VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
KÜNYE
FİRMA REHBERİ
İLAN REHBERİ
BİZE ULAŞIN
YAZARLAR
H24HBR

@ Haber Tarihi : 06 March 2021 16:48:50

0 Yorum

Kez Okundu.

12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT DARBELERİ HANGİ SAİK İLE YAPILDI?

12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT DARBELERİ HANGİ SAİK İLE YAPILDI?

H24/Makale/Hazım KORAL

Her ne kadar "12 Eylül ihtilâli sağ-sol çatışmalarını önlemek ve komünizm tehlikesini bertaraf etmek için yapıldı" dense de işin aslı bu değildi.

Zira potansiyel olarak sol fraksiyon Türkiye'de devrim yapacak kadar güçlü değildi. Bunu ABD ve küresel Siyonizm şebekesi çok iyi biliyordu. Türkiye'yi vesayet altında tutan ABD ve Siyonist mahfillerin bir tek korkusu vardı, o da İslâm..

Hatırlayalım 12 Eylül ihtilâlinden 1,5 yıl önce İran İslâm Devrimi olmuş ve başta ABD ve Filistin işgalcisi İsrail'in İran coğrafyasındaki sömürü vantuzları kesilmiş ve iki şer odağı da o topraklardan defedilmişti. Meselenin aslı şudur: 12 Eylül ihtilâlinden 6 gün önce, yani 6 Eylül tarihinde Milli Selamet Partisi Konya'da yüz binlerce insanımızın katıldığı "Kudüs Mitingi"ni yapmıştı. Bu muhteşem miting öylesine etkili olmuştu ki ABD'yi, Siyonistleri ve içimizdeki uzantılarını olağan üstü şekilde telaş ve korku kaplamıştı.

"İran'ı kaybettik, şimdi sıra Türkiye de mi?" diyerek alelacele (6 gün içerisinde) o meşum ihtilâli yaptılar. Bunun üzerine ABD ve Siyonist çete derin bir nefes almış ve Pentagon, "Bizim çocuklar ihtilâl yaptı" demişti. Özellikle Merhum Erbakan Hocamız'ın mitingte Filistin halkının uğradığı zulümleri dile getirmesi ve bu zulümlerin bertaraf edilmesi için İslâm Birliği'nin ve İslâm Savunma Gücü'nün zaruretine değinip bu birliğin mutlaka kurulması gerektiğini vurgulayarak, ABD'yi, NATO'yu, Birleşmiş Milletler'i ve işgalci İsrail'i sert bir dille eleştirmesi ABD ve Siyonist çetenin dikkatinden kaçmamıştı. Aslında Merhum Erbakan Hocamız siyasete atılmadan önce de bu şeytanî şer güçlerin merceği altındaydı. Almanya'da akademik çalışmalarını tamamlayıp ülkesine döndüğü ilk günden itibaren Hocamız ABD ve Siyonist güçlerin takibatındaydı. Gerek Gümüş Motor Fabrikası'nı kurduğunda, gerek Odalar Birliği Başkanı iken maruz kaldığı entrika ve komploları yapanların (yerel ihanet şebekesinin eli ile de olsa) perde arkasındaki şeytanî güçlerin ABD ve Siyonist çete olduğu izahtan varestedir.

Necmeddin Erbakan, Gümüş Motor Fabrikası'nı kurmakla ve prototip otomobil imal etmekle aslında yerli ve milli sanayi hamlesini başlatmak istemişti. Türkiye'ye dışarıdan motor, makina ve otomobil satan firmalar, içimizdeki ithalatçı uzantılarıyla çeşitli dolaplar çevirip yerli motor ve otomobil üretimine engel oldular. Erbakan Hocamız Odalar Birliği başkanı olduğunda, İstanbul dükalığının devlet bütçesine nasıl tebelleş olduklarını görüyor ve Anadolu yatırımcılarının da hakkı olan bu bütçede onlara da adil bir şekilde hak ayırmaya kalktığında yine entrikalara maruz kalıyor ve siyasî erk kullanılarak işine son veriliyor. Öyle ki, devlet bütçesinden sermayedarlara ayrılan 20 milyon dolarlık kotanın 19 milyarı İstanbul ve İzmir yatırımcılarına verilirken, Anadolu girişimcilerine 1 milyon dolar taksim ediliyor. Şairin ifadesiyle: "Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul; bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!" Öylesine bir adaletsizlik ki, işte Merhum Erbakan, vatan sathına yayılmış böylesi haksızlıkları gördüğü için ısrarla "Adil Düzen" diyor ve bunu tesis etmenin mücadelesini veriyordu. Ama şeytanî güçler engel oldular.

Merhum Erbakan, Odalar Birliği'nden adeta derdest edilerek uzaklaştırılınca bu sefer hizmetin siyasetle sürdürülebileceğinin kanaatine varıp Adalet Partisi'ne müracaat ediyor. Ancak Demirel Erbakan'ı üniversite yıllarından beri çok iyi tanıdığı için, siyasette nasıl bir manevî ve milli hamle başlatacağını, kendisinin de süreç içerisinde ekarte edileceğini tahmin ettiği için Erbakan'ın bu müracaatını veto ediyor. Erbakan bu sefer (1969) Konya'dan bağımsız aday oluyor ve kazanıyor. 26 Ocak 1970 tarihinde ise Milli Nizam Partisi'ni kuruyor. Erbakan ve 18 arkadaşı tarafından kurulan Milli Nizam Partisi, Milli Görüş Hareketi'nin ilk partisi olma özelliği taşımaktadır. Parti manifestosundan ve Erbakan'ın dile getirdiği İslâmî söylemlerden yola çıkarak ifade edecek olursak, Milli Nizam Partisi Türkiye'de politik arenaya çıkan ilk İslamî parti olma özelliğine sahiptir. Erbakan bir özlü sözünde şöyle diyor: "Bana diyorlar ki: 'Senin siyasetle ne işin var? Otur Kûr'ân'ını oku! Ben Kûr'ân okuduğumda, Kûr'ân bana diyor ki: 'Kalk haksızlık ve zulümlere karşı mücadelede et, Allah'ın adil nizamını hakim kılmak için cihad et, uğraş, çabala.."

Merhum Erbakan Hocamız gerek siyasete atılmadan önce ve gerekse siyasete atıldıktan sonra bütün uğraş ve çabası bu minvâl üzereydi. Onun için halkımız ona "Mücahid Erbakan" diyordu. Erbakan, bağımsız aday olup siyasete adım attığında kullandığı ve Konya Alaaddin Tepesi'ne bankart olarak astırdığı "Hak geldi batıl zail oldu." (İsra:81) ayeti olmuştu. Tekrar vurgulayacak olursak, Türkiye siyasetinde iktidar mücadelesi veren partiler içerisinde ana akım olarak İslâmî kimlikle ortaya çıkan ilk parti Milli Nizam Partisi'ydi. Erbakan maddî kalkınmaya önem verdiği gibi manevî kalkınmayı da bir zorunluluk olarak görüyordu. Bu nedenle siyasî hayatı boyunca kullandığı üç sloganın ilki, "Önce ahlâk ve maneviyat" idi.

Erbakan, "Davam" isimli eserinin kapağında, "Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım" diyor. Bunu diyen bir lider elbette ki, Kûr'ân ve İslâm'ı kendisine referans alacaktı. Onun ilke ve hedefleri İslâm'dan neşet etmekteydi. Özellikle İslâm Birliği projesi imâna taallûk etmektedir. (Bunun uğraş ve çabasını vermeyen Müslüman memleketlerin başındaki yöneticiler asla vebâlden kurtulamayacaklar ve cehenneme sürülecekler.) Necmeddin Erbakan siyasî hayatı boyunca Allah için, İslâm için uğraştı, çabaladı, mücadele etti. ABD ve Siyonistleri rahatsız eden Erbakan'ın bu vizyonuydu, bu destinasyonuydu. Tahammül edemediler ve 26 Ocak 1970 tarihinde kurulmuş olan Milli Nizam Partisi'ni 20 Mayıs 1971 tarihinde kapattılar. 11 Ekim 1972 tarihinde MNP'nin devamı olan Milli Selamet Partisi kuruldu. Bu parti 1973 yılında CHP ile koalisyon hükümeti kurdu. Bu koalisyon dönemindeki en önemli icraatlardan biri, bizzat Erbakan'ın dahli ile gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı'dır. Başbakan Ecevit, Kıbrıs sorununu garantör devlet olarak gördüğü İngiltere'nin diplomasi yoluyla halletmesini istiyordu. Bu yüzden İngiltere'ye gitmişti.

O boşlukta Erbakan vekâleten Başbakan olunca alelacele askerî erkanı topluyor ve Genel Kurmay Başkanlığı'nda bir brifing veriyor. Bu görüşmede dönemin Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar'a çıkarma talimatını veriyor ve askerimiz 20 Temmuz 1974'te adaya çıkıyor.

Bu çıkarma ABD, İngiltere ve Ecevit'e rağmen yapılmıştı. ABD 6'ncı Filo ile Türkiye'yi tehdit etmişti. Erbakan da ABD'nin bu küstah tehdidine karşılık Hava Kuvvetleri'mize ait pilotlarla kamikazi tehdidinde bulunmuştu. Sonuçta ABD ambargo ile yetinmek zorunda kalmıştı. Erbakan da buna misilleme olarak başta İncirlik olmak üzere ABD üslerini kapatmıştı. O günün gazeteleri, "ABD üslerine el koyduk" diye manşet atmışlardı. Bu da bizim için gurur verici bir durumdu.

https://www.4x4bet123.com/ https://www.4x4bet123.com/

Ama ne yazık ki sonraki hükümetler ABD vesayetine boyun eğdiler. Türkiye siyasî konjonktüründeki Erbakan farkı burada da kendini göstermektedir. Erbakan her şeyden önce "Banane Amerika'dan" diyebilen dirayet sahibi bir siyasetçiyi. Bunu REFAHYOL Hükümeti döneminde de görüyoruz. Necmeddin Erbakan Başbakan olduğunda ABD Büyükelçisi ziyaretine geliyor ve sanki müstemleke ülkesiymişiz gibi küstahça, "Sizin Başbakan olmanızdan memnun değiliz ancak beraber çalışmak durumundayız" diyerek 6 maddelik kripto klasörü sephanın üzerine koyuyor. Talimatlar şunlardı:

1- İran'a gitmeyecekseniz.

2- İran ile ticaret hacminizi 50 milyon doların üzerine çıkarmayacaksınız.

3- ABD üslerine dokunmayacaksınız!

4- Çekiç Güç ile ilgili sözleşmemizi iptal etmeyeceksiniz!

5- Diğer Müslüman ülkelerle de ticaretinizi arttırmayacaksınız!

6- Irak boru hattını açmayacaksınız! Erbakan diyor ki: "ABD ne dediyse tersini yaptım. İlk yurtdışı ziyaretimi kardeş ülke İran'a gerçekleştirdim. İran ile ticarî hacmimizi 50 milyon dolardan sadece doğalgaz anlaşmasıyla 2,5 milyar dolara çıkardık. Diğer Müslüman ülkelerle de ticarî hacmimizi büyüttük. Çekiç Güç'ü kovduk. İslâm Birliği'ni hedefleyen D-8'İ kurduk."

ABD, Siyonistler ve içimizdeki uzantıları bu gelişmelerden elbette rahatsız olmuştu. REFAHYOL Hükümeti Necmeddin Erbakan'ın Başbakan olduğu dönemde istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyordu. Havuz sistemi ve denk bütçe politikaları ile Cumhuriyet tarihinde ilk defa devlet hazinesi açık vermemişti. ABD piyonu ve Siyonist uşağı medya için ülke ekonomisinin istikrarı hiç önemli değildi; varsa yoksa tezvirat, iftira ve saldırıydı manşet ve ekranlara taşınan.. Ali Kalkancı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz ve tarikat şeyhlerine iftar yemeği işin kamuflaj yönüydü. 12 Eylül ve 28 Şubat asıl olarak Filistin davasını gündeme taşımanın bedeliydi. Nasıl ki 6 Eylül 1980 tarihinde Konya'da büyük "Kudüs Mitingi" yapılmasının 6 gün sonrasında alelacele ihtilâl yaptılarsa aynı şekilde Sincan'da tertiplenen "Kudüs Günü" etkinliğinden dolayı Sincan sokaklarına tankları indirip 28 Şubat post-modern darbesini yaptılar. Filistin işgalini ve mazlum Filistin halkının uğradığı zulümleri gündeme taşıyıp dile getirmek Siyonistlerin piyonlarını harekete geçirmeye yetmişti.

28 Şubat mimarlarından General Çevik Bir, ABD'nin "Middle East Quarterly" adlı dergisinde, "İstikrar İçin Formül: Türkiye Artı İsrail" başlığıyla yazdığı makalede, "Erbakan İsrail'i düşman olarak görüyordu ve bu yüzden Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmaları iptal etmek istiyordu..

28 Şubat'ı İsrail'in güvenliği için yaptık" diyor. Hiç kuşkusuz, halkımız 15 Temmuz'daki feraset ve iradeye sahip olsaydı Siyonistlerin piyonları 28 Şubat post-modern darbe girişiminde muvaffak olamayacaklardı. Ama şu da bir gerçek ki, zahiren Merhum Erbakan Hocamız'ın projelerini akamete uğrattıkları görülse de işin aslı öyle değil! Zira Allah Teâlâ'nın vaadi üzere yeri ve zamanı geldiğinde hem İslâm Birliği tesis edilecek hem Filistin işgalcisi İsrail'i yok olmaktan hiçbir güç kurtaramayacaktır. Ne büyük şeytan ABD, ne diğerleri ve ne de içimizdeki Siyonist piyonları bu ilâhî vaade engel olamayacaklar. Bunu kendileri de biliyorlar.

(Nûr:55; Saf:8-9; Sâffât:171-173; İsrâ:4-7; Mâide:56; Kamer:45)

Henüz Bu Haber İçin Yorum Yapılmamış
Adınız Soyadınız
Güvenlik Kodu
BENZER HABERLER