İSLAM’A VE MÜSLÜMANLARA GÜVENİ KİM SARSTI!

H24/Makale /Mehmet Necip YAVUZER

Özlü Söz:

Bir insanın hain sayılması için, hainlerin güvendiği bir şahıs olması yeter.

İMAM MUHAMMED TAKÎ

_________________ 0__________________

Bugün Müslümanların elinde Allahın koruması altındaki Kuran ile birlikte çok ciddi anlamda kaynak vardır. Bu kaynakların yazıldığı dönemde bilgi, birikim ve özümleme hayata tatbik yönünde zirvedeydi…

Tekniğin hızlı ilerlemesiyle birlikte birçok kaynak kitabın tercüme edilmesi sonucu günümüz Müslümanlarının elinde hazineler vardır. Fakat ne yazı ki bu kadar kaynak ve imkâna rağmen Müslümanlar dünya siyasetinde söz sahibi olmaktan çok uzaktır.

Dünya siyasetine ağırlığını koyan Yahudi ve Hıristiyan işbirliği ne yazık ki Müslümanlara etkin ve güçlü siyaset yapma yollarını tıkamıştır. Bunun en belirgin sebebi Müslümanların Kuranın temel kavramlarına yabancılaşması ile birlikte dünya nimetlerine olan doyumsuzluğudur.

Bir zamanlar Müslümanların uyanışa geçmesi için Kuranda bulunan bazı temel kavramların gündeme getirilip bir çığır açılmak istendiyse de bu pek tutmadı. Örneğin Kuranda Tağut kavramı 8 ayeti kerimede geçer ve Allah kendisine iman edilmesinden evvel Tağutun reddiyesini istemesine rağmen bugün bu ayeti kerimeler hiç gündeme getirilmemektedir.

Şehid Seyyid Kutup Fizilal adlı tefsirinde Tağutu açıklarken şöyle der; Tağutun tarifini en iyi yapan İbn-i Kesirdir. İbn-i Kesir: Tağut; Allahın mülkünde Allahın hukukunu kabul etmeyen ve yerine hukuk koyan her şeydir. Bunun put, insan veya şeytan olması mahiyetini değiştirmez.

Kurani bir mücadele verdiğini söyleyen ve bu uğurda çok gayret sarf ederek mangalda kül bırakmayanlara günümüzde rastlamaktayız. Bunların içinde bulundukları sistemlerin verdiği nimet ve makamlarla ki, tağuti olmalarına rağmen hiç dokunmamaları ve verilen imkânlara ram olmaları gözden kaçmayan en belirgin özellikleridir.

Kuranı halkın iyi anlayabilmesi için uğraş verdiklerini zanneden bu zevat bırakın halkın Kuranı iyi anlamasın mevcut İslami anlayış içindeki insanları İslam’dan soğutmaya gittiler.

Allah Kuranın Maide Suresi 82. Ayetinde Müslümanlara düşmanlarının kimler olduğunu bildiriyor. Fakat bu zevat bu gibi ayeti kerimeleri hiçbir şekilde gündemlerine getirmezler.

Maide Suresi 82. Ayet: “İman edenlere düşmanlıkta en ileri olanlar Yahudiler ve Müşriklerdir” buyrulur…

Yahudileri tanımak için önce Kurana, Hz. Peygamber (sav)’in beyanlarına ve tarihi geçmişe bakmak gerekiyor. Özellikle Kuran Yahudiler hakkında çok önemli detaylar vermektedir. Onlara gönderilen peygamberleri şehit ettikleri ve bozguncu olduklarını haber verir.

Kuran Hz. Muhammed (sav)’e gelmiş olmasına rağmen ismi 4 kez Muhammed, 1 kez Ahmet olarak geçer. Oysa Hz. Musa (as)’ın ismi 136 kez geçer. Kuran Yahudileri bütün önemli özellikleri ile bize tanıtmış olması ile birlikte ne yazık ki Asrı Saadet’ten sonra onlara karşı tedbirler ciddi anlamda alınmaması neticesinde bugün Müslümanlar birçok şeylerini kaybettiler.

Yahudi ve Hıristiyanların ittifak Avrupa’da başlayan Reform ve Rönesans dönemi başladı. O zamana kadar Katolik Hıristiyanlar “Hz. İsa (as)’ın katilleri diye Yahudileri içlerine almıyorlardı. Reform ve Rönesans dönemi ile birlikte mason papazlar tarafından kurulan Protestanlık Mezhebi ile birlikte Yahudi ve Hıristiyan ittifakı da temellendirildi.

Dünyevileşme ve ileride gelecek tehlikeleri görme siyasetini göremeyen Müslümanlar o tarihten sonra adım adım gerilemeye ve ellerinde bulunan bütün değerleri bir bir kaybederek bugünkü konuma gelmeleri onlar açısından zor olmadı.

Osmanlının yıkılışı ile birlikte sınırlarımızın batılı emperyalistler tarafından çizilmesi ve ümmet yerine ulusalcılığı enjekte etmeleri bugünkü tabloyu önümüze koydular.

Peki, bununla yetindiler mi?

Elbette hayır…

1948 yılında terör sonucu kurulan Siyonist rejim 1956 yılında Tel Aviv’de İslam Üniversitesini kurdu. Sadece Yahudi çocuklarının alındığı tuzak bu üniversiteye yıllar sonra Müslümanlar arasında ihtilaflar ortaya çıkmaya başladı.

Bu ihtilaflara çanak tutanlar Hz. Âdem (as)’a baba bulmaya çalışandan tutun tağutlara rahmet okuyanlara kadar bu zevatı gördük. Siyasi arenada ise iktidar olmak için Yahudi/Hıristiyan ittifakının desteğini alıp iktidar olanların daha sonra “Ey! Amerika, senin doların varsa bizim de Allahımız var” diyecek kadar ajitasyon yaparak insanları Allahın adıyla aldatanlara da şahit olduk.

Müslümanlar delalet ve cehalet içinde olanların hidayete ermesi için tebliği ile uğraşması gerekirken onların en zayıf noktasını çok iyi tespit eden batı dediğimiz Yahudi/Hıristiyan ittifakı onları yollarından çıkarırken bu gün geldikleri nokta kendi elleri ile başlarına getirdikleridir.

Allah Şura Suresi 30. Ayetinde; “Başınıza gelen kendi ellerinizle istediğinizdendir” buyurur.

Demek ki, bugün insanların Müslümanlara güvenmemesinin en büyük müsebbibi yine Müslümanlardır…

İktidar gücü ve imkânlar ellerine geçince bu konumu insanların hidayete ermesi ve Allahın dinine dönmesi için sarf etmeleri gerekenler bunu kendi menfaat ve gelecekleri için kullanınca hangi insan artık Müslümanlara güven duyar.

Dedikleri şey; “İktidar olmadan önce onlarda tıpkı şimdi sizin konuştuklarınızı söylüyorlardı. Ama iş başına gelince değiştiler ve maddeci oldular”

Bu sözlere karşı ne söylenebilir ki…

İşbirliği içinde oldukları demokrasi havarisi Amerika ve Avrupalılar bütün dünyada Müslümanları terörist göstermeyi başarmadılar mı?

Çin’in zalimleri Uygur Türklerine soykırım uygularken hangi Müslüman liderden tepki geldi.

20 yıl Afganistan’ın değerlerini talan eden Amerika’ya kim ses çıkarabildi… Sadece mevcut zulüm iktidarlarını devam ettirmek için Suudi ve benzeri işbirlikçi sözde Müslüman devletler Kuranın rehberliğinde hareket ederek hangi zalim emperyalistlere karşı geldi…

Demek ki bugün eğer insanlar Müslümanlara güvenmiyorlarsa bu güvensiz durum kendi ellerinin emeğidir…

Kurtuluş mu?

Kurana dönmede…

Bakın o zaman Allahın yardımı nasıl gelir…

Kalpleri çeviren ve Müslümanlara tekrar izzetli olmayı verecek Âlemlerin Rabbidir…

• Dunyevilesme
• maide-suresi