VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 17 May 2020 21:50:12

0 Yorum

Kez Okundu.

IŞIĞA KOŞAN KELEBEK BAHATTİN YILDIZ

IŞIĞA KOŞAN KELEBEK;BAHATTİN YILDIZ

Kalemimin ucu kâğıda takılıyor. Şimdinin gençleri pek bilmez. Onların parmakları tuşlarda kayıp gidiyor. Yol açılmış, iş kolaylaşmıştır. Yol’un, izin pek seçilmediği yıllardı 70’li yıllar.

Erzurum da bir avuç, bıyığı henüz terlemiş delikanlılardık. Kanımız deliydi ama kasırga güçlü esiyordu. Sağcı – Solcu ya da Ülkücü - Marksist. Biz yoktuk Erzurum da. Bizimde adımız sağcıydı. Oysa bu tanımlama bizi ifade etmiyordu. Sağcıların arasından başımızı kaldıramıyorduk.

Ülkücüler Erzurum da büyük bir gruptu. Ama bu grubun içinde gibi görünüp, fikri ile yaşantısı ile asla onlara uygun olmayan yiğit öncüler de vardı: Salihler, Hüseyinler, İzzetler, Abdurrahmanlar, Bahattinler, Fuatlar, Mustafalar, Arifler, İsalar, Dur Hasanlar, Cihatlar… 1970’lerden itibaren süregelen bu sancı 75,76,77’lerde doğumla sonuçlandı. Ve 75’ten 80 askeri darbesine kadar ayrı bir grup haline dönüşen Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) mensubu olan biz gençler bir yandan iç donamımızı güçlendirirken diğer taraftan öteki gruplara karşı var olma mücadelesi verdik.

Her iki mücadelede örnek ve cesur insanlar olmadan olmuyor. İşte böyle bir dönemde tanışmıştık Bahattin Yıldızla. Sakin görünümlü, keskin bakışlıydı. Güzel kahverengi gözlerinin üstünde siyah kalın kaşları geniş yüzüne ayrı bir kararlılık ve aydınlık katıyordu. Sakin sakin konuşurdu, umutlu, keskin ve kararlı konuşurdu. Sözü özü birdi. Konuştuğunu yapardı. Yaptıklarını pek dile getirmezdi. Yapacaklarının içinde ölüm bile olsa, onu da hayatın içindeymiş gibi ifade ederdi. Ölümle hayat kesintiye uğrarmış hissi vermezdi. Ölüm hayatın içindeydi, yapılacak “iş”in içindeydi.

Mücadelenin bir parçasıydı. Bunu o kadar doğal, o kadar tabi yapardı ki, sizde ölümden her hangi bir ürperti duymazdınız, hatta farkına bile varamazdınız. Sevgi adamıydı Bahattin. Sevgisi imanıyla, imanı cehdiyle, cihadı hayatıyla, hayatı ahlakıyla, ahlakı güzel örnekliklerle iç içe geçmişti. Ansızın kapınızı çalar, geniş gülümseyişi, dost kucaklayışı, arkadaş canlılık ve samimiyetiyle hatırınızı sorar, geçer otururdu. Mücadele onun hayatıydı.

70’lerin sonuna doğru Sovyetler Birliği ansızın Afganistan’a saldırdı. Dünya’nın en yoksul, en mazlum bir ülkesi yine dünyanın iki süper gücünden birinin eli ile zulme uğramıştı. İdealist ve genç Müslümanlar olarak bu olayın uzun süreli şokuna girmiştik. Kulaklarımıza dayadığımız küçük radyolardan her saat başı mazlum bir milletin zalim Moskoflar tarafından yavaş yavaş yok edilişini dinliyorduk. İlk şoktan sonra çoğumuzun hayalinde şehid olmak belirmeye başlamıştı. Çünkü yavaş yavaş mücahidlerin kahramanca direnişleri ve şehadet haberleri gelmeye başlamıştı.

Dersanelerde, anfilerde, MTTB’de, sokaklarda, caddelerde, Kurşunlu Medresesinde, evlerde, yurt odalarında… her yerde birbirimize şehit hikayeleri anlatıyor ve rüyalarımızı, hayallerimizi şehidlikle süslüyorduk. Fakat ilk şehid adayımız Bahattin Yıldız çoktan yola çıkmıştı bile; sıcak çöl yolculukları, dik yamaçlar, Temmuz ayında günlerce süren vadi yolculukları, devasa çam ağaçlarının arasında ıssız dağ tırmanışları… sonucunda Rus tanklarının karşısında Erzurum İşletme Fakültesini yarım bırakıp gitmiş ve zulme karşı dimdik duran bir mücahit. Kendi günlüklerinden ve kendi satırları ile işte mücahidin Gazi olduğu an: “4 Eylül (…) tanklar nefes almadan bombalıyor. D.Ş.K larla tarıyorlardı.

Bazı kalelerin duvarları yıkılıyor, kimi ağaçlar bellerinden kırılıp devriliyordu. Seddezi sağ elime aldım. Ağacın arkasından çıkıp tespit ettiğim yere koşacaktım. Sol omzuma orta şiddette yumruğa benzer bir şey çarptı. Soldaki evin toprak duvarına baktım. Acaba oraya isabet eden top mermisinin kopardığı bir parça mı çarpmıştı koluma. Zira vuruş çok tatlıydı.(…) Duvar sağlamdı. Yere baktım, bir anlık bu düşüncelerin ardından gözlerim omzuma kaydı. Sol kolum aşağı sarkmış, omuzdan itibaren kan içindeydi. Kolumda ne bir his ne de bir acı vardı.

Yapacağım bir şey kalmamıştı, kan iplik gibi süzülüyor. Peydagül’ün peşine takıldım… eğilerek gittiğim için ağır silahın dipçiğini bir müddet yerde sürüdüm.” Işığa tutkun bir pervane gibi dönüp durdu ışığın etrafında 54 yıl Bahattin. Kitaplar yazdı, şiirler okudu, spor yaptı, şehirden şehre, ülkeden ülkeye koştu, arkadaş ziyaretleri yaptı, gençler yetiştirdi, savaşa girdi yaralandı… ama hep o ışığın etrafında döndü durdu Bahattin.

Oturup sohbet ettiğinizde; dereden, tepeden, vadiden, ırmaktan, insanlardan, şehirden, nehirden… sonra sözü hep dolaştırır kendi okyanusuna akıtırdı. Kendi okyanusuna: İslam’a. İslam’ın uzak ve yakın mücadelesini konuşurken Peşaver’de Mücahid, Bosna’da Alia, Afrika’da Ömer Muhtar, Filistin’de Şeyh Yasin, Kafkasya’da Şeyh Şamil’in sorumluluğunu, imanını, yükünü, inancını omuzladığını hissederdiniz.

Bir kıtadan öbürüne koşan yiğit bir hizmet adamı, bir mücahid. Bir yerlerden, bir yerlere merhaba, bir yerlere elveda. İşte Afganistan’dan son vedası; yine kendi günlüklerinden, kendi kaleminden: “ve zirvedeyiz. Arkası Pakistan. Katırdan indim, bir kayaya oturup Afganistan’a doğru baktım. Yine geleceğim mücahid kardeşlerim, yine geleceğim. Zalim Rus, bir kurşunla durmayacağım. Afgan dağlarında lale arayan yok artık Laleler damlayan kanımızda açıyor Olguya duran çürümedeki tohumu Bu kanlar, yeşertecek birazdan…” Afganistan’a gitmeden bir süre önce yine bir gün sessizce kapımı çalmıştı, kucaklaşmıştık. Genizinde bir yerlerde buğulanıp çıkan sesi hala kulaklarımda.

Erzurum’da yazdığım günlüklerin yer aldığı ajandayı istedi. Aldı, okudu. “bunlar çok önemli, ben bunları not almalıyım, ajandayı bana ver. Şimdiki gençler o zamanki ağabeylerinin yaşadıklarından haberdar olmalı, o günler karanlıkta kalmamalı, yazmalıyız” dedi. Evet, yine gittin Bahattin. Bizi bıraktın ve gittin. Sen ışığa koştun bir kelebek gibi Bahattin. Gittin güzel arkadaşım benim, fedakâr dostum benim, canım kardeşim benim.

Mustafa Çelikle konuşuyorduk. Dedi ki, “ biliyorsun Bahattin çok güçlüdür. Bakarsın çıkıp gelir ansızın. Sahi çıkıp gelir misin Bahattin? Gelir misin benim yürekli arkadaşım? Gelmezsen de tanıyıp Selam verdiğin hiç birimiz sana asla gücenmeyiz. Çünkü sen aşk’ın kendisine aşık, aşk’ın kendisine tutku ile bağlıydın.

Efendiler efendisi de sana aguşunu açmış almıştır yanına inşaallah. Mehmet Güney’de öyle dedi: Şehadet sana çok yakıştı Bahattin. Birlikte olduğun hizmet ehli arkadaşlarına da sana da rahmet diliyoruz yüce Rabbimizden. İnna lillahi ve inna ileyhi raciğun.

Ferman Karaçam - Şehadetinin yıl dönümü vesilesiyle ...

 

 

 

Bahattin Yıldız kimdir?

Ticari bir kaygı için değil, seyahat etmek, gezmek, tatil yapmak için değil, tamamen Allah rızası için çıktığı bir yolculukta, yetimlere yönelik bir çalışmada aramızdan ayrıldı. Orhan Demiral* 1956 Sivas doğumlu. 1975 yılında İzmir İmam Hatip lisesinden mezun oldu. 1975-1980 yılları arasında okuduğu Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesini 1987 yılında Afganistan dönüşünde 2. öğrencilik döneminde bitirdi.

Yazıları Mavera, Güldeste, Gurbet dergilerinde ve Milli Gazete ve Yeni Devir Gazetesinde yayınlandı. Abdülhamit Muhaciri mahlas ismiyle Milli Gazetede çocuk köşesini hazırladı. Aynı dönemde çıkan Selam Dergisinde de yazıları yayınlandı. İmza Dergisi ve Müslüman Genç Dergisinde çeşitli mahlaslarla birçok yazısı yayınlandı. www.yorum-online.de internet sitesinde yazarlık yapıyordu. Savaşan Afganistan, Cihat Günlüğü, Kar Çiçeği, Karda Ayak İzleri, Güllerin Vedası isimli kitapları yayınlandı. Henüz yayınlanmayan birçok çalışmasını ardında emanet olarak bıraktı.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Üçü kız ikisi erkek beş çocuğu ve bir torunu var. Bahattin YILDIZ Türkiye’de günümüz İslami Hareketinin filizlendiği 70-80’li yıllarda tarihe silinmeyecek izler bırakmış önemli isimlerinden birisi. Osmanlının son döneminden başlayarak 1950’lere kadar devam eden yozlaşma sürecinin etkilerinin silinmesi için çabaların yoğunlaştığı bir zaman dilimini dolu dolu yaşayan isimlerden birisi. Henüz lise yıllarında iken MTTB ile tanışan ve bu bünyede hayırlı hizmetlere omuz veren Bahattin YILDIZ, gerek akranlarına gerekse de kendinden sonra gelen nesillere yaptığı olumlu katkılarla anılacak.

İzmir İmam-Hatip Lisesinde hem İslami kimliğini inşa edip hem de sporcu kişiliğiyle öne çıktı. Lisenin güreş takımında yer aldı. Kitleleri etrafında toplayan bir özelliğe sahip olan Bahattin YILDIZ bu özelliklerinin de etkisiyle sevilen, sayılan ve etrafında toplanılan bir önder kişi olarak ortaya çıktı.

İmam-Hatip yıllarının ardından gelen Erzurum’daki Üniversite yıllarında MTTB ve Akıncılar içerisindeki çalışmaları Bahattin YILDIZ’ın tam anlamıyla çevresine damgasını vurduğu yıllar olarak kayıtlara geçti. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi sıkıyönetim döneminde Milli Türk Talebe Birliği kapatıldığında baş harfleri MTTB olan “Mahalli Teknik Takımlar Birliği” isminde bir dernek kurarak MTTB isminin yaşatılmasını sağladı. Erzurum’da profesyonel olarak hem atletizm takımı, hem Milli Kayak Takımı içerisinde yer aldı. Özellikle Hicret’in 1400. Yılı sebebiyle 3 arkadaşıyla birlikte Erzurum’dan Kayseri’ye yaptıkları Hicret Koşusu Türkiye İslami Hareketinin önemli dönüm noktaları arasında yerini aldı.

Erzurum’daki birinci öğrencili döneminde İşletme Fakültesi Öğrenci Temsilciliği, Erzurum Atatürk Üniversitesi Yurdu Öğrenci temsilciliği, Telsizler Yurdu Öğrenci Temsilciliğini yürüttü. Akıncılar bünyesinde İzmir İl Başkanlığı ve daha sonra Akıncılar’ın 11 bölgesinden birisi olan İzmir Bölge Başkanlığı görevlerini yürüttü.

1979 yılında Rusların Afganistan’ı işgal etmesi ve Türkiye’deki darbe ve baskı yılları Bahattin YILDIZ’ın önüne yepyeni ufuklar ve farklı bir mücadele alanı açıyordu. Diğer ülkelerden gelen mücahitlerle beraber bir taraftan Afgan Cephesinde fiili cihadın içerisinde yer alırken diğer taraftan da o bölgenin tüm yerel dinamiklerinden ve değerlerinden istifade ediyordu. O bulunduğu her ortamı bir öğrenim ve aksiyon alanı olarak görüyordu. Cihad süresince Afganistan ve yakın bölgesinin kültürel kodlarını çözümleyen ve bu bilgilerle ümmetin diğer bölgelerini aydınlatan birisi oldu.

1981 yılında Ruslara karşı girişilen en şiddetli çarpışmalarda Gazi’lik şerefine ulaştı. Defalarca ameliyat olmasını gerektiren yaralarına rağmen direncinden bir şey kaybetmedi. 1987 yılında Türkiye’ye dönmesiyle birlikte öğrenciliğinin ikinci döneminde kaldığı yerden çalışmalarına devam eden Bahattin YILDIZ öncelikle yarım kalan okulunu bitirdi. Yetiştirdiği talebelerini ülkenin her tarafına yaymaya başladı.

O’nunla bir kez tanışan birisi hayatının bir çok önemli evresinde O’nu yanında buluyordu. Okuldan sonra iş aramasında, evlilik sürecinde eş bulmasında, akademik kariyerinde veya diğer alanlarda. O daima ilgi alanındaki herkesin derdiyle dertlenmeye gayret eden bir pozisyonda oldu.

Dur durak bilmeden 54 yıllık ömrünü adeta 100 yıllık bir ömür gibi yaşadı. Geceleri uyumak yerine yollarda geçirerek ne zaman ihtiyaç duyulsa orada hazır olmayı kendine şiar edinen bir hayat yaşadı. İnsan ve Medeniyet Hareketinin kuruluş sürecinde istişarelere katkılarda bulundu. Bu topraklarda yapılabilecek çalışmaların kodlarını belirlemede tavsiyeleriyle rol aldı. Özellikle Avrupa’da gönüllü olarak Hareketin ve faaliyetlerinin tanıtılması için elinden gayreti gösterdi. Son olarak Avusturya’da düzenlediği kamp programına gençleri de dahil ederek hareketlerin sürekliliğine vurgu yaptı. Gençliğin eğitimi için sürekli yayınların önemine değinen Bahattin YILDIZ etrafındakileri kitap ve dergi yayıncılığı için teşvik ederdi. Cemal Balıbey’le birlikte hayallerini kurdukları Özgün Yayıncılık bu derdin bir neticesiydi.

Etrafındaki öğrencileri çıkardıkları amatör dergilere omuz vererek, teşvik ederek ve yüreklendirerek desteklerdi. Zorlukları değil zorlukların nasıl aşılacağını anlatırdı. Bahattin YILDIZ nerede Allah rızası için bir çalışma yapılsa içinde yer almaya gayret etti. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yurt içi yurt dışı yardım organizasyonlarında gönüllü olarak hizmet etti. Kurban organizasyonlarında Balkanlar bölgesinde defalarca görev yaptı.

Keşmir depremi sonrasında bölgeye ilk ulaşanlardan bir olarak Keşmir’li Müslümanların yardımına koştu. Daha önceki cihad döneminden bölgeyi iyi tanıması, bölge insanının karakter yapısını ve dilini bilmesi birçok yardım çalışmasının daha kolay ve verimli bir şekilde yapılmasını sağladı. Balkanlara yaptığı seyahatlerle birlikte özellikle Srebrenıtsa Katliamına sessiz kalmamak ve unutturmamak için yapılan yürüyüşlere katıldı.

Saraybosna’dan Srebrenitsa’ya yapılan 25 km’lik yürüyüşün en ön safında yer aldı. Binlerce insanla birlik farklı etnik yapılardaki köylerden geçerek Avrupa’da tekbir ve tehlil seslerini yankılandırdı. Bu mücadeleci kişiliğinin yanı sıra bir insandı Bahattin YILDIZ. Adeta bir insan güzeli idi.

Tulumunu giyerek yanında çalışan ustalarından bir usta oldu, ekmeğini onlarla bölüşüp yedi, geceleri öğrenci evlerinin misafir ağabeyi oldu. Dünya malı ayağının altından geçip giderken eğilip almaya tenezzül etmeyen, mütevazi bir hayat yaşadı. Tanıştığı herkesle iletişim kurmanın bir yolunu aradı.

Gençle genç oldu, çocukla çocuk. Akademisyenlerle müzakereye oturdu. İşadamlarına nasihat etti. En ulaşılmaz, deli dolu delikanlılar, babalarının sözünü dinlemeyen gençler Bahattin abi dediler amcaları yaşındaki adama. Ve onun nasihatini dinlediler. Gecenin bir vakti telefonla ulaştı onlara veya tuttukları takım yenildiğinde damarlarına basmak için aradı. Hangi yolla bu delikanlıya bir mesaj ulaştırırım sorusuna cevap aradı yıllar boyu.

Cevabını da buldu. Zaten bu cevapları yüzünden herkesin ağabeyi oldu. İzmir’den Erzurum’a, Malezya’dan Almanya’ya kadar her bölgede şimdi ondan bir iz bir eser kaldı. Bir babaydı aynı zamanda. Beş çocuklu bir ailenin babasıydı. Bütün yoğunluğuna ve koşturmasına rağmen mesafe koymadı çocuklarıyla arasına. Onların da rahatça konuşup tartışabildiği babaları, öğretmenleri ve arkadaşları oldu. Ömrünü Allah yolunda ve Allah Rasulü’nün örnekliği çerçevesinde yaşamaya gayret etti. Bir ayağını İzmir gibi şartları zor bir bölgeye sabitleyip diğer ayağıyla adeta bütün bir dünyayı dolaştı. İzmir’e her yolu düşene ev sahibi oldu. Bilal Yaldızcı’nın şehadeti Bahattin YILDIZ’ın eğitmenliğiyle birlikte adeta bir okul oldu.

Her yıl Ödemiş’te Bilal Yaldızcı’nın şehadet yıldönümünde yaptığı programlarla onlarca öğrenciyi ve genci eğitti. Hayatı bir şehid şuuruyla yaşamayı öğretti hepimize. Mütevazi hayatının yanı sıra engin kültürel birikimi ve entelektüel seviyesiyle her tanıştığı kişinin hayranlıkla baktığı birisiydi O. Ulusal ve uluslarası olaylara getirdiği tahliller, günlük olayları okuma ve değerlendirmedeki isabetli yorumlarıyla oynanan oyunların görülmesine ve yarınlara daha sıhhatli yön verilmesine katkı sağladı. Hayatı hep örneklikle geçti. Son noktada yine bir örneklikle tamamladı.

Ticari bir kaygı için değil, seyahat etmek, gezmek, tatil yapmak için değil, tamamen Allah rızası için çıktığı bir yolculukta, yetimlere yönelik bir çalışmada aramızdan ayrıldı. Tüm gayreti daha adaletli, daha huzurlu ve daha yaşanır bir dünya tesis etmek için oldu. Zulme karşı durmak, mazlumun yanında olmak O’nun şiarındandı. Yeryüzünde insanlığın vicdanı olmak gerektiğini söylerdi. İnsanlığın bağrına saplanan İsrail hançerini çıkarmak için yola çıkacak gemilere yetişmekti arzusu. Bu insanlık dışı ambargonun delinmesi için yola çıkacak ekipte o da yerini alacaktı.

Bu sebeple çok sevdiği Afganistan’dan acele dönmeyi planlıyordu. İnsan olmanın özelliklerini bünyesinde toplayıp özellikle yetimler için çalışmayı birinci görevi kabul ederdi. Son projesinin ismi de “Yetim Projesi” oldu. Adeta hepimize ölecekseniz bu uğurda ölün mesajını bu kadar canlı ve diri verebilirdi. Yine mazlumların işinde koştururken, bir yetimhane inşası için arsa almak üzere gittiği Afganistan’ın Kunduz Bölgesinden Kabil’e dönerken kavuştu bizden daha çok sevdiğine. Bahattin YILDIZ bütün ömrünü rızasını kazanmak için harcadığı Rabbi’ne doğru yola çıktı.

O zaten bütün ömrünü bu yolculuğun hayaliyle yaşamıştı. Kavuşmak hayal etmekle başlar derdi. O hayal etti ve Rabbi’ne kavuştu. Ey insan güzeli! Mekanın Cennet olsun. Dostların peygamberler, şehitler, sıddıklar ve Salihler olsun. Yolun açık olsun inşallah.

Amin.

*Yol arkadaşlarından derleyen

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER