VÄ°DEO GALERÄ°
FOTO GALERÄ°
KÃœNYE
FÄ°RMA REHBERÄ°
Ä°LAN REHBERÄ°
BÄ°ZE ULAÅžIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 02 May 2022 09:52:58

0 Yorum

Kez Okundu.

Cumhuriyet ve Ä°syanlar

Cumhuriyet ve Ä°syanlar

H24/ Tarih

AÄžRI Ä°SYANI VE KÜRTLERÄ°N Ä°SYANLARI

Cumhuriyet kurulurken yapılan yeni kanunlar ve ıslahat fermanlarının sonucunda Osmanlı'nın sadık bölgesi doÄŸu Anadolu'da artık isyanlar baÅŸlamıştı.

AÄŸrı isyanının kıvılcımını çakan kiÅŸi, Celalî aÅŸiretinin Hesesorî koluna mensup bir aileden gelen Broyê Heskê Telî’dir.

Broyê Heskê Telî, Birinci Dünya Savaşında Ruslara karşı, Osmanlıların yanında yer aldı. Ayrıca Ermeni soykırımıyla sonuçlanan süreçte de Osmanlıyla birlikte hareket etti. Bu süreçlerde, Osmanlı devleti adına önemli iÅŸler yapan Bro, Birinci Dünya Savaşından sonra kurulan Türkiye cumhuriyeti ile de iyi iliÅŸkilerini sürdürdü.

1925’te Åžeyh Sait isyanı baÅŸarısızlıkla sonuçlanınca, Türk birliklerinin elinden kurtulmayı baÅŸaran isyancı Kürtler, AÄŸrı ve Dersim çevresi baÅŸta olmak üzere Kürdistan’ın deÄŸiÅŸik bölgelerine sığındılar.

AÄŸrı ve Dersim, hem arazi koÅŸullarının gizlenmeye elveriÅŸli olması hem de bu bölgelerde Kürtlerin devlete karşı olan duruÅŸları nedeniyle diÄŸer bölgelere oranla daha güvenlikliydi. Ä°syancı Kürtlerin, bu bölgelere gitmeyi tercih etmesinin nedeni buydu. Türk devletinin saldırılarından kaçıp bölgeye gelen Kürtler genelde olumlu karşılandılar ve bölgedeki aÅŸiretler tarafından korundular. Ancak bu durum her aÅŸiret için geçerli deÄŸildi.

Bazı Kürt aÅŸiretleri ya da aÅŸiretli olmayan Kürtlerden bazıları: Ä°syancıları ihbar etme, yakalayıp Türklere teslim etme veya bizzat öldürme gibi olumsuz yaklaşımlar içine girdiler. Broyê Heskê Telî de, bu süreçte isyancılara karşı olumsuz tutum içinde olan Kürtlerden biriydi. Ä°syancıların peÅŸine düÅŸmüÅŸ ve onları yakalayıp Türklere teslim etmek için oldukça önemli çabalar göstermiÅŸ bu sayede Türk devletiyle iliÅŸkilerini daha da geliÅŸtirmiÅŸti. Ancak ne Birinci Dünya Savaşında oynadığı rol, ne Ermeniler karşısında gösterdiÄŸi yararlılık ne de Åžeyh Sait isyanına katılan Kürtleri yakalamak için gösterdiÄŸi çaba Broyê Heskê Telî’yi kurtarmaya yetmedi.

Åžeyh Sait isyanından sonra, Kürt ileri gelenlerini Kürdistan’dan sürgün etme kararı AÄŸrı’ya kadar ulaÅŸtı. Broyê Heskê Telî'de sürgün kararı çıkan Kürtler arasından yer alıyordu. 1926 yılının baharında, Bro’ya yönelik sürgün kararı, jandarmalar tarafından uygulanmak istendi. Bro, bu kararı tanımadığını belirterek kendisini sürgün etmeye gelen jandarmalarla çatışmaya girdi. Ardından daÄŸa çıkarak AÄŸrı isyanını baÅŸlattı.

Ä°syanın büyüyebileceÄŸi endiÅŸesine kapılan Türk yetkililer, Bro ile anlaÅŸmak için görüÅŸme talebinde bulundular. Helas köyünde yapılan görüÅŸmelerden bir sonuç çıkmayınca Türk ordusu saldırıya geçti. Ancak Broyê Heskê Telî ve yanındaki Kürt savaÅŸçılar, yaptıkları plan ve saldırılarla Türk birliklerini yenmeyi baÅŸardılar. Ağır kayıp vererek geri çekilmek zorunda kalan Türk ordusunun yenilgisini gören halk Bro’nun etrafında toplanmaya baÅŸladı.

Åžemkan aÅŸireti reisi Temîre Åžemkî ve kardeÅŸi Çerxo, Sakan aÅŸireti reisi Åžeyh Abdulkadir ve çevresindekiler, sürgünde bulundukları Ä°zmir’den kaçarak Bro’nun yanına geldiler ve isyana katıldılar. Güçlenmeye baÅŸlayan Bro önderliÄŸindeki isyan güçleri, AÄŸrı merkezini ele geçirmek amacıyla bir saldırı düzenledi. Ancak içerdeki Kürtler destek vermeyince, bu giriÅŸim baÅŸarısızlıkla sonuçlandı.

AÄŸrı, stratejik önemdeydi. EÄŸer merkez ele geçirilebilirse diÄŸer bölgelerle iletiÅŸim saÄŸlama, silah ve cephane temin etme, araziye hakimiyet gibi hususlarda önemli avantajlar saÄŸlayacaktı. Ancak bunda baÅŸarılı olunamadı. Osmanlı döneminde AÄŸrı, Beyazıt sancağı içinde yer alan küçük bir yerleÅŸim birimiydi. AÄŸrı’nın daha önceki adı Åžarbulak'tı. Daha sonraki süreçlerde, Ermenilerin yaptırdığı kara taÅŸlı kiliseden dolayı Karakilise adını aldı. Cumhuriyet döneminde adı Karaköse olarak deÄŸiÅŸtirildi. AÄŸrı isyanından sonra ise önce il yapıldı sonra “AÄŸrı” adını aldı.

AÄŸrı yüzyıllar boyunca Ä°ran-Osmanlı ve Rusların savaÅŸlarına, yine tüm bu güçlerle Kürtlerin çatışmalarına, 1890-1920 arasındaki süreçte ise binlerce yıldır bu topraklarda yaÅŸayan Ermeni halkının tasfiyesine tanık olmuÅŸ bir bölgeydi. Böylesi bir coÄŸrafyada yaÅŸayan Kürtler, saldırılara karşı dayanabilmek için, güçlü aÅŸiret birlikleri oluÅŸturmuÅŸlardı.

Celalî, Haydaran gibi nüfusu yüz binleri bulan konfederasyon veya aÅŸiret birlikleri sayesinde öz savunmalarını yapabiliyorlardı. Böylesi bir güç yoÄŸunlaÅŸması gerçekleÅŸmese, böylesi bir alanda yaÅŸamaları söz konusu olamazdı.

KÜRT SOYKIRIM PLANI

Åžeyh Sait isyanından sonra yürürlüÄŸe konulan Åžark Islahat Planı ile baÅŸlatılan Kürt soykırımı bir adım daha ileri taşınmış, bu plan gereÄŸi Kürt ileri gelenlerinin sürgün edilmesi uygulanması baÅŸlatılmıştı. Sonraki yıllarda yenilenen sürgün yasalarıyla bu soykırım yöntemi devam ettirildi.

1926 yılında, bazı Kürt ileri gelenlerin sürgün edilmesi kararı alınmış ve bu karar birçok bölgede isyanların çıkmasına neden olmuÅŸtu. 1927 yılında da ayni içerikte, yeni bir karar alındı.

1927 yılında çıkarılan sürgün yasası ile Kürdistan’da etkin olan 1400 ailenin sürgün kararı alındı. Sürgün kararı çıkan ve sürgün edilenler arasında Said-i Nursi de yer alıyordu. Van müftüsü Åžeyh Masum Efendi, Åžeyh Fehîmê Arvasi gibi tanınmış isimler de vardı. Bunlar arasında bulunan ve üzerinde durulması gereken bir kiÅŸi de Kör Hüseyin PaÅŸadır. Sultan Abdülhamit döneminde, Sultan’la iyi iliÅŸkiler kurup, 8 tane Hamidiye Alayı oluÅŸturan (bu yaklaşık on bin aÅŸiret savaÅŸçısı demektir) Birinci Dünya Savaşında ve daha sonra da Ermeni soykırım sürecinde Osmanlı yanında rol oynayan Kör Hüseyin PaÅŸa’ya iliÅŸkin olarak en çarpıcı deÄŸerlendirmeyi yapan yine bir Türk’tür.

Ünlü Türk tarihçisi Cemal Kutay, bir televizyon programında ”DoÄŸu Anadolu’yu Rus ve Ermenilerden Kazım Karabekir PaÅŸa deÄŸil, Kör Hüseyin PaÅŸa kurtardı" demiÅŸtir.

Birinci Dünya Savaşı, Ermeni soykırımı ve daha sonra da KurtuluÅŸ Savaşı sürecinde önemli rol oynayan Kör Hüseyin PaÅŸa da, Kürt olduÄŸu ve Kürdistan’daki herhangi bir devlet karşıtı faaliyete katılabileceÄŸi varsayılarak sürgüne gönderildi. Kör Hüseyin PaÅŸa’nın, Åžeyh Sait isyanındaki rolünü de yeniden hatırlamak gerekiyor. Bütün bunlar, yeni Türk devleti için bir ÅŸey ifade etmiyordu. Zamanında, lazım olduÄŸu durumlarda kendilerinden yararlanılmış, iÅŸleri bittiÄŸinde ise ya Kör Hüseyin PaÅŸa gibi sürgüne gönderilmiÅŸ ya da Hasan Hayri gibi idam edilmiÅŸlerdi.

Sürgün edilen aileler Erzurum, Bayburt, Trabzon, Ä°stanbul ve Ä°zmir güzergahından götürülüp, Ege’nin çeÅŸitli bölgelerine dağıtıldılar. Bu aileler yan yana ve birbirlerine yakın olan bölgelere yerleÅŸtirilmiyorlardı. Her biri farklı bir yere dağıtılıyordu.

Hüseyin PaÅŸa’nın ailesinin dağıtıldığı yerleri belirtirsek, adı geçen 1400 ailenin de nasıl dağıtıldığını izah etmiÅŸ oluruz: Kör Hüseyin PaÅŸa Antalya’ya, oÄŸlu Nadir Bey Kayseri’ye, oÄŸlu Salih Bey Balıkesir’e, oÄŸulları Abdullah, Arif ve Haydar Beyler Konya’ya ve oÄŸlu Mehmet Bey Manisa’ya sürgün edilmiÅŸti. Tabi bu oÄŸullardan her birinin kendi aileleri de vardı.

AÄžRI’DA TOPLANMA BAÅžLIYOR

 Sürgün edilen aileler, genellikle varlıklı Kürt aileleriydi ve yüzyıllardır biriktirmiÅŸ oldukları bir servetleri vardı. Bu ailelerin sürgün kararı çıkınca, ailelere ait olan mallar açık artırmayla satıldı. Bir kısmının paralarına devletçe el konuldu, bir kısmının paraları ise sahibine verildi. Aileler de ellerine ne geçti ise alıp, sürgün yollarına düÅŸtüler. Her biri, Türkiye’nin farklı bir bölgesine dağıtılan Kör Hüseyin PaÅŸa ve çocukları, dostlarının da yardımıyla, gizli bir plan yaptı ve kaçmak için harekete geçtiler. Kör Hüseyin PaÅŸa, oÄŸulları Mehmet, Abdullah, Yusuf, Arif ve Nadir, torunu Süleyman, yeÄŸeni Ehmedê Zêro Xatunê ve Hayti aÅŸiret reisi Hacı Musa Bey, ailelerini arkalarında bırakarak Suriye’ye firar ettiler. Burada Xoybun Cemiyeti’ne üye olan Kürt ileri gelenleri ve Kamuran Bedirxan gibi Kürt liderleriyle görüÅŸtüler. Ardından hiç zaman kaybetmeden, yollarına devam ettiler. Amaç: AÄŸrı’daki isyana katılmak üzere, Suriye’den Irak’a, oradan da Ä°ran üzerinden AÄŸrı’ya geçmekti. Hüseyin PaÅŸa, oÄŸlu Abdullah ve torunu Ahmet Irak’a geçtiler. ÇeÅŸitli engeller çıktığı için Ä°ran’a geçemediler ve birkaç gün oyalanmak durumuna kaldılar. O günlerdeki sıkıntıların aşılması için giriÅŸimlerde bulunurlarken, Hüseyin PaÅŸa’nın yakın akrabası olan Hacı Musa Bey’in oÄŸlu Medeni, Namaz üstündeyken Kör Hüseyin PaÅŸa'yı vurarak öldürdü. Aynı anda, deredeki suda yıkanan Abdullah ve Ahmet'de öldürüldü. Medeni kaçıp, Türklere teslim oldu. Bu, önceden hazırlanmış bir plandı. Kör Hüseyin PaÅŸa’nın firar ederek Suriye’ye geçtiÄŸini ve oradan da Irak üzerinden Ä°ran’a geçeceÄŸini öÄŸrenen Türk devleti, Hacı Musa’nın kardeÅŸi Nuh’u suçlarını affetmek vaadiyle bu plana razı etmiÅŸti. Nuh, ise Mendeni’yi ayarlamış ve bu cinayetleri iÅŸletmiÅŸti. Hüseyin PaÅŸa’nın oÄŸulları Yusuf, Arif ve Süleyman ise aylar süren bir yolculuktan soran Süphan dağına ulaÅŸtılar. Hüseyin PaÅŸa, yolla çıktıkları zaman, tedbir olması amacıyla kendisine, çocuklarına ve torunlarına farklı güzergahlar belirlemiÅŸti. Yusuf, Arif ve Süleyman farklı bir yol izleyerek Süphan'a ulaÅŸmışlardı. Ancak ihanet, burada da yakalarını bırakmadı. Åžeyh Toho ve Mamê Hamze gibi Kürtlerin öncülük ettiÄŸi yerel “milis” müfrezelerinin takibi sonucunda, saklandıkları maÄŸaralar deÅŸifre edilen Yusuf, Arif ve Süleyman, kendilerine yardım eden Gefoyê Hamdikî ile birlikte öldürüldüler. Akıllara durgunluk veren bu ihanet örnekleri, sadece bazı ölümlere yol açmadı. Kör Hüseyin PaÅŸa’nın öldürülmesi, AÄŸrı isyanına çok önemli katkılar sunabilecek olan, hatta isyan bölgesine ulaÅŸması durumunda büyük ihtimalle isyanın önderlik görevini üstlenecek olan büyük bir ÅŸahsiyetin yitirilmesi anlamına geliyordu. Yine, Kör Hüseyin PaÅŸa’nın öldürülmesiyle, AÄŸrı isyanına güç verecek birçok aÅŸiretin destek sunması engellenmiÅŸ oluyordu. Çünkü Kör Hüseyin PaÅŸa’nın bu aÅŸiretler üzerindeki etkisi, devletin etkisinden çok daha fazlaydı. Ayrıca, PaÅŸa’nın ve çocuklarının öldürülmesi, pek çok aÅŸiretin korkmasına ve devlet yanında yer almalarına neden olmuÅŸtur. Osmanlı ordusundaki kırk senelik askerlik hayatında binlerce kiÅŸilik orduları yönetmiÅŸ, I. Dünya savaşı, Rus savaşı ve Ermeni soykırım sürecini yaÅŸamış, TuÄŸgeneralliÄŸe kadar yükselmiÅŸ biri olan Kör Hüseyin PaÅŸa’nın daha isyana katılmadan öldürülmesi Kürtler açısından büyük bir kayıp, Türk devleti açısından ise hiç masrafı olmayan büyük bir baÅŸarı olmuÅŸtur. Hüseyin PaÅŸa’nın oÄŸulları Mehmet ve Nadir ise Suriye’den yürüyerek yola çıktılar. Büyük badireler atlattıktan sonra AÄŸrı’ya ulaÅŸtılar ve AÄŸrı isyanında önemli roller oynadılar. Bu olayların yaÅŸandığı süreçlerde, Broyê Heskê Telî'nin baÅŸlattığı isyan gittikçe yayılmış ve çatışmaların ÅŸiddeti artmıştı. 15 Haziran 1926’da, 9. Tümen'e baÄŸlı askerlerin harekete geçti, 16 Haziran’da çatışmalar baÅŸladı. Daha önceki isyanlardan farklı olarak gerilla taktiÄŸi uygulayan Bro, hızlı birliklerle Türk ordu güçlerine ani darbeler vurarak geri çekiliyor ve böylece çok az kayıp vererek, önemli bir savaÅŸ yürütüyordu. Türk ordusu, darbe yediÄŸi her saldırıdan sonra daha büyük güçlerle AÄŸrı’ya yöneliyordu. Saldırılar yoÄŸunlaşıp, darbe yeme olasılığı artınca Bro ve güçleri sınırı geçerek Ä°ran denetimindeki DoÄŸu Kürdistan topraklarına geçiyorlardı. Böylece isyan güçleri her geçen gün daha da büyüyordu. 25 AÄŸustos 1927’de, Genelkurmay BaÅŸkanlığı, AÄŸrı’ya yönelik yeni bir harekat için emir verdi. Ä°ran devleti ile sınırdaki geçiÅŸler konusunda görüÅŸmeler yapılması yönünde siyasi bir karar da alındı. Ä°syan güçlerinin çatışmalar sırasında Ä°ran’a geçmelerini engellemek yine kara ve hava birliklerinin yapacağı saldırılarla isyan güçlerini imha etmek amaçlanıyordu. Hazırlıkların tamamlanmasından sonra 8 Eylül 1927’de operasyon baÅŸlatıldı. Ä°lk birkaç günde herhangi bir çatışma olmadı. Bro ve güçleri, Türk devletinin istediÄŸi yerde ve zamanda deÄŸil, kendi istedikleri yerde ve zamanda çatışmaya girme taktiÄŸini uyguluyorlardı. Türk birlikleri, çatışmaların gidiÅŸatını deÄŸiÅŸtirecek bazı hamleler yaptı. SavaÅŸ uçakları gelip sivil-savaÅŸçı ayrımı yapmadan bölgedeki halkın üzerine bomba yaÄŸdırmaya baÅŸladı. Bu saldırıların amacı, isyana destek veren halkın edebildikleri kadarını imha etmek kalanları da yıldırmaktı. Bunun yanında, isyan güçlerini tahrik etmek ve çatışmaya çekmek de amaçlanıyordu. Kürtler bu oyuna fazla gelmediler ve çatışmaları sürdürecek savaÅŸçı yapısını büyük oranda korudular. Ancak, Türk birliklerinin sıkıştırdığı bazı aÅŸiretler Ä°ran’a geçmek için yola koyulunca, alınan istihbarata göre konumlanan Türk ordu birliklerin pususuna düÅŸtüler. Yaklaşık 150 Kürt, bu çatışmalarda yaÅŸamını yitirdi. Bro ve isyan güçlerini tümden imha etmek amacıyla baÅŸlatılan operasyon, istediÄŸi amaca ulaÅŸmadan sona erdi. Çok ciddi kayıplar vermeden bu büyük saldırıyı atlatan Kürtler, büyük bir moral üstünlük yakaladılar ve bu moral üstünlükle Türk ordu birliklerine pek çok saldırı düzenlediler. Bazı bölgelerde kendi denetimlerini kurdular ve denetimlerindeki alanlarda AÄŸrı Kürt Cumhuriyetini ilan ederek Kürdistan bayrağını çektiler. XOYBUN CEMÄ°YETÄ° MÜDAHÄ°L OLUYOR Åžeyh Sait isyanının yenilgi ile sonuçlanmasından sonra, dağınık halde bulunan Kürt hareketinin ve kadrolarının yeniden örgütlenmesi gereÄŸi, Kürt aydınları ve bazı Kürt ÅŸahsiyetleri arasında yoÄŸun olarak tartışılıyordu. Özellikle, isyan sonrasında Rojava'ya kaçmayı baÅŸaran ve burayı kendileri için üslenme alanı olarak belirleyen Kürtler, Kuzeydeki mücadeleyi buradan takip ediyor ve destek olmak için çaba gösteriyorlardı. Yeni bir mücadelenin ÅŸart olduÄŸu ve mücadele enerjisinin belirli bir alanda toplanarak yoÄŸunlaÅŸtırılması gereÄŸi, birçok Kürt ileri geleni tarafından savunuluyordu. Ancak pratik olarak, bu düÅŸüncenin öncülüÄŸünü Mamduh Selim Bey yaptı. O dönemde, Kürt ulusalcılığının öncülerinden biri olan Memduh Selim Bey; Dr. Mehmet (Åžükrü) Sekban, Ä°hsan Nurî, Åžeyh Sait’in oÄŸlu Ali Rıza, Berazî aÅŸiret reisi Mustafa Bey, o sıralarda Paris’te bulunan Åžerif PaÅŸa, Mısır’da bulunan Celadet ve Kamuran Bedirxan gibi pek çok ileri gelen Kürt ÅŸahsiyeti ile görüÅŸerek, kurulacak olan örgüt konusunda onay ve desteklerini istedi. Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt TeÅŸkilat-ı Ä°çtimaiye Cemiyeti, Kürt Millet Fırkası ve Mısır’da bulunan Kürt Ä°stiklal Komitesi gibi örgütlerle görüÅŸmeler yapıldı ve bu örgütlere, Xoybun çatısı altında birleÅŸme teklifi yapıldı. Bütün bu görüÅŸmeler sonuç verdi ve Eylül 1927’de, Lübnan’daki Bihamdun’da toplantılar baÅŸladı. Bir kongre olarak örgütlenmiÅŸ olan bu toplantıların baÅŸlangıç tarihi, aynı zamanda Hoybun Cemiyetinin kuruluÅŸ tarihi olarak da kabul edilir (5 Eylül 1927) Hoybun’un ilk lideri Celadet Bedirhan Bey’dir ve örgütün ilk çalışmaları Lübnan’da planlanıp-yürütülmüÅŸtür. Kürtler arasında güçlü bir sinerji yaratan Xoybun örgütlenmesi, kısa sürede Åžam, Beyrut ve Hasekê gibi yerlerde geliÅŸme gösterdi. Çalışma tarzını, illegal örgüt yapısına göre belirlemiÅŸ olmasına raÄŸmen kısa süre içinde önemli sayılabilecek bir güç ortaya çıkardı. Ortaya çıktığı süreç ve Kürdistan toplumunun genel özellikleri dikkate alındığında, ileri ve önemli bir örgüt olan Hoybun örgütünün belirlemiÅŸ olduÄŸu Tüzük’ün ilk beÅŸ maddesi hem Hoybun cemiyetini anlamak hem de AÄŸrı isyanını kavramak açısından oldukça önemlidir. "1-1927 senesi Eylül ayının beÅŸinci günü toplanan Birinci Kürt kongresinin kararıyla ve Hoybun adıyla, ulusal bir Kürt örgütü kurulmuÅŸtur. 2- Örgütün amacı, Türkiye boyunduruÄŸu altındaki Kürdistan ve Kürtlerin kurtuluÅŸu ve doÄŸal ve ulusal sınırları içerisinde bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktır. 3-Bu amaca ulaÅŸabilmek için örgüt, tüm Kürtleri etrafında toplayacak, karşılıklı çıkarlar çerçevesinde her türlü unsurla iliÅŸkiye geçecektir. 4-Kürt ulusal andını ve bu tüzüÄŸün gereklerini kabul eden ve yerine getiren her Kürt, Hoybun örgütüne girebilir. Her fert, örgüte giriÅŸ esnasında bir giriÅŸ ücreti verecek ve aylık bir taahhütte bulunacaktır. 5-Örgüte girecek olan her kiÅŸi, görevli bir heyet huzurunda, belirlenmiÅŸ olan yemini okumak zorundadır" TüzüÄŸün beÅŸinci maddesine göre, Kürt ulusal çıkarlarını korumayı ve geliÅŸtirmeyi esas alan bir yemin metni yazılmıştır. Bunun dışında da, her üyenin kardeÅŸlik andını okuması zorunluluÄŸu vardı. Bu önlem sembolikti, fakat aÅŸiret kimliÄŸinin aşılarak ulusal kimliÄŸin güçlendirilmesi ve ulusal bilincin geliÅŸtirilmesi anlamında önemli bir düzeyi ve tedbiri ifade ediyordu. KuruluÅŸ kongresinden sonra biri tüm kamuoyuna, diÄŸeri de Sosyalist Enternasyonal’e olmak üzere iki bildiri yayınlandı. Bildirilerde, Hoybun’un kuruluÅŸ amacı özetlendikten sonra, Türk sömürgeciliÄŸinden kurtulma için uluslararası camianın desteÄŸi isteniyordu. Ayrıca, Türkiye’den kopan Kürt mültecileri kabul ettikleri için Fransa, Suriye, Ä°ngiltere, Ä°ran ve Irak hükümetlerine teÅŸekkür ediliyordu. Örgütsel yapılanmasını ve çizgisini oluÅŸturan Hoybun cemiyeti, pratik olarak da bazı çalışmalar yapmak üzere harekete geçti. AÄŸrı isyanı ve Hoybun cemiyeti, çok iç içe olgular olduÄŸu için pek ayrı tutulamazlar. Ancak AÄŸrı’daki isyan, Hoybun’un kuruluÅŸundan öncesine dayanır. Hoybun örgütü kurulur kurulmaz, tüm gücünü AÄŸrı isyanının geliÅŸtirilmesi ve güçlendirilmesi çalışmalarına vermiÅŸtir. Ä°syanı sürdüren Kürtlerle iliÅŸki kuran Hoybun, isyanın önderliÄŸini üstlenme konusunda isyancıları ikna etmiÅŸ ve örgütçü yönü geliÅŸkin olan yine Türk ordusundaki subaylığından ve katıldığı isyanlardan dolayı büyük tecrübeye sahip olan Ä°hsan Nuri PaÅŸa’yı askeri komutan olarak AÄŸrı’ya göndermiÅŸtir. AÄŸrı’daki isyanı baÅŸlatan ve liderliÄŸini sürdüren Broyê Heskê Telî, Ä°hsan Nuri geldikten sonra, önderlik görevlerini bir bütün olarak Hoybun’a devretmiÅŸ ve kendisine verilen görevlere göre hareket etmiÅŸtir. Bu Kürt tarihinde istisnai bir durumdur. AÄŸrı isyanına kadar gerçekleÅŸen Kürt isyanları içinde bu tarz bir davranışa rastlanmaz. AÅŸiret gerçeÄŸi, Kürt egemenlerinin zihniyet yapısı, bu tarz fedakarlıkları kaldırmaz. Ama Broyê Heskê Telî, bu yaklaşımı büyük bir mütevazilik ve yüreklilikle göstermiÅŸtir. KuruluÅŸundaki bildirgeden de anlaşılacağı gibi, Hoybun örgütü devrimci bir örgüttü. Örgütün önderleri de, diÄŸer Kürt isyanlarındaki önderliklere göre çok daha yetkin ve daha ilerici bir karaktere sahipti. Türkiye’yi sömürgeci bir güç olarak tanımlayan Hoybun örgütü, ideolojik ve örgütsel çalışmalarını bu eksende yürütüyor ve dünyanın çeÅŸitli yerlerindeki (özellikle Latin Amerika’daki) gerilla mücadelelerini esin kaynağı olarak alıyordu. AÅŸiretçiliÄŸi, yerelliÄŸi ve ÅŸahısların egemenliÄŸini aÅŸmak isteyen Hoybun örgütü, çalışmalarını da buna göre yürütüyordu. AÄŸrı dağına çekilmiÅŸ olan Kürdistan Bayrağını ulusal bir sembol olarak Kürtlere kabul ettiren Hoybun, basın-yayın faaliyetlerine de önem veriyordu. Birçok geliÅŸme karşısında bildiri ve broÅŸürler yayınlayarak ideolojik faaliyeti güçlü tutmaya yine Türk devletinin yaptığı propaganda ve politikaları boÅŸa çıkarmaya önem veriyordu. Kürt kadınlarını hem isyana hem sosyal ve siyasal yaÅŸama katmaya çalışıyordu. Pek çok kadronun yer aldığı güçlü bir örgütsel yapılama ile çalışmalarını yürüten Hoybun örgütü, Kürt ulusal bilincinin geliÅŸmesini ve AÄŸrı’daki isyanın da yayılmasını saÄŸlıyordu. Türkiye, Ä°ran ve Sovyetler BirliÄŸi'nin sınırlarının kesiÅŸtiÄŸi noktada gerçekleÅŸen AÄŸrı isyanı, bölgenin stratejik konumu nedeniyle, Türkiye açısından stratejik düzeyde bir tehlike yaratıyor buda Ankara hükümetini zorluyordu. Ayaklanmanın taşıdığı stratejik önem dolayısıyla, Türk devleti, ciddi önlemler almak durumunda kaldığını görüyordu. Bu temelde isyanın bastırılması için kapsamlı planlamalar yapıldı. Bu doÄŸrultuda: Ä°ran’a ve Sovyetler BirliÄŸi’ne iÅŸbirliÄŸi çaÄŸrısı yapıldı. Ayaklanmayı bastırmak için yapılacak olan masrafı karşılamak üzere borçlanma planları–giriÅŸimleri gerçekleÅŸtirildi. Sovyetler BirliÄŸi ve Ä°ran devletleri, elde edecekleri çıkar karşılığında, ayaklanmanın bastırılması konusunda, yardım edeceklerine dair Türk devletine taahhütlerde bulundular ve daha sonraki süreçte Türk devletine çok önemli yardımlarda bulundular. AÄŸrı Ayaklanması, Türk devleti için öylesine korkutucu olmuÅŸtur ki, M. Kemal, Newyork Times gazetesine verdiÄŸi demeçte, “Bu Kürt savaşının fazla sürmesi halinde kendisinin bizzat Kürdistan’a gidip ayaklanmayı bastıracağını" belirtmiÅŸtir. Yine Genelkurmay BaÅŸkanı MareÅŸal Fevzi Çakmak, bölgeye özel geziler düzenleyerek ayaklanma hakkında ayrıntılı bilgiler edinmeye ve bu bilgilere dayanarak ayrıntılı planlamalar yapmaya çalışmış, raporlar hazırlayıp M. Kemal’e sunmuÅŸtur. Kapsamlı siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri tedbirler alan Türk hükümeti, Kürtler arasında parçalanmaya yol açması için psikolojik-hukuki tedbirleri de devreye koydu. 9 Mayıs 1928’de, Genel Af yasası çıkarıldı. Bu yasa ile isyancıların bir kısmının teslim olması, teslim olanlardan isyan konumlanması-silahlar-iliÅŸkiler vb. hakkında bilgi alınması hedefleniyordu. EÄŸer bu yasa baÅŸarılı olursa, daha önceden her türlü hazırlığı yapmış olan askeri birlikler ile saldırıya geçilecek ve sayıları azalan, moralleri bozulan Kürt isyancılar imha edilecekti. Genel Af yasası bu amaçla bir psikolojik harekat olarak gündeme getirilmiÅŸti. Hoybun örgütü, Türk devletinin bu niyetini anladı ve karşı ataÄŸa geçti. Propaganda çalışmalarıyla, bildiri ve broÅŸürler yayınlayarak halka durumu izah etmeye çalıştı ve Türk devletinin oyununa gelinmemesini istedi. Ä°SYAN ÖNDERLERÄ°NÄ° SATIN ALMA ÇABALARI Türk devleti, isyan güçlerinin teslim olması için giriÅŸimlerini sürdürürken, aynı zamanda isyanın önderleriyle de iliÅŸki kurmak istiyordu. Bu amaçla, yetkili bir heyet oluÅŸturuldu ve AÄŸrı’ya gönderildi. 1928 yılının mayıs ayında Åžeyhli Köprüsü çevresinde gerçekleÅŸen görüÅŸmede Ankara’dan gelen 12 milletvekili ile bölgedeki askeri ve sivil erkandan oluÅŸan kalabalık bir heyet hazır bulundu. Kürt tarafını temsilen Ä°hsan Nuri, Broye Heskê Telî ve Ferzende’den oluÅŸan siyasi delegasyon ile 60 civarında savaÅŸçı katıldı. GörüÅŸmede devlet tarafı Ä°hsan Nuri ve arkadaÅŸlarına; silahlı mücadeleye son vermesi durumunda önemli ekonomik ve sosyal görevler vaat ederken; Kürtler adına söz alan Ä°hsan Nuri’de devlet güçlerinin Kürdistan’dan çekilmesini ÅŸart koÅŸtu ve Türk devletinin Kürdistan’ın bağımsızlığını tanımasını istedi. Muhatap olarak da Hoybun örgütünü iÅŸaret etti. UzlaÅŸmaz taleplerin dile getirildiÄŸi görüÅŸmelerden herhangi bir sonuç çıkmayınca, DoÄŸu illeri Birinci umum müfettiÅŸi Ä°brahim Tali (Öngören) ve Van valisinin yazdığı mektup ile yeni bir öneride bulunuldu; Ä°hsan Nuri’ye kolordu komutanlığı rütbesi, istediÄŸi bir ülkede büyükelçilik ve büyük miktarda para önerildi. Ä°hsan Nuri PaÅŸa, bu mektuba yanıt verdi ve görüÅŸmeler sırasında dile getirmiÅŸ olduÄŸu talepleri yineledi. Türk devleti, sadece Ä°hsan Nuri ile deÄŸil, diÄŸer isyan önderleri ile de iliÅŸki kurmak, onları mücadelelerinden vazgeçirmek istiyordu. Bunu baÅŸarabilirse, direniÅŸ cephesini bozmuÅŸ olacaktı. Böylece öncüleri teslim alınan Kürtlerin kendi davalarına olan inancı büyük darbe yiyecekti. Çünkü halk ”Öncülerimiz para-pul, mevki için bizi bıraktı, demek ki, mesele ülke meselesi deÄŸil bireysel çıkar meselesiymiÅŸ…” diye yaklaÅŸacaktı. Türk devletinin iliÅŸki kurduÄŸu isyan önderlerinden biri de Broyê Heskê Telî’ydi. Bro, kendisine gönderilen mektuba ÅŸu cevabı veriyordu; “Beyazıt Valisi Süreyya Bey, 1360 No ve 28. 2. 28 tarihli mektubunuza cevap veriyorum. Mektubunuzu zevkle okudum. Mektubunuz, bizim teslimiyetimizi kabul ettiÄŸinizi bildiriyor. Oysaki biz, hiçbir resmi makama teslim olmak isteÄŸimizi ya da boyun eÄŸdiÄŸimizi söylemedik. EÄŸer gerçekten bir af varsa, bu genel olmak ve uygar çağımızın yasalarına uygun olmak zorundadır. EÄŸer hükümet, Af’la cahil insanları aldatmayı amaçlıyorsa bu baÅŸka bir sorundur. Demek ki, bizim gibi insanlara bu tür bir ÅŸeyi istemeniz gerekmez. Çünkü biz, yeterince tecrübe sahibi, dünyayı gören, tanıyan insanlarız. Türk hükümeti bunu kabul etmek zorundadır. EÄŸer siz uygarlığa, çağımıza, ırkımıza ve dinimize uygun olarak bir genel af çıkartırsanız onu zevkle kabul ederiz. Ama eÄŸer bu önlemlerle, halen vahÅŸi gözüyle gördüÄŸünüz insanları kastediyorsanız, aldatılacak hiç kimseyi bulamazsınız. Ancak bütün sürgünler yurtlarına döndükten sonra bizim de dönüÅŸümüz söz konusu olabilir…”* ÇATIÅžMALAR YOÄžUNLAÅžIYOR Türk ordusu bu yöntemiyle fazla bir sonuç alamadı. Arkasından da operasyonlar ve çatışmalar dalga, dalga yayıldı. Türk ordusu, yapmış olduÄŸu saldırılarda, çok acımasız davranıyordu. Mesela, MuÅŸ’lu Åžeyh Rıza yakalanınca diri, diri tandıra atılmıştı. Benzer örnekler, isyan boyunca artarak yaÅŸanacaktı. Çatışmalarda isyan güçlerinin önemli baÅŸarılar elde ettikleri dönemler oldu. "Kurtarılmış bölge ve alanlar” oluÅŸturuldu. Bu bölgelere girip çıkanlar, izin kağıtlarıyla girip-çıkabiliyorlardı. Ä°syan güçleri düzenli birlikler oluÅŸturmak üzere savaÅŸçılara üniforma giydiriyor ve kasketlerine HOYBUN arması takıyorlardı. Gerillanın vur-kaç taktiÄŸini uyguluyor, istedikleri hedefi vurduktan sonra güvenlikli alanlara çekiliyorlardı. Ä°hsan Nuri PaÅŸa, "AÄŸrı’yı düÅŸmana teslim etmeden, çete savaşı ile Kurdistan'da devletin Kürtler üzerindeki nüfusunu kırmak ve Kürtler arasında bağımsızlık düÅŸüncesini egemen kılarak onları toplu bir ayaklanmaya hazırlamaya çalışıyorduk. Bu taktik, Hoybun merkezince tespit edilmiÅŸti…”** diyordu. Bu taktiÄŸin uygulanması önemli baÅŸarılar getirdi. Türk ordusu darbelenerek bir çok alandan çıkarıldı ve bu tür baÅŸarılar isyana desteÄŸi artırdı. Hesanan’lı Ferzende Bey, Sipkî aÅŸiret reisi Abdülmecit Beyin oÄŸlu Halis Bey, Zikrî aÅŸiret reisi Ahmedê Hacî Bero gibi bölgenin etkin isimleri ve aÅŸiretleri isyana katıldılar. 28 Aralık 1929’da, Atatürk, Fevzi Çakmak ve Ä°brahim Tali’nin de katıldığı Bakanlar Kurulu Toplantısında, AÄŸrı’ya yönelik kapsamlı bir harekatın yapılması kararlaÅŸtırıldı. 9. Kolordu’ya baÄŸlı birlikler, planlamaya uygun olarak hazırlıklarını yaptılar. Bu arada halk arasında panik havası yaratıp, güvensizlik yaymak için “katliam yapılacağı” propagandası geliÅŸtiriliyordu. DireniÅŸin ve direniÅŸi yürütenlerin halkla olan baÄŸlarının koparılması, halkın direniÅŸçilere olan desteÄŸinin kesilmesi, askeri harekat öncesinde, en fazla önem verilen konuydu. EÄŸer bunda baÅŸarılı olunursa, isyanın ezilmesi çok kolay olacaktı. Haziran 1930’da, 40 bin asker ve savaÅŸ uçaklarının desteÄŸiyle Türk ordusu harekete geçti. Uçaklar, bir yandan sivil halkın yaÅŸadığı köy ve çadırları bir yandan isyan güçlerini bombalıyor; kara birlikleri de, isyan güçlerinin tuttukları bölgeleri ele geçirmeye çalışıyordu. Türk ordusu, ilk olarak Kabaktepe’yi ele geçirmiÅŸ, büyük bir saldırı için mevzilenmeye baÅŸlamıştı. Buna karşılık olarak, Ä°hsan Nuri PaÅŸa’nın talimatı üzerine Haydaran aÅŸireti üyelerinin öncülük ettiÄŸi bir grup savaÅŸçı Çaldıran-DoÄŸubayazıt telgraf hattını keserek direniÅŸin büyütülmesi için harekete geçme kararı aldı. Ä°hsan Nuri PaÅŸa, aynı zamanda bazı aÅŸiret liderlerine mektuplar göndererek durumu anlatıp, destek istedi. Kör Hüseyin PaÅŸa’nın oÄŸulları Mehmet ve Nadir Beylerin öncülük ettiÄŸi Haydaranlılar, Zilan mıntıkasına yerleÅŸtiler. Belîkan ve Halîkan aÅŸiretleri, Haydaranlılara destek vereceklerini açıkladılar. Türk ordusu, büyük saldırı için hazırlanırken, isyan güçleri de kendi cephelerini geniÅŸleterek ve bazı önemli noktalara saldırılar düzenleyerek karşı hazırlık yapıyorlardı. Ä°syan güçleri Zilan bucak merkezini ve jandarma karakolunu basarak buraları ele geçirdiler ardından da ErciÅŸ’i ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Bu eylemlerdeki amaç, AÄŸrı üzerine yoÄŸunlaÅŸan askeri gücün dağılmasını saÄŸlamaktı. Sonraki süreçte Hasanabdal ele geçirildi. ErciÅŸ Havaalanı ele geçirilip iki uçak yakıldı ve hava bombardımanına gelen iki uçak düÅŸürüldü. Tüm bu çatışmalarda, yüzlerce asker esir alındı. Bunlar sonradan serbest bırakılacaktı (Sadece Hasanabdal’da iki yüz asker esir alınmıştı. ) Ayrıca askeri birliklerin büyük miktardaki silah, cephane ve erzağına el konuldu. Zilan bölgesinde, Haydaran, Kalkanî, Bekiran ve Ademan aÅŸiretleri vardı. Çevredeki diÄŸer bazı aÅŸiretlerin desteÄŸi de alınarak bir cephe oluÅŸturulmuÅŸtu. Bu cephenin amacı, AÄŸrı’nın yükünü hafifletmiÅŸti. Fakat Zilan cephesi, Ä°hsan Nuri PaÅŸa’nın haber olmadan, Türk ordusuyla cephe savaşına tutuÅŸmuÅŸtu. Hiç hesapta olmayan bu geliÅŸmelere, isyanın karargahı olan AÄŸrı’dan herhangi bir müdahale yapılmadı, gerekli yardımlar gönderilmedi. Buna bir de Keskoî aÅŸiretinin ihaneti ve Türk ordusunun yanında çatışmalara girmesi eklenince Zilan’daki direniÅŸ kırıldı ve ardından da korkunç bir katliam baÅŸladı. Bu geliÅŸmelerden hemen sonra Genelkurmay BaÅŸkanlığı, 28 AÄŸustos 1930’da talimat göndererek, 2 Temmuz 1930 tarihi itibariyle “tedip” harekatının baÅŸlatılmasını istedi. Hareket bölgesinde 9. Kolordu’ya Elazığ’daki 17. Tümen ve 7. Kolordu takviyeler yaptı. 62. Alay MuÅŸ’a gönderildi. 14. Süvari Tümeni ise her an savaÅŸmaya hazır olacak vaziyette hazırlandı. 19 Haziran’dan itibaren, Muradiye, Zilan, Patnos, Süphan dağı ve AladaÄŸ’da (IÄŸdır) Kürt isyan güçleri, Türk ordusuna önemli darbeler vurmuÅŸ, 5. Seyyar Jandarma Alayı bozguna uÄŸratılarak tüm silah ve teçhizatlarına el konulmuÅŸtu. Hesenan aÅŸireti liderlerinden Fetullah Beyin oÄŸlu Sevdin Bey, Malazgirt’e ulaşıp burada faaliyet yürütmeye, NorÅŸin ve Aktepe‘ye yönelik olarak askeri eylemlere baÅŸlamıştı. Bu arada Patnos'da kuÅŸatılmıştı. Türk ordusu Genelkurmay BaÅŸkanlığının talimatıyla 2 Temmuz 1930’da baÅŸlatacağı harekatı, bu geliÅŸmeleri de dikkate alarak planlanmıştı. Operasyon planını 9. kolordu komutanlığı yaptı. 2 Temmuz günü Genelkurmay baÅŸkanlığının bu planı çerçevesinde Kaymaz, Haçan, Kalesor, Çilî ve Osmanlı köyleri bombalanarak yerle bir edildi. Hemen arkasından da Patnos ve çevresinde, "isyancılara yardım" gerekçesiyle halka karşı saldırıya geçildi. Katliam baÅŸlıyor Uçak filolarıyla aralıksız olarak isyan güçleri ve sivil halkın yaÅŸadığı alanları bombalayan Türk ordusu, kara harekatı sayesinde de alan hakimiyeti saÄŸlamaya çalışıyordu. Ancak bunlar, Türk devletinin, Kürt savaÅŸçıları yenmesi için yeterli olmuyordu. KomÅŸu ülkelerin yardımı gerekiyordu. Türk devleti, bunun için uluslararası diplomasiyi tüm olanaklarını harekete geçirerek devreye koydu. Ä°ran’dan yardım istendi. Ä°ran devleti, kendi çıkarlarına uygun olduÄŸu için bu öneriyi kabul etti. Bu temelde ilk olarak isyanın geliÅŸiminde önemli rol oynayan, isyan güçlerinin Ä°ran-Türkiye sınırından geçiÅŸlerinde çok önemli yardımlarda bulunan aÅŸiretler üzerindeki etkisi nedeniyle isyanın desteklenmesinde büyük rolü olan Usibê Evdal AÄŸa’yı tutukladı. AÄŸrı isyanının simgelerinden biri olan Usibê Evdal AÄŸa’nın yakalanması Kürtler için büyük bir darbe oldu. Ä°ran devleti bununla da yetinmeyecek tutukladığı Usibê Evdal AÄŸayı zindanda katledecekti. Muradiye, Zilan, ErcüÅŸ ve Patnos'ta Türk ordusu ile çok ÅŸiddetli çatışmalar yaÅŸandı. Yeni gelen takviye güçlerinin verdiÄŸi destekle, Türk ordusu, isyan güçlerine önemli darbeler vurdu. Fakat esas kayıplar halka yönelik katliamlarda yaÅŸanıyordu. Sadece Zilan deresinde, binlerce sivil insan katledilmiÅŸ, 44 köy yakılmış, halkın mallarına ve hayvanlarına el konulmuÅŸtu. Zilan deresinde yakılan köyler ÅŸunlardı: "Hasan Abdal, Aks, Åžahbazar, DoÄŸancı, Tendurek, Çakır Bey, Yılanlık, Harhus (Xarxus), Babazeng, Komir, Åžor, Åžorik, MurÅŸit, Mescitli, Karakilise, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise Gos, AÅŸağı PartaÅŸ, Yukarı PartaÅŸ, Binesê , Bunîzî, Pelexlu, Kerx, SöÄŸütlü, Mixarê KaradaÄŸan, Kele, Hastekar, Suvarköy, Kızılkilise, Ziyaret, HiraÅŸen, Komik, Åžeytanpava, Birhan, KoÅŸköprü, Zarava, KaÅŸesor, Egis, Ä°lanî, HacibaÅŸ" ***YaÅŸanan katliam, Türk basınına da yansımıştı: ”EÅŸkıya tenkil ediliyor. Kuvvetlerimiz Ararat AÄŸrı dağını tamamen kuÅŸatmışlardır. Hükümet bu kez Åžark (DoÄŸu) meselesini kökünden hal etmeÄŸe karar verdi. Hükümet imhaya azmetmiÅŸ…Halkın hayvanlarını çalan, köyleri yakıp yıkan bu haÅŸerenin artık tamamen kökü kesilmek üzere…Yalnız adi bir hırsızlık için deÄŸil, anavatanda yeni bir irtica hamlesi yapmak hırsıyla hudutlarımıza saldırdıkları anlaşılan müfsitlerin (fesatçı), bu sefer katiyetle boÄŸulması azmiyle tedbir alındığı muhakkaktır… Cumhuriyet Gazetesi-2 Temmuz 1930**** 2-15 Temmuz 1930 tarihleri arasında çıkan cumhuriyet gazetelerinde geliÅŸmeler ÅŸu ÅŸekilde veriliyordu; ”EÅŸkıya, layık olduÄŸu ÅŸiddetli cezayı görmekte gecikmeyecek. Tenkil harekatı süratli ilerliyor. Åžakiler kuÅŸatma çemberinde, Åžakiler pek müÅŸkül durumda, birliklerimizin demir çemberi içinde kalmış bulunuyorlar. Ä°lk safhada hayli zayiat veren eÅŸkıya…" "Åžakiler PeriÅŸan… Åžakiler korku ve telaÅŸ içinde. Uçak bombardımanı ve birliklerimizin yürüyüÅŸü önünde ÅŸakiler sürekli gerilemekte. Mecnun ve sergüzeÅŸtçi türedi tertipleri kökünden kazınmak üzeredir. EÅŸkıya mahvedildi. DehÅŸetli köpek yiyen ÅŸakiler. Åžarkta baÅŸkaldıran ÅŸekavet ve irtica kendi bozuk kanı içinde boÄŸulmuÅŸtur. YaÅŸamaya azmetmiÅŸ bir millet olduÄŸumuzu bir daha ispat ettik…” 13 Temmuz 1930 tarihi Vakit gazetesi ise daha geri kalır bir durumda deÄŸildi. Onun geliÅŸmeleri aktarma tarzı da en az cumhuriyet gazetesi kadar ırkçı, aÅŸağılayıcı ve faÅŸizandı… ”Asiler beÅŸ günde yok edildi. Zeylan deresindekiler tamamen yok edildi. Bunlardan bir kiÅŸi dahi kurtulamamıştır. AÄŸrı’da harekat devam ediyor. Dünden beri harekat sahasında tek bir ÅŸaki kalmamıştır. Büyük kuvvetlerimiz yüksek sarp daÄŸlara iltica edenleri de mahvetmiÅŸtir. Zeylan deresi yüzlerce cesetle doludur…” ***** Halka dönük katliam bu kadar açık verilirken, bir yandan da bu soykırımcılığın Kürtleri ne kadar medenileÅŸtirdiÄŸi, onlar için ne kadar yararlı olduÄŸu iÅŸleniyordu. 14 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi bu konudaki haberinde ÅŸunları yazıyordu; "Hayvanlarla bir damda yatan, hela yapmayı bile bilmeyip de evlerinin üstünü ve kırları gübreliÄŸe çeviren bu iptidai (ilkel) çevreye; ordumuz ayni zamanda medeniyet getirmiÅŸtir. Ä°nsanca yaÅŸamayı aşılamıştır…” ****** Türk basınında, Kürtlere iliÅŸkin haberler, ne kadar da tanıdık geliyor. “EÅŸkıya” kelimesinin yerine “Terörist” kelimesini koyduÄŸunuzda, yakın zamanda Türk gazetelerinin yazdıklarıyla hemen hemen aynılaÅŸtığını görürsünüz. Zilan katliamıyla ilgili 16 Temmuz 1930 tarihli cumhuriyet gazetesindeki “AÄŸrı dağı harekatı bu hafta baÅŸlıyor” adlı yazı bu konuda çok çarpıcıdır "AÄŸrı dağı tepelerinde kovuklara iltica eden 1500 kadar ÅŸaki kalmıştır. Tayyarelerimiz ÅŸakiler üzerine çok ÅŸiddetli bombardıman ediyorlar. AÄŸrı dağı daimi olarak infilak ve ateÅŸ içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. EÅŸkiyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekatında imha edilenlerin sayısı 15 bin kadardır. Zilan deresi aÄŸzına kadar ceset dolmuÅŸtur…Bu hafta içinde AÄŸrı dağı tenkil harekatına baÅŸlanacaktır. Kumandan Salih PaÅŸa bizzat AÄŸrı’da tarama harekatına baÅŸlayacaktır. Bundan kurtulma imkanı tasavvur edilemez…” ******* Türk basınında yansıdığı gibi, Zilan’da, yaklaşık on bin Kürt katledilmiÅŸ, bölge yasak bölge ilan edilerek 1950 yılına kadar kimsenin bu bölgeye yerleÅŸmesine izin verilmemiÅŸtir. Van’ın ErciÅŸ ilçesinin 20 km. kuzeyine düÅŸen Zilan deresine ancak isyandan 50 yıl sonra 1980’de Afganistan’dan getirilen Afgan göçmenler yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Zilan ve Süphandağı arasındaki çatışmalardan sonra, halka yönelik katliamlarda çok büyük kayıplar verildi. Çatışma sahalarındaki bütün Kürtlerin öldürülmesi ihtimali vardı. Halkın bir kısmı, bu tehlikeyi görerek Ä°ran’a çekildiler. Ä°hsan Nuri PaÅŸa, Broyê Heskê Telî ve onlara baÄŸlı savaÅŸçılar ise AÄŸrı’da idiler. Ä°ran’a kaçmayı baÅŸaramayan Zilan’lılar, korunabilmek amacıyla AÄŸrı’ya sığındılar ve Ä°hsan Nuri PaÅŸa’nın yanına gittiler. Türk devletinin Ä°ran ile yaptığı anlaÅŸmaların gereÄŸi olarak, Ä°ran devleti arkadan Kürtlere yöneldi. Ä°ran Usibê Evdal AÄŸa’yı Tebriz Hapishanesine götürmüÅŸ ve orada öldürmüÅŸtü. Hemen arkasından da Qeleni bölgesinde bulunan aÅŸiretine yönelmiÅŸ, barbarca bir katliama giriÅŸmiÅŸti. Bu saldırılardan kurtulanlar da Türk sınırını geçip Ä°hsan Nuri PaÅŸaya sığındılar. On binlerce Kürt, AÄŸrı dağına yığılmıştı. Ä°syan güçleri hem daha geniÅŸ alanlar açarak yayılmak, hem de moral üstünlüÄŸü yakalamak amacıyla AÄŸrı’nın KuzeydoÄŸusundaki Aralık ve Sovyetler BirliÄŸi-Türkiye sınırındaki BaÅŸkent nahiyelerini bastı. Her iki nahiye de ele geçirildi, askerler esir alınarak silah ve teçhizatlarına el konuldu. Bu saldırılar biraz olsun moral yaratmaya yetti. Ancak on binlerce insanın yığıldığı AÄŸrı dağındaki sorunları çözmek için moralden daha fazlasına ihtiyaç vardı. Çünkü, sıkıntılar her geçen gün artıyordu. Binlerce kadın, yaÅŸlı ve çocuÄŸun yiyecek-içecek ihtiyacını karşılaması çok zordu. Birçok yaÅŸlı ve çocuk açlıktan dolayı yaÅŸamını yitirmiÅŸ salgın hastalıklar nedeniyle ölümler baÅŸlamıştı. SÖNMEYEN Ä°NSANLIK ATEŞİ: KÜRT KAHRAMANLIÄžI Çevre bölgeler Türk ordusu tarafından kuÅŸatılmıştı. Herhangi bir bölgeden yardım alma olanağı yoktu. Açlık ve hastalıktan dolayı yaÅŸanan ölümler, ciddi bir moral bozukluÄŸuna yol açıyordu. Bu durumda en iyisi, AÄŸrı’yı terk etmekti. Kürtler de bunu yapmaya çalıştılar. Ancak Türk devleti, Ä°ran ve Sovyetler BirliÄŸi ile anlaÅŸmalar yaparak, sınırlardaki güçleri engelleyecek tedbirler almalarını saÄŸlamıştı. Kürt halkına bütün kapılar kapatılmış, katliam dışında hiç bir seçenek bırakılmamıştı. Kürt halkı AÄŸrı’da sıkışmıştı, direnerek ölmekten baÅŸka bir çare yoktu. Ä°syan önderleri de bunu görüyordu. Tek umut AÄŸrı’da, Türk ordusunu yenmek ve geri çekilmesini saÄŸlamaktı. Bunu yapmak için de çok büyük bir irade gücü ve inanç gerekiyordu. Tam da bu nokta da Broyê Heskê Telî, Kürt tarihinde baÅŸarıya gidemeyen ancak hiçbir gücün de söndüremediÄŸi kahramanlık ateÅŸini gürleÅŸtiren bir hamleye giriÅŸti. SavaÅŸçıların daha iyi savaÅŸmaları, gözlerinin arkada kalmaması ve ailelerin düÅŸman eline geçip kendilerine karşı kullanılmaması için, ailesinde silah tutabilecek bir-iki oÄŸlu dışındaki herkesi kurÅŸuna dizdirdi. Kürdistan tarihindeki en göz yaÅŸartıcı olaylardan biri olan bu olay, bağımsızlık ve özgürlüÄŸe yüreÄŸini adamış olanların gösterdikleri fedakarlığı anlamak açısından çarpıcı bir örnektir. Türk birlikleri, Eylül 1930’da, bir taraftan uçaklarla AÄŸrı ve çevresini bombalarken, bir taraftan da Ä°ran devletiyle yaptığı anlaÅŸma gereÄŸi, Ä°ran topraklarından içeri girip AÄŸrı'yı arkadan kuÅŸattı. Kürt isyan güçleri, zor durumda kaldıkları zaman Ä°ran-tarafına geçip, orada bulunan akraba aÅŸiretlerden ya da isyana destek veren çevre aÅŸiretlerden yardım alabiliyor, eÄŸer darbe yemiÅŸlerse toparlanma zemini bulabiliyorlardı. Ancak bu sefer iÅŸler çok farklı bir ÅŸekilde geliÅŸiyordu. Ä°ran, Kürtlerin içine düÅŸtüÄŸü zayıf durumu görmüÅŸ ve yenileceklerini anlamıştı. Türkler ise, yardım karşılığında bazı çıkarlar vaat ediyordu. Sömürgeci bir devlet olarak Ä°ran doÄŸası gereÄŸi Türklere yardım edince, kırk bin kiÅŸilik Türk ordusu AÄŸrı dağını kuÅŸatmış oldu. Türkler, Ä°ran dışına, Sovyetler BirliÄŸi ile de antlaÅŸma yaptı. Sovyet askerleri, Aras nehri boyunca askeri yığınak yapmış Culfara bölgesine asker yerleÅŸtirerek, Kürtlerin olası bir durumda, nehri geçip kurtulma kapılarını kapatmıştı. Bu 'sözde sosyalist' Sovyetler BirliÄŸi devletinin dünya özgürlük tarihindeki en büyük ihanetlerinden biri olarak tarihe geçecekti. Çevreleri kuÅŸatılan, kaçış yolları kapatılan açlık ve hastalık içindeki binlerce kiÅŸiden oluÅŸan kadın, çocuk ve yaÅŸlıların yarattığı ağırlığı taşıyan Kürt savaÅŸçılar, cephane sıkıntısı ile de karşı karşıya kalmıştı. Salih PaÅŸa komutasındaki Türk ordusu adım adım ilerliyor ve çemberi daraltıyordu. Ä°ngiltere'nin verdiÄŸi uçaklar ise gece-gündüz bombardıman yapıyor, Ä°ngiliz pilotlar Türk ordusu saflarında ürettikleri yeni uçakları deniyorlardı. Türk devleti ise Türk halkını ve kamuoyunu Kürt isyan güçlerini Ä°ngiliz uÅŸağı olmakla, Ä°ngiliz desteÄŸiyle Türk devletine karşı isyan etmekle suçluyor, yürüttüÄŸü katliam ve soykırımı böyle gerekçelendiriyordu. Yakın bir zamanda açılan Ä°ngiliz arÅŸivleri ise bunun böyle olmadığını, Türk devleti ile Ä°ngiltere arasında AÄŸrı Ä°syanı sürecinde yoÄŸun bir diplomasinin yaÅŸandığını ve Ä°ngiltere'nin askeri olarak Türk ordusunu son teknikle donattığını dahası teknik elemanlarını ve pilotlarını göndererek Kürt isyan güçleri üzerinde Türk pilotlarına uygulamalı eÄŸitim saÄŸladığını göstermektedir. Ä°syan önderleri kötüleÅŸen gidiÅŸat karşısında bir ÅŸeylerin yapılması gerektiÄŸine karar verdiler. Zenyan Geçidini kullanarak kuÅŸatmayı yarmaya çalışacaklardı. Zenyan Geçidi, sarp ve uçurumlarla çeviriliydi. Türk ordusu müdahale etmese bile, geçidin uçurumlarında pek çok kayıp verilecekti. Ancak baÅŸka çare de kalmamıştı.

Gece, gizlice yola çıkılacak ve kafile, kafile sınırı geçmeye çalışacaklardı. Hazırlıklar hızla yapılıp, gece saatlerinde yola çıkıldı. Zenya geçidinin belli bir noktasında Türk ordusu kafileyi fark ederek vurmaya baÅŸladı. Asker ateÅŸi ve uçurumlardan düÅŸme nedeniyle yüzlerce insan öldü. Ancak kuÅŸatma yarıldı ve kafile Aras nehrinin kıyısından Ä°ran sınırını geçti.

KÜRT KANI ÜZERÄ°NDE Ä°RAN-TÜRKÄ°YE ORTAKLIÄžI

Ä°ran askerleri de Kürtleri bekliyordu. Çünkü çatışa çatışa kuÅŸatmayı yarmaya çalışan Kürtleri görerek tedbir almışlardı. Ä°ranlı askeri yetkililer, Kafileye sınırdan geçemeyeceklerini ve eÄŸer ilerlemeye devam ederlerse vuracaklarını belittiler. Arkalarında, dehÅŸet tablolarını bırakarak gelmiÅŸ olan Kafile geri dönmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine, Ä°ran ordusunun saldırısı baÅŸladı. Burada da yüzlerce Kürt yaÅŸamını yitirdi.

Ä°hsan Nuri PaÅŸa, silahlı bir savaÅŸçı grubunu örgütleyerek, Ä°ran askerlerini vura, vura bir geçiÅŸ koridoru oluÅŸturulması emrini verdi. Kürt savaÅŸçılar da öyle yaptılar ve kafile çatışa çatışa çoÄŸu akraba olan aÅŸiretlerin topraklarına ulaÅŸmayı baÅŸardı.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Bölgede bulunan Kürt aÅŸiretler, gelenleri koruma altına almak için büyük fedakarlıklarda bulundu ve gelenleri farklı yerlere yerleÅŸtirdiler. Ancak Ä°ran devleti bu duruma sessiz kalmayacaktı. Daha bir yıl önce, Usıbê Evdal AÄŸanın öldürülmesinden sonra saldırdığı ve çatışmalara girdiÄŸi bölge aÅŸiretlerinin yanına silahlı Kürt savaÅŸçıların gelip yerleÅŸmesini kabul etmeyeceÄŸini bildirdi. Silahlarını teslim etmeleri için baskı yapmaya baÅŸladı.

YaÅŸananlardan yeterince ders çıkarmış olan Kürtler, silahlarını teslim etmeyeceÄŸini söyleyince, Ä°ran ordusu akraba köylere yerleÅŸtirilen Kürtleri vurmaya baÅŸladı. Bir süre çatışan ancak Ä°ran güçleri karşısında dayanamayan Kürtlerin bir kısmı öldürüldü, bir kısmı teslim oldu, bir kısmı Van ve çevresine, bir kısmı ise geldiÄŸi daÄŸlara geri döndü. Ä°ran devleti, Kürtleri dağıttıktan sonra Ä°hsan Nuri PaÅŸa, Kör Hüseyin PaÅŸa’nın çocukları, Bro’nun kardeÅŸi Eyüp AÄŸa ve bazı Kürtler için sığınma hakkı verdi ve bunları Tahran, Tebriz gibi yerlere dağıttı.

BÄ°R KAHRAMANLIK ÖRNEĞİ: BROYÊ HESKÊ TELÎ

 AÄŸrı isyanı, yenilgiyle sonuçlanmıştı. Ancak AÄŸrı’daki direniÅŸ devam ediyordu. Ä°syanı baÅŸlatan Broyê Heskê Telî, Ä°ran’a geçmemiÅŸti. Öncesinde yaptığı ve içine düÅŸtüÄŸü yanlışlar ne kadar büyükse, aÄŸrı isyanındaki kahramanlığı, çabası, anlayışı ve kararlılığı bundan onlarca kat büyük olan Broyê Heskê Telî, Türk ordusuna karşı savaÅŸmaya devam ediyordu. Öncesinde yaptığı yanlışların özeleÅŸtirisini verircesine büyük bir irade ve kararlılıkla direniyordu. Bu direniÅŸ sadece askeri deÄŸil siyasi, ahlaki olarak da sürüyordu.

Kürt kahramanlığı onun ÅŸahsında bir kez daha ayaÄŸa kalkmış, Kürdün özgürlük tarihine geçiyordu. Öncesi ne olursa olsun onun isyan sürecine damgasını vuran kiÅŸiliÄŸi, kendini küllerinden yaratırcasına ayaÄŸa kalkan ve halkının onur sayfalarına ÅŸanlı bir kahraman olarak geçen bir örnek oluÅŸturuyordu. Ä°ran ve Türk devletleri, pek çok kere Bro’yu tuzaÄŸa düÅŸürmeye ya da çeÅŸitli vaatlerle satın almaya çalıştılar ama olmadı.

Bro, her seferinde bu saldırıları ve giriÅŸimleri boÅŸa çıkarmayı bildi. Fırsat buldukça da Türk birliklerine yönelik saldırılar düzenledi. Türk ve Ä°ran ordu güçleri, Bro’yu alt etmeyi baÅŸaramadı ama Emirhan adındaki bir Kürdün öncülük ettiÄŸi bir milis grubu Bro’yu takip edip pusuya düÅŸürdü ve yaralı olarak ele geçirdi. Kendisinin, Türk ordusuna teslim edilmemesini rica eden Broyê Heskê Telî, Emirhan’dan olumsuz yanıt alınca, hakaretlerde bulunarak onu tahrik etti ve kendisini öldürttü.

ReÅŸoyê Silo, Åžeyh Zahir, Seyithan ve Alican gibi ileri gelen Kürt isyancılar, çevrelerindeki 80-100 kiÅŸilik direniÅŸçi gruplarıyla bir–iki sene daha direniÅŸi devam ettirdiler. Fakat sonunda, büyük bir kısmı vuruldu. Kalan birkaç kiÅŸi ise teslim oldu.

SOYKIRIM DERÄ°NLEÅžTÄ°RÄ°LÄ°YOR

5 Mayıs 1932’de yeni bir sürgün kanunu yürürlüÄŸe kondu. Devlet yanlısı milis güçlere eleman veren aÅŸiret ve ailelere dokunulmadı. Onun dışında kalanlar, Anadolu’nun deÄŸiÅŸik illerine sürgün edildiler. Böylece AÄŸrı isyanın kalıntıları da ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Ä°syan bastırıldıktan sonra, Ä°ran devleti AÄŸrı dağının Ä°ran’a bakan yamaçlarını (doÄŸu bölümünü) Türk devletine bıraktı. Karşılığında ise Kutur ve Bezirgan bölgelerini aldı. Türk-Ä°ran sınırı, bu anlamıyla, resmi olarak deÄŸiÅŸmiÅŸ oldu.

AÄŸrı isyanı süreci, Kürtler açısından önemli derslerle dolu bir süreçtir. Olayların geliÅŸiminin ötesinde, bu isyanın çıkış nedenleri, isyanın yaÅŸandığı sürecin özellikleri, isyanın yenilgi ile sonuçlanmasının nedenleri ve yenilgiden sonraki genel durumu doÄŸru bir ÅŸekilde anlamak, günümüzü anlamak açısından da önemlidir.

Türk devletinin kullandığı savaÅŸ taktikleri, savaşı yürütebilmek için kullandığı temel ideolojik argümanlar ve bunların günümüzdeki biçimleri konusunda doÄŸru deÄŸerlendirmeler ve çıkarımlar yapabilirsek, çok zor gibi görünen pek çok soruna rahatlıkla izah getirebiliriz.

AÄŸrı isyanını, birkaç ana baÅŸlık altında deÄŸerlendirebiliriz.

A- Ä°yi bir örgüt, nitelikli bir kadro yapısı, eksiklikleri de olsa ayrıntılı olarak hesaplanmış bir yol haritası ve belli ölçüde de halk desteÄŸine sahip olan AÄŸrı isyanının yenilgiyle sonuçlanmasının nedenlerini izah ederken, Ä°hsan Nuri PaÅŸa, ÅŸunları belirtir: “ Bölgenin tümünde esaslı bir teÅŸkilatın olmaması . Türk kuvvetlerinin sayıca fazlalığı ve silah üstünlüÄŸü . Türk ordusunun disiplinli yapısı . DireniÅŸin hiçbir yerden yardım almaması .

Sovyetler BirliÄŸi ve Ä°ran’ın Türkiye’yi desteklemesi . KÜrdistan’ın diÄŸer bölgelerindeki Kürtlerin yardıma gelmemesi . Ä°ran devletinin, kendi sınırları içindeki AÄŸrı dağının doÄŸu yamaçlarını anlaÅŸma karşılığı Türk devletine bırakması"

B- AÄŸrı ayaklanması, Kürdistan’ın diÄŸer bölgelerinden ve parçalardan toplu bir yardım alamamıştır. Ancak Kürdistan’ın deÄŸiÅŸik parçalarındaki Kürtler arasında ulusal duyguların geliÅŸmesi ve baÅŸka bir parçadaki Kürtlere destek verilmesi açısından ilk isyandır. AÄŸrı isyanı; Ä°ran, Irak, Suriye ve Sovyetlerdeki Kürtlerin Türkiye Kürdistan’ında bir araya getirilip savaÅŸtırılması baÅŸarısını göstermiÅŸtir. Bu yönüyle önemlidir.

C- AÄŸrı isyanındaki önderler, diÄŸer isyanlarda olduÄŸu gibi, egemen güçler tarafından ele geçirilememiÅŸlerdir. Önder kadroların büyük çoÄŸunluÄŸu Ä°ran’a kaçmayı baÅŸarmışlardır.

D- AÄŸrı isyanının sonuçları içinde en önemlisi, Zilan katliamıdır. Bu bölgede direniÅŸi sürdüren Kör Hüseyin PaÅŸa’nın oÄŸulları Nadir ve Mehmet önderliÄŸindeki Kürtler, DerveÅŸ Bey komutasındaki devlet güçleri tarafından korkunç bir ÅŸekilde katledilmiÅŸlerdir. Türk askeri Zilan deresinde ele geçirdiÄŸi kadın-erkek, çocuk ve yaÅŸlıların hepsini ya kafasını keserek ya da kurÅŸuna dizerek öldürmüÅŸtür. Katledilen Kürtlerin sayısı konusunda farklı kaynaklarda farklı rakamlar verilmektedir. Bunlar 6 bin ile 20 bin arasında deÄŸiÅŸmektedir.

E- Ä°syanın gerçekleÅŸtiÄŸi bölgelerde, uçakların bombaladığı birçok köy tümden imha olmuÅŸtur. Yaklaşık iki yüz köy, ya askerler tarafından yakılarak ya da uçak bombardımanı ve top atışlarıyla haritadan silinmiÅŸtir.

F- Zilan deresi, 1950’deki Demokrat Parti dönemine kadar “yasak bölge” olarak kalmış, 1980'de ise bölgeye Afganlılar getirilip yerleÅŸtirilmiÅŸtir.

HOYBUN ÜZERÄ°NE KISA BÄ°LGÄ°

 Åžeyh Sait isyanından sonra isyan bahane edilerek Takriri Sükûn kanunu çıkarılır, muhalif olan bütün kesimler, “vatana ihanet” ile suçlanarak cezalandırılırlar. YoÄŸun bir baskı ve asimilasyon politikası ile Kürtler sürgün edilir, Kürdistan’ın birçok yerine Türkler yerleÅŸtirilmeye baÅŸlanır. Kürtler yok edilmesi gereken bir halk olarak görülür.

BaÅŸta dilleri olmak üzere tüm Kürtlük öÄŸesi taşıyan gelenek, görenekleri, ulusal bayramları yasaklanır. Åžehir ve köy isimleri deÄŸiÅŸtirilerek, tam bir TürkleÅŸtirme politikası uygulanır. Bütün bunlar yaÅŸanırken çeÅŸitli isyanlarda yenilen ve dağılan birçok Kürt, yeni bir isyan organize edebilmek için 1927’de toplanıp HOYBUN adı altında daha güçlü bir örgütlenmeye giderler.

HOYBUN örgütünü çoÄŸunlukla sürgünde yaÅŸayan Kürt aydınları ve isyanlardan kurtulanlar kurar. Örgütün kuruluÅŸunda AZADÄ° örgütünün kurtulan üyeleri, Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt TeÅŸkilatı Ä°çtimaiye Cemiyeti ve Kürt Milli Fırkası’nın eski üyeleri yer alırlar. Bu örgütler gizli bir kurultay gerçekleÅŸtirerek, yeni bir hazırlığa baÅŸlarlar.

HOYBUN örgütünde önemli ölçüde Ermeni renginden de bahsedilir. Örgüt daha çok güneybatı Kürdistan, Suriye ve Lübnan’da yaÅŸayan Kürt sürgünlerinin oluÅŸturduÄŸu bir birlik örgütüdür. BilindiÄŸi gibi o zamanlar Suriye Fransız iÅŸgali altındadır.

Yani örgütte Fransız ve Ä°ngiliz etkisi de vardır. Kendi özgücüne tam olarak dayanma söz konusu deÄŸildir. Belli bir programı ve stratejisi vardır. DiÄŸer isyanlara göre en derli toplu isyan örgütü olarak da deÄŸerlendirebiliriz ama bunu sadece hazırlık aÅŸaması için diyebiliriz. Çünkü isyan baÅŸladığında, isyana katılması gereken birçok kesim isyana destek sunmamıştır. Bu bakımdan hazırlık aÅŸamasında olan strateji ve program, uygulama aÅŸamasında hayata geçirilememiÅŸtir. Bu da kendisiyle birlikte ciddi sorunlar yaratmıştır.

Kürt-Ermeni iliÅŸkisine de belli bir yer veren örgüt, bu iliÅŸkisini büyük bir ihtimalle ÅŸu esaslara dayandırıyor; birincisi, daha çok yenilmiÅŸlerin ittifakına benziyor. Ä°kincisi, her iki güç daha çok sürgünde örgütlenip yeniden ülke içerisinde bir ortak isyan organize etmek istiyorlar. Üçüncüsü, dış destek arayışında olan hem Kürtler hem de Ermeniler bu ittifakla Fransız ve Ä°ngilizlerin de desteÄŸini almaya çalışıyorlar. 

Kaynak Kürt tarihi/ 

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
https://www.facebook.com/rhvmimarlik/videos/557660301802778
Yazar Bilgisi

H24 Haber H24 Haber infokariha.net Tüm Yazıları

BENZER HABERLER