
NAS-FAİZ
Seksenler ve öncesinde toplumda İslami yönetim konusunda tartışma vardı. Toplumun çoğunluğu İslami bir yönetimden yana değildi. Ne var ki böyle bir yönetime talip İslamcı gençlik her gün daha da güçleniyordu.
İslami bir yönetime, toplumun temelde üç kesiminden karşı çıkanlar vardı:
a. Dinle bir ilişkisi olmayan hatta karşı olanlar.
b. Muhafazakâr milliyetçiler.
c. Nurcular.
Birinci maddede yer alanları İslami yönetime karşı çıkmaları doğaldır. İslami yönetime karşı çıkan muhafazakâr milliyetçilerin hepsinin ileri sürdükleri gerekçeler birtakım farklılıklar arz etse de ortak söylemleri şöyle idi:
İslami yönetimin başarısızlığı İslam’ın başarısızlığı olarak görülür. Bu sebeple din için en hayırlı olan günlük hayata taşınmamasıdır; Kur’an’ı güzel bir kılıfta asılmalı okunduğunda da anlaşılmak için değil teberrüken okunmalı. Bunlara muhafazakâr-milliyetçi bir iktidar olmamalı çünkü başarısız olursa muhafazakârlık ve milliyetçiliğe zarar verir derseniz kabul etmezler. Aynı şeyi solculara, Kemalistlere söyleseniz onlar da kabul etmezler.
Allah Kur’an’ı anlaşılsın ve uygulansın diye gönderdi. İslam’ın sadece bireyi ilgilendiren hükümler getirmediği toplum ve toplumun yönetimine dair hükümler de getirdiği Kur’an’ın muhtevası hakkında malumatı olan herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Toplumsal meselelerle yönetim hakkında Kur’an’ın ayrıntılara girmediği doğrudur. Aradaki boşlukları ve ayrıntıları Müslümanlar yaşadıkları dönemde içtihat ederek dolduracaklar.
Müslümanların geçmişte yönetime dair yazdıkları “AHKÂMU’S-SULTANİYE” isimli eserler de yeterli hatta bazı konularda tutarlı değildir. Belirtelim ki: Din insan içindir, insan din için değildir. Uygulanan bir dinin zaman içerisinde bireyle ilgili hükümlerinde de, toplum ve yönetimle ilgili hükümlerinde de İslam dışı bulaşıkları karışması normaldir. Bu bulaşıkları en önemlisi âlimiyle yöneticisiyle geçmişin ve geleneğin kutsanmasıdır. Yapılması gereken bu kutsamadan vaz geçilmesi ve gelinen noktanın Kur’an’a arz edilmesidir. Nurcular da milliyetçi muhafazakârların söylediklerine benzer şeyler söylüyorlardı. Ayrıca onlara göre dava iman davasıdır. İman davası dururken başka şeylerle uğraşmak iman davasını engeller. Sözünü ettikleri imanı çağımızda Risale-i Nur sağlar. Bediüzzaman’ın “Sözler” isimli kitabında Risaleleri okuyan kişi on beş günde sahabe imanı gibi bir imana sahip olur, iddiasında bulunuyor. Fetöcü bir Tefsir profesörümüz vardı. İlmi gayet iyi idi ama bilimsel toplantılarda kendi ilmini konuşturmaz fırsat bulduğunda mutlaka Risalelerden pasajlar okurdu.
Risalelerin etkili eserler olduklarını onları okumuş biri olarak söylemeliyim ama Nursi’nin, bu risalelerin kendi eserleri değil, kendisine yazdırıldıklarını söylemesi, ebced ve cifir hesapları, tayy-ı mekân ve tayy-ı zamandan bahsetmesi ne kadar imanî ve İslamî hakikatlerle bağdaşır? Diyelim ki iddia ettikleri gibi imanî hakikatler bu eserlerle gerçekleşiyor. Bir asırdır Mekki dönemde kalmak ve Medeni dönemi göz ardı etmek ne kadar İslamîdir?...
O zaman “Şeriat gelecek vahşet bitecek” diyenler, iktidara geldiler. Bireye dair bazı meselelerde düzeltmeler yaptılar ama devletin laik yapısına hiç dokunmadıkları gibi Mısır’da geçmişte iktidara gelmiş olan Müslüman Kardeşlere laikliği tavsiye ettiler. Daha önce bu kesim: “Ümmet ümmet” diyordu ama bugün: “Millet yalnızca millet” diyorlar. İktidara geldikleri ilk yıllarda muhalifleri: “Gizli ajandalarının bulunduğu”ndan söz ediyorlardı, aradan yirmi yıl geçti, böyle bir ajandaları yokmuş. Şu sıralar muhalefet yolun sonuna geldiklerini ve gidici olduklarını iddia ediyor. Bazı anketler de buna işaret ediyor.
İşte tam bu sırada Reis nassta faizin yasaklandığından söz etmeye başladı. Çok yakın zamanda yüksek kurun faziletlerinden söz ediyor; bu sayede ihracatımızın çoğalıp ithalatımızın azalacağı anlatılıyordu. Kur da yükseldikçe yükseliyordu. Halkta büyük bir tepki oluşmaya başlamıştı ki ne tedbir alındıysa döviz kuru aşağıya inişe geçti.
Sosyal medyada taraftar coştu; faize savaş açan Reise dualar ediliyor ve faizi indirmeyin diyenlerle dalga geçmeye başladılar. Sakin görünüşlü Hazine Bakanı Nebati de bu furyaya katıldı. Sanki ülke ekonomisinde faiz silinmek üzere. Oysa faiz çeşitlerinden biri yüzde on altıdan yüzde on beşe indirilmişti. İster istemez insan şöyle düşünmek mecburiyetinde kalıyor: Bir puan indirdiniz dolar kuru neredeyse yarı yarıya indi. İddianızda samimi iseniz faizi sıfırlayın da dolar pul olsun.
Doların hızlı yükselişinden de düşüşünden de zarar gören vatandaşlarımız oldu. Düşüşünden dolayı görülen zarar geçici olabilir. Önemli olan şu: Devlet bu düşüşü nasıl sağladığını, bunun devlete maliyetini şeffaf bir şekilde açıklamak durumundadır.
Şahsen, eğer naslara uymak gibi bir niyet varsa faize savaş açmakla işe başlamanın yanlışlığından daha önce söz etmiştim. Çünkü Kur’an’ın iniş döneminde en son yasaklanan faiz olmuştur. Öncelik adaletindir. Nefret dilini bırakacak, farklı kesimleri ihanetle suçlamaktan vaz geçilecek ve taraftar muhalif demeden herkese adil davranacaksınız. Atamalarda sadakata değil, ehliyete önem vereceksiniz. İtici değil, ilk döneminizde olduğu gibi kucaklayıcı olacaksınız.