VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 28 July 2021 21:05:17

0 Yorum

Kez Okundu.

Biyoterörizme Karşı Ortak Tavır

BİYOTERÖRİZME KARŞI ORTAK TAVIR

h24/ Makale/Prof.Dr.Mikdat ŞİMŞEK

Geçmişten günümüze kadar ülkelerin yıkılmadan varlıklarını güvenli bir şekilde sürdürebilmeleri için izledikleri belli politikalar bulunmaktadır. Günümüzde uluslararası güvenliği tehdit eden unsurlardan biri biyolojik silahlardır. Bu biyoterör silahları terör grupları, az gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler kolaylıkla temin edebilmektedirler.


Biyolojik silahların etkinliklerinin insanı ve doğayı tehdit etmesinden dolayı 1925’te Biyolojik Silahlar hakkında Cenevre Protokolü imzalanmıştır. Bu protokol ile ilk defa biyolojik ve kimyasal silahların kullanımı yasaklanmıştır. Bu protokolde zehirli gazların ve her türlü bakteriyolojik silahların savaşlarda kullanımı yasaklanmıştır. İlerleyen zamanlarda devletlerin çoğunluğu, Kimyasal Silah Sözleşmesi, Biyolojik Silah Sözleşmesi ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması vs antlaşmalar imzalamıştır. Malesef pek çok ülke bu antlaşmalarına bağlı kalmayarak biyolojik silahlar üreterek dünyayı ve içinde yaşayanları tehdit etmeye devam etmektedirler.
Bu bağlamda, Biyoterörizm konusu gündemde yerini korumaya devam ederken, Biyoterörizm genel olarak insanları ve özellikle insanlar içinde sivilleri hedef alarak hastalanmalarına veya ölümlerine sebep olmasının yanı sıra bitkileri ve hayvanları da olumsuz etkileyen biyolojik ajanların bilinçli bir şekilde kullanılmasıdır.
Biyoterörde kullanılan silahlar kolay ve ucuz bir şekilde elde edilmekte, etkileri çoğunlukla kalıcı olabilmekte ve bu etkiler ise geç farkedilebilmektedir. Bu silahlar kolay bir şekilde kullanılabilmelerinden dolayı diğer kitle imha silahlarından ayrılabilmektedirler. Bunlar, eski asırlardan beri ülkelerin ve canlıların güvenliği açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Bu bağlamda, 2019 yılı sonu – 2020 yılı başlarında Çin’de ortaya çıkan ve biyoterör silah olarak kabul edilen virüsten kaynaklı Kovid-19 salgını dünyada milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş ve halen devam eden pandemiden dolayı insan ölümleri devam etmektedir.
Yapılan pek çok araştırmaya göre savaşlarda düşman unsurlarını çaresiz duruma düşürmek için su kuyularına zehir atılarak, bu kuyulardan su içenlerin zehirlenmesinin sağlanması, kuşatmaya alınan kentlerde yaşayan insanların beslenmelerine engel olmak için o kentlere ait hayvanların öldürülmesinin, düşmanı yenmek için bitki örtülerine zarar verilmesinin biyoterör iken bu işlemlerin ise biyoterörizm içinde değerlendirilmektedir.
Global biyoterörizm sanayisi gelişmiş veya sanayisi gelişmekte olan pek çok ülkeyi de tehdit etmekte olduğunun unutulmaması gerekir. Zira halen gündemde olan pandemi bu tehdit unsurunun ne kadar etkili ve ölümcül olduğunun bir delilidir.


Yapılan pek çok araştırmada Biyoterör eylemlerin önemli nedenlerinden bazıları şunlardır:

1) Ülkelerin politik hedeflerini başka ülkelere kabul ettirmeleri,

2) Farklı dinlere mensupların üstün gelme hevesi,

3) Ülkeler arasında fikirsel ayrılıkların bulunması ve kendi düşüncelerini başka ülke ve/veya gruplara benimsetmeleri,

4) İşlenen suçlara karşı cezai müeyyide olarak bu yönteme başvurulması,

5) Dünya ekonomisini kontrol altında tutmak ve yönetmek,

6) Gelecekte gıda yetersizliği endişesi ile insan nüfusunu mümkün olduğu kadar azaltmak.


Biyoterörizmde kullanılan silahların tehdit oluşturmaları şu şekilde sıralanabilir:

1) Bu silahların yüksek oranda insan ölümüne sebep olmaları,

2) Biyoterörizmde kullanılan materyallerin zengin çeşitliliğe sahip olması ve rahatlıkla yayılabilmeleri,


3) Biyoterörde kullanılan silahların kuluçka sürelerinin diğer silahlara göre avantajlı olması.
Pek çok araştırmada, biyoterörde kullanılan silahların ortak özellikleri kısaca şu şekilde sıralanabilir:
1) Bu silahların üretim maliyeti ucuz ve kullanılmalarının kolay olmakta,

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

2) Bu silahlar kısa bir zamanda tahmin edilebilir kuluçka süresine sahip olmakta,

3) Bu silahların konsantrasyonları düşük oldukları zaman bile kalıcı etki gösterebilmekte,

4) Bu silahlar oldukça bulaşıcı olup geniş etki gösterebilmekte,

5) Bu silahlar insanların paniklemesine sebep olmakta ve kullanıldıkları yerlerdeki insanlara sağlık sorunu oluşturabilmekte,

6) Bu silahlara maruz kalan canlılar bağışıklık kazanmama riskiyle karşı karşıya kalabilmektedirler.
Maalesef asrımızda Bilim ve teknolojinin daha hızlı gelişmeye devam etmesi biyolojik silahların yenilenmesine, etkilerinin arttırılmasına ve farklı kombinasyonlarının üretilmesine sebep olmuştur. Kovid-19 salgınından anlaşılıyor ki, ülkelerin savaş meydanlarında değil laboratuvarlarda savaşacakları bir döneme girildiğini göstermektedir. Bu bağlamda, yapılan araştırmalara göre Biyoteknoloji ve genetik alanın gelişmeye devam etmesiyle Biyoterörizm ajanı olarak Parazitler, Toksinler, Bazı Mantarlar, Virüsler ve Bakteriler gibi canlılar küresel biyoterör açısından potansiyel risk oluşturmaktadırlar. Biyoterörizmde kullanılabilen bu karmaşık yapılı biyolojik silahlar, insanlara, hayvanlara veya bitkilere zarar vermede veya öldürülmelerinde kullanılabilmektedir. Bu biyolojik ajanlar ise hayvanlardan, bitkilerden veya mikroorganizmalardan elde edilen zehirler veya yapay olarak üretilen benzer maddelerdir. Bu yüzden kanaatimce 21. asırda Biyoterör olaylarının daha etkin konuma gelmesinden dolayı bu yüzyılın bir bölümüne ‘Biyoterörizm Dönemi’ ismi verilebilir.
Pek çok faktörü bünyesinde barındıran Biyoterörizm karmaşık bir olgu olup, teknolojinin ve bilimin gelişmesi ile terörist grupların harekat alanını genişletmiştir. Bu terör gruplarına karşı ülkeler ortak akılla hareket etmeleri ve bu doğrultuda çıkan kararları uygulamaları gerekir. Ayrıca ülkeler terör kavramını sadece kendi çıkarları doğrultusunda değil, aynı zamanda dünyayı ve içinde yaşayan canlıları da dikkate alarak terör kavramına yorum yapmaları ve çözüme katkı sağlamaları gerekir.
Şunun da bilinmesi gerekir ki tarıma saldırı yeni bir kavram değildir. Bu nedenle, dünyada kırılganlığı en fazla olan sektörlerden biri tarım olup, biyoterörizmi bünyesinde barındıran agroterörizme karşı bitkisel ürünlerin çevre dostu olan organik şartlarda yetiştirilmesine hassasiyet gösterilmesi gerekir. Ancak, tarıma karşı terörist saldırıların potansiyeli ‘Ülkelerin Gıda Güvenliğini’ tehdit etmesi dünya gündemindeki yerini korumaya devam etmektedir.


İnsanın beslenmesi için en temel ihtiyacı olan sağlıklı ve güvenilir gıdanın yeterli düzeyde temin edilmesi gerekir. Bunun karşılanması ise sağlıklı bitki ve hayvan yetiştirmeye bağlıdır. Yapılan araştırmalara göre dünyada tarımsal ilaç üretimi konusunda söz sahibi şirketlerin sermayelerini artırmak için bitkilerde oluşan hastalıklara ve zararlılara karşı biyolojik mücadeleyi tercih etmek yerine, neredeyse bütünüyle kimyasal mücadele yöntemlerine başvurarak agroterörizmi tetiklemişlerdir. Bu bağlamda, tarımsal ürünlere karşı agroterörizm, çoğunlukla istikrarı bozmak amacıyla bir hayvan veya bitki zararlısının tarım sistemine kasten sokularak işlev görmesidir.

Yapılan pek çok araştırmaya göre, söz sahibi tarımsal ilaç şirketleri sermayelerini artırmak için hiç çekinmeden doğrudan veya dolaylı olarak tarım sektörüne zarar vermek amacıyla fungus, bakteri ve virüs gibi bitki patojenlerinin bireysel veya gruplar halinde bitkilere verilmesini sağlanmış ve bu konuda yaptıkları algı operasyonlarında başarılı olmuşlardır.
Dünyamızın olası bir biyolojik savaşa hazır olmadığı yakın zamanda kovid-19 virüsün yayılmasıyla görülmüştür. Çünkü, bu pandemi, dünyada insan ölümleinin yanı sıra ülkelerin ekonomik açıdan büyük zarara uğramasına sebep olmaya devam etmektedir.
Biyoterörizm tehditi var gücüyle ilerlemeye devam etmektedir.

Bu yüzden, ülkeler, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’nin uluslararası güvenliğin temini konusunda artık anlaşmaları gerekir. Sözleşmenin tarafı olan tüm devletler sorumluluklarını biyoşeffaflık ilkesine bağlı kalarak yerine getirmeleri gerekir. Bu sözleşmenin kapsamı genişletilmeli, zorlayıcı yükümlülükler arttırılmalı ve zorunlu bir kontrol mekanizması oluşturulmalıdır. Devletler biyolojik tehditler hakkında bilgi alışverişinde bulunmalı ve uluslararası biyoterörizmle mücadelede sıkı istihbarat paylaşımları yapmalıdır.
Ülkeler, biyoterör ile mücadele etmelerinin güçlendirilmesi için uluslararası işbirliği ve koordinasyona önem vermeleri ve barışçıl amaçlara yönelik iş birliği sağlamaları gerekir. Ülkeler biyoterörde kullanılabilecek tehlikeli patojenlerin ve yüksek dereceli toksinlerin güvenli bir şekilde depolanmasını, taşınmasını ve işlenmesi konusunda düzenlemeler yapmaları gerekir.

Ayrıca, devletler biyolojik ajan tehdidine karşı tıbbi önlemleri ortaklaşa almaları gerekmektedir. Ancak son pandemiden anlaşılıyor ki, bazı ülkeler kendi çıkarları için dünyada yaşayan canlıların yaşamını tehlikeye atarak biyoterör olaylarına doğrudan veya dolaylı olarak destek vererek neredeyse dünyayı yaşanmaz bir gezegen haline getirme çabası içine girmişlerdir.
Biyoterörizme karşı ortak tavır için Canlı Etiği olarak adlandırılan Biyoetik’in irdelenmesi gerekir.

Bu bağlamda, Biyoetik sağlık, gıda, beslenme ve biyoloji  vs. alanlarda ortaya çıkan yeniliklerin, çeşitli teknolojik gelişmelere bağlı olan bilimsel sonuçların, etik düzlemde meydana getirdiği kapsamlı sorunların irdelenmesini sağlamaktadır. Ayrıca, farklı konularda konu uzmanları tarafından yapılan tartışmaların da, biyoetik kapsama alanı içinde bulunduğu unutulmamalıdır.
Sonuç olarak Kehkeşan Galaksi’de bulunan ve bir denge içinde olan gezegenimizin ve içindekilerinin korunmasında en büyük sorumluluk payı insana aittir. Bu yüzden, insanların tüm canlı ve cansız varlıklara karşı bu dengeyi bozmayacak şekilde Biyoetik duygusuyla hareket etmesi gerekir.

Çünkü, bir biyoterör saldırısının nerede, ne zaman, neden, nasıl ve kim / kimler tarafından yapılacağı konusunda tahmin yapılması oldukça zordur. Ancak, yaşanan pandemilerle bu saldırıların neticeleri yıkıcı olduğu aşikardır. Bu yüzden, global boyutta Biyoterörizme karşı ortak tavır alınması tüm insanların faydasına olacaktır.

kaynak globaldiplomasi.com

https://www.globaldiplomasi.com/prof-dr-mikdat-simsek-biyoterorizme-karsi-ortak-tavir/

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER