdir ettiklerimizin %100 yanında olmak gibi bir durumumuz yoktur ve kendisini buna mecbur görenlerden de deÄŸiliz.

Dolayısıyla toplum olarak bu halimiz hiç de hayra alamet deÄŸildir. Bu, aynı zamanda siyasetin toplumun seviyesini ne kadar düÅŸürdüÄŸünün ve toplum üzerinde nasıl bir tahakküm kurduÄŸunun da göstergesidir. Günümüzün siyasetçileri genel itibariyle kendilerini erdem, ahlak ve adaletten soyutladıkları gibi, toplumu da kendilerine uymaya zorluyorlar. Dikkat ederseniz, toplumun sadece bir kesimi deÄŸil, daha açık söyleyelim, toplumun sadece avam kesimi deÄŸil, aydınından din adamına, eÄŸitim-akademi camiasından diyanet camiasına ve gazetecisinden bilumum medyasına kadar bu tahakkümün ağırlığını görüyoruz. Hatta bu tahakküme en büyük zemini oluÅŸturanlar da maalesef bu havas kesimdir. Çünkü onun da ezici çoÄŸunluÄŸunun ölçüsü genel geçer erdem, ahlak ve adalet deÄŸerleri deÄŸil, çıkarlarla baÄŸlı ve bağımlı oldukları tarafın öncelikleridir. Åžimdiye kadarki icraatlara bakılırsa, partili CumhurbaÅŸkanlığı sistemi de bireylerin özgürlüÄŸünden çok, partilerin ve partilerden de öte ittifakların tahakkümünü dayatmaktadır. Hiçbir parti tek başına oyların %51ini alamayacağından, ittifaklara mecburdurlar. Ve eÄŸer herhangi bir deÄŸiÅŸiklik olmazsa, Türkiye, Cumhuriyetin 100. KuruluÅŸ Yılına denk gelen önümüzdeki seçime iki ittifakla giriyor: AK Parti’nin başını çektiÄŸi Milliyetçi Cumhur Ä°ttifakı ve CHP’nin başını çektiÄŸi Ulusalcı Millet Ä°ttifakı. Biri milliyetçi ve diÄŸeri ulusalcı. Ama her ikisinin ortak paydaları, Atatürk MilliyetçiliÄŸi! Yani içinde, inkârı, imhayı ve asimilasyonu barındıran ve aynı zamanda hala anayasada da yer alan ilkelerden birinin açılımı… Tekrar konumuza dönecek olursak, ne kadar isabet ettiÄŸimiz ayrı bir konu, ama tenkit ve takdirde ölçümüz ÅŸahsiyetler, partiler, hükümet ve muhalefet deÄŸil, adalettir. Bu nedenledir ki, ne eleÅŸtirdiklerimizin %100 karşısındayız ve ne de takdir ettiklerimizin %100 yanındayız. Hz. Ali’nin de buyurduÄŸu gibi, kiÅŸilerin kim olduklarına deÄŸil, ne söylediklerine ve ne yaptıklarına bakıyor ve tavrımızı da ona göre koymaya çalışıyoruz. Biliyoruz, hiçbirinin adamı olmamak hali beraberinde her taraftan daha fazla saldırılar getiriyor da getiriyor, ama hiç de gam deÄŸil. Çünkü güçlüyüz, çünkü inanıyoruz.

aretin tanımı yapılıp, çerçevesi de belirtildikten sonra… Türkiye’de bir kesim vardır ki, istedikleri kimselere ve istedikleri deÄŸerlere hakareti bir hak gibi görürler ve bu eylemi bir hayat tarzına dönüÅŸtürmüÅŸlerdir. Hakaret ettikleri kimseler Müslümanlar ve deÄŸerler de Ä°slam ve dolayısıyla ümmetin bütün deÄŸerleri… Geçenlerde Orhan Baylan adıyla sosyal medyada ÅŸöyle bir söz gördüm: “Bu memleketin gâvuru gibisini dünyada bulamazsın. Ne Allah bilir, ne peygamberi tanır, ne camiye gider, ne havraya. Amma Müslümanların ezanı nasıl okuyacağına, dinini nasıl öÄŸreneceÄŸine, Müslüman kadının nasıl giyineceÄŸine o karar verir.” Nitekim kılık kıyafete dair kanunları da çıkaranlar onlar deÄŸil mi? Lakin sorunumuz daha da büyük… Kendilerini gâh Atatürkçü, gâh Kemalist, gâh laik ve gâh solcu olarak tanımlayan bu güruhun yüz yıldır bilafasıla devam eden hakaretleri ile uÄŸraşıyorken, son yıllarda bunlara bir de Anıtkabir’i yılın belli günlerinde tekke ve zaviyeye dönüÅŸtüren yeÅŸil Kemalistler zuhur ettiler. Hele hele Anıtkabir’de el açıp dua etmeleri yok mu? Onların bu hallerini gören Atatürkçülerin de dedikleri gibi, “bunlar ya hala Atatürk’ün kim olduÄŸunu bilmeyecek kadar cahildirler ya da takiye yapıyorlar!” Gelelim Sayın Tezcan’ın neden hapse atıldığına… Tezcan’ın suçu, Yeni Åžafak gazetesinin, “29 Ekim Tatil deÄŸil, Bayram. Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun” manÅŸetine atfen, “’Cumhuriyet’i getiriyorum’ yalanıyla baÅŸa geçtikten sonra devlet ve millet düÅŸmanlarına verdiÄŸi sözlerin gereÄŸi olarak 15 sene Cumhur’dan kaçan, milletin egemenliÄŸinden rakı bardaklarına sığınan bir Ä°slâm düÅŸmanını, 3 kuruÅŸ için tepenize oturtmaya deÄŸer miydi?’ diye yazmak… Bu sözlerde hakaret var mı, inanın, emin deÄŸilim. Çünkü bu sözlerin daha ağırları günümüzdeki birçok siyasi için de kullanılmakta olduÄŸundan, iÅŸin içinden çıkmak zor. Ama ÅŸundan eminim: EÄŸer söz konusu olan ÅŸahsiyet Atatürk ise, orada bin düÅŸünüp bir yazmak veya bin düÅŸünüp bir konuÅŸmak gerekir. Çünkü bazı gerçekleri yalın bir dil ile yazmak veya konuÅŸmak da Atatürk’e hakaret olarak alınıp, Atatürk’ü koruma Kanunu üzerinden cezaya tabi tutulabilir. Zaten 1951 yılında çıkarılan 5816 sayılı kanun da Atatürk’e hakaret edenleri cezalandırmak için deÄŸil, Atatürk’ü yalın bir dil ile yazanları veya konuÅŸanları cezalandırmak için vardır. En azından ÅŸimdiye kadar verilen cezalardan anladığımız budur. Tezcan, o cümlesinde Atatürk için, “cumhurun iradesine baÅŸvurmaktan kaçan”, “Ä°slam düÅŸmanlığı yapan” ve “rakı içen” demiÅŸ oluyor. Atatürk’ün milletin oylarıyla deÄŸil, TBMM’nin oylarıyla seçildiÄŸi doÄŸrudur. Ki bu durum ancak son yıllarda deÄŸiÅŸti. Atatürk’ün rakı veya içki içtiÄŸi de malumun ilamından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Daha fazlasını merak edenler Cemal Granda’yı da okuyabilirler. Atatürk’ün, Ä°slam’ı bir hayat nizamı olarak yaÅŸayan Müslümanlara mürteci dediÄŸi ve 1924 Anayasasında yer alan “devletin dini, din-i Ä°slam’dır” hükmünü 1928’de anayasadan çıkardığı da doÄŸrudur. Mahkeme, bu gerçekler bilinmesin diye mi Tezcan’ı tutukladı, yoksa onun üslubunu mu hakaret olarak algıladı, bilmiyorum. Bu konuda bildiÄŸim iki ÅŸey var; Türkiye, Atatürk’ü olduÄŸu gibi konuÅŸup tartışacak kadar özgür bir ülke deÄŸildir ve Türkiye’de bir kesim istediÄŸi zaman, istediÄŸi yerde istediÄŸi kiÅŸilere ve deÄŸerlere hakaret etme hakkını kendisinde görmektedir. Ve bu hakkını kullandığında da tıpkı GülÅŸen, Dökmen ve daha niceleri gibi hak ettikleri cezaya çarptırılamazlar. Sizleri bilmem, ama beni en fazla düÅŸündüren ve hayal kırıklığına uÄŸratan ÅŸey, iktidarlarını ve koltuklarını adil bir Türkiye talebi olanların her türlü fedakârlıklarına borçlu olanların ve dahi besleme medyanın Fatih Tezcan ve benzeri isimlerin irtica, hakaret ve terör gibi eften püften gerekçelerle tutuklanmalarını bir cümle ile bile olsun eleÅŸtireceklerine, zelil duruÅŸlarıyla onaylamaları oldu. DiÄŸer Yazıları Dr. Bekir Tank Ne tenkit ettiklerimizin %100 karşısındayız ve ne de takdir ettiklerimizin %100 yanındayız Dr. Bekir Tank Afganistan Ä°slam EmirliÄŸi geçen bir yılda neler yaptı? Dr. Bekir Tan

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

Bekir  TANK Bekir TANK h24habrgmail.com Tüm Yazıları

BENZER HABERLER